• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/ali.gulhan.58
  • https://www.twitter.com/ali69gulhan
ali gulhan

Âlimlere Saygı (Âlimlere, Büyüklere Ve Fazilet Sahibi Kişilere Saygı Göstermek, Onları Başkalarına

Âlimlere Saygı (Âlimlere, Büyüklere Ve Fazilet Sahibi Kişilere Saygı Göstermek, Onları Başkalarına Üstün Tutmak, Toplantılarda Öne Geçirmek Ve Üstünlüklerini Belirtmek, Takdir Etmek)

 

Bu bölümdeki bir ayet ve on iki hadis-i şeriften bilenlerle bilmeyenlerin bir olmadığı, ancak akıl sahiplerinin bildiğini, imamlığa ehliyetin şartlarını, safların tertib ve düzenlenmesinin imam tarafından yapılacağını, ilk saflara kimlerin durması gerektiğini, sözcülük etmek durumunda olanların yaşça büyük olması gerektiğini, islamda saç sakal ağartan Kur’an hafızı asil hükümdara saygı göstermenin Allah’a saygıdan ileri geldiğini, küçüklere acımayan büyüklerin hakkını tanımayanların bizden olmadığını, insanlara kültür ve seviyelerine göre muamele edilmesi gerektiğini, affedip iyiliği emretmenin cahilleri cezalandırmaktan vazgeçilmesi gerektiğini, Allah ihtiyarların saygı gösteren gençlere yaşlandıklarında hizmet ve hürmet edecek kimseler vereceğini öğreneceğiz. [1]

 

“...De ki bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Bu gerçeği ancak akıl sahipleri düşünüp öğüt alır.” (Zümer 39/9)

 

349. Ebû Mes’ûd Ukbe İbni Amr el–Bedrî el–Ensârî radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Cemaata Kur’an’ı en iyi bilen ve okuyanları imam olsun. Kur’an bilgisinde eşit iseler, sünneti en iyi bilen; eğer sünnet bilgisinde de denk olurlarsa, önce hicret etmiş olan; hicret etmekte de aynı iseler, yaşca en büyükleri imam olsun. Hâkim ve yetkili olduğu yerde kişiye, izni olmadıkça bir başkası imam olmaya kalkmasın. Hiç kimse, başkasının evinde, izni olmadıkça ev sahibinin özel yerine oturmasın.”[2]

 

Müslim’in bir rivayetinde, “yaşca en büyük olan” yerine “ilk evvel müslüman olan” kaydı bulunmaktadır.

Yine bir rivâyette[3], “Cemaata, Allah’ın kitabını en iyi bilen ve kıraatta en ileri gelen imam olsun. Eğer okuyuşları aynı ise, önce hicret eden imam olsun. Eğer hicrette de aynı iseler, yaşça en büyükleri imam olsun” buyurulmuştur.

 

* Kur’anı iyi okuyup iyi anlamak, sünnet bilgisi, hicret ve yaşça büyük olmak gibi ölçüler imamlıktaki tercih sebebleridir. İlim ve fazilet sahibi yaşlılara saygılı davranmak da bir fazilettir. Kişinin izni olmadan sorumluluk sahası olan yerde (ev, müessesse vs.) öne geçilmemesi ve izin vermedikçe onun evinde ona imam olunmaması da tenbih edilmiştir. [4]

 

350. Yine Ebû Mes’ûd radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir:

Resûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem namaza başlayacağımız zaman omuzlarımıza dokunarak şöyle buyururdu:

–”Düz durun, karışık durmayın. Sonra kapleriniz de karmakarışık olur. Namazda benim arkama yaşlı–başlı olanlar dursun. Onların arkasına kendilerinden sonra gelenler, daha sonra da onlardan sonra gelenler dursun.”[5]

 

* İmam olacak kimse namaza durmadan önce safları tanzim etmeli ve bu uyarıya her zaman devam etmelidir. Namazda imamın arkasında büluğ çağına ermiş akıllı ve ehil kişiler durmalıdır. Organlarla kalb arasında iletişim bulunmaktadır. Kalb ve kafaları düşünceleri dağınık insanlardan düzgün saf düzeni beklenemez. Kalben ve ruhen birlikte ve aynı safta olanların namazlarındaki safları da düzgün olur, değilse safları da hayatları gibi düzensiz olur aynen bugünkü camilerimizde olduğu gibi ilk saflara ipler çekilmesine ve özel halılar döşenmesine rağmen yine de düzen sağlanamamaktadır. Bunun da tek sebebi kalb ve kafaların düzensiz oluşudur. [6]

 

351. Abdullah İbni Mes’ûd radıyallahu anh’den rivâyet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Aklı başında (ve imamlık yapacak durumda) olanlarınız (namazda) benim hemen arkama dursun. Sonra bu vasıflarda onları takip edenler dursunlar. (Peygamber aleyhisselâm bu cümleyi üç defa tekrarladı. Namazda) Çarşı–pazarlardaki keşmekeş (ve kargaşaya benzemek) den sakının!”[7]

 

* Gerçekten çarşı pazar hayatı karmakarışıktır. Alim, cahil, kadın, erkek, küçük, büyük hep bir aradadır. Mescidlerde böyle olamaz, bir düzen olmalıdır. Ehil kişiler imamın arkasına, sonra erkekler, sonra çocuklar, daha sonra da kadınlar yer alır. Camideki cemaat düzeni çarşı pazar düzensizliği gibi olmaz ve olmamalıdır. [8]

 

352. Ebû Yahyâ (veya Ebû Muhammed) Sehl İbni Ebû Hasme el–Ensârî radıyallahu anh şöyle dedi:

Abdullah İbni Sehl ve Muhayyısa İbni Mes’ûd, sulh günlerinde Hayber’e gitmişlerdi. (İşlerini görmek için birbirlerinden) ayrıldılar. Neticede Muhayyısa, (buluşma yerine geldiğinde) Abdullah İbni Sehl’i kanlar içinde can çekişirken buldu. Onu defnetti ve sonra Medine’ye döndü. (Abdullah’ın kardeşi) Abdurrahman İbni Sehl (durumu öğrenince yanına) Mes’ûd’un oğulları Muhayyısa ve Huvayyısa’yı da alarak Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem’e gitti. Oradakilerin yaşça en küçüğü olan Abdurrahman, olayı anlatmaya başladı. Bunun üzerine Hz. Peygamber:

“Sözü büyüğünüze bırak, sözü büyüğünüze bırak!” buyurdu.

Abdurrahman sustu ve olayı ötekiler anlattı. Neticede Hz. Peygamber:

“Kâtil üzerinde hakkınız olabilmesi için yemin eder misiniz?” buyurdu.

(Ebû Yahyâ, hadisin tamamını nakletti.)[9]

 

* Dava ve söze başlamayı yaşça büyük olanlara bırakmak büyüklere saygının bir neticesidir. Müslümanlar çevrelerinde olup biten olaylara karşı duyarlı davranmalıdır. Aksi takdirde faili meçhul cinayetlerin sorumluluğuna iştirak etmek zorunda kalırlar. [10]

 

353. Câbir radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem, Uhud Gazvesi’nde şehid düşenleri her mezara iki kişi konacak şekilde toplattı ve sonra:

“Bunların hangisi daha çok Kur’an bilirdi?” diye sordu.

Şehidlerden hangisi gösterilirse, önce onu kıbleden yana kordu.[11]

 

* İlim her yerde öncelik ve saygı sebebidir. Kabre definde bile... [12]

 

354. İbni Ömer radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Rüyamda dişlerimi misvaklıyordum. Yanıma biri diğerinden daha yaşlı iki kişi geldi. Ben misvakı küçüğüne vermek istedim.” Bana:

“Büyüğe ver denildi. Ben de büyüğe verdim.”[13]

 

* Yaşça büyük olanlara her zaman öncelik tanımalıdır. Bir toplantıda, otobüs ve ulaşım vasıtalarında. [14]

 

355. Ebû Mûsâ radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Saçı–sakalı ağarmış müslümana, aşırı gitmeyip ahkâmıyla amel etmekten kaçınmayan Kur’an hâfızına ve âdil hükümdara saygı göstermek, Allah Teâlâ’ya duyulan saygı ve ta’zimden ileri gelir.”[15]

 

356. Amr İbni Şuayb’ın, babası aracılığı ile dedesinden rivâyet ettiğine göre Resûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu.

“Küçüklerimize acımayan, büyüklerimizin (büyüklük) şerefini tanımayan bizden değildir.”[16]

 

Hadisin son kısmı Ebû Dâvûd’un rivayetinde “büyüklerin hakkını tanımayan” şeklindedir.

 

357. Meymûn İbni Ebû Şebîb rahimehullah’dan rivâyet edilmiştir. Demiştir ki:

Birgün Hz. Âişe’ye bir dilenci geldi. Aişe radıyallahu anhâ ona bir parça ekmek verdi. Kılığı kıyâfeti düzgün bir başka adam geldi. Onu da sofraya oturtarak yemek ikram etti. Bu (farklı) davranışının sebebini soranlara Âişe şöyle cevap verdi:

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, “İnsanlara mevki, makam ve seviyelerine göre muamele ediniz” buyurmuştur.[17]

 

Ebû Dâvûd, Meymûn İbni Ebû Şebîb’in Hz. Âişe ile görüşmediğini söylemektedir.

Müslim, Sahîh’inin baş kısmında[18] bu hadisi senedsiz olarak nakleder:

Âişe radıyallahu anhâ’dan rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem bize “İnsanlara seviyelerine göre muamele etmemizi tavsiye buyurdu” demiştir.

Hâkim Ebû Abdullah bu hadisi Ma’rifetü ulûmi’l–hadîs adlı eserinde[19] nakletmiş ve “sahih” olduğunu söylemiştir.

 

* İnsanların durumlarına göre tavır almak bir ayrımcılık ve iltimas değil; insanları seviyelerine göre değerlendirmektir. Hz. Aişe’nin yaptığı da budur. İslam hukuku karşısında insanlar eşittirler. Beşeri ilişkilerde insanların sosyal durumlarına göre muamele görmesi normal karşılanır. Bir alime cahil gibi, bir çocuğa büyük gibi, bir yöneticiye bir şahıs gibi davranmak doğru olmaması yanı sıra hakaret bile sayılabilir. Peygamberimizin elçilerine kavim ve kabilesi arasında mevki sahibi olanlara özel ikramlarda bulunduğu bilinmektedir. Hz. Aişe’nin bu iki ayrı tavrı da peygamberimizin bu konudaki tavsiyelerinin bir uygulamasından ibarettir. Bugün bizler bile kapımıza gelen bir dilenciye yaptığımız yardımla yakinen bildiğimiz bir fakire yaptığımız yardımın değişik olması da bu sebebtendir. [20]

 

358. Abdullah İbni Abbâs radıyallahu anhümâ şöyle dedi:

 Uyeyne İbni Hısn Medine’ye geldi ve yeğeni Hür İbni Kays’a misafir oldu. Hür, Hz. Ömer’in danışma meclisi üyelerindendi. Zaten genç olsun yaşlı olsun âlimler (Kurrâ) Hz. Ömer’in danışma meclisinde bulunurlardı. Bu sebeple Uyeyne, yeğeni Hür İbni Kays’a:

– Yeğenim, senin devlet başkanı yanında itibarın yüksektir. Beni kendisiyle görüştür, dedi.

Hür, Ömer’den izin aldı. Uyeyne Hz. Ömer’in yanına girince:

– Ey Hattab oğlu! Allah’a yemin ederim ki, bize fazla bir şey vermiyorsun. Aramızda adâletle de hükmetmiyorsun, dedi.

Ömer hiddetlendi. Uyeyne’ye ceza vermek istedi. Bunu sezen Hür:

– Ey mü’minlerin emiri! Allah, peygamberine “Affı seç, iyiliği emret, câhillerin kusuruna bakma” (A’râf: 7/199) buyurdu. Benim amcam da câhillerdendir, dedi.

(Râvi diyor ki:) Allah’a yemin ederim ki, Hür bu âyeti okuyunca Ömer, Uyeyne’yi cezalandırmaktan vazgeçti. Zaten Ömer, Allah’ın kitabına son derece bağlı idi.[21]

 

* Hz. Ömer yaşlı ve genç oluşuna bakmadan ilim sahiplerine saygı gösterirdi. Hatta 113 numaralı hadiste de görüldüğü gibi ilim sahibi kimselere hürmeti ortadaydı. Bilen insanlara değer verip onları önde tutmak toplunun dirlik ve düzeninin temini bakımından pek önemlidir. İslam medeniyeti değer ve kıymeti bilinen yetişmiş kimselerin eseridir. Alimlerini gücendirmiş toplumlar felaketlerden kurtulamazlar. Bilgili insanlar yaşları ne olursa olsun takdir edilmelidir. Bilgi sahiplerine saygı göstermeyenler kendilerini cahillerin eline teslim ederler. [22]

 

359. Ebû Saîd Semüre İbni Cündeb radıyallânu anh şöyle dedi:

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem hayattayken ben çocuk denecek yaştaydım. Bu sebeple kendisinden (duyduklarımı) ezberliyordum. Ne var ki, burada hazır bulunan yaşlı kimselere duyduğum saygı, onları söylemekten beni alıkoyuyor.[23]

 

* Sahabe alim, yaşlı kimselerin hatırını sayar ve onlara gerekli saygıyı gösterirlerdi. Beşeri  ilişkilerde “Söz, bilen büyüğün” veya “Bilen kimsenin” dir anlayışıyla hareket etmek en uygun davranıştır. [24]

 

360. Enes İbni Mâlik radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Allah Teâlâ, yaşından ötürü bir ihtiyara saygı gösteren gence, yaşlılığında hizmet edecek kimseler lutfeder.”[25]

 

* Herkes kendi serdiği mindere oturur. Saygı beklenmez, kazanılır. Hizmet eden hizmet görür, atasözleri bu hadisi en güzel biçimde açıklar. Yaşlı kimselere hürmet edenlere Allah yaşlandıklarında kendilerine hizmet edecek kimseler yaratacağını bildirmektedir. [26]


 


[1] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 129

[2] Müslim, Mesâcid 290.

[3] Müslim, Mesâcid 291.

[4] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 130

[5] Müslim, Salât 122. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Salât 95; Nesâî, Salât 54.

1086’da tekrar gelecektir.

[6] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 130

[7] Müslim, Salât 123. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Salât 95; Nesâî, Salât 54; İmâmet 23, 26; İbni Mâce, İkâmet 45.

[8] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 130

[9] Buhârî, Cizye 12, Edeb 89, Diyât 22; Müslim, Kasâme 1, 3, 6. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Diyât 8; Tirmizî, Diyât 4, 22; Nesâî, Kasâme 3, 4, 5; İbni Mâce, Diyet 28.

[10] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 131

[11] Buhâri, Cenâiz 72, 75, 78, Meğâzî 26. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Cenâiz 27; Nesâî, Cenâiz 62; İbni Mâce, Cenâiz 28; Tirmizî, Cenâiz 31.

[12] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 131

[13] Müslim, Rü’yâ 19, Zühd 70 (senedli), Buhârî, Vudû’ 74 (senedsiz)

Misvakla alakalı 1197—1206 arası hadislere bakınız.

[14] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 131

[15] Ebû Dâvûd, Edeb 20.

[16] Ebû Dâvûd, Edeb 58; Tirmizî, Birr 15.

[17] Ebû Dâvûd , Edeb 20.

[18] I, 6.

[19] s. 49.

[20] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 132

[21] Buhârî, Tefsîru sûre (7) 5, İ’tisam 2.

Bu hadis 50 numarada geçmişti.

[22] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 132

[23] Buhârî, Hayz 29; Müslim, Cenâiz 88.

[24] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 132

[25] Tirmizî, Birr 75.

[26] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 133



885 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın