Dini Heyecan Ve Ahiret Endişesinden Dolayı Ağlamak Ve Ağlamanın DeğeriDini Heyecan Ve Ahiret Endişesinden Dolayı Ağlamak Ve Ağlamanın DeğeriBu bölümdeki iki ayet ve on hadis-i şeriften; mü’minlerin Kur’an okunurken ağlayarak secdeye kapandıklarını, kişinin günahlarından dolayı gözyaşı dökerek ağlaması gerektiğini, Rasulullah (s.a.v.)’in ashabından Kur’an okumasını isteyip dinleyince ağladığını, gerçekten; Peygamber (s.a.v.)’in bildiğini bilsek az güler çok ağlardık gerçeğini, Allah korkusuyla gözyaşı dökenin süt memeye girmedikçe cehenneme girmeyeceğini, cihad tozu ile cehennem dumanının bir araya gelmeyeceğini, hiçbir gölgenin bulunmadığı kıyamet gününde Allah’ın arşının gölgesinde barınacaklardan birinin de tenhada Allah’ı anıp gözyaşı döken kimse olduğunu, Rasulullah namaz kılarken kaynayan su sesi gibi ağladığını, isminin Allah tarafından anıldığını duyan Übey ibni Ka’b’ın duygulanarak ağladığını, Ümmü Eymen’in vahyin kesildiğine ağladığını, Ebu Bekir (r.a.)’ın Kur’an okurken kendini tutamayıp ağladığını, oruçlu olan Abdurrahman ibni Avf’a yemek getirilince yemek çeşidine bakıp eski kıtlık dönemlerini ve şehidlerin durumunu hatırlayıp iyiliklerimizin karşılığı dünyada peşin olmasın diye iftar yemeğini yemediğini öğreneceğiz. [1]
“İşte böyle deyip ağlayarak yüzüstü yere kapanırlar da Kur’anı dinleyişleri onların gönül alçaklığını ve itaatlerini artırır.” (İsra: 17/109) “Siz bu Kur’anı ve haberlerini mi tuhaf buluyorsunuz, ağlayacağınız yere gülüyorsunuz.” (Necm: 53/59-60)
447. Abdullah İbni Mes’ûd radıyallahu anh şöyle dedi: Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: – “Bana Kur’an oku!” buyurdu. Ben: – Ey Allah’ın Resûlü, Kur’an sana indirilmişken ben mi sana Kur’an okuyayım? dedim. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: – “Kur’an’ı başkasından dinlemekten pek hoşlanırım” buyurdu. Bunun üzerine ben kendilerine Nisâ sûresini okumaya başladım.” “Her ümmetten bir şâhit getirip seni de bütün bunlara şâhit tuttuğumuz zaman onların durumu nice olur?” anlamındaki âyete (Nisâ: 4/41) geldiğimde: – “Şimdilik yeter!” buyurdu. Bir de baktım Resûlullah, iki gözü iki çeşme ağlıyordu.[2]
* Kur’an okuyan herkes okuduğu bölümü anlamalı ve her namazda ve diğer zamanlarda okuduğu kısmı anlamalıdır ki Kur’an’ın niçin indiği ve gayesinin ne olduğu ortaya çıkarmış olsun. (Bunun için bkz. Alak: 96/1-5 ve ileride gelecek olan 1001 numaralı hadisten sonraki makale) [3]
448. Enes İbni Mâlik radıyallahu anh şöyle dedi: Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, bir benzerini daha önce asla duymadığım pek etkili bir hitâbede bulundu ve şöyle buyurdu: “Eğer siz, benim bildiklerimi bilseydiniz, mutlaka az güler, çok ağlardınız.” Enes, bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in ashâbı, yüzlerini kapatıp hıçkıra hıçkıra ağladılar, demiştir.[4]
449. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivâyet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Allah korkusuyla gözyaşı döken kişi, sağılmış süt memeye dönmedikce cehenneme girmez. Cihad tozu ile cehennem dumanı asla bir araya gelmez.”[5]
* Bir işin asla mümkün olmayacağını belirtmek için böyle örnekler verilir. Araf: 7/40’da olduğu gibi cimrilikle imanın bir arada bulunmayacağı gibi Haşr: 59/9’da olduğu gibi Allah korkusundan dolayı ağlamak da değerli bir ameldir. [6]
450. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Başka bir gölgenin bulunmadığı Kıyamet gününde Allah Teâlâ, yedi sınıf insanı, arşının gölgesinde barındıracaktır: Âdil devlet başkanı, Rabbine kulluk ederek temiz bir hayat içinde serpilip büyüyen genç, Kalbi mescidlere sevgi ile bağlı müslüman, Birbirlerini Allah için sevip birliktelikleri ve ayrılıkları Allah için olan iki insan, Güzel ve mevki sahibi bir kadının gayr–i meşru davetine “Ben Allah’tan korkarım” diye yaklaşmayan yiğit, Sağ elinin verdiğini sol elinin bilemeyeceği kadar gizli sadaka veren kimse, Tenhâda Allah’ı anıp göz yaşı döken kişi.”[7]
451. Abdullah İbni Şıhhîr radıyallahu anh şöyle demiştir: Bir keresinde Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in yanına gitmiştim. Namaz kılıyor ve ağlamaktan dolayı göğsünden kaynayan kazan sesi gibi sesler geliyordu.[8]
* Namazda bile okuduğu Kur’an’ın içerisindeki cennet ve cehennem manzaralarına karşı ağlayan son peygamber, son örnek şahsiyet... [9]
452. Enes İbni Mâlik radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Übey İbni Kâ’b radıyallahu anh’e hitaben şöyle buyurmuştur: – “Allah Teâlâ, lem yekünillezine keferû suresini sana okumamı bana emretti.” Übey İbni Kâ’b: – Allah benim ismimi andı mı? dedi. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem; – “Evet,” buyurdu. Übey İbni Kâ’b duygulanarak ağladı.[10]
Müslim’in bir başka rivâyetinde[11] “Übey ağlamaya başladı” ifadesi yer almaktadır.
453. Enes radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre şöyle dedi: Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in vefâtından sonra Ebû Bekir, Ömer’e: Kalk, Ümmü Eymen radıyallahu anhâ’ya gidelim, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in yaptığı gibi biz de onu ziyâret edelim, dedi. Yanına vardıklarında Ümmü Eymen ağladı. Onlar: – Niçin ağlıyorsun? Allah katındaki nimetin Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem için çok daha hayırlı olduğunu bilmiyor musun? dediler. Ümmü Eymen: – Ben onun için ağlamıyorum. Ben Allah katındaki nimetlerin Peygamber aleyhisselâm için elbette daha hayırlı olduğunu biliyorum. Ben, vahyin kesilmiş olmasından dolayı ağlıyorum, dedi; Ebû Bekir ve Ömer’i de duygulandırdı. Ümmü Eymen ile birlikte onlar da ağlamaya başladılar.[12]
* Fazilet sahibi kişileri ziyaret etmek islami edeb gereğidir. Dostluk, dostların dostlarını arayıp sormayı gerektirir. Hadis-i şerif Ebubekir ve Ömer’in tevazu ve faziletlerini Ümmü Eymen’in de takdire şayan olgunluğunu göstermektedir. [13]
454. Abdullah İbni Ömer radıyallahu anhümâ şöyle dedi: Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in hastalığı ağırlaşınca kendisine, namaz(ı kimin kıldırmasını istediği) soruldu: – “Ebû Bekir’e söyleyin, namazı kıldırsın!” buyurdu. Bunun üzerine Âişe radıyallahu anhâ: – Ebû Bekir yufka yüreklidir. Kur’an okurken kendisini tutamaz, ağlar. (Başkasına emretseniz). dedi. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: – “Söyleyin Ebû Bekir’e, namazı kıldırsın!” buyurdu.[14]
455. İbrahim İbni Abdurrahman İbni Avf’dan rivayet edildiğine göre, oruçlu olduğu bir gün Abdurrahman İbni Avf radıyallahu anh’ın önüne (mükellef bir iftar) sofrası getirdiler. O (sofraya şöyle bir baktı ve sonra) şunları söyledi: Mus’ab İbni Umeyr Uhud Savaşı’nda şehit edildi. O benden daha iyi idi. Ama kefen olarak bir kaftandan başka bir şeyi yoktu. Onunla da başı örtülse ayakları, ayakları örtülse başı açıkta kalıyordu. Sonra dünyalık olarak her şey önümüze kondu –ya da dünyalık olarak her şey bize verildi– (Şimdi bunca nimetler önüme getiriliyor). İyiliklerimizin karşılığı dünyada peşin verilmiş olmasın! Bundan endişelenmekteyiz, deyip ağlamaya başladı. Hatta iftar yemeğini de yemedi, terketti.[15]
* Eldeki nimetlerin şükrünü yerine getirip geçmişi unutmamak gerekir. Kazanılan nimetlerin birer peşin ödül olup olmadıklarını merak edip ona göre davranışları ayarlamak gerekir. (Bkz. Ahkaf: 46/20) [16]
456. Ebû Ümâme Suday İbni Aclân el–Bâhilî radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Allah katında hiçbir şey, iki damla ve iki izden daha sevimli değildir: Allah korkusuyla akıtılan gözyaşı damlası ve Allah yolunda dökülen kan damlası. İki iz ise, Allah yolunda çarpışırken alınan yara izi ve Allah’ın emrettiği farzlardan birini yerine getirmekten kalan kulluk izidir.”[17]
[1] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 161. [2] Buhârî, Tefsîru sûre (4), 9, Fezâilü’l–Kur’ân 33, 34; Müslim, Müsâfirîn 247. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, İlim 13; Tirmizî, Tefsir 5. 1008’de tekrar gelecektir. [3] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 162. [4] Buhârî, Küsûf 2, Tefsîru sûre (5), 12, Nikâh 107, Rikak 27, Eymân 3; Müslim, Salât 112, Küsûf 1, Fezâil 134. Ayrıca bk. Tirmizî, Zühd 9; Nesâî, Sehv 103, Küsûf 11. 23; İbni Mâce, Zühd 19. 402’de geçmiş gerekli açıklama orada verilmişti. [5] Tirmizî, Fezâilu’l–cihâd 8; Zühd 9. Ayrıca bk. Nesâî, Cihâd 8; İbni Mâce, Cihâd 9. [6] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 162. [7] Buhârî, Ezân 36, Zekât 16, Rikak 24, Hudûd 19; Müslim, Zekât 91. Ayrıca bk. Tirmizî, Zühd 53; Nesâî, Kudât 2. 377’de geçmişti, 659’da tekrar gelecektir. [8] Ebû Dâvûd, Salât 158. Ayrıca bk. Nesâî, Sehv 18. [9] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 162. [10] Buhârî, Menâkıbu’l–ensâr16, Tefsîru sûre (98), 1, 3; Müslim, Müsâfirîn 246. [11] Müsâfirîn 245. [12] Müslim, Fezâilü’s–sahâbe 103. Ayrıca bk. İbni Mâce, Cenâiz 65. 361’de geçmişti. [13] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 163. [14] Buhârî, Ezân 39; Müslim, Salât 94. [15] Buhârî, Cenâiz 27, Meğazî 26. [16] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 163. [17] Tirmizî, Fezâilü’l–cihâd 26. |
2152 kez okundu |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |