• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/ali.gulhan.58
  • https://www.twitter.com/ali69gulhan
ali gulhan

ZAN-ZANNETMEK-SANMAK-SUİZAN

ZAN-ZANNETMEK-SANMAK-SUİZAN

İle ilgili Ayetler

 

BİLGİSİZCE ZANNEDENLER

Onlardan bir kısmı ümmidir. Kitabı bilmezler; (bildikleri) bir sürü asılsız şeylerden başkası değildir ve yalnızca zannederler. (Bakara/78)

 

ZANNINI GİZLİ TUTANLAR

Sonra kederin ardından üzerinize bir güvenlik (duygusu) indirdi, bir uyuklama ki, içinizden bir grubu sarıveriyordu. Bir grup da, canları derdine düşmüştü; Allah'a karşı haksız yere cahiliye zannıyla zanlara kapılarak: "Bu işten bize ne var ki?" diyorlardı. De ki: "Şüphesiz işin tümü Allah'ındır." Onlar, sana açıklamadıkları şeyi içlerinde gizli tutuyorlar, "Bu işten bize bir şey olsaydı, biz burada öldürülmezdik" diyorlar. De ki: "Evlerinizde olsaydınız da üzerlerine öldürülmesi yazılmış olanlar, yine devrilecekleri yerlere gidecekti. (Bunu) Allah, sinelerinizdekini denemek ve kalplerinizde olanı arındırmak için (yaptı). Allah, sinelerin özünde saklı duranı bilendir. (Al-i İMRAN/154)

 

MÜNAFIKLARIN ZANNI

Hayır, siz Peygamberin ve mü'minlerin, ailelerine ebedi olarak bir daha dönmeyeceklerini zannettiniz; bu, kalplerinizde çekici kılındı ve kötü bir zan ile zanda bulundunuz da, yıkıma uğramış bir topluluk oldunuz. (FETİH/12)

 

ŞÜPHE İLE ZANDA BULUNMAK

Ve: "Biz, Allah'ın Resulü Meryem oğlu Mesih İsa'yı gerçekten öldürdük" demeleri nedeniyle de (onlara böyle bir ceza verdik.) Oysa onu öldürmediler ve onu asmadılar. Ama onlara (onun) benzeri gösterildi. Gerçekten onun hakkında anlaşmazlığa düşenler, kesin bir şüphe içindedirler. Onların bir zanna uymaktan başka buna ilişkin hiçbir bilgileri yoktur. Onu kesin olarak öldürmediler. (NİSA/157)

 

ZANNETTİĞİNİZ ŞEFAATCİLER NEREDE

Andolsun, sizi ilk defa yarattığımız gibi (bugün de) ‘teker teker, yapayalnız ve yalın (bir tarzda)' bize geldiniz ve size lutfettiklerimizi arkanızda bıraktınız. İçinizden, gerçekten ortaklar olduklarını sandığınız şefaatçilerinizi şimdi yanınızda görmüyoruz. Andolsun, aranızdaki (bağlar) parçalanıp-koparılmıştır ve haklarında zanlar besledikleriniz sizlerden uzaklaşmıştır. (EN’AM/94)

 

ÇOĞUNLUĞA UYANLAR ZANLA YALAN SÖYLERLER

Yeryüzünde olanların çoğunluğuna uyacak olursan, seni Allah'ın yolundan şaşırtıp-saptırırlar. Onlar ancak zanna uyarlar ve onlar ancak ‘zan ve tahminle yalan söylerler.' (EN’AM/116)

 

ZANNA UYANLAR ŞİRKE DÜŞTÜLER

Şirk koşanlar diyecekler ki: "Allah dileseydi ne biz şirk koşardık, ne atalarımız ve hiçbir şeyi de haram kılmazdık." Onlardan öncekiler de, bizim zorlu-azabımızı tadıncaya kadar böyle yalanladılar. De ki: "Sizin yanınızda, bize çıkarabileceğiniz bir ilim mi var? Siz ancak zanna uymaktasınız ve siz ancak "zan ve tahminle yalan söylersiniz." (EN’AM/148)

O, bir gurubu doğru yola iletti, bir guruba da sapıklık müstehak oldu. Çünkü onlar Allah'ı bırakıp şeytanları kendilerine dost edindiler. Böyle iken kendilerinin doğru yolda olduklarını sanıyorlar. (ARAF/30)

Onların çoğunluğu zandan başkasına uymaz. Gerçekten zan ise, haktan hiçbir şeyi sağlayamaz. Şühesiz Allah, onların işlemekte olduklarını bilendir. (YUNUS/36)

Haberiniz olsun; şüphesiz göklerde kim var, yerde kim var tümü Allah'ındır. Allah'tan başkasına tapanlar bile, şirk koştukları varlıklara ve güçlere (gerçekte) uymazlar. Onlar yalnızca bir zanna uyarlar ve onlar ancak ‘zan ve tahminde bulunarak yalan söylemektedirler.' (YUNUS/66)

 

BİLGİN OLMAYAN ŞEYİN ARDINA DÜŞME

Hakkında bilgin bulunmayan şeyin ardına düşme. Çünkü kulak, göz ve gönül, bunların hepsi ondan sorumludur. (İSRA/36)

Kıyamet vakti hakkındaki bilgi, ancak Allah'ın katındadır. Yağmuru O yağdırır, rahimlerde olanı O bilir. Hiç kimse yarın ne kazanacağını bilemez. Yine hiç kimse nerede öleceğini bilemez. Şüphesiz Allah, her şeyi bilendir, her şeyden haberdardır. (LOKMAN/34)

Hani onlar, size hem üstünüzden, hem alt tarafınızdan gelmişlerdi; gözler kaymış, yürekler hançereye gelip dayanmıştı ve siz Allah hakkında (birtakım) zanlarda bulunuyordunuz. (AHZAB/10)

Andolsun, İblis, kendileri hakkında zannını doğrulamış oldu, böylelikle iman eden bir grup dışında, ona uymuş oldular. (SEBE/20)

 

MÜMİNLER HAKKINDA BİR ŞEY İŞİTTİĞİNDE İFTİRA OLABİLİR DEMEK

Onu işittiğiniz zaman, erkek mü'minler ile kadın mü'minlerin kendi nefisleri adına hayırlı bir zanda bulunup: "Bu, açıkca uydurulmuş iftira bir sözdür" demeleri gerekmez miydi? (NUR/12)

 

KAFİRLERİN ZANNI

Biz gökyüzünü, yeryüzünü ve ikisi arasında bulunan şeyleri batıl olarak yaratmadık. Bu, inkâr edenlerin zannıdır. Ateşten (görecekleri azabtan) dolayı vay o inkâr edenlere. (SAD/27)

İşte bu sizin zannınız; Rabbiniz hakkında beslediğiniz-zannınız, sizi bir yıkıma uğrattı, böylelikle hüsrana uğrayan kimseler olarak sabahladınız." (FUSSİLET/23)

Şüphesiz bu şeytanlar onları doğru yoldan alıkoyarlar da onlar, kendilerinin doğru yolda olduklarını sanırlar. (ZUHRUF/37)

Dediler ki: "(Bütün olup biten,) Bu dünya hayatımızdan başkası değildir, ölürüz ve diriliriz; bizi "kesintisi olmayan zaman' (dehrin akışın)dan başkası yıkıma (helake) uğratmıyor." Oysa onların bununla ilgili hiçbir bilgileri yoktur; yalnızca zannediyorlar. (CASİYE/24)

Gerçekten Allah'ın va'di haktır, kıyamet-saatinde hiçbir kuşku yoktur" denildiği zaman, siz: "Kıyamet-saati de neymiş, biz bilmiyoruz; biz yalnızca bir zan (ve tahmin)da bulunup zannediyoruz; biz, kesin bir bilgiyle inanmakta olanlar değiliz" demiştiniz. (CASİYE/32)

Bir de; kötü bir zan ile zanda bulunan münafık erkeklerle münafık kadınları ve müşrik erkeklerle müşrik kadınları azablandırması için. O kötülük çemberi, tepelerine insin. Allah, onlara karşı gazablanmış, onları lanetlemiş ve onlara cehennemi hazırlamıştır. Varacakları yer ne kötüdür. (FETİH/6)

Bu (putlar ise,) sizin ve atalarınızın (kendi istek ve öngörünüze göre) isimlendirdiğiniz (keyfi) isimlerden başkası değildir. Allah, onlarla ilgili ‘hiçbir delil' indirmemiştir. Onlar, yalnızca zanna ve nefislerinin (alçak) heva (istek ve tutku) olarak arzu ettiklerine uyuyorlar. Oysa andolsun, onlara Rablerinden yol gösterici gelmiştir. (NECM/23)

Oysa onların bununla ilgili hiçbir bilgileri yoktur. Onlar, yalnızca zanna uymaktadırlar. Oysa gerçekte zan, haktan yana hiçbir yarar sağlamaz. (NECM/28)

 

GELEN HABERİN DOĞRULUĞUNU ARAŞTIRMAK

Ey iman edenler! Eğer bir fâsık size bir haber getirirse onun doğruluğunu araştırın. Yoksa bilmeden bir topluluğa kötülük edersiniz de sonra yaptığınıza pişman olursunuz. Hucurât sûresi (HUCURAT/6)

 

ZANDAN KAÇINMAK

Kahrolsun, o ‘zan ve tahminle yalan söyleyenler'; (ZARİYAT/10)

İnsan, kendisinin başıboş bırakılacağını mı sanır! (KIYAME/36)

Allah, zulme uğrayanların dışında, çirkin sözün açıkça söylenmesinden hoşlanmaz. Allah her şeyi hakkıyla işiten, hakkıyla bilendir. Nisa/148
Ey iman edenler! Zannın birçoğundan
kaçının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurunu araştırmayın. Biriniz diğerini arkasından çekiştirmesin. Biriniz, ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz. O halde Allah’tan korkun. Şüphesiz Allah, tevbeyi çok kabul edendir, çok merhamet edendir. Hucurat/ 12:

 

ALAYLI KONUŞMAK
Mal toplayıp onu tekrar tekrar sayan, insanları arkadan çekiştirip, kaş göz hareketleriyle alay edenlerin (hümeze ve lümezenin) vay haline! Hümeze/ 1

Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
"Kul, önemsemeden ve farkına varmadan, Allahın hoşnut olduğu bir söz söyler, bu sebeple Allah onun derecesini yükseltir. Yine kul, dikkat etmeden, Allahın öfkesini gerektiren bir söz söyler de, Allah onu, o kelime nedeniyle cehenneme yuvarlar."
Ebû Hureyre radıyallahu anh. Buhârî.
ZANNIN ÇOĞUNDAN KAÇINMAK

"Ey iman edenler! Zannın çoğundan kaçının. Zira zannın bir kısmı günahtır."

Hucurât sûresi (49), 12

İsm, cezalandırılması gereken günah demektir. Zan ise, ihtimal üzerine hüküm vermektir. Binaenaleyh zanna dayalı hükümlerin doğruluğu da zannîdir, asla kesin değildir. Başkasının hakkının söz konusu olduğu yerlerde verilmiş yanlış hükümler neticede iftira ve bühtan olarak büyük bir vebal sebebidir. Zannın kaynağı özellikle eğer kişinin nefsi ise, hata ve vebal daha da büyür. Bu sebeple ihtiyat ve tedbir, zannın çoğundan ya da çoğu zandan kaçınmayı gerektirir.
Zannın bir kısmının günah olduğunun belirtilmesi, herşeye rağmen her zannın mutlaka vebali gerektirmediğini gösterir. Hatta, Allah ve mü'minler hakkında güzel zanda bulunmak vâciptir. Durumu bilinmeyen bir kişi hakkında güzel zanda bulunmak vâcip olmasa bile kötü zanda bulunmak da câiz değildir. Ancak haksızlığı ve günahkârlığı bilinen kişiler hakkında kötü zanda bulunmak haram değildir.
"Zannın çoğundan kaçının"
buyurulması, genel bir üslûp içinde kaçınılması vâcip olan zanlar bulunduğunu gösterir. Durum iyice belirli hale gelmeden birileri hakkında kötü zanda bulunmaya cür'et edilmemesini tenbih anlamı taşır. Çünkü bilmeden ağır veya büyük günah olan zanna düşme tehlikesi dâima vardır.

Ebû Hüreyre radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
"Zandan sakının. Çünkü zan, sözlerin en yalan olanıdır.”
Buhârî, Vasâyâ 8, Nikâh 45, Ferâiz 2, Edeb 57, 58; Müslim, Birr 28. Ayrıca bk. Tirmizî, Birr 56

DİLİMİZİN VEBALİ
Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
"İnsan sabaha erişince, organları, dili susturup, şöyle derler: Hakkımızda Allahtan kork! Çünkü biz, seninle beraberiz, doğru olursan biz de doğru oluruz, eğri olursan biz de eğri oluruz." Ebû Saîd radıyallahu anh. Tirmizî.
Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
"Kim bana iki bacağı arası ile iki dudağı arasını garanti ederse, ben de ona cenneti garanti ederim."
Ebû Hureyre radıyallahu anh. Buhârî.
KÖTÜ AMAÇLA KONUŞMA SANATI ÖĞRENMEK
Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
"İnsanların kalbini çelmek için konuşma sanatını öğrenen kimsenin, Allah ne farzını ve ne de nafilesini kabul eder." Ebû Hureyre radıyallahu anh. Ebû Dâvud.
İNSANLARI GENELLEME YAPARAK KÖTÜLEME
Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
"Kişinin, insanlar bozuldu, dediğini duyarsanız, anlayın ki, o şahıs en fazla bozulanların içindedir."
Ebû Hureyre radıyallahu anh. Müslim.
DAYANAKSIZ SÖZ SÖYLEME
Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
"Kişinin, kanıtsız ve dayanaksız söz söylemesi ne kötüdür." Ebû Kilâbe radıyallahu anh. Ebû Dâvud
MÜSLÜMANI AYIPLAMA
Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
"Her kim, müslüman kardeşini bir günah yüzünden ayıplarsa, onu kendisi de işleyinceye kadar ölmez."
Muaz radıyallahu anh. Tirmizî.
Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
"Mümin, kusur bulucu, lânet edici, azgın ve hayasız olamaz."
İbn Mesûd radıyallahu anh. Tirmizî.
GIYBET
Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem sordu:
"Gıybet nedir bilir misiniz?"
"Allah ve Resûlü bilir" dediler.
"Birinizin, kardeşini hoşlanmadığı şey ile anmasıdır."
Bunun üzerine bir adam dedi ki:
"Ey Allahın Resûlü! Anlattıklarım ya o kardeşimde bulunursa?"
"Anlattıkların o kardeşinde bulunursa, onun gıybetini yapmış olursun. Anlattıkların onda yoksa, o zaman ona iftira etmiş olursun!" buyurdu. Ebû Hureyre radıyallahu anh. Tirmizî.
Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
"Haksız yere müslümanın namus ve şahsiyetine sataşmak, günahların en büyüğüdür." Saîd radıyallahu anh. Ebû Dâvud.
Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
"Bana bir kimse, sahabilerimin birinden bir şey ulaştırmasın! Zira ben, onların yanına, içim arınmış ve rahat olarak çıkmak istiyorum." İbn Mesûd radıyallahu anh. Tirmizî.
ŞAKALAR
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, "Ey iki kulaklı!" diye hitap ederek bana şaka yaptı.

Enes radıyallahu anh. Tirmizî.
Dediler ki:
"Ey Allahın Resulü! Sen de şaka yapıyorsun."
Şöyle buyurdu:
"Ben yine de doğruyu söylerim." Ebû Hureyre radıyallahu anh. Tirmizî.
Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
"Ne ciddi, ne de şaka olarak, biriniz kardeşinin malını almasın!" İbn Sâib radıyallahu anh. Ebû Dâvud.
Ensardan bir adam, konuştuğu zaman insanları güldürürdü. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, bir defasında onun bedenine çubukla vurmuştu.
Adam, "Ey Allahın Resûlü! Senden kısas hakkımı almama izin ver!" dedi.
"Buyur, o hakkını al!"
"Ancak, o zaman benim bedenim açıktı, seninki ise kapalı," deyince, Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem, gömleğini çıkardı.
Adam, onu hemen kucaklayıp, bedenini öptü ve "Zaten maksadım bu idi, ey Allahın Resûlü!" dedi.
Useyd radıyallahu anh. Ebû Dâvud.
TARTIŞMA
Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Kim haksızken tartışmayı bırakırsa, cennetin kıyısında onun için bir köşk yapılır. Haklı olduğu hâlde bırakırsa, cennetin ortasında onun için bir köşk yapılır. Kimin de ahlâkı güzel olursa, ona cennetin en üstünde köşk yapılır." Ebû Ümâme radıyallahu anh. Tirmizî.
Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
"Kardeşinle tartışma! Çünkü, konunun anlaşılmasını engeller ve belasından da emin olunmaz.
Ayrıca, tutamayacağın bir sözü de verme!"
İbn Abbas radıyallahu anh. Rezîn.
İNSANLARI GÜLDÜRMK İÇİN KONUŞMA
Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
"insanları güldürmek için yalan yanlış konuşan kimsenin vay hâline!
İbn Hakîm radıyallahu anh. Ebû Dâvud.
YALAN SÖYLEMEK
Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
"Senin doğru söylediğine inanan bir adama yalan söylemen, en büyük hainliktir." Süfyan radıyallahu anh. Ebû Dâvud.
Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
"Kişiye, yalan olarak, her duyduğunu anlatması yeter!" Ebû Hureyre radıyallahu anh. Müslim.

Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
"Ahirzamanda yalancı deccaller olacaktır. Sizin ve babalarınızın duymadıkları hadîsleri size sunacaklar. Dikkat edin ve onlardan uzak durun da, sizi şaşırtıp saptırmasınlar." Ebû Hureyre radıyallahu anh. Müslim.
Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
"Doğruluk iyiliğe götürür, iyilik cennete iletir. Kişi doğrulukta devam eder durur, sonunda, Allah katında "doğrucu" olarak yazılır.
Yalan, azıp sapmaya iletir, azıp sapma ise, ateşe götürür. Kişi yalan söylemekte devam eder, sonunda, Allah katında "yalancı" olarak yazılır."
İbn Mesûd radıyallahu anh. Buhârî.
Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
"Kuşkulandığını at, kuşkulanmadığına bak! Doğruluk kalbinin yatıştığında, yalan ise kuşku duyduğundadır." Ebûl Havra radıyallahu anh. Tirmizî.
BAŞKASINI ÖVMEK
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellemin yanında, bir adam bir adamı övdü. Bunun üzerine şöyle buyurdu:
"Onun boynunu vurdun, arkadaşının boynunu vurdun! içinizden birinizin, mutlaka birisini övmesi gerekiyorsa, şöyle desin: Allah bilir ama şöyle şöyle olduğunu sanıyorum. Zira, Allaha karşı kimse temize çıkartılmaz. O kişi hakkında bildikleri varsa, onu şöyle şöyle sanıyorum, desin." Ebû Bekre radıyallahu anh. Buhârî.
Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
"Bir adam bir adama günahkâr, ya da kâfir derse, o özellik de onda bulunmazsa, bu söz kendisine döner." Ebû Zer radıyallahu anh. Buhârî.
ÖLÜLER HAKKINDA KONUŞMA
Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
"Ölülere sövmeyin! Zira onlar, zaten ettiklerini bulmuşlardır." Aişe radıyallahu anha. Buhârî
Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
"Ölülere sövmeyin, bu sebeple dirilere eziyet etmiş olursunuz." Mugîre radıyallahu anh. Tirmizî.
Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
"Ölülerinizin iyiliklerini söyleyin, kötülüklerini söylemekten uzak durun!" İbn Ömer radıyallahu anh. Tirmizî.
Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
"Allahım! Senden mutlaka yerine getirmeni umduğum bir söz alıyorum: Ben bir insanım. Kime bir eziyet etmişsem, sövmüşsem, lânet etmişsem, vurmuşsam, bunları, onun için, kıyamet gününde, sana yaklaştıracak bir rahmet ve o kişinin sevabında bir artış nedeni eyle!" Ebû Hureyre radıyallahu anh. Buhârî.



6893 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın