• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/ali.gulhan.58
  • https://www.twitter.com/ali69gulhan
ali gulhan

Yetim Kimsesiz Ve Zayıfları Koruyup Gözetmek

Yetim Kimsesiz Ve Zayıfları Koruyup Gözetmek

Bu bölümdeki dört ayet ve on üç hadisten mü’min kimselere kol kanat gerileceğini, dünya hayatının süsüne aldanarak Rablerine yakaran kullardan uzak durulmaması gerektiğini, yetimi üzmeyip bir şey isteyeni azarlamamak gerektiğini, dini yalanlayan kimselerde görülen ahlaki bozukluğun öksüzü incitip yoksulu doyurmaya önayak olmamak olduğunu, Enam: 6/52. ayetin sebebi nüzülünü, Hz. Ebubekir’in yoksul müslümanlara karşı tavrının ne olduğunu, yetimi himaye edenle peygamber (s.a.v.)’in cennette birlikte olacağını, yoksul ve dilencinin kim olduğunu, kimsesiz ve muhtaç kimselere yardım eden kimsenin cihad gibi sevap kazanacağını, devamlı oruç tutan ve namaz kılan gibi sevap kazanacağını, yemeklerin en fenasının ihtiyacı olmayanların çağrılıp muhtaçların çağrılmadığı yemek olduğunu, iki kız çocuğunu müslümanca yetiştirip terbiye edenin cennette peygamberle birlikte olacağını, kız çocukları yüzünden sıkıntıya uğrayıp onlara iyi bakıp müslümanca terbiye ederse onların cehenneme karşı bir siper olacaklarını, Rasulullah (s.a.v.)’in iki zayıf kimse olan yetimle kadının hakkının gözetilmesini emrettiğini, Allah’ın bizlere verdiği rızıkların aramızdaki zayıflar sayesinde olduğunu böylece de zayıfları kollamamız gerektiğini öğreneceğiz. [1]

 

“... Mü’minlere kol kanat ger ve onları koru.” (Hıcr: 15/88)

“Ve Rabbinin hoşnutluğunu umarak sabah akşam O’na yalvarıp yakaranlarla birlikte sen de sabret. Dünya hayatının cazibesine kapılarak gözlerini onlardan ayırma” (Kehf: 18/28)

“O halde yetime haksızlık yapma ve yüzünü ekşitme, yardım isteyeni de hangi çeşit olursa olsun boş çevirme...” (Duha: 93/9-10)

“Gördün mü şu dini veya ahiretteki ceza ve mükafatı yalan sayanı. İşte o tip kimseler yetimi itip kakarlar. Fakir ve muhtaçları doyurmaya çalışmadığı bir yana başkalarına bu iş için ön ayak bile olmazlar.” (Maun: 107/1-3)

 

262. Sa`d İbni Ebû Vakkâs radıyallahu anh şöyle dedi:

Biz altı kişi Resûl–i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem ile birlikte oturuyorduk. Bu hâli gören müşrikler Peygamber aleyhisselâm’a:

– Şunları yanından def’et! Bize karşı saygısızlık etmeye kalkmasınlar, dediler.

Orada benden başka Abdullah İbni Mes`ûd, Hüzeyl kabilesinden biri, Bilâl ve adlarını vermek istemediğim iki kişi daha vardı.

Müşriklerin bu teklifi üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in kalbinden (kendisine kırılmayacağımızdan emin olduğu için) bizleri oradan uzaklaştırma düşüncesi geçti. Bunun üzerine Allah Teâlâ şu âyeti indirdi:

“Sabah akşam Rablerinin rızâsını dileyerek ona yalvaranları huzurundan kovma!” (En`âm: 6/52)[2]

 

* Peygamberimiz insan olması hasebiyle bazen yanlış karar verme noktasında olabilir. Bu gibi durumlarda Allah hemen düzeltmek üzere vahiy gönderir, Abese suresinde olduğu gibi. [3]

 

263. Bey`atü’r–rıdvân’a katılan sahâbilerden Ebû Hübeyre Âiz İbni Amr el–Müzenî radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre birgün Ebû Süfyân, aralarında Selmân–ı Fârisî, Suheyb–i Rûmî ve Bilâl–i Habeşî’nin de bulunduğu bir gurup müslümanın yanından geçti. Onu gören bu müslümanlar:

– Allah’ın kılıcı Allah düşmanını haklamadı, dediler.

Bunu duyan Ebû Bekir radıyallahu anh:

– Bu sözü Kureyş’in büyüğüne ve efendisine mi söylüyorsunuz? dedi. Sonra da Peygamber aleyhisselâm’ın yanına gelerek bu olayı anlattı.

O zaman Resûl–i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem:

– “Ebû Bekir! Bu sözünle belki de onları gücendirdin. Eğer onları gücendirdiysen, Rabbini de gücendirdin demektir”, buyurdu.

Hz. Ebû Bekir hemen o yoksul müslümanların yanına gelerek:

– Kardeşlerim! Yoksa sizleri gücendirdim mi? diye sordu.

Onlar:

– Hayır sana gücenmedik. Allah seni bağışlasın, kardeş! dediler.[4]

 

* Fakir, garip müslümanlara iyi davranmalı ve onlar gücendirilmemelidir. Yine müslümanlar diğer kardeşlerinin iyi niyetle söylediği sözlere gücenmemeli ve hoş görüp bağışlamalıdırlar. [5]

 

264. Sehl İbni Sa`d radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:

“Ben ve yetimi himâye eden kimse cennette şöylece beraber bulunacağız” buyurdu ve işaret parmağıyla orta parmağını, aralarını biraz aralayarak, gösterdi.[6]

 

265. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Kendi yetimini veya başkasına ait bir yetimi himâye eden kimseyle ben, cennette şöyle yanyana bulunacağız. ”

Hadisin râvisi Mâlik İbni Enes, –Peygamber aleyhisselâm’ın yaptığı gibi– işaret parmağıyla orta parmağını gösterdi.[7]

 

266. Yine Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Bir iki hurma veya bir iki lokmayla savuşturulan kimse yoksul değildir. Asıl yoksul, muhtaç olduğu hâlde dilenmeyen kimsedir.”[8]

 

Sahîh–i Buhârî ve Sahîh–i Müslim’deki diğer bir rivayete göre ise Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Kapı kapı dolaşıp bir iki lokma, bir iki hurma ile savuşturulan kimse yoksul değildir. Asıl yoksul, kendisine yetecek malı bulunmayan, muhtaç olduğu bilinip de kendisine sadaka verilmeyen ve kimseden bir şey dilenmeyen kimsedir.”[9]

 

* Kendi yakınlarının veya başkalarının yetimlerini koruyanlar Allah’ı hoşnut ederler ve cennette Allah’ın sevgili peygamberleriyle birlikte olmaya hak kazanabilirler. [10]

 

267. Yine Ebû Hüreyre radıyallahu anh’dan rivayet edildiğine göre Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Kocasız kadınlarla, yoksulların işlerine yardım eden kimse, Allah yolunda cihâd etmiş gibi sevap kazanır.”

Râvi diyor ki, hatta Hz. Peygamber’in:

“O kimse tıpkı geceleri durmadan namaz kılan, gündüzleri hiç ara vermeden oruç tutan kimse gibidir” buyurduğunu da sanıyorum.[11]

 

268. Yine Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Peygamber aleyhisselâm şöyle buyurdu:

“Yemeklerin en fenası, davet edildiği zaman gelecek olan kimselerin çağırılmadığı, gelmeye pek arzulu olmayanların dâvet edildiği düğün yemekleridir. (Canı istemediği için) dâvete gitmeyen kimse, Allah’a ve Resûlü’ne karşı gelmiş sayılır.”[12]

 

Sahîh–i Buhârî ve Sahîh–i Müslim’de Ebû Hüreyre’nin şöyle dediği rivayet olunmuştur:

“Zenginlerin dâvet edilip fakirlerin çağırılmadığı düğün yemeği ne fena bir yemektir.”[13]

 

* Maalesef bugünkü düğün yemeklerinin pek çoğu bu şekildedir. Dikkat edilip bu duruma düşülmemeli fakir ve yoksullardan da çağırılmalıdır. [14]

 

269. Enes İbni Mâlik radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Her kim iki kız çocuğunu yetişkinlik çağına gelinceye kadar büyütüp terbiye ederse, kıyamet günü o kimseyle ben şöyle yanyana bulunacağız” buyurdu ve parmaklarını bitiştirdi.[15]

 

270. Âişe radıyallahu anhâ şöyle dedi:

Yanında iki kız çocuğu bulunan bir kadın gelerek bir şeyler istedi. Evde bir hurmadan başka bir şey yoktu. Onu çıkarıp kadına verdim. Kendisi hiç tatmadan hurmayı ikiye bölerek çocuklarına verdikten sonra kalkıp gitti. Bu sırada Peygamber aleyhisselâm yanımıza geldi. Ben bu olup biteni kendisine anlatınca şöyle buyurdu:

“Her kim kız çocukları yüzünden bir sıkıntıya uğrar da onlara iyi bakarsa, bu çocuklar onu cehennem ateşinden koruyan bir siper olurlar.”[16]

 

271. Âişe radıyallahu anhâ şöyle dedi:

Sırtına iki çocuğunu almış yoksul bir kadın çıkageldi. Ona üç hurma verdim. O da çocuklarına birer hurma verdi; öteki hurmayı yemek için ağzına götürmüştü ki, çocukları onu da istediler. Kadıncağız yemek istediği bu hurmayı çocuklarına bölüştürdü. Kadının bu tutumuna hayran kaldım ve yaptığını Resûlullah’a anlattım. Şöyle buyurdu:

“Bu şefkati sebebiyle Allah Teâlâ o kadına mutlaka cenneti vermiş (veya) bu sebeple onu cehennemden âzâd etmiştir.”[17]

 

* Güzelce islami terbiye ile büyütülüp yetiştirilen kız çocuklarının anne ve babaları cennetlik olacaklar ve Rasulullah ile komşu olacaklardır. Bu büyütme ve himaye işi sıfır yaştan başlayarak evleneceği ana kadar devam edecektir. [18]

 

272. Ebû Şüreyh Huveylid İbni Amr el–Huzâ`î radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Peygamber aleyhisselâm şöyle buyurdu:

“Allahım! İki zayıf kimsenin, yetimle kadının hakkını yemekten herkesi şiddetle sakındırıyorum.”[19]

 

273. Sa`d İbni Ebû Vakkâs’ın oğlu Mus`ab radıyallahu anhümâ şöyle dedi:

(Babam) Sa`d, daha aşağı seviyedekilere göre kendisinin üstün olduğunu düşünürmüş. Bunun üzerine Resûl–i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuş:

“Allah size yardım edip rızık veriyorsa, bu, aranızdaki zayıflar sâyesinde değil midir?”[20]

 

274. Ebü’d–Derdâ Uveymir radıyallahu anh şöyle dedi:

Ben Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i şöyle buyururken duydum:

“Fakirleri kollayıp gözetiniz. Aranızdaki zayıflar sâyesinde Allah’dan yardım görüp ve rızıklandığınızdan şüpheniz olmasın.”[21]


 


[1] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 104

[2] Müslim, Fezâilü’s–sahâbe 46.

[3] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 104

[4] Müslim, Fezâilü’s–sahâbe 170.

[5] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 105

[6] Buhârî, Talâk 25, Edeb 24. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Edeb 123; Tirmizî, Birr 14.

[7] Müslim, Zühd 42.

[8] Buhârî, Tefsîru sûre (2), 48; Müslim, Zekât 102. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Zekât 24; Nesâî, Zekât 76.

[9] Buhârî, Zekât 53; Müslim, Zekât 101. Ayrıca bk. Nesâî, Zekât 76.

[10] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 105

[11] Buhârî, Nafakât 1, Edeb 25, 26; Müslim, Zühd 41. Ayrıca bk. Tirmizî, Birr 44; Nesâî, Zekât, 78; İbni Mâce, Ticârât 1.

[12] Müslim, Nikâh 110. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Et`ime 1.

[13] Buhârî, Nikâh 72; Müslim, Nikâh 107. Ayrıca bk. İbni Mâce, Nikâh 25.

[14] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 106

[15] Müslim, Birr 149. Ayrıca bk. Tirmizî, Birr 13.

[16] Buhârî, Zekât 10, Edeb 18; Müslim, Birr 147. Ayrıca bk. Tirmizî, Birr 13.

[17] Müslim, Birr 148.

[18] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 106

[19] Nesâî, es–Sünenü’l–kübrâ, ‘İşretü’n–nisâ, 64, (V, 363). Ayrıca bk. İbni Mâce, Edeb 6.

[20] Buhârî, Cihâd 76.

84’de bir benzeri geçmişti.

[21] Ebû Dâvûd, Cihâd 70. Ayrıca bk. Tirmizî, Cihâd 24; Nesâî, Cihâd 43.

84’de bir benzeri geçmişti ve gerekli açıklama orada verilmişti.



1070 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın