İBRAHİM ALEYHİSSELAMİBRAHİM ALEYHİSSELAMİbrahim (a.s.)’ın, Yüce Allah’a Olan Teslimiyeti ve Kıyamet Gününde İlk Giydirilecek Olanın İbrahim (a.s.) Olması
68) İbn Abbas’tan (r.huma) rivayet edildiğine göre, şöyle dedi: Resûlullah (s.a.s.) Bize hitaben nasihatte bulunmaya koyuldu ve şöyle buyurdu: “Ey insanlar! Sizler, Allah’ın huzuruna yalınayak, çıplak ve sünnetsiz olarak çıkarılıp haşir olunacaksınız.” Sonra (devamla şöyle buyurdu): “İlk yaratmaya başladığımız gibi onu tekrar iade ederiz. Biz bunu vaad edip üzerimize almıştık. Muhakkak ki yapanlar Biziz.” (Enbiya: 21/104) Kıyamet günü de bilin ki, ilk giydirilecek olan kişi İbrahim (a.s.)’dır. ashabımdan bazı kimseler sol tarafa alınırlar. Ben de: “Ashabım, Ashabım” diye (yalvarıp) nida ederim. Bana: “Senin vefatından sonra bunların neler yaptıklarını Sen bilmiyorsun” denildi. Ben de bunun üzerine salih kulun dediği gibi: “Ben aralarında bulunduğum sürece üzerlerinde bir şahit idim. Beni aralarından aldıktan sonra artık onlar üzerinde gözetleyici Sen oldun. Sen her şeye tam anlamıyla şahitsin. Eğer onlara azap edersen, muhakkak ki, onlar Senin kullarındır ve eğer onları bağışlarsan (yine) muhakkak ki Sen izzet sahibisin, Hakîm olansın.” (Maide: 5/117-118) derim. Bana da şöyle denir: “Bunlar, sen onları terk ettikten sonra hep ökçeleri üzerine geri dönmüş hâlde yaşadılar.”[1] v Buhârî’nin ( “Nebî (s.a.s.) Bize hitaben vaaza başladı ve şöyle buyurdu: “Tıpkı sizi ilk yaratmaya başladığımız gibi onu tekrar iade ederiz.” (Enbiya: 21/104). Kıyamet gününde ilk giydirilecek olan kimse İbrahim (a.s.)’dır. Ümmetimden bazı kimseler sol tarafa alınırlar. Ben de: “Ey Rabbim! Ashabım, Ashabım!” diye nida ederim. Allahu Teâlâ da: “Senden sonra onların neler yaptığını ve nasıl yaşadığını bilmiyorsun” diye buyurdu. Bunun üzerine ben de salih kulun dediği dedim: “Ben aralarında bulunduğum sürece üzerlerinde bir şahit idim. Beni aralarından aldıktan sonra artık üzerinde gözetleyici sen oldun. Sen her şeye tamamıyla şahitsin. Eğer onlara azap edersen, şüphesiz ki, onlar Senin kullarındır. Eğer onları bağışlayacak olursan, şüphesiz ki, onlar Senin kullarındır. Eğer onları bağışlayacak olursan, şüphesiz ki Sen izzet sahibisin, Hâkimsin.” (Mâide: 5/117-118)
***
[1] Müttefekun aleyh. Müslim ( İbrahim (a.s.)’jn, Allah’ın Huzurunda, Babası Âzer İle Buluşması
69) Ebû Hüreyre (r.a.)’dan gelen rivayette, Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurdu: “İbrahim, kıyamet gününde babası Âzer ile buluşur. Babasının yüzünde siyahlık ve toz bulunur. İbrahim (a.s.) babasına: “Bana isyan etme dememiş miydim?” der. Babası Âzer de: “Bugün Sana karşı gelmem” diye cevap verir. İbrahim (a.s.) da: “Ey Rabbim! İnsanların diriltileceği günde beni utandırmayacağını vaad etmiştin. Rahmetten oldukça uzaklaşmış olan babamdan daha utanç verici bir şey var mıdır?” der. Bunun üzerine Allahu Teâlâ: “Ben Cenneti kâfirlere haram kıldım” diye buyurur. Sonra da İbrahim’e: “Ey İbrahim! Ayaklarının altındaki nedir?” denir. Bir de bakar ki, kanlar içerisinde kalmış bir sırtlan görür. Sırtlanın ayaklarından tutulup cehenneme atılır.”[1] Hadis hakkında ilim ehli şöyle demiştir: “Hadiste geçen bu hayvan hakkında fazla bir malûmat verilmemiştir. Şöyle ki bu hayvan köpek ve domuz gibi hayvanlara nispetle çirkinliği daha az olup, aslana nispetle çirkinliği daha çoktur. Nitekim İbrahim (a.s.) babası Âzer'e çokça merhamet etmiş, ona mütevazılık göstermiş ancak babası Âzer bundan yüz çevirip böbürlenmişti. Küfründe ısrar etti. Kıyamet gününde de zillet sıfatı aldı. (Az önce geçen) hayvanın (sırtlanın) çokça eğrilikleri (birbirini tutmayan hâlleri) mevcuttur. Hadiste Âzer’in (bu hayvan gibi) dosdoğru olmayan birisi olduğunu ve iman etmediğini, hatta dinde eğrilik çizip, küfründe devam ettiğini ortaya koyuyor. Allah en iyisini bilir.” v Kısaltılmış bir rivayet olarak Buhârî’de ( “İbrahim babası ile buluşur ve: “Ey Rabbim! İnsanların diriltileceği günde beni utandırmayacağını vaad etmiştin.” der. Allahu Teâlâ da: “Şüphesiz ki Ben, kâfirlere cenneti haram kıldım.” diye buyurdu.”
*** [1] Buhârî ( İbrahim (a.s.)’ın, Kıyamet Gününde Şefaat Etmesi İçin Gelenlere Şefaat Etmemesi
70) Ebû Hüreyre (r.a.)’dan rivayetle, dedi ki: “Bir gün Resûlullah (s.a.s.)’e bir et parçası getirildi ve şöyle buyurdu: “Şüphesiz Allah (c.c.) kıyamet gününde öncekileri ve sonrakileri düz bir yerde toplar. Çağıran onlara sesini duyurur, bakan da onları görür, güneş onlara yakınlaşır.” Sonra şefaat hadisini zikredip (şöyle buyurur): “İbrahim’e gelirler ve: “Sen Allah’ın (c.c.) Peygamberisin, yeryüzünde Allah’ın halilisin (yakın dostsun), Rabbimize karşı bize şefaatçi ol” derler. İbrahim de -bazı söylemek zorunda kaldığı (tevile açık) yalanları hatırlayınca- “Nefsim, nefsim! Musa’ya gidin” diye buyurur.[1]
***
[1] Müttefekun aleyh. Buhârî ( İbrahim (a.s.)’ın Söylemek Zorunda Kaldığı, Tevil Edilmeye Açık Bazı Yalanları
71) Ebû Hüreyre (r.a.)’dan gelen rivayette, dedi ki: Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurdu: “İbrahim (a.s.) yalnız üç defa (bunlardan ikisi kendisine ait bir sebeple değil, bir tevilden dolayı ve başka bir manaya çekilmek sûretiyle) yalan söylemiştir. Allahu Teâlâ’nın zatı için, birisi (müşriklere, puta tapanlara): “Ben gerçekten hastayım” demesi (Sâffat: 37/89), diğeri de: “Belki putların şu büyüğü bunu işlemiştir.” (Enbiya: 21/63) demesi.” Nebî (s.a.s.) üçüncüsünde ise şöyle demiştir: “İbrahim (a.s.) bir gün (güzel eşi olan) Sa’ra ile birlikte birden cebâbileden zalim bir adama uğrayı vermiştir. (Adamları) Melike: “Şehre misafir bin kişi geldi ve yanında insanların en güzeli bir kadın da vardır.” diye haber verildi. Zalim Melik (kral) İbrahim’e (a.s.) haber yolladı. Geldiğinde Sâre’dan söz edip: “Bu kadın kimdir?” diye sordu. İbrahim (a.s.): “(Din) kız kardeşim” dedi. Sonra İbrahim Sâre’nin yanına geldi ve: “Ey Sâre! Yeryüzünde (bizim inandığımız hakikatlere) benden ve senden başka iman eden yoktur. Bana, o sordu da, ben de, senin benim kız kardeşim olduğunu söyledim. Beni sakın yalanlama” dedi. Zalim kral Sâre’ye (getirilmesi için) adam gönderdi. Sâre onun huzuruna girdi. (Zalim kral) ona eliyle dokundu. Bunun üzerine (kralın Sa’ra) hastalığı tuttu ve boğulmaya başladı. Kral: “Benim için Allah’a dua et, ben de sana hiçbir zarar vermeyeceğim” dedi. Sâre Allah’a (c.c.) dua etti ve kralın sarası gitti. Kral ikinci defa saldırmaya kalkıştı. Zalimin ilki gibi daha kötü (sarası) tutuldu ve tıkandı. Bunun üzerine yine Sâre’ya: “Benim için Allah’a dua et, ben de sana hiçbir zarar vermeyeceğim” dedi. Sa’ra (yine) dua etti ve sarası iyileşti, gitti, akabinde bazı adamlarını (muhafızlarını) çağırdı ve onlara: “Siz bana bir insan değil, bana bir şeytan getirmişsiniz” dedi. Ona Hacer'i hizmetçi verdi. Sâre İbrahim’e gitti, o esnada namaz kılıyordu, İbrahim (a.s.) eliyle işaret etti, “Neler oldu? Ne haber?” diye buyurdu. Sâre de: “Allahu Teâlâ kâfirin – ya da zalimin – hilesini kendine döndürdü ve Hacer’i hizmetçi verdi” dedi.” Ebû Hüreyre (r.a.): “Ey Sema suyunun oğulları! İşte anneniz budur.” dedi.[1]
***
[1] Müttefekun aleyh. Buhârî ( Ölen Çocukların Cennette, İbrahim (a.s.)’ın Yanında Bulunmaları
72) Buhârî ( “Sizden biriniz hiçbir rüya gördü mü?” diye sorardı. Gördüm diyen bir ashabının rüyasını Allah’ın dilediği veçhile yorumlayıp tabir ederdi. Resûlullah (s.a.s.) bir sabah bize şöyle buyurdu: “Dün gece rüyamda yanıma iki kişi geldi. Bana: “Haydi yürü” dediler. Bunun üzerine ben de bunlarla beraber yürüdüm. Bu esnada arkasına dayanmış bir adamın yanına vardık. Bunun da başının ucunda iri bir taş parçası taşıyan biri duruyor ve o taşı arkasında ayanmış olan o adamın kafasına indiriyor ve (böylece) başını yarıyordu. Taş da yuvarlanıp gidiyordu. Adam da taşın arkasından koşup alıyor ve geri dönüyordu. O geri dönünceye kadar diğerinin parçalanan başı iyileşiyor, eski hâlini alıyordu. İlk yaptığı şeylerin aynısını tekrarlayıp duruyordu. Ben de bunun akabinde yanındakilere: “Sübhânallah! Bu ikisi nedir?” dedim. Onlar da: “Sen yürü” dediler. Yürüdük, o esnada sırtı üstü yatan birisinin yanına geldik, başucundaki bir adam demirden çatal bir kanca ile ayakta duruyor ve yatan adamın yüzünün bir tarafına gelip kancasıyla ağzının, burun ve gözünün bir kısmını ta kafasına kadar yarıyordu. Sonra da yüzünün öbür tarafına dönüp orasını da aynı olarak yarıp parçalıyordu. Öbür tarafı parçalamaya koyulurken, ilk parçaladığı taraf da oraya tekrar gelmeden yenilenip iyi oluyordu. Sonra dönüp birinci defa da yaptığı gibi yine ayın hareketi tekrarlayıp duruyordu. Ben de: “Sübhânallah! Neler oluyor bunlara?” diye sordum. Yanımda bulunanlar: “Yürü” dediler, yürüdük. Fırına (tandıra) benzer bir nesneye vardık. Orada anlaşılmaz sözler, velveleler ve sesler kopuyordu. İçinde bir çok çıplak erkekle kadınlar bulunduğuna şahit olduk. Altlarından alevler yükseldikçe yürekleri parçalayan feryatlar koparıp bağırıyorlardı. “Bunlara neler oluyor?” dedim. “Yürü, yürü” dediler, yürüdük. Öyle ki bir nehre vardık, suları sanki kan renginde idi. Nehrin içinde bir adam yüzüyor, kıyısında da. Yanında çokça taş toplamış bir kimse bulunuyordu. Nehirde yüzen adam bir hayli dönüp dolaştıktan sonra, kıyıya yaklaşıyor ve ağzını açıyordu. Kıyıda bulunan adam da ağzının içine bir taş atıyor, o geri dönerek yüzmeye devam ediyordu. Sonra tekrar nehrin kenarına dönüyor, oradan atılan taşı yutarak gidiyordu. Ben de yanımdaki arkadaşlarıma: “Bu ikisinin yaptığı nedir?” diye sordum. “Sen yürü, sen yürü” dediler. Yürüdük. Çok çirkin olan bir adamla karşılaştık, habire ateş yakıyor ve etrafında dolaşıp duruyordu. “Bu ne?” diye sordum. Onlar da: “Sen yürü, sen yürü” dediler. Yürüdük. İçinde her türlü bahar çiçeği bulunan geniş bir bahçeye geldik. Bahçenin ortasında uzun boylu bir adam vardı, semâya uzanan başını az kalsın göremeyecektim. Etrafında grup grup çocuklar bulunuyordu. Hayatımda bu kadar çocuk görmemiştim. “Bu uzun boylu adam ile bu etrafındaki çocuklar kimdir?” diye sordum. Onlar da: “Yürü, yürü” dediler. Gele gele büyük bir bahçeye vardık ki, öyle bir bahçe önceden görmemiştim. (Benimle gelen adamlar): “Oraya gir” dediler. Beraberce oraya girdik ve ilerledik. Altın ve gümüş tuğlalardan kurulu bir şehre vardık. Şehrin kapısını bularak açılmasını istedik. Kapı açılmış, biz de içeriye girmiştik. Bizleri karşılayan adamların vücutlarının yarı yüzü, gördüklerimin en güzeline, bunların yarı yüzü de, gördüklerimin en çirkinine benziyordu. (Yanımda bulunan iki melek bunlara): “Gidin ve oradaki nehre giriniz” dediler. Bir de baktım ki suları pırıl pırıl parlayan bir nehir, enli olarak akıyor, suyu da sanki hâlis saf bir süt gibiydi. Hepsi bu nehre girdiler çıktılar. Sonra da bize geldiler. Yüzlerinin yarısını kaplayan çirkinlik tamamıyla yok olmuş ve hepsi de son derece güzelleşmişlerdi...” Yanımda iki melek bana: “Burası “Adn” Cenneti’dir. bu senin konağındır.” dediler. Ben de gözlerimi kaldırıp baktım ve beyaz bir buluta benzer bir köşk gördüm. O köşke işarette bulunarak: “İşte bu senin konağın” dediler. Ben de onlara: “Allah razı olsun sizden, o zaman beni bırakınız da içeriye gireyim” dedim. Onlar da: “Şimdi değil, ancak ileride buraya gireceksin” diye cevap verdiler. Ben de bu cevapları üzerine: “Bu gece garip birçok olay gördüm, bunlar ne demekti?” diye sordum. Melekler de: “Anlatalım” dediler: Az önce taşla kafası ezilen adam yok muydu? Kur’ân’ı öğrendiği hâlde onu terk eden ve uykuyu namazın önüne geçiren kimsedir. Şakakları, göz ve burnu demirle yarılıp parçalanan adam vardı ya, evinden dışarıya çıktığı zaman her yere ulaşacak yalanlar uyduran kimsedir. Fırının içindeki çıplak kadınlarla erkekler ise, zinakâr (zina eden) kadın ve erkeklerdir. Nehirde yüzen ve taş yutan adam ise, faiz yiyen adamdır. Ateş tutuşturan ve etrafında dönen o çirkin adam da cehennemin muhafızı Mâlik’tir. Bahçedeki uzun boylu adam İbrahim (a.s.)’dır. Etrafındaki çocuklar ise (İslam) fıtratı üzere ölen çocuklardır.” Müslümanlardan bazıları: “Ey Allah’ın Resûlü! Müşriklerin çocukları da bu gruba dahil midir?” diye sordular. Resûlullah (s.a.s.) de: “Müşriklerin çocukları âhirette müslüman çocuklarıyla beraberdir” diye buyurdu. “Yarı vücutları güzel, yarı vücutları da çirkin olan o kimseler vardı ya, onlar da güzel ve hayırlı işlere kötü işler karıştırdıkları hâlde, yaptıkları hayırlı işler vesilesiyle kötülükleri Allahu Teâlâ tarafından bağışlananlardır.” dediler.”
***
|
1355 kez okundu |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |