Müslümanı Küçük Görme Ve Aşağılamanın Yasak OluşuMüslümanı Küçük Görme Ve Aşağılamanın Yasak Oluşu
Bu bölümdeki iki ayet ve üç hadis-i şeriften mü'minlerin birbirlerini asla alaya almamaları gerektiğini, kötü lakaplarla çağırmamak gerektiğini, arkadan çekiştirip göz kaş hareketleriyle alay ve eğlence konusu edinenlere büyük azaplar hazırlandığını, bir kimseye kötülük olarak müslüman kardeşini hor görmesinin yeteceğini, kalbinde zerre kadar kibir olanın cennete giremeyeceğini, bir müslümanın bağışlanmayacağı hakkında kim yemin ederse amellerinin boşa gideceğini, diğer kimsenin ise affedileceğini öğreneceğiz. [1]
"Ey iman edenler! Hiçbir insan başka insanları alaya alıp küçümsemesin, belki o alaya alıp küçümsedikleri, kendilerinden daha hayırlı olabilirler. Ve hiçbir kadın da başka kadınları küçümseyip alaya almasın, belki de onlar kendilerinden daha hayırlı olabilirler. Ve hiçbirinin başka birinde ayıplar arayıp onu karalamasın ve kınamasın. Kötü lakaplarla sataşıp atışıp birbirinizi aşağılamayın. İman ettikten sonra kötü bir ad sahibi olmak ne çirkin şeydir. Artık her kim bu yasak ettiği şeylerden tevbe edip dönmezse, işte onlar yaratılış gayesine aykırı yaşayanlardır." (Hucurat: 49/11) "Ayıp kusur arayan ve göz kaş işaretleriyle alay edenlerin vay haline..." (Hümeze: 104/1)
1578. Ebû Hüreyre radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Müslüman kardeşini hor görmesi kişiye kötülük olarak yeter."[2]
* Müslüman, müslüman kardeşini asla hor ve hakir görmemelidir. Çünkü en büyük kötülük budur, böyle yapılınca müslümanlar arasına kötülük tohumu ekilmeye başlanmış demektir. Müslümanlar birbirleriyle bir binanın parçaları gibi sağlamca kenetlenmiş kişilerdir. Birbirlerini hor görmeleri, hakir görmeleri uygun olmaz. Gerçek müslümanlar arasında bu tür davranışlar görülmez, görülmemelidir. Ama müslüman olmayıp din ayrılığı yönünden müslümanı küçük gören laik demokrat çağdaş kimseler de vardır ki bu konumuzun dışındadır. Her peygamber ve ümmeti kendi döneminin inanmayanları tarafından küçümsenmişlerdir. Peygamberimize bile Allah'tan bu konuda tavsiyeler gelmiştir. Bkz. Enam: 6/52, Hud: 11/29-31, Şuara: 26/114, Kehf: 18/28. [3]
1579. İbni Mes'ûd radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: – "Kalbinde zerre kadar kibir olan kimse cennete giremez." Bunun üzerine bir sahâbî: – İnsan elbisesinin ve ayakkabısının güzel olmasını arzu eder, dedi. Resûl–i Ekrem de şöyle buyurdu: – "Allah güzeldir güzeli sever. Kibir ise, hakkı kabul etmemek ve insanları hor görmektir."[4]
* Kibir: Hakkı tanımamak ve insanları küçük görmek olarak tarif edilir. Zerre kadarı bile insanları cennetten mahrum edecek olan bu ahlaki hastalık çok tehlikelidir. Kişinin elbise veya ayakkabısının güzel olmasını istemesi kibir kapsamına girmediği de açıklanmıştır. [5]
1580. Cündeb İbni Abdullah radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: Bir kişi: – Vallahi, Allah falan adamı bağışlamaz, diye yemin etti. Bunun üzerine aziz ve celil olan Allah da: – "Falanı bağışlamayacağım hakkında benim adıma kim (yemin edip) hüküm verebilir? Ben onu bağışladım, senin amelini de boşa çıkardım" buyurdu.[6]
* Bu hadis hiçbir kimsenin hiçbir kimseyi mevcud haline bakarak Allah'ın rahmet ve mağfiretinden uzak görmeye ve göstermeye Allah adına hüküm vermeye, hakkı ve haddi olmadığını ortaya koymaktadır. Bu kişinin kendisini belli bir mertebede görerek büyüklük taslayarak yapması büsbütün hatadır. Allah'ın ve peygamberinin bir açıklamasına uyar bir hali olmaksızın insanların cennetlik ve cehennemlik olduklarını söylemek asla caiz değildir. İnsanlar kendi ayıp ve kusurlarıyla meşgul olup bağışlatmak için uğraşacakları yerde başkalarının hatalarını büyük görüp cehennemlik olduklarını söyleyebilmektedirler. Bu hadis bu türden davranış sahiplerini bekleyen büyük tehlikeyi haber vermekte ve Allah'ın işine karışmaya kalkışmanın çok ağır bedelini hatırlatmaktadır. Bu davranış Allah korusun gazabı ilahiyi celbedecek büyük bir kusurdur. Müslümanı hor gören kendisini horluğa, ateşe mahkum eder.[7]
[1] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 460. [2] Müslim, Birr 32. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Edeb 35; Tirmizî, Birr 18; İbni Mâce, Zühd 23. Uzunca 237'de geçmişti. [3] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 461. [4] Müslim, Îmân 147. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Libâs 26; Tirmizî, Birr 61. 612'de geçmişti. [5] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 461. [6] Müslim, Birr 137. [7] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 461. |
1851 kez okundu |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |