İLGİLİ HADİSLERHÜKÜMLER VE CEZALAR[1] BÖLÜMÜ ﴿ كِتَابُ الأََحْكَامِ وَالْحُدُودِ ﴾ - “İslam’ın hükümlerini tebliğ etmek için beldelere insanlara gönderme”[2] ile ilgili hadisler İbnü’l-Hümâm (ö. “İslam’ın hükümlerini tebliğ etmek için beldelere insanlar gönderme hususunda Resulullah (s.a.v)’den gelen hadisler, mütevatirdir.” Bu kitabın şarihi İbn Emîr el-Hâcc (ö. “İslam’ın hükümlerini beldelere tebliğ etmek için gönderilen insanlardan birisi de, Muâz’dır. Bir topluluk, bu olayı Abdullah ibn Abbâs’tan[3] şöyle rivayet etmiştir: ﴿ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّه عَلَيْهِ وَسَلَّمَ بَعَثَ مُعَاذًا إِلَى الْيَمَنِ فَقَالَ لَهُ: إِنَّكَ تَأْتِي قَوْمًا مِنْ أَهْلِ الكِتَابِ فَادْعُهُمْ إِلَى شَهَادَةِ أَنْ لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ فَإِنْ هُمْ أَطَاعُوا لِذَلِكَ فَأَعْلِمْهُمْ أَنَّ اللَّهَ قَدْ افْتَرَضَ عَلَيْهِمْ خَمْسَ صَلَوَاتٍ فِي كُلِّ يَوْمٍ وَلَيْلَةٍ ﴾ “Resulullah (s.a.v), Muâz’ı, Yemen’e göndereceği zaman ona: ‘Sen Kitap ehlinden bir topluluğa gidiyorsun; onları, Allah’tan başka ilah olmadığına çağır. Eğer onlar buna itaat edecek olurlarsa, onlara, Allah’ın her gün ve gece de beş vakit namazı farz kıldığını öğret’ buyurdu” Bu hadisin dışında (konu ile ilgili) uzunca bir çok hadis daha gelmiştir. Beldelere gönderilen bu kimselerin verdiği haberi kabul etmeme normal sayılsaydı, bu kimseleri göndermenin bir anlamı olmazdı.” * * * - “İslam ümmetinin, masum oluşu ve sapıklık ile hata üzerine birleşmemesi”[4] ile ilgili hadisler İbnü’l-Hümâm (ö. İbnü’l-Hümâm der ki: “İcmanın kesin bir kanıt ve ahad olduğu hususu, sem’i (=işitme yoluyla getirilen) delillerdendir. Bu rivayetler ile buna benzeyen diğer rivayetlerdeki ortak nokta olarak gelen ‘ümmetim sapıklık ve hata üzerinde birleşmez’ sözü, tevatürdür.” Bu hadislerin lafızlarından birisi de, şu hadistir: ﴿ إِنَّ اللَّهَ لَا يَجْمَعُ أُمَّتِي عَلَى ضَلَالَةٍ ﴾ “Allah, ümmetimi, sapıklık üzerinde birleştirmez” Bu hadisi, Tirmizî ve bir çok çok kimse, senedli bir şekilde şu yoldan rivayet etmiştir:
1. Abdullah ibn Ömer[5] Bu hadisin ravileri, sika kimselerdir. Fakat bu hadiste bir karışıklık vardır. ﴿ سَأَلْتُ رَبِّي عَزَّ وَجَلَّ؛ أَنْ لَا يَجْمَعَ أُمَّتِي عَلَى ضَلَالَةٍ فَأَعْطَانِيهَا ﴾ “Rabbimden, ümmetimim sapıklık üzerine birleştirmemesini istedim. Bana bunu verdi” Bu hadisi, İmam Ahmed ve bir çok kimse şu yoldan rivayet etmiştir: ﴿ إِنَّ اللَّهَ أَجَارَكُمْ مِنْ ثَلَاثِ خِلَالٍ: .... وَأَنْ لَا تَجْتَمِعُوا عَلَى ضَلَالَةٍ ﴾ “Allah, sizi, helal olan üç şeyden korumuştur: …..‘Sapıklık üzerinde toplanmamanız’” Bu hadisi, Ebu Dâvud ve bir çok kimse şu yoldan rivayet etmiştir: ﴿ أَنَّ أُمَّتِي لاَ تَجْتَمِعُ عَلَى ضَلاَلَةٍ ﴾ “Ümmetim, sapıklık üzerine birleşmez” Bu hadisi, İbn Mâce ve bir çok kimse şu yoldan rivayet etmiştir: ﴿ لاَ يَجْمَعُ اللّهُ هَذِهِ الْأُمَّةِ عَلَى ضَلالَةٍ وَيَدُ اللّهِ مَعَ الْجَمَاعَةِ ﴾ “Allah, bu (İslam) ümmetini, sapıklık üzerinde birleştirmez. Allah’ın eli, toplulukla birliktedir” Bu hadisi ise, Hâkim “Müstedrek”de şu yoldan rivayet etmiştir: (Sehâvî) “Mekâsıd”da bu hadisi ‘Lâme’l-Elif’ (لاَ ) harfinde getirmiştir. Burada birkaç söz ettikten sonra şöyle der: “Kısacası: Bu hadis; metinleri meşhur, bir çok senede sahip, merfu ile diğer hallerde çeşitli şahidleri olan bir hadistir.” Bu konuda daha geniş bilgi için Sehâvî (ö. Yine bu konuda İbn Emîr el-Hâcc (ö. * * * - “Hakim, hüküm verir(ken) ictihadda bulunurda isabe ederse, onun için iki sevap vardır. Ama hüküm verir(ken) ictihad ederde yanılırsa, ona bir sevap vardır”[9] Bu hadisi, İmam Ahmed ve altı hadis imamı şu yoldan rivayet etmiştir: Yine bu hadisi, Tirmizî hariç, bunlar, şu yoldan rivayet etmiştir: Bu konuda şu yollardan da hadis gelmiştir: Bu hadis, şu lafızla da gelmiştir: ﴿ إِذَا اِجْتَهَدَ الْحَاكِمُ فَأَخْطَأَ فَلَهُ أَجْرٌ وَإِنْ أَصَابَ فَلَهُ عَشْرَةُ أُجُورٍ ﴾ “Hakim ictihad edip de yanılırsa, onun için bir sevap vardır. İsabet ettirirse, onun için on sevap vardır” Sâ’d (ö. Bu konuda daha geniş bilgi için Sa’d (ö. * * * - “Çocuk, (bulunduğu) yatağa aittir.[14] Zina eden kimse için ise, (soy bakımından çocuk üzerinde) mahrumiyet var”[15] Suyûtî (ö. 1. Ebu Hureyre[16] 2. Hz. Aişe[17] 3. Hz. Osman[18] 4. Abdullah ibn Amr[19] 5. Ebu Ümâme[20] 6. Amr b. Hârice[21] 7. Abdullah ibnü’z-Zübeyr[22] 8. Abdullah ibn Mes’ud[23] 9. Hz. Ömer[24] 10. Hz. Ali[25] 11. Hasan el-Basrî (mürsel olarak) 12. Sa’d b. Ebi Vakkâs[26] 13. Abdullah ibn Ömer[27] 14. Berâ’ b. Âzib[28] 15. Zeyd b. Erkam[29] 16. Abdullah ibn Abbâs[30]
17. Hüseyin b. Ali[31] 18. Ubâde ibnu’s-Sâmit[32] 19. Vâsile ibnü’l-Eska’[33] 20. Ebu Vâil[34] (mürsel olarak) 21. Muâviye b. Amr[35] 22. Enes[36] Toplam, (Derim ki:) Bu hadis, şu yollardan da gelmiştir: İbn Abdilberr (ö. (Münâvî) “Teysîr”de der ki: “Bu hadis, mütevatir olup (Zürkânî) “Şerhu Mevâhibi’l-Ledûniyye”de bu hadisin mütevatir olduğunu belirtmiştir. * * * - “Zina hususunda Mâiz olayı ve Mâiz’in recmedilmesi”[37] Suyûtî (ö. 1. Câbir b. Abdullah[38] 2. Abdullah ibn Abbâs[39] 3. Büreyde[40] 4. Câbir b. Semure[41] 5. Ebu Saîd el-Hudrî[42] 6. el-Leclâc[43] 7. Nuaym b. Hezzâl[44] 8. Ebu Hureyre[45] 9. Übey 10. Sahabeden birisi[46] 11. İbnü’l-Müseyyeb (mürsel olarak)[47] 12. Hz. Ebu Bekr[48] 13. Ebu Zerr 14. Osman’ın babası Nasr[49] 15. Ebu Berze el-Eslemî[50] 16. Atâ’ b. Yesâr 17. Şa’bî 18. Ebu Ümâme b. Sehl b. Huneyf Toplam, (Derim ki: ) Râfiî (ö. Hafız İbn Hacer (ö. Kemal İbnu’l-Hümâm (ö. * * * - “Kim içki içerse, onu kamçılayın. İkinci defa (içki içmeye) dönerse, onu yine kamçılayın. Üşüncü defa (içki içmeye) dönerse, onu yine kamçılayın. Dördüncü defa (içki içmeye) dönerse, onu öldürün”[51] Tirmizî (ö. 1. Muâviye[52] Daha sonra Tirmizî der ki: “Bu konuda şu yollardan da hadis gelmiştir: 2. Ebu Hureyre 3. Şerîd 4. Şurahbil b. Evs 5. Ebu Ramedâ’ 6. Cerîr 7. Abdullah ibn Amr Hafız İbnHacer (ö. “Yine bu hadisi rivayet edenler içerisinde şunlarda vardır: 1. Ebu Saîd el-Hudrî 2. Abdullah ibn Ömer 3. Sahabeden bir topluluk 4. Guzayf 5. Câbir 6. İsmi bilinmeyen bir sahabe 7. Kabîsa b. Züeyb (mürsel olarak)” * * * [1] "Had" kelimesi, sözlükte; men etmek, alıkoymak, engellemek gibi anlamlara gelir. Çoğulu, Hudûd'dur. Terim olarak ise; yüce Allah için takdir edilen cezadır. [2] Hz. Peygamber (s.a.v), Mekke'den Medine'ye hicretinden sonra Medine'de gücü elinde bulundurmak için bir yandan Medine'de Yahudilerle anlaşma yapmak suretiyle kontrolü sağlamaya çalışıyor ve bir yandan da çevre yerlerde bulunan kabilelere, Bahreyn'e, Yemen'e ve başka yerlere elçiler göndermek suretiyle oraların İslamlaşmasını sağlamaya çalışıyordu. [3] Buhârî, Zekat [4] “Ümmet” kelimesi; ulus, topluluk ve grup gibi anlamlara gelir. Term olarak ise; dilleri, renkleri, milliyetleri farklı bile olsa aynı inanca mensup insanların teşkil ettiği topluluğu ifade etmektedir. İslam ümmeti deyince, İslam inancına mensup insanların teşkil ettiği cemaati ifade etmektedir. İslam ümmetinin bir sınırı yoktur. Aynı İslam inancını taşıyan dünyanın dört bir yanındaki Müslümanlar, bu ümmet içerisinde yer almaktadır. İslam ümmetinin; sapıklık, dalalet, hata ve günah, fasıklık üzerinde birleşmesi düşünülemez. Çünkü ihtilaflı meselelerde alimlerin çoğunun ittifak ettiği görüşün sevaba yakın yakın olduğu kabul edilir. Zayıf bir rivayet ise, alimlerin fiilen etmesiyle sıhhat kazanır, hükmi tevatür derecesinde itibar görür. Böylece İslam ümmeti, hataya ve sapıklığa düşmekten korunmuş olmaktadır. [5] Tirmizî, Fiten [6] Müsned: [7] Ebu Dâvud, Fiten [8] İbn Mâce, Fiten [9] “İctihad” kelimesi, sözlükte; gayret, takat, çaba gibi anlamlara gelen “cehede” kökünden gelmiş ve iftial babındandır. Terim olarak ise; Kitap, sünnet ve icma da kesin olarak bulunmayan bir mesele hakkında müctehid olan bir fakihin bütün gücünü harcıyarak zanni bir sonuca varmasıdır. Hadiste geçen “isabet etmekten” kasıt; Allah’ın hükmüne tesadüf etmedir. “Yanılmaktan” kasıt ise; müctehidin, “doğru olan görüş, şu taraftadır” diye verdiği hükmün, Allah’ın hükmünün aksine tesadüf etmiş olmasıdır. İsabet edene verilen iki sevaptan biri; ictihad sevabı, diğeri ise isabet sevabıdır. İsabet etmeyen ise, sadece ictihad sevabı alır. Alimler, bu hadisten; alim kimsenin adabına uygun bir şekilde ictihad yaptıktan sonra, isabet etmeyip [10] Buhârî, İtisam [11] Buhârî, İtisam [12] Taberânî, el-Evsat, es-Sağir [13] Müsned, [14] Cahiliyye döneminde cariyeler, efendilerine belli bir miktarda ödeme yaparlardı. Bunu kazanabilmek için zina bile yaparlardı. Bu sebeple Kur'an, cariyelerin zinaya zorlanmasını yasaklamıştır (Nûr: [15] Hadisin metninde geçen "hacer" kelimesi, "taş" anlamına geldiği için, bazı fıkıhçılar, hadisi; "zina edene de taşla öldürülme vardır" şeklinde anlamışlardır. Yalnız bu anlam, hadis açısından uygun bulunmamaktadır. Çünkü her zina eden taşlanmaz. Recm cezası, bir çok şartların oluşmasından sonra verilmektedir. Hadis nesebin Hadisin nesebin tesbiti ile ilgili olması hasebiyle zina edenin çocuk üzerinde bir takım haklardan mahrum kaldığı için hadisin metninde geçen "hacer" kelimesini "mahrumiyet" şeklinde tercüme ettik. [16] Buhârî, Hudud [17] Buhârî, Ahkam [18] Müsned, [19] Müsned, [20] Ebu Dâvud, Büyu ( [21] Müsned, [22] Nesâî, Talak [23] Nesâî, Talak [24] İbn Mâce, Nikah [25] Müsned, [26] Bezzâr [27] Bezzâr [28] Taberânî ( [29] Taberânî [30] Taberânî [31] Taberânî, el-Evsat [32] Müsned, [33] Taberânî [34] Taberânî [35] Ebu Ya'lâ [36] İbn Asâkir, Tarih; Temâm, Fevaid [37] Zina, dinin meşru kabul ettiği bir anlaşmaya dayanmaksızın irade ve istekle yapılan haram bir çiftleşmeye denir. Bu günahı işleyen erkeğe zani, kadına ise zaniye denir. Konu ile ilgili hadisler için b.k.z: Buhârî, Hudud [38] Buhârî, Hudud [39] Buhârî, Hudud [40] Müslim, Hudud [41] Müslim, Hudud [42] Müslim, Hudud ( [43] Ebu Dâvud, Hudud ( [44] Müslim, Hudud ( [45] Müslim, Hudud [46] Ebu Dâvud, Hudud ( [47] Müsned, [48] Müsned, [49] Dârimî, Hudud [50] Ebu Dâvud, Hudud ( [51] İslam Hukuku’ndaki had cezaları şu şekildedir: Had cezaları; dinin gerçekleştirmeye, korumaya çalıştığı temel hedeflere saldırı mahiyetindeki suçların cezasıdır. İçkinin haram oluşu; Kitap, Sünnet ve sahabe-i kiramın icma-ı ile sabittir. Hanefilere göre; içki içmenin ve sarhoşluğun cezası; hür için Naklettiğimiz hadise göre; dördüncü kere içki içen kimsenin öldürülmesi gerekmektedir. Fakat bu emir, içki yasağının konduğu ilk sıralarda geçerliydi. Sonradan bu hüküm, kaldırılmıştır. Çünkü bir kimse, içki yüzünden öldürülmez. Dördüncü değil onuncu kere içmiş olsa bile fark etmez. Bu, Cumhurun görüşüdür. Konu ile ilgili hadisler için b.k.z: Ebu Dâvud, Hudud [52] Tirmizî, Hudud |
609 kez okundu |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |