Peygamberimizin AdaletiPeygamberimizin Adaleti Peygamberimiz son derece adil ve insaf sahibi idi. Onun adaletini düşmanları bile kabul etmiştir. En zor ve en çetin olaylarda kabileler onun hakemliğine baş vuruyor ve kararını saygı ile karşılıyorlardı. Bir defa Peygamberimiz savaşta elde edilen ganimetleri dağıtıyordu. O kadar kalabalık insan toplanmıştı ki, adamın biri adeta Peygamberimizin sırtına çıkmıştı. Peygamberimiz elindeki ince değnekle bu adama işaret etmiş, değnek yüzüne gelerek yüzünü çizmişti. Peygamberimiz hemen değneği adamın eline vererek: - Sana vurduğum gibi sen de bana vur, buyurmuş, fakat adam: - Ey Allah’ın Rasülü, hayır, ben size darılmadım. Demişti. Bir defa Mahzumi kabilesinden bir kadın hırsızlık etmişti. Mekke ileri gelenleri yüksek bir aileye mensup olan kadının ceza görmemesini istemiş, peygamberimizin çok sevdiği Usame b. Zeyd’i şefaatçi olmak üzere göndermişlerdi. Peygamberimiz Usame’yi dinledikten sonra: - Sizden öncekiler bu gibi tarafgirlikleri sebebiyle helak olmuştu. Onlar, fakirler üzerinde en ağır cezaları uygularlar, zengin ve itibarlı olanlara ise ceza vermezlerdi. Buyurarak kanunların uygulamasında ayırım yapılmasının, toplumun yok olmasına sebep olacağını bildirmiştir. Hz. Aişe (r.a.) anlatıyor: Peygamberimiz iki işte serbest bırakıldığı zaman, günah olmadıkça onların kolayını tercih ederdi. O şey günah olursa ondan insanların en uzak kalanı olurdu. Peygamberimiz nefsi için asal intikam almazdı. Ancak Allah’ın yasaklarına uyulmadığını adaleti yerine getirirdi.” Peygamberimiz insanlar arasında ayırım yapmaz, eşit davranırdı. Ona göre zengin, yoksul, büyük, küçük herkes eşit idi. Bedir Savaşında alınan esirler arasında Peygamberimizin henüz Müslüman olmayan amcası Abbas da vardı. Esirler fidye vererek esirlikten kurtuluyorlardı. Çünkü böyle kararlaştırılmıştı. Ensar’ın bazıları Peygamberimiz ile Abbas arasındaki yakınlığı öğrenince onun affını istemişlerdi. Peygamberimiz: - Hayır, böyle bir şey olamaz. Onun ödemek zorunda olduğu fidyenin bir dirhemi bile affolunmaz, buyurmuştur. Peygamberimiz hayatı boyunca hiç kimseye farklı davranmamış, kuralları ve kanunları herkese eşit uygulamıştır. Kendisine de arkadaşları arasında bir ayrıcalık tanınmasını hoş karşılamamıştır. Peygamberimiz, Peygamber olmadan önce, onunla alış-veriş edenler, onun dürüstlüğünü ve hakka bağlılığını takdir ediyorlardı. Hatta onun Peygamber olarak gönderildiği duyulduktan sonra kendisine düşman olanlar bile emanetlerini ona teslim ediyorlardı. Bir gün Saib adında bir Arap tüccarı Peygamberimize tanıtılmış ve kendisinin son derece dürüst birisi olduğu söylenmişti. Bunun üzerine Peygamberimiz: “Ben onu sizden iyi tanırım” demiş, Saib de, “Evet, ticarette arkadaşlık etmiştik, bütün hesapları gayet mükemmeldi” demişti. Bir gün Bedevilerden biri Peygamberimizden alacağını tahsil etmeye gelmişti. Bedeviler, çok kaba olduklarından bu adam Peygamberimize ağır sözler söylemişti. Ashap, adamın bu davranışına kızarak: - Yazıklar olsun, sen kiminle konuştuğunu biliyor musun? Demişler, adam hiç aldırmadan: - Ben hakkımı istemeye geldim, demiş. Bunun üzerine Peygamberimiz arkadaşlarına: - Siz onun tarafından olacaktınız, çünkü bu adam hakkını istiyor, buyurdu ve sonra Havle binti Kays’a haber göndererek ödünç hurma istedi. Havle’nin verdiği ödünç hurma ile Bedeviye borcunu ödedi ve üstelik ona yemek de yedirdi. Bedevi: -Sen benim hakkımı çok iyi bir şekilde ödedin. Allah da sana mükafatını tam olarak versin, diye dua etti. Bunun üzerine Peygamberimiz: “ İşte bunlar (yani hak sahiplerinden yana çıkıp hakkın yerini bulmasına yardımcı olanlar) insanların en hayırlılarıdır. İçinde, zayıf kimsenin incitilmeden hakkını alamadığı bir toplum yükselemez.” Buyurdu. |
2327 kez okundu |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |