NAMAZLA İLGİLİ HADİSLERNAMAZ[1] BÖLÜMÜ ﴿ كِتَابُ الصَّلاََةِ ﴾ - “Beş Vakit Namaz ile Dinin diğer esaslarının sabit olması” ile ilgili hadisler İslam’ın şartının beş olduğu[2] ve bu beş şartın; dinin temeli olduğunu belirten hadisler, çoktur. Bu hadisler, tevatür derecesine ulaşmış yada tevatür derecesini geçmiştir. Yalnız bu hadislerin tevatürlüğü, manevî’dir. Doğru olanda, budur. * * * - “(Beş Vakit Namazın) her birinin rek’atlarının sayısı ile ilgili hadisler” Beş Vakit Namazın her birinin rek’atlarının sayısı, rüku’, secde, bu ikisinden doğrulma ve namazın rüunlarının birbiri ardınca sırayla yapılamsını belirten hadisler, (manevî) mütevatirdir.” * * * - “Cebrail’in, Peygamber (s.a.v)’e; (namazın vakitlerini öğretme mahiyetinde) imam olması” ile ilgili hadisler Suyûtî (ö. 1. Abdullah ibn Abbâs[3] 2. Câbir[4] 3. Ebu Hureyre[5] 4. Enes[6] 5. Abdullah ibn Ömer[7] 6. Ebu Saîd el-Hudrî[8] 7. Amr b. Hazm[9]
8. Ebu Mes’ud el-Ensârî[10] 9. Ömer’in çocuklarından birisi.[11] (mürsel olarak) Toplam, (Derim ki:) İbn Abdilberr (ö. Cebrail’in, Hz. Peygamber (s.a.v)’e, (imam olup) iki gün üst üste beş vakit namazı iki defa kıldırdığı ile ilgili husus, şunların rivayet ettiği hadislerde geçmektedir: İmam Mâlik (ö. Cebrail’in, Hz. Peygamber (s.a.v)’e, imam olup iki defa namaz kıldırması da sabit olmuştur. Bu konuda daha geniş bilgi için Zürkânî (ö. * * * - “Resulullah (s.a.v)’in, akşam namazını, güneş (batıp) perdeye (yani kızıllığa) büründüğünde kılardı”[12] ile ilgili hadisler Tahâvî (ö. Bu konuda daha geniş bilgi için Tahâvî (ö. * * * - “Orta Namaz, İkindi Namazıdır” ile ilgili hadisler Bu hadis, şu yollardan gelmiştir: 1. Hafsa[13] 2. Hz. Aişe[14] 3. Hz. Ali[15] 4. Abdullah ibn Mes’ud[16] 5. Abdullah ibn Abbâs[17] 6. Ebu Hâşim b. Utbe b. Rebîa b. Abdu’ş-Şems[18] 7. Ebu Hureyre[19] 8. Hasan, Semure b. Cündub’tan[20] Tahâvî (ö. “Bu rivayetler, tevatürdür. Bunlar, Resulullah (s.a.v)’den ﴿ إِنَّ الصَّلاَةَ الْوُسْطَى هِيَ صَلاَةُ الْعَصْرِ ﴾ Orta Namaz, İkindi Namazıdır” biçiminde sahih bir şekilde gelmiştir. Resulullah (s.a.v)’in büyük sahabileri; Orta Namazın, İkindi Namazı olduğu görüşünü benimsemişlerdir.”[21] (Derim ki:) Orta Namazın, İkindi Namazı olduğunu, Hz. Peygamber (s.a.v)’den rivayet edenler arasında ayrıca şunlarda vardır. 9. Ümmü Seleme[22] 10. Abdullah ibn Ömer[23] 11. Ebu Mâlik el-Eş’arî[24] 12. Câbir b. Abdullah[25] 13. Huzeyfe[26] ve daha bir çokları. Bu konuda daha geniş bilgi için Yüce Allah’ın, “Orta namaz” (Bakara: * * *
- “Kıblenin, Kabe olması”[27] ile ilgili hadisler İbn Rüşd (ö. * * * - “Peygamber (s.a.v)’in, Kabe’nin içerisinde namaz kılması”[28] ile ilgili hadisler Hz. Peygamber (s.a.v)’in, Kabe’nin içerisinde namaz kıldığına (dair yapılan rivayetler) şu yollardan yapılmıştır: Tahâvî (ö. (Daha sonra Tahâvî, bu hadislerin bazısını senedleriyle birlikte nakledip devamında şöyle der:) “Ebu Ca’fer dedi ki: Eğer bu konu, doğrulama (tashih) yoludan alınmışsa, rivayetler, tevatürdür; çünkü Resulullah (s.a.v)’in, Kabe’nin içerisinde namaz kıldığına dair gelen rivayetler, tevatürdür. Kabe’nin içerisinde namaz kılmadığına dair gelen rivayetler ise, tevatür değildir.”[36] * * * - “Diz, avrettir” Bu hadis, şu yollardan gelmiştir: 1. Cürhed el-Eslemî[37] (Bu, Ehl-i Suffe’den biridir) 2. Abdullah ibn Abbâs[38] 3. Hz. Ali[39] 4. Muhammed b. Abdullah b. Cahş[40] ve daha bir çokları Tahâvî (ö. “Resulullah (s.a.v)’den, “Dizin, avret olması” hususunda mütevatir ve sıhhatli rivayetler gelmiştir.”[41] * * * - “Kim Allah için bir mescit yaptırırsa, Allah’da o kimse için Cennette bir ev hazırlar” Suyûtî (ö. 1. Hz. Osman[42] 2. Enes[43] 3. Amr b. Abese[44] 4. Hz. Ömer[45] 5. Hz. Ali[46] 6. Câbir b. Abdullah[47] 7. Abdullah ibn Abbâs[48] 8. Abdullah ibn Ömer[49] 9. Vâsile[50] 10. Esmâ bint Yezîd[51] 11. Hz. Ebu Bekr[52] 12. Abdullah ibn Amr[53] 13. Nübeyt b. Şerîd[54] 14. Ebu Ümâme[55] 15. Ebu Zerr[56] 16. Ebu Karsâfe[57] 17. Ebu Hureyre[58] 18. Hz. Aişe[59] 19. Abdullah ibn Ebi Evfâ[60] 20. Muâz b. Cebel[61] 21. Ümmü Habîbe[62] Toplam, (Derim ki:) Bunlara, şu yoldan gelen hadis de ilave olmuştur: 22. Esmâ bint Ebi Bekr es-Sıddîk Bir topluluk, (konumuzla ilgili) hadisin mütevatir olduğunu söylemiştir. Örnek: a. Hafız İbn Hacer (ö. b. Suyûtî (ö. c. (Zebîdî) “Şerhu’l-İhyâ”da, bu hadisin, çeşitli rivayetleri ile tahric-lerini belirttikten sonra şöyle der: “Uzun yaşayacak olursam, belki bu konuda Allah’ın izniyle, bir cüz’ yazabilirim.” Bu konuda daha geniş bilgi için Zebîdî’nin bu kitabına başvurabilirsiniz. * * * - “Kim pis (kokulu) sebzeden (bir şey) yerse, sakın mescidimize yaklaşmasın.” Suyûtî (ö. 1. Enes[63] 2. Câbir b. Abdullah[64] 3. Abdullah ibn Ömer[65] 4. Ebu Hureyre[66] 5. Ma’kil b. Yesâr[67] 6. Hz. Ebu Bekr[68] 7. Beşîr b. Ma’bed el-Eslemî[69] 8. Huzeyme b. Sâbit[70] 9. Abdullah ibn Zeyd[71] 10. Ebu Sa’lebe[72] 11. Ebu Saîd el-Hudrî[73] 12. Câbir b. Semure[74] Toplam, (Derim ki:) Bu konuda şu yollardan da bu hadis gelmiştir: 13. Kurra b. İyâs el-Müzenî[75] 14. Muğîre b. Şu’be[76] 15. Abdullah ibn Abbâs[77] 16. Sevbân 17. Ma’bed el-Eslemî 18. Şerîk b. Şurahbîl 19. Alâ’ b.Habbâb 20. Hz. Ali Görüldüğü üzere, bu hadisin ravilerinin sayısı, * * * - “Hz. Peygamber (s.a.v)’in tek parça kumaşa sarınmış olarak namaz kılması” ile ilgili hadisler Bir lafız da ise ﴿ مُتَوَشِّحاً بِهِ ﴾ “İki ucu (omuzlarından) çaprazlama geçirmiş olarak” ifadesi vardır. Bu hadis, şu yollardan gelmiştir: 1. Ümmü Hânî bint Ebi Tâlib[78] 2. Abdullah ibn Abbâs[79] 3. Ammâr b. Yâsir[80] 4. Ebu Saîd el-Hudrî[81] 5. Câbir b. Abdullah[82] 6. Ömer b. Ebi Seleme[83] 7. Enes[84] Câbir Hadisinde, ﴿ إِذَا صَلَّى أَحَدُكُمْ فِي ثَوْبٍ وَاِحٍد فَلْيَتَعَطَّفْ بِه ﴾ِ “Sizden birisi tek parça kumaş içerisinde namaz kıldığı zaman, o elbiseyi, iki omuzundan çaprazlama sarınsın”[85] ifadesi vardır. Ebu Hureyre Hadisinde ise﴿ إِذَا صَلَّى أَحَدُكُمْ فِي ثَوْبٍ وَاحِدٍ فَلْيُخَالِفْ بَيْنَ طَرَفَيْه﴾ِ “Sizden birisi tek parça kumaş içerisinde namaz kıldığı zaman, o elbiseyi, iki omuzu arasından çaprazla(ma sarın)sın”[86] ifadesi vardır. Tahâvî (ö. “Bir çok durumda tek parça kumaşa sarınmış olarak namaz kıldığına dair Resulullah (s.a.v)’den gelen rivayetler, tevatürdür.”
* * *
- “Benim bu Mescidi (Nebevi)mde kılınan bir namaz, Mescidi Haram hariç diğer mescitlerde kılınan bir namazdan (derece bakımdan) daha üstündür” Bu hadis, şu yollardan gelmiştir: 1. Ebu Hureyre[87] (Buhârî – Müslim) 2. Abdullah ibn Ömer[88] (Müslim) 3. Meymûne[89] (Müslim) 4. Cübeyr b. Mut’im[90] (İmam Ahmed) 5. Sa’d b. Vakkâs[91] (İmam Ahmed) 6. Erkam b. Ebi’l-Erkam[92] (İmam Ahmed) 7. Câbir b. Abdullah[93] (İmam Ahmed) 8. Abdullah ibnü’z-Zübeyr[94] (İmam Ahmed) Tirmizî (ö. 9. Hz. Ali[95] 10. Ebu Saîd el-Hudrî[96] Yine bu hadis, bir çoğunun kitabında şu yollardan da gelmiştir: 11. Abdurrahman b. Avf 12. Hz Aişe[97] 13. Abdullah b. Osmân (İbn Abdilberr) “İstizkâr”da derki: “Bir topluluk, bu hadisi, Ebu Hureyre’den rivayet etmiştir. Yine bu hadis, bir çok yollardan Hz. Peygamber (s.a.v)’den rivayet edilmiştir. Bunların çoğunu, “Temhîd” adlı kitabımda belirttim. Hadisçiler, bu hadisin, sıhhati üzerinde birleşmişlerdir.” (Münâvî’de) “Feyzu’l-Kadîr”de derki: “İbn Abdilberr dedi ki: ‘Bu hadis, Ebu Hureyre’den sağlam, sahih ve mütevatir yollardan rivayet edilmiştir.’ Zeynü’l-Irâkî’de dedi ki: ‘Bu hadis, kurala uygun bir mütevatirle değil de, aksine meşhur bir yolla gelmiştir.’ (Münâvî’nin sözü burada bitmektedir.) (Derim ki:) Bu hadisin, Ebu Hureyre’ye özgü yoldan olumsuz olması, gizli olmadığı gibi, hadisin bir aslının olmadığı anlamına gelmez. Çünkü hadisin, Ebu hureyre dışında Sahabenin bir çoğundan geldiğini bilmekteyim. * * * - “Yeryüzü, bana; Mescid ve temiz kılınmıştır” Suyûtî (ö. 1. Ebu Hureyre[99] 2. Ebu Zerr[100] 3. Enes. Bu hadisi, şu lafızla bu yoldan getirmiştir: ﴿ جُعِلَتْ لِيَ كُلُّ الْأَرْضِ طَيِّبَةً مَسْجِداً وَطَهُوراً ﴾ “Bütün yeryüzü, bana; güzel, Mescid ve temiz kılınmıştır” (Münâvî) “Teysîr” de derki: “Bu hadisin senedi, sahihtir. Müslim (ö. 4. Huzeyfe[101] ﴿ فُضِّلْنَا عَلَى النَّاسِ بِثَلاَثٍ: جُعِلَتْ صُفُوفُنَا كَصُفُوفِ الْمَلاَئِكَةِ وَجُعِلَتْ لَنَا الْأَرْضُ مَسْجِداً وَجُعِلَتْ لَنَا تُرْبَتُهَا طَهُوراً إِذَا لَمْ نَجِدِ الْمَاءَ ﴾ “Diğer insanlara karşı şu üç şeyle üstün kılındık: 1. Saflarımız, meleklerin safları gibidir. 2. Yeryüzü, bize; Mescid kılınmıştır. 3. Su bulamadığımız da yeryüzünün toprağı bize temiz kılınmıştır.” Yine Müslim, bu hadisi, Ebu Hureyre’den şu lafızla rivayet etmiştir: ﴿ فُضِّلْتُ عَلَى الْأَنْبِيَاءِ بِسِتٍّ: (ثُمَّ ذَكَرَ مِنْهَا) وَجُعِلَتْ لِيَ الْأَرْضُ طَهُوراً وَمَسْجِداً ﴾ “Diğer Peygamberlere karşı şu altı şeyle üstün kılındım: (Bunların bir kısmını anlatıp daha sonra da devamla şöyle buyurdu:) Yeryüzü, bana; Mescid ve temiz kılınmıştır.” Taberânî (ö. ﴿ فُضِّلْتُ عَلَى الْأَنْبِيَاءِ بِخَمْسٍ: (ثُمَّ ذَكَرَ مِنْهَا) وَجُعِلَتْ لِيَ الْأَرْضُ مَسْجِداً وَطَهُوراً ﴾ “Diğer Peygamberlere karşı şu beş şeyle üstün kılındım: (Bunların bir kısmını anlatıp daha sonra da devamla şöyle buyurdu:) Yeryüzü, bana; Mescid ve temiz kılınmıştır.” Yine Taberânî, bu hadisi, şu yoldan merfu’ olarak şöyle rivayet etmiştir: ﴿ فُضِّلْتُ بِأَرْبَعٍ: (ثُمَّ ذَكَرَ مِنْهَا) وَجُعِلَتْ لِيَ الْأَرْضُ مَسْجِداً وَطَهُوراً ﴾ “(Diğer Peygamberlere karşı) dört şeyle üstün kılındım: (Bunların bir kısmını anlatıp daha sonra da devamla şöyle buyurdu:) Yeryüzü, bana; Mescid ve temiz kılınmıştır.” Beyhakî (ö. ﴿ فُضِّلْتُ بِأَرْبَعٍ: جُعِلَتْ لِيَ الْأَرْضُ مَسْجِداً وَطَهُوراً ﴾ “(Diğer Peygamberlere karşı) dört şeyle üstün kılındım: Tirmizî (ö. Tirmizî daha sonra derki: Bu konuda bu hadis, şu yollrdan da gelmiştir: Dediler ki: Hz. Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur: ﴿ جُعِلَتْ لِيَ الْأَرْضُ مَسْجِداً وَطَهُوراً ﴾ “Yeryüzü, bana; Mescid ve temiz kılınmıştır” (Tirmizî’nin sözü burada bitmektedir.) (Derim ki:) Bu hadis, Buhârî ile Müslim’in "Sahih"leri ile bir çok hadis kitabında Câbir yolundan gelen hadisin bir bölümüdür. Bu hadisin baş tarafı şu şekildedir: ﴿ أُعْطِيتُ خَمْساً ﴾ “(Diğer Peygamberlere karşı) bana beş şey verildi: …” Suyûtî (ö. * * * - “Karanlıkta Mescide gidenlere, Kıyamet günü tam bir nura kavuşacaklarını müjdele!” Suyûtî (ö. 1. Büreyde[110] 2. Enes[111] 3. Sehl b. Sa’d[112] 4. Zeyd b. Hârise[113] 5. Abdullah ibn Abbâs[114] 6. Abdullah ibn Ömer[115] 7. Ebu Ümâme[116] 8. Ebu’d-Derdâ’[117] 9. Ebu Hureyre[118] 10. Hz. Aişe[119] 11. Ebu Musa[120] 12. Ebu Saîd el-Hudrî[121] 13. Hârise b. Vehb[122] 14. Hutaym el-Hudânî[123] (Mürsel olarak) 15. Atâ’ b. Yesâr[124] (Mürsel olarak) Toplam, (Derim ki:) Şeyh Abdurrauf el-Münâvî (ö. İbnü’l-Cevzî (ö. a. Büreyde Hadisi. (Münâvî) “Teysîr”de, Münzirî (ö. b. Sehl Hadisi. İbn Huzeyme (ö. Hâkim derki: “Bu hadis, Buhârî ile Müslim’in şartlarına göre sahihtir.” Münzirî (ö. c. Ebu’d-Derdâ’ Hadisi. Münzirî derki: Bu hadisi, Taberânî “Kebîr”de hasen bir senedle ve İbn Hibbân’da “Sahîh”de rivayet etmiştir. d. Yine Münzirî, Ebu Hureyre Hadisi hakkında da derki: “Bu hadisi, Taberânî “el-Evsat”da hasen bir senedle rivayet etmiştir. * * * - “Sabah namazını aydınlıkta kılın; çünkü aydınlıkta sabah na-mazı kılmanın sevabı, daha büyüktür” Suyûtî (ö. 1. Râfi’ b. Hadîc[125] 2. Mahmûd b. Lebîd[126] 3. Bilâl[127] 4. Abdullah ibn Mes’ud[128] 5. Ebu Hureyre[129] 6. Havvâ[130] 7. Enes[131] 8. Katâde[132] 9. Sahabeden birisi[133] Toplam, (Derim ki:) Tirmizî (ö. Zeylaî (ö. (Daha sonra Zeylaî, bunlardan gelen hadisleri nakletmiştir.) Daha geniş bilgi için bu kitaba başvurabilirsiniz. Şeyh Abdurrauf el-Münâvî (ö. * * * - “Sıcaklık arttığı zaman, (öğle) namazını, (vakit) serinleyince kılınız” Bir rivayette ise ﴿ بالظهر فإن شدة الحر من فيح جهنم ﴾ “Öğle namazını, (vakit) serinleyince kılın; çünkü aşırı sıcaklık, Cehennemin kabarmasın-dandır”[134] ifadesi vardır.” Suyûtî (ö. 1. Ebu Zerr[135] 2. Ebu Hureyre[136] 3. Abdullah ibn Ömer[137] 4. Ebu Saîd el-Hudrî[138] 5. Ebu Musa[139] 6. Muğîre b. Şu’be[140] 7. Hz. Aişe[141] 8. Safvân[142] (Kâsım’ın babası) 9. Abdurrahman ibn Câriye[143] 10. Amr b. Abese[144] 11. Adı bilinmeyen birisi.[145] (Bu, Abdullah olabilir.) 12. Hz. Ömer[146] 13. Adullah ibn Abbâs[147] 14. Abdurrahman ibn Alkame[148] 15. Enes[149] 16. Atâ’ b. Yesâr[150] (Mürsel olarak) 17. Haccâc el-Bâhilî[151] (Bu kişi, sahabedir.) Toplam, (Derim ki:) Yine bu hadis, şu yollardan da gelmiştir: 18. Adullah ibn Mes’ud[152] 19. Câbir b. Abdullah[153] (Münâvî) “Feyzu’l-Kadîr”de der ki: “Suyûtî dedi ki: ‘Bu hadis, mütevatirdir. Bu hadisi, * * * - “Erkeklerin saflarının en değerlisi, en öndeki saftır. En değer-sizi de, en arkadakidir. Kadınların saflarının en değerlisi de, en geride olanıdır. En değersizi de, en önde olanıdır” Müslim (ö. 1. Ebu Hureyre[154] Tirmizî (ö. Yine Tirmizî (sözüne devamla) derki: “Bu hadis, bu konuda şu yollardan da gelmiştir: 2. Câbir[155] 3. Abdullah ibn Abbâs[156] 4. Ebu Saîd el-Hudrî[157] 5. Übey 6. Hz. Aişe 7. İrbâd b. Sâriye 8. Enes.[158] (Tirmizî’nin sözü burada bitmektedir.) Münzirî (ö. Bir çok kimse, bu hadisi rivayet eden bu kimselere, şunları da ilave etmişlerdir: 9. Hz. Ömer[159] 10. Ebu Ümâme[160] Yine bir çok kimse, bu hadisi rivayet eden bu kimselere, şunu da da ilave etmişlerdir: 11. Fâtıma b. Kays * * * - “(Cemaatle namaz kılarken) safların düzeltilmesini ve saflarda-ki boş yerlerin doldurulmasını emretme (ile ilgili hadisler)” Ebu Ömer ibn Abdilberr (ö. “(Cemaatle) namaz kılarken safların düzeltlmesine gelince, bu konudaki rivayetler, farklı geliş yollarından mütevatirdir. Yine Hz. Peygamber (s.a.v)’in, safların düzeltmesini emretmesi ile ilgili gelen hadislerin tamamı, sağlam ve sıhhatlidir. Hz. Peygamber (s.a.v)’den sonrada Raşid Halifeler de, bu hükmü uygulamışlardır. Bu konuda alimler arasında herhangi bir görüş ayrılığı yoktur. Bu konudaki hadislerin senedleri, Musannif’in kitaplarında çokça geçmektedir. Fakat bunları, bir yöntem olarak anmayı uygun görmedim.” Hafız İbn Hacer (ö. ﴿ أَقِيمُوا الصَّفِّ وَحَاذُوا بَيْنَ الْمَنَاكِبِ وِسُدُّوا الْخَلَلَ وَلاَ تَذَرُوا فُرُجَاتِ لِلشَّيْطَانِ وَمَنْ وَصَلَ صَفاًّ وَصَلَهُ اللّهُ وَمَنْ قَطَعَ صَفاًّ قَطَعَهُ اللّهُ ﴾ “Safı düz kılın. Omuzları bir hizaya getirin. Aradaki boşlukları doldurun. Arada Şeytan(ın girebileceği) gedikleri bırakmayın. Kim safa ulaşırsa, Allah’da ona kavuşur. Kim de saftan koparsa, Allah’ta ondan kopar” Tirmizî (ö. ﴿ كَانَ رَسُولُ اللّهِ صَلَّى اللّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يُسَوِّي صُفُوفَنَا فَخَرَجَ يَوْمًا فَرَآ رَجُلاً خَارِجاً صَدْرَهُ عَنِ الْقَوْمِ. فَقَالَ: لَتُسَوُّنَّ صُفُوفَكُمْ أَوْ لَيُخَالِفَنَّ اللّهَ بَيْنَ وُجُوهِكُمْ ﴾ “Resulullah (s.a.v) cemaatle namaz kılarken saflarımızı düzeltirdi. Bir gün saftan göğsü cemaatten dışarı çıkan bir adam görüp bunun üzerine şöyle buyurdu: ‘Ya saflarınızı düzeltirsiniz ya da Allah, aranıza düşmanlık atar’ buyurdu.” Tirmizî (sözüne devamla) derki: Bu konuda Câbir b. Semure,[163] Berâ’,[164] Câbir b. Abdullah,[165] Enes,[166] Ebu Hureyre[167] ile Hz. Aişe’den[168] de birer hadis rivayet edilmiştir.” Yine Tirmizî devamla derki: “Nu’mân b. Beşîr Hadisi, hasen-sahihtir.” (Tirmizî’nin sözü burada bitmektedir.) Bu konuda daha geniş bilgi için Münzirî (ö. (Suyûtî’de) “Dürrü’l-Mensûr” adlı kitabında ﴿ وَإِنَّا لَنَحْنُ الصَّافُّونَ وَإِنَّا لَنَحْنُ الْمُسَبِّحُونَ ﴾ “(Melekler:) Şüphesiz biz orada sıra sıra dururuz ve şüphesiz Allah’ı tesbih ederiz” (Saffât: “Zeyd b. Mâlik’ten nakledildiğine göre; bu ayet ininceye kadar insanlar bölük bölük namaz kılıyorlardı. Bu ayet inince, saf tutmakla emrolun-dular.”[169] * * *
- “Ümmetime zorluk vermeyecek olsaydım, her namaz için mis-vak kullanmalarını emrederdim” Bir rivayette ise, bu hadis, daha önce ﴿ عِنْدَ كُلِّ وُضُوءٍ ﴾ “Her abdest alma sırasında” ibaresiyle geçmişti. Suyûtî (ö. 1. Ebu Hureyre[170] 2. Zeyd b. Hâlid el-Cühenî[171] 3. Ebu Saîd el-Hudrî 4. Hz. Ali[172] 5. Temmâm b. Abbâs[173] 6. (Kardeşi) Kusem b. Abbâs[174] 7. Sahabeden adı belirtilmeyen biri[175] 8. Zeyneb bint Cahş[176] 9. Ümmü Habîbe[177] 10. Ca’fer b. Ebi Tâlib[178] 11. Abbâs b. Abdulmuttalib[179] 12. Abdullah ibn Abbâs[180] 13. Abdullah ibn Amr[181] 14. Hz. Aişe[182] 15. Enes[183]
16. Câbir[184] 17. Sehl b. Sa’d[185] 18. Abdullah ibn Ömer[186] 19. Üsâme b. Zeyd[187] 20. Abdullah ibnü’z-Zübeyr[188] 21. Abdullah ibn Hanzala[189] 22. Hz. Ebu Bekr[190] 23. Huzeyfe[191] 24. Vâsile[192] 25. Ebu Ümâme[193] 26. Ebu Eyyûb[194] 27. Ebu Musa[195] 28. Ümmü Seleme[196] Toplam, (Derim ki:) Yine bu hadis, şu yollardan da gelmiştir: 29. Mekhûl[197] (Mürsel olarak). Bu hadis ise, şu lafızla gelmiştir: ﴿ لَاَمَرْتُهُمْ بِالسِّوَاكِ وَالطِّيبِ عِنْدَ كُلِّ صَلاَةٍ ﴾ “Her namaz sırasında misvak kullanmalarını ve güzel (koku) sürün-melerini emrederdim” Bu hadisi, İbn Ebi Şeybe (ö. 30. Hassân b. Atiye[198] Bu hadisi de, İbn Ebi Şeybe rivayet etmiştir. Münâvî (ö. * * * - “Namazın anahtarı, temizliktir. Namaz (dışı şeylerle uğraşma-yı) haram kılan husus, İftitah (=Başlangıç/Giriş) tekbiridir. Namaz (dışı şeylerle uğraşmayı) helal kılan husus da, (en sonda verilen) selamdır” Suyûtî (ö. 1. Hz. Ali[199] 2. Câbir[200] 3. Ebu Saîd el-Hudrî[201] 4. Abdullah b. Zeyd[202] 5. Abdullah ibn Abbâs[203] 6. Abdullah ibn Mes’ud[204] 7. Enes[205] Toplam, (Derim ki:) Tirmizî (ö. Daha sonra da der ki: “Bu hadis, bu konuda rivayet edilen hadiaslerin en sıhhatlisi ve en iyisidir.” Yine Tirmizî derki: “Bu konuda Câbir ile Ebu Saîd el-Hudrî’den de rivayetler gelmiştir.” Yine Tirmizî, bu hadisi, ‘Bâb-u mâ câe fi tahrîmi’s-salât ve tahlîlihâ’ (=Namazın tahrimi ve tahlili hakkında gelen bâb) da Ebu Saîd el-Hudrî’den de[207] rivayet etmiştir. Tirmizî, burada derki: “Bu konuda Hz. Ali ile Hz. Aişe’den de rivayetler gelmiştir.” Daha sonra da der ki: “Bu konuda gelen Hz Ali Hadisi, sened bakımından en iyisi ve Ebu Saîd el-Hudrî Hadisinden de daha sıhhatlidir.” İbn Teymiyye ise bu konu ile ilgili olarak şöyle der: “Hz. Peygamber (s.a.v) ile sahabilerin, namaza (iftitah) tekbiri ile başladıkları mütevatir nakil ve Müslümanların icmasıyla sabit olmuştur.” Kast edilen şu da olabilir: (Tasavvufçu İbn Arâbî) “Futûhâtu’l-Mekkiyye” adlı kitabında, ‘Tekbir’ lafzı konusundaki ihtilafı anlattıktan sonra aynen şöyle der: “Bu konuda sünnete uyma, en uytgun olanıdır; çünkü bize, sadece bu lafız nakledilmiştir. Bu da, tevatür ile gelen اللهُ أَكْبَر ”Allahu Ekber” lafzıdır.” * * * - “Namaza başlarken, rükuya giderken ve rükudan doğrulurken elleri kaldırma” ile ilgili hadisler Suyûtî (ö. 1. Abdullah ibn Ömer[208] 2. Mâlik ibnü’l-Huveyris[209] 3. Vâil b. Hucr[210] 4. Hz. Ali[211] 5. Sehl b. Sa’d[212] 6. Abdullah ibnü’z-Zübeyr[213] 7. Abdullah ibn Abbâs[214] 8. Muhammed b. Mesleme[215] 9. Ebu Useyd[216] 10. Ebu Humeyd[217] 11. Ebu Katâde[218] 12. Ebu Hureyre[219] 13. Enes[220] 14. Câbir b. Abdullah[221] 15. Umeyr el-Leysî[222] 16. Hakem b. Umeyr[223] 17. el-A’râbî[224] 18. Hz. Ebu Bekr[225]
19. Berâ’[226] 20. Hz. Ömer[227] 21. Ebu Musa el-Eş’arî[228] 22. Ukbe b. Âmir[229] 23. Muâz b. Cebel[230] Toplam, (Derim ki:) İbn Kayyim (ö. Buhârî (ö. İbn Kesîr (ö. Doğrusu şudur: Mütevatirlik, tamamen bu üç yerdedir. İlk iki rek’ati tamamlayıp ayağa kalkarken ellerin kaldırılmasına gelince; bu, Abdullah ibn Ömer’den merfu’ olarak gelmiştir. Bu hadisi ise, Buhârî ile bir çok kimse rivayet etmiştir. Üstelik bu hadisin şahitleri de vardır. Bu şahitlerden bazıları şunlardır: 1. Ebu Humeyd’in, sahabeden 2. Hz. Ali Hadisi Bu iki hadisi, Ebu Dâvud rivayet etmiştir. Ayrıca İbn Huzeyme ile İbn Hibbân’da, bu iki hadisin sahih olduğunu söylemişlerdir. Buhârî (ö. İbn Battâl (ö. Hattâbî (ö. İbnü’l-Cevzî (ö. Buhârî (ö. (İbn Hacer) “Fethu’l-Bârî” de, Buhârî’nin bu sözünü nakletmiştir. (İbn Hacer) derki: “Hâkim ile Ebu’l-Kâsım ibn Mende’nin anlattığına göre; bu hadisi rivayet edenler içerisinde Aşere-i Mübeşşere de bulun-maktadır. Hocamız Hafız Ebu’l-Fadl (Irâkî)’nin anlattığına göre ise; sahabeden bu hadisi rivayet edenler ardarda olup bunların sayısı, Yine aynı şekilde Suyûtî (ö. Sehâvî (ö. Beyhakî devamla derki: ‘Bu, hocamız Ebu Abdullah’ın söylediği gibidir. O derki: ‘Bu sünneti, Aşere-i Mübeşşere ile bir çok sahabeden rivayet ettim.’ İbn Abdilberr’de “Temhîd”de dedi ki: ‘Bu hadisi, Buhârî’ye gelince; o, bu hadisi, İbnü’l-Cevzî’nin “Mevzuât” adlı kitabında ise, bu hadisi rivayet edenlerin sayısı, Musannif Irâkî’de, bu hadisi rivayet eden sahabileri ardı ardına getirip bunların sayısını İbn Hazm’da, bu hadisi, mütevatir olmakla nitelemiştir.” (Sehâvî’nin sözü burada bitmektedir.) Bu konuda daha geniş bilgi için İbn Hacer (ö. * * * - “Namazda (ayakta dururken) elin birini, diğerinin üzerine koyma” ile ilgili hadisler Bu hadis, şu yollardan gelmiştir: 1. Sehl b. Sa’d es-Sâadî[235] 2. Vâil b. Hucr el-Hadramî[236] 3. Abdullah ibn Mes’ud[237] 4. Hulb et-Tâî[238] 5. Hz. Ali[239] 6. Abdullah ibnü’z-Zübeyr[240] 7. Ebu Hureyre[241] 8. Câbir b. Abdullah[242] 9. Hâris b. Ğutayf es-Simâlî[243] 10. Amr b. Hurays el-Mahzûmî 11. Ya’lâ b. Mürre es-Sakafî[244] 12. Abdullah ibn Ömer 13. Ebu’d-Derdâ’[245] 14. Huseyfe 15. Hz. Aişe 16. Abdullah ibn Abbâs[246] 17. Enes 18. Şeddâd b. Şurahbîl[247] 19. Muâz b. Cebel 20. Süfyân es-Sevrî ise birçok sahabeden rivayet etmiştir. Yine bu hadis, mürsel olarak ise, şu yollardan gelmiştir: 21. Ebu Ümeyye Abdulkerîm b. Ebi’l-Muhârik el-Basrî 22. Tâvus[248] 23. Hasan el-Basrî 24. Atâ’ b. Ebi Rebâh 25. İbrahîm en-Nehaî * * *
- “Namazda besmele okuma”[249] ile ilgili hadisler Bu hadis, şu yollardan gelmiştir: 1. Abdullah ibn Abbâs[250] 2. Hz. Ali[251] 3. Ümmü Seleme[252] 4. Ebu Hureyre[253] 5. Abdullah ibn Ömer[254] 6. Büreyde[255] ve daha bir çokları. Bir çok kimse, Hz. Peygamber (s.a.v)’in, namazda kesinlikle besmele okuduğunu söylemiştir. Fakat Hz. Peygamber (s.a.v), besmeleyi; bazen açıktan (sesli) –bu azdır- ve bazen de gizli (sessiz) okumuştur. Gizli okuması, açıktan okumasından daha çoktur. * * * - “Namazda besmeleyi açıktan (=sesli) okumayı terk etme” ile ilgili hadisler Tahâvî (ö. Bu konuda daha geniş bilgi için Tahâvî (ö. * * * - “Namazda besmeleyi açıktan (sesli) okuma” ile ilgili hadisler Suyûtî (ö. 1. Enes[258] 2. Abdullah ibn Abbâs[259] 3. Ebu Hureyre[260] 4. Ümmü Seleme[261] 5. Hz. Osmân[262] 6. Hz. Ali[263] 7. Câbir b. Abdullah[264] 8. Hakem b. Umeyr[265] 9. Abdullah ibn Ömer[266] 10. Ammâr b. Yâsir[267] 11. Nu’mân b. Beşîr[268] 12. Hz. Aişe[269] 13. Übey b. Ka’b[270] 14. Semure b. Cündub[271] 15. Büreyde[272] 16. Bişr yada Beşîr b. Muâviye[273] 17. Hüseyin b. Urfuta[274] 18. Mücâlid b. Sevr[275] ve Ensar ile Muhacirden bir topluluk[276] (Hadisi rivayet edenler,) bu anılan toplulukla birlikte toplam (Derim ki:) Suyûtî (ö. a. Ebu Hureyre Hadisi. Bu hadis, çeşitli yollardan Hâkim, İbn Huzeyme, Nesâî, Dârekutnî, Beyhakî ve Hâtib’de geçmektedir. b. Abdullah ibn Abbâs Hadisi. Bu hadis; Tirmizî, Hâkim ve Beyhakî’de geçmektedir. c. Hz. Osmân, Hz. Ali, Ammâr b. Yâsir, Câbir b. Abdullah, Nu’mân b. Beşîr, Abdullah ibn Ömer, Hakem b. Umeyr ile Hz. Aişe’den gelen hadisler ise, Dârekutnî’de geçmektedir. d. Semure b. Cündub Hadisi ile Übeyy b. Ka’b Hadisi. Bu iki hadis ise, Beyhakî’de geçmektedir. e. Büreyde, Mücâlid b. Sevr, Bişr yada Beşîr b. Muâviye ile Hüseyin b. Urfuta’dan gelen hadisler ise, Hâtib’de geçmektedir. f. Ümmü Seleme Hadisi. Bu hadis ise, Hâkim’de geçmektedir. g. Ensar ile Muhacirden gelen bir topluluğun rivayet ettiği hadis. Bu hadis ise, Şâfiî’(nin kitabın)da geçmektedir. Görüldüğü gibi bu hadis, mütevatir derecesine ulaşmıştır. Bu hadisin bütün geliş yollarını, “Ezhâru’l-Mütenâsira fi’l-Ahbâri’l-Mütevâtira”da belirttim.” (Suyûtî’nin sözü burada bitmektedir.) (Aynî) “Umdetu’l-Kârî” adlı kitabının ‘Bâb-u mâ yekûlu ba’de’t-Tekbîr’ (= Tekbirden sonra söylenecek söz hususunda gelen bab) bahsinde konu ile ilgili olarak aynen şöyle der: “(Namazda besmeleyi) açıktan okuma hususunda bir grup sahabeden nakledilen hadisler, pek çok ve çeşitlidir. Bunların sayısı, Delil ise, besmelenin, sesli okunacağını ve (bunun) sıhhatli olduğunu göstermektedir.” (Daha sonra Aynî, bunları sayıp devamla da derki:) Bunlar, Ebu Hureyre, Ümmü Seleme, Abdullah ibn Abbâs, Enes, Hz. Ali, Semure b. Cündub, Ammâr b. Yâsir, Abdullah ibn Ömer, Nu’mân b. Beşîr, Hakem b. Umeyr, Muâviye, Büreyde, Câbir b. Abdullah, Ebu Saîd el-Hudrî, Talha, İbn Ebi Evfâ, Hz. Ebu Bekr, Mücâlid b. Sevr, Bişr yada Beşîr b. Muâviye, Hüseyin b. Urfuta ile Ebu Musa el-Eş’arî’dir.” Daha sonra da Aynî, bunların naklettiği hadislerin lafızlarını ve tahricini belirtmiş, bu hadislerin senedleri ile ilgili (çeşitli ifadeler) söylemiş ve konu hakkında doyurucu bilgiler verecek kadar uzatmıştır. Bu konuda daha geniş bilgi için bu kitaba bakabilirsiniz. (Nureddin Ebu’l-Hasan el-Halebî) “Sîretü’l-Halebiyye” adlı kitabında konu ile ilgili olarak aynen şöyle der: “Hz. Peygamber (s.a.v) namazda besmeleyi sesli okumuştur. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.v)’in namazda besmeleyi sesli okuduğunu, sahabeden bir topluluk da rivayet etmiştir.” İbn Abdilberr’de konu hakkında şöyle dedi ki: “Bu hadisi rivayet edenlerin sayısı, Sabbân’da “Risâletü’l-Kübrâ”da derki: “Namazda besmeleyi sesli okuma, Sabbân’ın sözünde geçen “sahihtir” ifadesi, tartışılır; çünkü bu sahabilerin rivayet ettikleri hadislerin hepsi, sahih değildir. Sadece bir kısmı sahihtir. Şeyh Ebu Hafs Ömer b. Bedr b. Saîd el-Mevsilî el-Hanefî (ö. “Namazda besmeleyi sesli okuma hususunda Resulullah (s.a.v)’den rivayet edilen hadislerin hepsi, sahih değildir.” Mecd el-Fîrûzâbâdî (ö. Beyhakî, Dârekutnî, İbn Huzeyme, İbn Hibbân ile Hâkim gibi bir grup imam, bu hadisi rivayet eden ravilerin naklettiği hadislerin (tamamının değil de) bazı geliş yollarının sahih olduğunu söylemişlerdir. İbn Huzeyme (ö. Bu görüşü, Hâzin’de nakletmiştir. Fakat bununla birlikte namazda besmeleyi sesli okuma ile ilgili hadislerin sahih olmayıp aksine bu hadislerin ravileri içerisinde yalancı, zayıf ve meçhul kimseler bulunsa bile bu hadislerde besmelenin hem açıktan ve hem de gizli okunmadığı yada açıktan okunmadığına dair (Zebîdî’nin) “Şerhu’l-İhyâ” adlı kitabına bakabilirsiniz. (Zebîdî konu ile ilgili olarak) derki: “Namazda besmeleyi sesli okuma ile ilgili hadislerin ravileri çok olsa bile hepsi zayıftır; çünkü nice ravileri çok olan ve geliş yolları çeşitli olan hadis vardır ki, zayıftır. Bazen geliş yollarının çok olması, hadisin zayıf olmasını artırabilir.” Devamla der ki: “Yalnız Hz. Peygamber (s.a.v) ile sahabilerinin, namazda besmeleyi sesli okuması ile ilgili hadislerde yalan çoktur; çünkü Şia, namazda besmeleyi sesli okumayı uygun görmektedir. Bunlar ise, toplulukların en yalancı olanıdır. Bu nedenle de bunlar, bu konuda hadisler uydurmuşlardır. Dolayısıyla da namazda besmeleyi okuma ile ilgili hadisler, çokça gelmiştir. (Araştırdığınız takdirde) bu hadisi rivayet eden ravilerin, Şia’ya mensup kimseler olduğunu bulursunuz.” İbn Kayyim (ö. “Hz. Peygamber (s.a.v)’in, namazda besmeleyi sesli okuduğunu söyleyenler, bu konuda kapalı lafızlara ve derecesi zayıf olan hadislere yönelmişlerdir.Halbuki (rivayet bakımından) sahih olan bu hadisler, (manası) anlaşılabilir cinsten değildir. (Manası) anlaşılabilir olan ise, (rivayet bakımından) sahih değildir. Bu, (anlaşılabilmesi) büyük bir cilt kitap yazmayı gerektiren bir konudur.” Konu ile ilgili Ebu Hureyre Hadisi, Nuaym el-Mücmer yolundan[277] gelmiştir. Beyhakî (ö. (Yine Beyhakî) “Hilâfiyât”da derki: “Bu hadisin ravilerinin hepsi, adalatli oldukları hususunda birleşilen ve sahih eserlerde kendileriyle delil getirilen güvenilir kimselerdir.” Bu hadisi, İbn Huzeyme ile İbn Hibbân, “Sahih”lerinde rivayet etmişlerdir. Hâkim (ö. Dârekutnî (ö. Nuaym’ın, Ebu Hureyre ile ilgili sözü; zannı galibe göredir. Her ne kadar Nuaym, güvenilir bir zat olsa da bu husus, Ebu Hureyre üzerine yapılmış bir vehimden ibarettir. Velev ki vehim hali olsa bile, Ebu Hureyre’nin namazda besmeleyi açıktan okuduğuna dair açık bir ifade yoktur. Nuaym, Ebu Hureyre’nin sadece besmele okuduğunu söylemiştir. Nuaym’ın bu sözü bile, olasılık içermektedir; çünkü Ebu Hureyre besmeleyi gizlice okumuş, Nuaym’da (namaz kılarken) Ebu Hureyre’ye yakın bir yerde bulunması hasebiyle onun besmele okuduğunu işitmiş olablir. Hz. Ali Hadisi de bu şekildedir. Hâkim (ö. Zehebî (ö. Abdullah ibn Abbâs Hadisi de bu şekildedir. Hâkim (ö. Bu konuda daha geniş bilgi için özellikle de (Zebîdî’nin) “Şerhu’l-İhyâ” adlı kitabına bakabilirsiniz. Fakat Zebîdî’nin bu konudaki sözünü; Suyûtî (ö. * * * - “Namazda besmele okumayı terk etme”[278] ile ilgili hadisler Übbî (ö. “Bize göre; besmele, Fatiha’dan bir ayet değildir.[279] Bu konudaki delilimiz şu dur: Resulullah (s.a.v) ile Raşid Halifelerin, namazda Fatiha’nın başında besmeleyi okumayı terk ettiklerine dair gelen rivayetlerin, mütevatir olmasıdır. Bu konuda görüş ayrılığı olmasına rağmen, besmele, Kur’an’dan[280] değildir.” (Derim ki:) Namazda besmeleyi okumayı terk etme ile ilgili hadisler, (rivayet bakımından) sahih olsa bile (manası) anlaşılmayan bir durumun aksine açık bir konuma yükselmiştir. Bu hadisin, (mana bakımından direkt) anlaşılan yada (dolaylı bir şekilde) anlaşılan raviler içerisinde şunlar vardır: Enes b. Mâlik Hadisi;[281] Buhârî ile Müslim’in “Sahîh”lerinde, Abdullah b. Muğaffel Hadisi de;[282] Tirmizî, Nesâî ile İbn Mâce’de, Hz. Aişe Hadisi de;[283] Müslim’in “Sahih”inde geçmektedir. * * *
- “(Namazda) Fatiha Sûresini okumayan kimsenin namazı yok-tur”[284] a. Bir lafız da ise, ﴿ كُلُّ صَلاَةٍ لاَ يُقْرَأُ فِيهَا بِأُمِّ الْكِتَابِ فَهِيَ خِدَاجٌ ﴾ “İçerisinde Fatiha Sûresi okumayan her namaz, eksiktir”[285] ifadesi vardır. b. Bir başka lafız da ise, ﴿ مَنْ صَلَّى صَلاَةً لَمْ يَقْرَأْ فِيهَا بِأُمِّ الْكِتَابِ فَهِيَ خِدَاجٌ غَيْرُ تَمَامٍ ثَلاَثاً ﴾ “Kim Fatiha Sûresini okumadan bir namaz kılarsa, (bilsin ki) bu namaz, eksiktir” (Resulullah (s.a.v), bu sözü üç kere tekrarladı.)[286] ifadesi vardır. c. Bir diğer lafız da ise, ﴿ لاَ تُجْزِئُ صَلاَةٌ لاَ يُقْرَأُ فِيهَا بِفَاتِحَةِ الْكِتَابِ ﴾ “İçerisinde Fatiha Sûresi okunmayan bir namaz, yeterli değildir”[287] ifadesi vardır. d. Bir başka lafız da ise, ﴿ لاَ صَلاَةَ إِلَّا بِفَاتِحَةِ الْكِتَابِ وَشَيْء مِنَ الْقُرْآَنِ بَعْدَهَا ﴾ ”Fatiha Sûresini ve bundan sonra da Kur’an’dan her hangi bir şey okumadıkça, (kıldığınız namaz,) namaz değildir”[288] ifadesi vardır. Bu hadis, şu yollardan gelmiştir: 1. Ubâde ibnu’s-Sâmit[289] 2. Ebu Hureyre[290] 3. Hz. Aişe[291] 4. Enes 5. Ebu Katâde[292] 6. Abdullah ibn Ömer 7. Abdullah ibn Amr[293] 8. Hz. Ali[294] 9. Ebu Ümâme 10. Ebu Sâid[295] 11. İmrân b. Husayn 12. Rifâa b. Râfi’ 13. Abdullah ibn Mes’ud ve daha bir çokları. Buhârî (ö. “Resulullah (s.a.v)’den gelen ﴿ لاَ صَلاَةَ إِلَّا بِقِرَاءَةِ أُمِّ الْقُرْآنِ ﴾ “Fatiha Sû-resini okumadıkça, (kıldığınız namaz,) namaz değildir” haberi, mütevatir-dir.” Kast edilen husus, bu olabilir. * * * - “Rükuda iken elleri dizler üzerine koyma” ile ilgili hadisler Bu hadisler, şu yollardan gelmiştir: 1. Hz. Ömer[296] 2. Ebu Mes’ud el-Bedrî[297] 3. Ebu Humeyd es-Sâadî[298] (Ebu Humeyd es-Sâadî’nin, Resulullah’ın sahabilerinden 4. Vâil b. Hucr[299] 5. Ebu Hureyre[300] Tahâvî (ö. “Bu rivayetler, ilk rivayet yani Abdullah ibn Mes’ud’un[301] (parmaklarının arasını açmaksızın avuçlarını dizlerinin üzerine kapadığı şeklinde gelen) uygulamasıyla çelişmektedir. Konu ile ilgili Abdullah ibn Mes’ud rivayeti farklı olsa bile, bu konuda gelen rivayetler, tevatürdür.” * * * - “Rükudan doğrularken söylenecek söz” Sehâvî (ö. (Derim ki:) Görünen o ki, rükudan doğrularken söylenecek sözle kast edilen şudur: ﴿ سَمِعَ اللّهُ لِمَنْ حَمِدَهُ رَبَّنَا وَلَكَ الْحَمْدُ ﴾ “Allah, kendisine hamd eden kimseyi işitir. Rabbimiz! Hamd, yalnız-ca sanadır” Bu hadis, Buhârî ile Müslim’in “Sahîh”lerinde şu yoldan gelmiştir: 1. Ebu Hureyre[302] ﴿ ”سَمِعَ اللّهُ لِمَنْ حَمِدَهُ“ حِينَ يَرْفَعُ صُلْبَهُ مِنَ الرُّكُوعِ ثُمَّ يَقُولُ وَهُوَ قَائِمٌ:" رَبَّنَا وَلَكَ الْحَمْدُ " كَانَ يَقُولُ: أَنَّهُ ﴾ “Resulullah (s.a.v), belini rükudan kaldırırken 'semiallahu limen hamideh' (=Allah, kendisine hamd eden kimseyi işitir) derdi. Tam doğrulduğunda ise, 'Rabbenâ ve leke'l-hamd (=Rabbimiz! Hamd, yalnızca sanadır) derdi.” Yine bu hadis, Buhârî’nin “Sahîh”inde şu yoldan gelmiştir: 2. Abdullah ibn Ömer[303] ﴿ أَنَّهُ عَلَيْهِ السَّلاَمُ كَانَ إِذَا رَفَعَ رَأْسَهُ مِنَ الرُّكُوعِ قَالَ: ”سَمِعَ اللّهُ لِمَنْ حَمِدَهُ رَبَّنَا وَلَكَ الْحَمْدُ“ ﴾ “Resulullah (s.a.v), başını rükudan kaldırdığında; 'semiallahu limen hamideh' (=Allah, kendisine hamd eden kimseyi işitir). 'Rabbenâ ve leke'l-hamd (=Rabbimiz! Hamd, yalnızca sanadır) derdi.” Yine bu hadis, Müslim’in “Sahîh”inde şu yoldan gelmiştir: ﴿ أَنَّهُ عَلَيْهِ السَّلاَمُ كَانَ إِذَا رَفَعَ رَأْسَهُ مِنَ الرَّكْعَةِ قَالَ: ”سَمِعَ اللّهُ لِمَنْ حَمِدَهُ رَبَّنَا وَلَكَ الْحَمْدُ“ ﴾ “Resulullah (s.a.v), başını rükudan kaldırdığında; 'semiallahu limen hamideh' (=Allah, kendisine hamd eden kimseyi işitir). 'Rabbenâ ve leke'l-hamd (=Rabbimiz! Hamd, yalnızca sanadır) derdi.” Yine bu hadis, Müslim’in “Sahîh”inde şu yoldan gelmiştir: ﴿ أَنَّهُ عَلَيْهِ السَّلاَمُ كَانَ إِذَا رَفَعَ ظَهْرَهُ مِنَ الرُّكُوعِ قَالَ: ”سَمِعَ اللّهُ لِمَنْ حَمِدَهُ اللَّهُمَّ رَبَّنَا لَكَ الْحَمْدُ“ ﴾ “Resulullah (s.a.v), belini rükudan kaldırdığında; ‘semiallahu limen hamideh' (=Allah, kendisine hamd eden kimseyi işitir). 'Allahumme Rabbenâ leke'l-hamd' (=Allahım! Ey Rabbimiz! Hamd, sanadır)’ derdi.” Yine bu hadis, Müslim’in “Sahîh”inde şu yoldan gelmiştir: ﴿ كَانَ رَسُولُ اللّهِ صَلَّى اللّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إِذَا رَفَعَ رَأْسَهُ مِنَ الرُّكُوعِ قَالَ: ”اللَّهُمَّ رَبَّنَا لَكَ الْحَمْدُ“ ﴾ “Resulullah (s.a.v), başını rükudan kaldırdığında; 'semiallahu limen hamideh' (=Allah, kendisine hamd eden kimseyi işitir). 'Allahumme Rabbenâ leke'l-hamd' (=Ey Allahım! Rabbimiz! Hamd, sanadır) derdi.” Yine bu hadis, Buhârî’nin “Sahîh”inde şu yoldan gelmiştir: ﴿ كُنَّا نُصَلِّي وَرَاءَ النَّبِيِّ صَلَّى اللّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَلَمَّا رَفَعَ رَأْسَهُ مِنَ الرَّكْعَةِ قَالَ: ”سَمِعَ اللّهُ لِمَنْ حَمِدَهُ“ ﴾ “Biz, Hz. Peygamber (s.a.v)’in arkasında namaz kılardık. Hz. Peygam-ber (s.a.v), başını rükudan kaldırınca, 'semiallahu limen hamideh' (=Allah, kendisine hamd eden kimseyi işitir) derdi.” Yine bu hadis, Müslim’in Sahîh’inde şu yoldan gelmiştir: ﴿ كَانَ النَّبِيُّ صَلَّى اللّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إِذَا قَالَ: ”سَمِعَ اللّهُ لِمَنْ حَمِدَهُ“ قَامَ حَتَّى نَقُولُ قَدْ أَوْهَمَ ﴾ “Hz. Peygamber (s.a.v), 'semiallahu limen hamideh' (=Allah, kendi-sine hamd eden kimseyi işitir) dediğinde, biz; ‘herhalde yanıldı’ diyecek kadar ayakta dururdu.” Tirmizî (ö. Daha sonra Tirmizî, bu hadisi, Hz. Ali’ye[310] dayandırdığı bir senedle şöyle rivayet etmiştir: ﴿ كَانَ رَسُولُ اللّهِ صَلَّى اللّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إِذَا رَفَعَ رَأْسَهُ مِنَ الرُّكُوعِ قَالَ: ”سَمِعَ اللّهُ لِمَنْ حَمِدَهُ رَبَّنَا وَلَكَ الْحَمْدُ“ ﴾ “Resulullah (s.a.v), başını rükudan kaldırdığında; ‘semiallahu li-men hamideh’ (=Allah, kendisine hamd eden kimseyi işitir). ‘Rabbenâ ve leke’l-hamd’ (=Rabbimiz! Hamd, yalnızca sanadır) derdi.” Tirmizî devamla derki: “Bu konuda Abdullah ibn Ömer, Abdullah ibn Abbâs, Abdullah ibn Ebi Evfâ, Ebu Cuhayfe ve Ebu Saîd el-Hudrî’den hadis rivayet edilmiştir.” Yine Tirmizî, bu hadisi, Ebu Hureyre[311] yolundan merfu’ olarak şöyle rivayet etmiştir: ﴿ إِذَا قَالَ الْإِمَامُ ”سَمِعَ اللّهُ لِمَنْ حَمِدَهُ“ فَقُولُوا: ”رَبَّنَا وَلَكَ الْحَمْدُ“ فَإِنَّهُ مَنْ وَافَقَ قَوْلُهُ قَوْلَ الْمَلاَئِكَةِ غُفِرَ لَهُ مَا تَقَدَّمَ مِنْ ذَنْبِهِ ﴾ “İmam, ‘semiallahu li-men hamideh’ (=Allah, kendisine hamd eden kimseyi işitir) dediği zaman, siz de; ‘Rabbenâ ve leke’l-hamd’ (=Rabbimiz! Hamd, yalnızca sanadır) deyiniz; çünkü kimin bu sıradaki sözü, meleklerin sözüne rastlarsa, o kimsenin geçmiş günahları bağış-lanır” (Derim ki:) Bu (Ebu Hureye) hadisi, Buhârî ile Müslim’in üzerinde görüş birliğine vardığı bir hadistir. Ayrıca bu hadisi, üç sünen sahibi de rivayet etmiştir. İmam Ahmed, Müslim, Ebu Dâvud, Nesâî ile İbn Mâce ise, bu hadisi, Ebu Musa el-Eş’arî[312] yolundan şöyle rivayet etmişlerdir: ﴿ إِذَا قَالَ الْإِمَامُ: ”سَمِعَ اللّهُ لِمَنْ حَمِدَهُ“ فَقُولُوا: ”رَبَّنَا لَكَ الْحَمْدُ“ يَسْمَعُ اللّهُ لَكُمْ ﴾ “İmam, ‘semiallahu li-men hamideh’ (=Allah, kendisine hamd eden kimseyi işitir) dediği zaman, siz de; ‘Rabbenâ leke’l-hamd’ (=Rabbimiz! Hamd, yalnızca sanadır) deyiniz; çünkü Allah, sizi(n bu sözünüzü) işitir” Hâkim (ö. ﴿ إِذَا قَالَ الْإِمَامُ: ”اَللّهُ أَكْبَر“ فَقُولُوا: ”اَللّهُ أَكْبَر“ إِذَا قَالَ: ”سَمِعَ اللّهُ لِمَنْ حَمِدَهُ“ فَقُولُوا: ”رَبَّنَا لَكَ الْحَمْدُ“ ﴾ “İmam, ‘Allahu Ekber’ dediği zaman, siz de; ‘Allahu Ekber’ deyiniz. İmam, ‘semiallahu li-men hamideh’ (=Allah, kendisine hamd eden kimse-yi işitir) dediği zaman, siz de; ‘Rabbenâ leke’l-hamd’ (=Rabbimiz! Hamd, yalnızca sanadır) deyiniz” Rükudan kalkma sırasında söylenecek bu söz, şu yollardan gelmiştir: 1. Ebu Hureyre 2. Abdullah ibn Ömer 3. Hz. Ali 4. Abdullah ibn Ebi Evfâ 5. Ebu Saîd el-Hudrî 6. Rifâa b. Râfi’ 7. Enes 8. Abdullah ibn Abbâs[313] 9. Ebu Cuhayfe[314] 10. Ebu Musa el-Eş’arî Toplam, Bu konuda şu yollardan da hadis gelmiştir: 11. Hz. Aişe[315] ile Ebu Cuhayfe Hz. Aişe Hadisi ile Ebu Cuhayfe Hadisi ise, Tahâvî (ö - “Namazda teşehhüd”[317] ile ilgili hadisler Suyûtî (ö. 1. Abdullah ibn Mes’ud[318] 2. Abdullah ibn Abbâs[319] 3. Ebu Musa el-Eş’arî[320] 4. Hz. Ömer[321] 5. Câbir[322] 6. Abdullah ibn Ömer[323] 7. Semure b. Cündub[324] 8. Hz. Ali[325] 9. Hz. Aişe[326] 10. Abdullah ibnü’z-Zübeyr[327] 11. Muâviye b. Ebi Süfyân[328] 12. Selmân el-Fârisî[329] 13. Ebu Humeyd es-Sâadî[330] 14. Hz. Ebu Bekr[331] 15. Talha b. Ubeydullah[332] 16. Enes[333] 17. Huzeyfe[334] 18. Hüseyin b. Ali[335] 19. Abdullah ibn Ebi Evfâ[336] 20. Fadl b. Abbâs[337] 21. Muttalib b. Rebîa[338] 22. Ebu Saîd el-Hudrî[339] 23. Ebu Hureyre[340] 24. Ümmü Seleme[341] Toplam, (Derim ki:) (Şumunnî) “Muzîlu’l-Hafâ an elfâzi’ş-Şifâ” adlı eserinde derki: “İbn Mulakkin’in belirttiğine göre; Teşehhüd ile ilgili Hz. Peygamber (s.a.v)’den gelen hadisler, “Tahrîcu Ehâdisi’r-Râfiî”de de geçtiğini ve bu hadisi rivayet eden ravilerin sayısının, Hafız (İbn Hacer) “Tahrîcu Ehâdisi şerhi’l-Kebîr li’r-Râfiî”de, Aynî (ö. Hafız (İbn Hacer) “Tahrîcu Ehâdisi şerhi’l-Kebîr li’r-Râfiî”de ise bu sahabilerin naklettiği hadislerin tahricini yapmıştır. Bu konuda daha geniş bilgi için bu kitaba bakabilirsiniz. Yine (İbn Hacer, bu kitabının,) ‘Bâbu’l-Ezân’ (=Ezân Bâbı) bahsinde bu konu ile ilgili olarak şöyle der: “Teşehhüd ile ilgili Resulullah (s.a.v)’den gelen hadislerin lafızları, mütevatirdir.” Sehâvî (ö. Tirmizî (ö. Bezzâr (ö. (Daha sonra Bezzâr, bu yolların çoğunu ardı ardına sıralayıp devamla) derki: “Teşehhüd konusunda Abdullah ibn Mes’ud hadisinden daha sağlam olanını bilmiyorum; çünkü bu konuda sened bakımından bundan daha sıhhatli ve ravisi bundan daha çok olan bir hadis daha yoktur.” Hafız derki: “Teşehhüd konusunda Abdullah ibn Mes’ud hadisinin okunması hususunda herhangi bir görüş ayrılığı yoktur. Beğâvî’de ”Şerhu’s-Sünne”de teşehhüd konusunda Abdullah ibn Mes’ud hadisinin okunması gerektiğini belirtmiştir.” İmam Şâfiî (ö. İmam Mâlik (ö. * * * - “Teşehhüd sırasında şahadet parmağını kaldırma”[346] ile ilgili hadisler Bu hadis, şu yollardan gelmiştir: 1. Abdullah ibn Ömer[347] 3. Vâil b. Hucr[349] 4. Numeyr b. Ebi Numeyr el-Huzâî[350] 5. Ebu Hureyre[351] 6. Sa’d b. Ebi Vakkâs[352] 7. Ebu Humeyd es-Sâadî[353] (Bu hadisi, sahabeden Büyük alim Muhammed Resul el-Hüseynî el-Berzencî “İğâretü’l-musbaha alâ mânii’l-İşâret bi’l-musabbiha” adlı eserinde bu sahabilerin rivayet ettikleri hadisleri ve bu hadislerin tahricini yapanları anlattıktan sonra aynen şöyle der: “Kısacası: Bu rivayetleri kaydedenlerden geriye kalan, hadisin, manevi mütevatir derecesine ulaşmasıdır; çünkü hadis, çeşitli yollarla Aliyyu’l-Kârî (ö. “Çeşitli yollarla şöhret bulmuş bu hadisler, çoktur. Dolayısıyla da (teşehhüd sırasında şahadet parmağıyla) işaret etmenin aslının sıhhatli oluşunda bir şüphe yoktur; çünkü bu hadislerden bazısının senedleri, Müslim’in “Sahîh”inde geçmektedir. Bununla birlikte bu hadis, altı sahih hadis kitabı ile bir çoklarında da geçmektedir. Neredeyse (Lafzî) Mütevatir olcaktı. Fakat bunun, manevi mütevatir olduğunun söylenilmesi, daha uygundur. Buna göre Allah’a ve Peygamberine inanan bir kimsenin, bununla amel etmekten kaçınması ve bu yüce nassın gösterdiğini analiz etmeye gitmesi nasıl caiz olur?” Hadiste kast edilen husus bu olabilir. İbn Kayyim (ö. “Altmış İkinci Örnek: Namaz kılanın teşehhüd sırasında parmağıyla işaret etmesi hususunda muhkem sahih sünneti reddetme. Abdullah ibn Ömer’in sözü gibi. Abdullah ibn Ömer Hadisi ile Abdullah ibnü’z-Zübeyr Hadisi, Müslim’in “Sahîh”in de geçmektedir.” (Daha sonra devamla derki:) “Yine bu hadisi; Hufâf b. Îmâ el-Ğıfârî b. Hafsa, Vâil b. Hucr, Ubâde ibnu's-Sâmit ile Mâlik b. Numeyr el-Huzâî (’de, babasından) rivayet etmiştir. Bunların hepsi, Hz. Peygamber (s.a.v)’in, teşehhüd sırasında parmağıyla işaret ettiğini söylemiştir.” Hadiste kast edilen bu da olabilir. Tirmizî (ö. Yine Tirmizî, bundan sonra ‘Bâbu mâ câe fi’l-İşâret fi’t-teşehhüd’ (=Teşehhüd sırasında parmak kaldırma bâb)’ında ise Abdullah ibn Ömer Hadisini rivayet etmiştir. Devamla da derki: “Bu konuda Abdullah ibnü’z-Zübeyr, Numeyr el-Huzâî, Ebu Hureyre, Ebu Humeyd es-Sâadî, Vâil b. Hucr’dan da hadis rivayet edilmiştir.” Yine Tirmizî sözüne devamla derki: “Abdullah ibn Ömer Hadisi, hasen-garibtir. Abdullah ibn Ömer Hadisini, sadece Ubeydullah b. Ömer yolundan geldiğini biliyoruz. Resulullah (s.a.v)’in bazı sahabileri ile Tabiun’dan bazı ilim adamları, bu hadisle amel etmişlerdir. Bunlar, teşehhüd sırasında (parmakla) işaret etmeyi tercih etmişlerdir. Bu , bizim arkadaşlarımızında görüşüdür.” * * * - “Sahabiler: ‘(Ey Allah’ın Resulü!) Sana nasıl ‘Selâm’[360] vereceğimizi öğ-rendik. Fakat sana nasıl ‘Salât’[361] okuyacağı(mızı bilmiyoru)z’ de-diler. Resulullah (s.a.v)’de: ‘Şöyle söyleyin’ buyurdu. “Allahım! Muhammed’e ve O’nun aile halkına, İbrahim'in ev halkına salat buyurduğun gibi salat eyle! Şüphesiz ki Sen, Hamîd ve Mecîdsin. Allahım! Muhammed’e ve O’nun aile halkına, İbrahim'in ev halkına ihsan eylediğin bereket gibi bereket ihsan eyle! Çünkü Sen, Hamîd ve Mecîdsin” Suyûtî (ö. 1. Ka’b b. Ucre[362] 2. Ebu Humeyd es-Sâadî[363] 3. Ebu Saîd el-Hudrî[364] 4. Ebu Mes’ud el-Ensârî[365] 5. Talha b. Ubeydullah[366] 6. Zeyd b. Hârice[367] 7. Büreyde[368] 8. Ebu Hureyre[369] 9. Sehl b. Sa’d[370] 10. Ruveyfi b. Sâbit[371] 11. Câbir[372] 12. Abdullah ibn Abbâs[373] 13. Nu’mân b. Ebi Ayy[374] Toplam, (Derim ki:) İbn Abdilberr (ö. Yine bu hadisi, bir topluluk da rivayet etmiştir. Bu ravilerden birisi de, Hattâb’tır. Bu rivayet ise, İbn Ebi Zeyd (ö. Yine bu hadis; Zürkâni (ö. Yalnız Hafız İbn Hacer (ö. Bu konuda daha geniş bilgi için İbn Hacer’in, bu kitabının “Bâbu’s-Salât” bahsine bakabilirsiniz. Yine bu konuda İbn Hacer’in, bu hadisin tahricini yaptığı yere de başvurabilirsiniz. * * * - “Hz. Peygamber (s.a.v) (namazı bittiğinde) sağına: ‘es-Selâmu aleykum ve rahmetullah’ (=Allah’ın Selâmı ve Rahmeti üzerinize olsun) diye Selâm verirdi. Öyleki sağ tarafındaki yanağının beyaz-lığı görülürdü. Sol tarafına da: ‘es-Selâmu aleykum ve rahmetullah’ (=Allah’ın Selâmı ve Rahmeti üzerinize olsun) diye Selâm verirdi. Öyleki sol tarafındaki yanağının beyazlığı görülürdü.”[375] Suyûtî (ö. 1. Sa’d b. Ebi Vakkâs[376] 2. Câbir b. Semure[377] 3. Vâil b. Hucr[378] 4. Abdullah ibn Mes’ud[379] 5. Ammâr b. Yâsir[380] 6. Huzeyfe 7. Adiy b. Umeyr el-Hadramî[381] 8. Sehl b. Sa’d[382] 9. Talk b. Ali[383] 10. Muğîre b. Şu’be[384] 11. Ebu Ramse[385] 12. Vâsile ibnu'l-Eska’[386] 13. Berâ’ b. Âzib[387] 14. Ya’kûb b. Husayn[388] Toplam, (Derim ki:) İbn Hacer (ö. İbn Kayyim (ö. (Daha sonra İbn Kayyim, bu sahabileri peşpeşe sıralamıştır. Bunların içerisinde şunları da saymıştır:) Böylece sayı, bunlarla birlikte Daha sonra sözüne devamla derki: “Bu sahabilerden gelen hadislerin çoğu, sahihtir. Geriye kalanı ise, hasendir.” (İbn Kayyim’in sözü burada bitmektedir.) Yine İbn Kayyim(ö. Tirmizî (ö. Tirmizî sözüne devamla derki: “Hz. Peygamber (s.a.v)’in bazı sahabileri ile onlardan sonra gelen ilim adamlarının çoğu, bu hadisle amel etmişlerdir. Ayrıca bu, Süfyân es-Sevrî, Abdullah ibn Mübârek ile İmam Ahmed’in de görüşüdür.” Tahavî (ö. İbn Abdilberr (ö. İşte bundan dolayı da Ukaylî (ö. Yine İbn Abdilberr (ö. İbn Kayyim (ö. Bu, Hafız İbn Hacer (ö. Beyhakî (ö. Tek selâm verileceğini söyleyenler, Medine halkının amel ettiğine itibar eden Malikiler olup bunların delillerinden birisi de şudur: “Hasan el-Basrî’den Mürsel olarak rivayet edildiğine göre; Hz. Peygamber (s.a.v), Hz. Ebu Bekr ile Hz. Ömer (namazdan çıkarken) ‘bir tek selâm’ verirlerdi.” - “Adem oğullarının, namaz kılanın önünden geçtiklerinde yada namaz kılanın namazı doğrultusunda bulunduklarında, namazı bozmamaları”[395] ile ilgili hadisler Bu hadis, şu yollardan rivayet edilmiştir: 1. Muttalib b. Ebi Vedâa[396] 2. Hz. Aişe[397] 3. Ümmü Seleme[398] 4. Meymûne bintu'l-Hâris[399] 5. Hz. Ali[400] ve daha bir çokları Tahavî (ö. “Ebu Ca’fer (yani kendisi) dedi ki: Adem oğullarının, (namaz kılanın önünden geçtiklerinde yada namaz kılanın namazı doğrultusunda bulunduklarında,) namazı bozmamalarına delalet etmesiyle ilgili Resulullah (s.a.v)’ten gelen bu rivayetler, mütevatirdir.”[401] * * *
- “Peygamber (s.a.v)’in ayakkabılarla namaz kılması”[402] ile ilgili hadisler Bu hadis, şu yollardan rivayet edilmiştir: 1. Abdullah ibn Mes’ud[403] 2. Enes b. Mâlik[404] 3. Ebu Hureyre[405] 4. Abdullah b. Ebi Cuhayfe[406] 5. Amr b. Şuayb, babasından, o da atasından (Abdullah ibn Amr)[407] 6. Amr b. Hureys[408] 7. Evs b. Ebi Evs[409] 8. Evs b. Evs[410] 9. Sakîf Heyeti[411] ve daha bir çokları Tahavî (ö. “Resulullah (s.a.v)’in ayakkabılarla namaz kıldığına dair naklettiğimiz bu rivayetler, ondan, mütevatir olarak gelmiştir.” Ayakkabılarla namaz kılmayı emretme ile ilgili bir çok hadis rivayet edilmiştir. Bunlardan bazıları şunlardır: 1. Ebu Hureyre 2. Enes b. Mâlik 3. Şeddâd b. Evs[412] 4. Hz. Ali[413] 5. Abdullah ibn Mes’ud Bu konuda daha geniş bilgi için (Suyûtî’nin) “Dürrü’l-Mensûr” adlı tefsir kitabında ﴿ خُذُوا زِينَتَكُمْ عِنْدَ كُلِّ مَسْجِدٍ ﴾ “Her mescide gidişiniz de güzel elbiseler giyinin” (A’râf: * * * - “Peygamber (s.a.v)’in, bir vadide sabah namazını uyu(yarak geçir)mesi”[414] Suyûtî (ö. 1. İmrân b. Husayn[415] 2. Ebu Katâde[416] 3. Ebu Hureyre[417] 4. Zu mihber[418] 5. Amr b. Ümeyye ed-Damrî[419] 6. Cübeyr b. Mut’im[420] 7. Ebu Meryem es-Selûlî[421] 8. Abdullah ibn Mes’ud[422] 9. Abdullah ibn Abbâs[423] 10. Bilâl[424] 11. Cündub[425] 12. Abdullah ibn Amr[426] 13. Ebu Ümâme[427] 14. Ebu Cuhayfe[428] 15. Enes[429] Toplam, (Bu olayın meydana gelişi ile ilgili olarak şu görüşlere yer verilmiştir:) (Derim ki:) İbn Abdilberr (ö. İbn Abdilberr (ö. (Bu olayın kaç defa meydana gelişi ile ilgili olarak ise şu görüşlere yer verilmiştir:) Ukaylî (ö. İbnü’l-Hassâr’da derki: “Bu olay; Hz. Peygamber (s.a.v)’in başına üç kere gelmiştir. Fakat konakladığı yerler, farklıdır.” Bu konuda daha geniş bilgi için İbn Hacer (ö. * * * - “Sabah namazından (sonra) güneş doğuncaya kadar (nafile) bir namaz yoktur. İkindi namazından (sonra da) güneş batıncaya kadar (nafile) bir namaz yoktur”[430] Suyûtî (ö. 1. Ebu Saîd el-Hudrî[431] 2. Ebu Hureyre[432] 3. Hz. Ömer[433] 4. Abdullah ibn Ömer[434] 5. Amr b. Abese[435] 6. Ukbe b. Âmir[436] 7. Hz. Aişe[437] 8. Muâviye[438] 9. Enes[439] 10. Abdullah ibn Mes’ud[440] 11. Zeyd b. Sâbit[441] 12. Sa’d b. Ebi Vakkâs[442] 13. Semure b. Fâtik[443] 14. Ka’b b. Mürre b. Ka’b[444] 15. Ebu Ümâme[445] 16. Safvân b. Muattal[446] 17. Ebu Zerr[447] Toplam, (Derim ki:) Yine bu hadis, şu yollardan da rivayet edilmiştir: İbn Hacer (ö. Sehâvî (ö. Tahâvî (ö. “İkindi Namazından sonra güneş batıncaya kadar namaz kılmanın yasak olduğuna dair Resulullah (s.a.v)’den gelen rivayetler, mütevatir olarak gelmiştir. Resulullah (s.a.v)’in sahabileri de, bu hadisle amel etmişlerdir. Bu nedenle de hiçbir kimsenin bu konuda muhalefet etmesine gerek yoktur.”[453] Daha sonra Tahâvî, ‘Adam hayvanın semeri üzerinde namaz kılıyor, sonra da insanlar namaz kıldıkları sırada mescide geliyor bâb’ında “imam olmaksızın her namazdan sonra nafile namaz kılınmaz” diyen kimsenin sözünü naklettikten sonra şöyle der: “Alimler, bu konuda güneş batıncaya kadar İkindi Namazından sonra ve güneş doğuncaya kadar da Sabah Namazından sonra namaz kılmanın yasak olduğu hususunda Resulullah (s.a.v)’den gelen rivayetlerin, mütevatir olduğuna dair delil getirmişlerdir.Bu hadisi, bu kitabımızın bir başka yerinde senedleriyle birlikte andık.”[454] Yine Tahâvî, ‘Bâbu’s-Salât li’t-Tavaf ba’de’s-Subhi ve ba’de’l-Asrî’ (=Sabah Namazından ve İkindi Namazından sonra tavaf için namaz kılma bâb’ın)da aynen şöyle der: “Resulullah (s.a.v) güneşin doğuşu sırasında, batışı sırasında, gündüzün tam ortasında, güneş doğuncaya kadar Sabah Namazından sonra ve güneş batıncaya kadar da İkindi Namazından sonra namaz kılmayı genel bir şekilde yasaklamıştır. Resulullah (s.a.v)’den bununla ilgili gelen rivayetler, mütevatirdir. Bu hadisi, bu kitabın bir başka yerinde senedleriyle birlikte anlattım.”[455] * * * - “Deve ağıllarında namaz kılmanın yasak olması ve koyun ağıllarında ise namaz kılmanın mübah (serbest) olması”[456] ile ilgili hadisler İbn Abdilberr (ö. ﴿ أَنَّهُ سَأَلَ عَبْدَ اللَّهِ بْنَ عَمْرِو بْنِ الْعَاصِ أَأُصَلِّي فِي عَطَنِ الْإِبِلِ فَقَالَ عَبْدُ اللَّهِ لَا وَلَكِنْ صَلِّ فِي مُرَاحِ الْغَنَمِ ﴾ “(Birisi,) Abdullah ibn Amr ibnu’l-Âs’a: ‘Deve ağıllarında namaz kılabilir miyiz?’ diye sordu. O da: ‘Hayır, (kılmayın.) Fakat koyun ağıllarında kılabilirsiniz’ diye cevap verdi.” (İbn Abdilberr,) bu hadisi, Yûnus b. Bükeyr’den, o da Hişâm b. Urve’den, o da babasından, o da: “Bu anlatım, bir çok şekillerde Hz. Peygamber (s.a.v)’den hadis gelmiştir: 2. Ebu Hureyre[458] 3. Berâ’ b. Âzib[459] 4. Câbir b. Semure[460] 5. Abdullah b. Muğaffel[461] Bu hadislerin hepsi, senedleriyle birlikte hasendir. Bu hadislerin çoğu, mütevatirdir. Bunlar içerisinde en güzel olanı ise, Berâ’ Hadisi ile Abdullah b. Muğaffel Hadisidir. Bu hadisi ise, Hasen (el-Basrî) yolundan İbn Mâce (ö. ﴿ لَا يُصَلَّى فِي أَعْطَانِ الْإِبِلِ وَيُصَلَّى فِي مُرَاحِ الْغَنَمِ ﴾ “Deve ağıllarında namaz kılınmaz. Fakat koyun ağıllarında namaz kılınır” Taberânî (ö. ﴿ صَلُّوا فِي مَرَابِضِ الْغَنَمِ وَلَا تَتَوَضَّئُوا مِنْ أَلْبَانِهَا وَلَا تُصَلُّوا فِي أَعْطَانِ الْإِبِلِ وَتَوَضَّئُوا مِنْ أَلْبَانِهَا ﴾ “Koyun ağıllarında namaz kılabilirsiniz. Fakat koyun sütünden abdest almayınız. Deve ağıllarında namaz kılmayınız. Fakat devenin sütünden abdest alabilirsiniz.” Yine Taberânî (ö. ﴿ صَلُّوا فِي مَرَابِضِ الْغَنَمِ وَلَا تُصَلُّوا فِي أَعْطَانِ الْإِبِلِ أَوْ فِي مَبَارِكِ الْإِبِلِ ﴾ “Koyun ağıllarında namaz kılabilirsiniz. Fakat deve ağıllarında yada deve ahırlarında namaz kılmayınız.” Yine Taberânî (ö. ﴿ لَاتُصَلّوا فِي أَعْطَانِ الْإِبِلِ وَصلَُّوا فِي مُرَاحِ الْغَنَمِ ﴾ “Deve ağıllarında namaz kılmayınız. Fakat koyun ağıllarında namaz kılabilirsiniz.” Abdurrezzâk (ö. ﴿ يُصَلَّى فِي مَرَابِضِ الْغَنَمِ وَلاَ يُصَلَّى فِي أَعْطَانِ الْإِبِلِ ﴾ “Koyun ağıllarında namaz kılınır. Fakat deve ağıllarında namaz kılınmaz” Yine İbn Mâce (ö. ﴿ سَبْعُ مَوَاطِنَ لَا تَجُوزُ فِيهَا الصَّلَاةُ: ..... وَعَطَنُ الْإِبِلِ ﴾ “Yedi yerde namaz kılmak caiz değildir:” (Bunların içerisinde ‘deve ağılları’ ifadesi de kullanılmıştır.) Yine Taberânî (ö. ﴿ تَوَضَّئُوا مِنْ لُحُومِ الْإِبِلِ وَلاَتُصَلَّى فِي مَبَارِكِ الْإِبِلِ ﴾ “Deve etlerinden abdest alabilirsiniz. Fakat deve ahırlarında namaz kılmayınız” Ebu Ya’lâ (ö. ﴿ كَانَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَتَوَضَّأُ مِنْ أَلْبَانِ الْإِبِلِ وَلُحُومُهَا وَلاَ يُصَلَّى فِي أَعْطَانِهَا ﴾ “Resulullah (s.a.v) deve sütü ile etinden abdest alıyordu. Fakat deve ağılların da namaz kılmıyordu” İmam Ahmed (ö. ﴿ كانَ يُصَلَّى فِي مَرَابِضِ الْغَنَمِ ولا يُصَلَّى فِي مَرَابِضِ الْإِبِلِ وَالْبَقَرِ ﴾ “Resulullah (s.a.v) koyun ağıllarında namaz kılıyordu. Fakat deve ile sığır ağıllarında namaz kılmıyordu” Sehâvî (ö. Yine Sehâvî’nin dışında bir çok alim, İbn Hazm’dan naklen derki: “Deve ağıllarında namaz kılmama ile ilgili hadisler, ‘kurala uygun Mütevatir’ (et-Tevâturu’l- Usûlî)dir.” Yalnız Zeynü’l-Irâkî (ö. Sadru’l-Münâvî (ö. İbn Hazm’ın, bunu doğruladığını (daha önce) belirtmiştik. * * *
- “Mezarları, mescidler edinmeyi yasaklama” ile ilgili hadisler Bu hadis, şu yollardan gelmiştir: 1. Ebu Hureyre[470] 2. Üsâme b. Zeyd[471] 3. Hz. Aişe[472] 4. Abdullah ibn Abbâs[473] 5. Ebu Saîd el-Hudrî[474] 6. Abdullah ibn Mes’ud[475] 7. Cundub b. Semure[476] 8. Hz. Ali[477] 9. Zeyd b. Sâbit[478] 10. Ebu Ubeyde ibnu'l-Cerrâh[479] 11. Ka’b b. Mâlik 12. Enes[480] ve daha bir çokları Sehâvî (ö. Muhammed b. Ahmed b. Abdulhâdî el-Hanbelî (ö. “Babam ve annem vasıtasıyla Resulullah (s.a.v) ile yine aynı şekilde onun sahabilerinden gelen hadisler, mana bakımından mütevatirdir.” (Suyûtî) “Câmi’”de der ki: ﴿ صَلُّوا فِي بُيُوتِكُمْ وَلاَتَتَّخِذُوهَا قُبُورًا ﴾ “Evleri-nizde namaz kılınız. Fakat evlerinizi, mezarlar edinmeyiniz” hadisini; Ebu Ya’lâ ile Ziyâ’, Hz. Ali’nin oğlu Hasan’ dan[481] rivayet etmiştir. Yine (Suyûtî’nin) “Câmi’” adlı eserinde şu hadis de vardır: ﴿ ِجْعَلُوا مِنْ صَلاَتِكُمْ فِي بُيُوتِكُمْ وَلاَتَتَّخِذُوهَا قُبُورًا ﴾ “Namazlarınızı, evlerinizde kılınız. Fakat evlerinizi, mezarlar edinme-yiniz” a. Bu hadisi; İmam Ahmed, Buhârî, Müslim ile Ebu Dâvud, Abdullah ibn Ömer’den[482] rivayet etmiştir. b. Yine bu hadisi; Ebu Ya’lâ “Müsned” adlı eserinde, Rüyânî ile Ziyâ’, Zeyd b. Hâlid’den rivayet etmiştir. c. Yine bu hadisi; Muhammed b. Nasr “Salât” adlı eserinde Hz. Aişe’den rivayet etmiştir. (Münâvî) “Feyzu’l-Kadîr” adlı eserinde derki: “Bu hadisin, mütevatir olduğunu ispat etme kastı hariç Buhârî ile Müslim’in dışında birisine bu hadisi dayandırmaya gerek yoktur.” “Kitâbu’l-Merzâ ve’l- Cenâiz”de ise﴿ لَعَنَ اللهُ الْيَهُودَ وَالنَّصَارَى اِتَّخَذُوا قُبُورَ أَنْبِيَائِهِمْ مَسَاجِدَ ﴾ “Allah, Yahudi ve Hıristiyanlara lanet etsin; çünkü onlar, Peygamberlerinin mezarlarını, mescidler edindiler” Hadisi geçmektedir. * * * - “Allah size öyle bir namazı ekledi ki, o (namaz), sizin için kızıl deve sürülerinden daha değerlidir. İşte bu namaz, Vitir (Nama-zı)dır”[483] Suyûtî (ö. 1. Hârice b. Huzâfe[484] 6. Abdullah ib Amr[487] 7. Abdullah ibn Abbâs[488] 8. Ukbe b. Âmir el-Cühenî[489] 9. Amr ibnu'l-Âs[490] 10. Abdullah ibn Ömer[491] Toplam, (Derim ki:) Yine bu konuda Ebu Saîd el-Hudrî’den[492] de şu lafızla şöyle bir hadis rivayet edilmiştir: ﴿ إِنَّ اللّهَ عَزَّ وَجَلَّ زَادَكُمْ صَلاَةً وَهِيَ الْوِتْرُ ﴾ “Şanı Yüce Allah, size, öyle bir namaz ekledi ki, o (namaz), Vitir (Na-mazı)dır” Taberânî (ö. Hafız İbn Hacer (ö. * * * - “Güneş ve ay, Allah’ın ayetlerinden iki ayettir. Bunlar, bir kimsenin ölümü ve hayatı için tutulmazlar. Bunların tutulduğunu gördüğünüz zaman hemen namaza koşun”[493] Bu hadis, şu yollardan gelmiştir: 1. Muğîre b. Şu’be[494] 2. Abdullah ibn Ömer[495] 3. Ebu Bekre[496] 4. Abdullah ibn Mes’ud[497] 5. Hz. Aişe[498] 6. Abdullah ibn Amr[499] 7. Abdullah ibn Abbâs[500] 8. Esmâ’ bint. Ebi Bekr[501] 9. Ebu Musa el-Eş’arî[502]
10. Bilâl[503] 11. Ebu Berze[504] 12. Ukbe b. Âmir[505] 13. Mahmûd b. Lebîd[506] 14. Kabisa b. Muhârik el-Hilâlî[507] 15. Abdullah ibn Mes’ud[508] 16. Câbir[509] 17. Semure b. Cündub[510] 18. Ebu Hureyre[511] 19. Nu’mân b. Beşîr[512] ve daha bir çokları (Aynî) “Umdetu’l-Kârî”de “Küsûf (=Güneş) Tutulması Namazı” ile ilgili bahiste konu ile ilgili olarak derki: “Bu hadis, 1. Esmâ’ bint. Ebi Bekr 2. Abdullah ibn Abbâs 3. Hz. Ali 4. Hz. Aişe 5. Abdullah ibn Ömer 6. Nu’mân b. Beşîr 7. Muğîre b. Şu’be 8. Ebu Mes’ud 9. Ebu Bekre 10. Semure b. Cündub 11. Abdullah ibn Mes’ud 12. Abdullah ibn Amr 13. Kabisa b. Muhârikk el-Hilâlî 14. Câbir 15. Ebu Musa el-Eş’arî 16. Abdurrahman b. Semure 17. Übey b. Ka’b 18. Bilâl 19. Huzeyfe 20. Mahmûd b. Lebîd 21. Ebu’d-Derdâ’ 22. Ebu Hüreyre 23. Ümmü Süfyân 24. Ukbe b. Âmir Bu konuda daha geniş bilgi için Şeyh Murtaza el-Hüseynî (ö. * * * - “Duha (=Kuşluk) Namazı[513] ve Kuşluk Namazına teşvik etme” ile ilgili hadisler Bu hadis, şu yollardan gelmiştir: 1. Ebu Saîd el-Hudrî[514] 2. Ebu Zerr[515] 3. Zeyd b. Erkam[516] 4. Ebu Hureyre[517] 5. Büreyde el-Eslemî[518] 6. Ebu’d-Derdâ’[519] 7. Abdullah ibn Ebi Evfâ[520] 8. İtbân b. Mâlik[521] 9. Utbe b. Abdussulemî[522] 10. Nuaym b. Hemmâr[523] 11. Ebu Ümâme el-Bâhilî[524] 12. Hz. Aişe[525] 13. Ümmü Hânî[526] 14. Ümmü Seleme[527] 15. Cübeyr b. Mut’im[528] 16. Enes[529] 17. Hz. Ali[530] 18. Ebu Bekre[531] 19. Câbir[532] 20. Abdullah ibn Abbâs[533]
21. Huzeyfe[534] 22. Âiz b. Amr[535] 23. Sa’d b. Ebi Vakkâs[536] 24. Abdullah b. Bişr[537] 25. Kudâme 26. Hanzala es-Sakafeyyin 27. Abdullah ibn Amr[538] 28. Ukbe b. Âmir el-Cühenî[539] 29. Ebu Mürre et-Tâifî[540] 30. Muâz b. Enes el-Cühenî[541] 31. Abdullah ibn Ömer[542] 32. Ebu Musa el-Eş’arî[543] 33. Nevvâs b. Sem’ân[544] (Görüldüğü üzere konu ile ilgili hadisleri rivayet eden sahabiler, toplam (Aynî) “Umdetu’l-Kârî”de Ümmü Hânî Hadisini naklettikten sonra aynen şöyle der: “Bu konuda bir grup sahabeden hadis rivayet edilmiştir.” Daha sonra Aynî (ö. Şihâb el-Heytemî (ö. “Kuşluk Namazı ile ilgili hadisler(in toplamı), nerdeyse mütevatir (derecesine ulaşmış) durumda; çünkü sahabenin ileri gelenlerinden Nitekim Hz. Peygamber (s.a.v)’in, Kuşluk Namazı kıldığını, Hâkim ve daha bir çok alim belirtmiştir. Bundan dolayıdır ki Şeyhulislam Ebu Zür’a dedi ki: ‘Kuşluk Namazı konusunda pek çok sahih-meşhur hadisler gelmiştir. Hatta Muhammed b. Cerîr et-Taberî, bu hadislerin, mütevatir derecesine ulaştığını söylemiştir.’” Şeyh Abdurrauf el-Münâvî (ö. (İbn Hacer) “Fethu’l-Bârî”de derki: “Hâkim, Kuşluk Namazı konusunda gelen hadisleri, müstakil bir cüz’de toplamıştır. Bu hadislerin (mütevatir olduğunu) ispat etme de hadisi nakleden ravilerin sayısı, sahabeden Bazı hadis hafızlarının belirttiğine göre; Kuşluk Namazı ile ilgili hadisler, Bu sahabilerin naklettiği hadislerin -bir topluluğun mürsel olarak rivayet ettiği hadislerin, sahih olduğuna dair gelen fazlalıkları da dahil- hepsi, sahihtir.” Celâl es-Suyûtî (ö. (Suyûtî) “Hâvî”de ise bu (konuda gelen hadisleri) özetlemiştir. * * *
[1] “Namaz” kelimesinin Arapça karşılığı, “salat”tır. Bu kelime; dua, yalvarma ve niyaz anlamlarına gelmektedir. Terim olarak ise; belirli vakitler içerisinde Allah için eda edilen, özel bir takım hareketlerle yapılan bir ibadettir. İslam’ın şartlarından birini oluşturan namaz, bizi, Allah’a yaklaştıran ve ruhumuzu kötülüklerden arındıran ibadetlerin başında gelir. Beş vakit namaz, Mirac gecesinde farz kılınmıştı. Bu husus, Kur’an’ın, Nisa: [2] İslam’ın şartlarını belirten hadis, “beş şart” olarak bilinmektedir. Yalnız bunların dışında daha başka şartları Kur’anda bulmak mümkündür: İyiliği emredip kötülükten kaçındırma, cihad, adalet, anne-babaya iyi davranma, infak, Peygambere itaat etme gibi. “Cibril” hadisinin rivayetinde “İslam’ın şartları” olarak sayılan beş madde standart değildir. Aynı hadisin; Ebu Dâvud’un naklettiği varyantta “zekat verme” yerine “cünüblükten temizlenme”, Buhârî’nin naklettiği hadisin bir başka varyantında “hac etme yerine” “beşte bir humus verme” yer almaktadır. Bu beş şart, İslam’ın ibadete yönelik farzlarıdır. Bunun dışında İslam’ın inanç esasları, Muamelat (=insanlar arası ilişkiler), Ceza ile ilgili esaslar, Ahlak ile ilgili esaslar, Siyaset ile ilgili esaslar vb. esaslar vardır. İslam bu şekilde bir bütün olur. Yoksa ibadet ile ilgili beş şart, İslam’ın kendisi değildir. Konu ile ilgili hadisler için b.k.z: Buhârî, İman [3] Tirmizî, Salat [4] Nesâî, Mevakit [5] Nesâî, Mevakit [6] Dârekutnî, Sünen, [7] Dârekutnî, Sünen, [8] Müsned, [9] İbn Rahaveyh, Müsned [10] Nesâî, Mevakit [11] Sâid b. Mansûr, Sünen [12] Hadis, akşam nazmının ilk vaktini “perdeye bürünme” şeklinde tarif etmektedir. Bu da, güneşin ufukta kaybolmasıdır. Çünkü bir şey, perdeye büründü mü, artık şey görünmez olur. Konu ile ilgili hadisler için b.k.z: Buhârî, Mevakit [13] Muvatta, Cemaa [14] Müslim, Mesacid [15] Buhârî, Tefsiru sure-i Bakara [16] Müslim, Mesacid [17] Müsned, [18] Taberânî, el-Kebir; Bezzâr [19] Taberânî, el-Kebir; Bezzâr [20] Müsned, [21] Tahâvî, Şerhu Meâni’l-Âsâr, [22] Taberânî, el-Kebir [23] Müslim, Mesacid [24] Tirmizî, Salat [25] Müslim, Mesacid [26] Bezzâr [27] Ka’be, Allah’a ibadet etmek üzere ve orada Allah’ı birlemek için Allah adına yeryüzünde yapılmış ilk binadır. “Peygamberlerin babası” diye bilinen Hz. İbrahim (a.s), putlarla savaştıktan sonra ve içinde dikili bulunan putları yıktıktan sonra Allah’tan kendisine gelen emir üzerine Ka’be’yi inşa etmiştir. Ka’be, Allah katında büyük bir şeref ve kutsiliğe mazhar olmasına rağmen zarar yada faydası dokunmayan taş bir binadır. Ka’be’nin önemi; yeryüzünde Allah’ın birliğini ve kulluğun yalnızca O’na yapılacağının temsilini ve şirk ile puta tapıcılığın batıllığını belirtmede ortaya çıkmaktadır. Çünkü insanlığın putlara, taşlara ve tağutlara ibadet ve kulluk etmeyi din kabul ettiği dönemde onların batıl ve tümünün değersiz olduklarının anlaşılması için bu mabetlerin yerine Tevhid inancını temsil eden bir simge olarak Ka’be yapılmıştır. Hz. Peygamber (s.a.v) ile sahabiler, namaz kılarlarken Kudüs’e doğru yöneliyorlardı. Bakara: Konu ile ilgili hadisler için b.k.z: Buhârî, Salat [28] Hz. Peygamber (s.a.v)’in, Ka’be’nin içerisinde namaz kıldığına dair bir çok hadis gelmiştir. Beraberinde Üsame, Osman b. Ebi Talha, Fadl b. Abbas ve Bilal vardı. Hz. Peygamber (s.a.v)’in, Ka’be’nin içerisine girip orada namaz kıldığını söyleyenlerin yanı sıra kılmadığını söyleyenler de vardır. Bu görüş ayrılığın sebebi, bu konuda Üsame b. Zeyd’den iki farklı rivayetin gelmiş olmasıdır. Resulullah (s.a.v)’in Kabe’nin içerisine ne zaman girdiği de ihtilaflıdır. 1. Bazılarına göre, Mekke’nin fethi günü girmiştir. 2. Bazılarına göre, Umretu’l-Kaza’da girmiştir. 3. Bazılarına göre ise Veda haccı sırasında girmiştir. 4. Rivayetlerdeki ihtilafı birleştirmeye çalışan bir grup alim ise, Fetih günü ve Veda haccı sırasında girdiğini ileri sürmüştür. Bütün bunlara rağmen, Resulullah (s.a.v)’in Ka’be’nin içerisinde namaz kıldığı umumiyetle kabul edilmiş, hatta yeri ve şekli üzerinde bazı detaylara bile yer verilmiştir. [29] Buhârî, Salat [30] Buhârî, Salat [31] Buhârî, Hacc [32] Ebu Dâvud, Menasik [33] Müsned, [34] Taberânî, el-Kebir; Bezzâr [35] Buhârî, Hacc [36] Tahâvî, Şerhu Meâni’l-Âsâr, [37] Buhârî, Salat [38] Buhârî, Salat [39] Ebu Dâvud, Cenaiz [40] Buhârî, Salat [41] Tahâvî, Şerhu Meâni’l-Âsâr, [42] Buhârî, Salat [43] Tirmizî, Salat [44] Nesâî, Mesacid [45] İbn Mâce, Mesacid [46] İbn Mâce, Mesacid [47] İbn Mâce, Mesacid [48] Müsned, [49] Taberânî, el-Evsat; Hâtib, Tarihu Bağdat, [50] Müsned, [51] Müsned, [52] Taberânî, el-Evsat; Ebu Nuaym, Hilye [53] Taberânî [54] Taberânî, el-Evsat, es-Sağir [55] Taberânî, el-Kebir, el-Evsat [56] Taberânî, es-Sağir; Bezzâr; Beyhakî, Sünenü’l-Kübra, [57] Taberânî, el-Evsat; Bezzâr [58] Müsned, [59] Taberânî, el-Evsat; Heysemî, Keşfu’l-Estar, [60] Râfi’ [61] İbn Asâkir [62] Nesâî, Kıyamu’l-Leyl [63] Buhârî, Ezan [64] Buhârî, Ezan [65] Buhârî, Ezan [66] Müslim, Salat [67] Müsned, [68] Taberânî, el-Evsat [69] Taberânî, el-Kebir, ( [70] Taberânî, el-Kebir [71] Taberânî, el-Kebir, el-Evsat [72] Taberânî, el-Kebir, el-Evsat [73] Müslim, Mesacid [74] Tirmizî, Et’ime [75] Ebu Dâvud, Et’ime [76] Ebu Dâvud, Et’ime [77] Tahâvî, a.g.e., [78] Buhârî, Salat [79] Buhârî, Salat [80] Müsned, [81] Taberânî, el-Kebir; Ebu Ya’lâ [82] Müslim, Salat [83] Buhârî, Salat [84] Buhârî, Salat [85] Tirmizî, Salat ( [86] Buhârî, Salat [87] Buhârî, Fadlu’s-Salât [88] Müslim, Hacc [89] Müslim, Hacc [90] Müsned, [91] Tahâvî, Şerhu Meâni’l-Âsâr, [92] Taberânî, el-Kebir, el-Evsat [93] Taberânî, el-Evsat; Tahâvî, Şerhu Meâni’l-Âsâr, [94] Müsned, [95] Bezzâr [96] Ebu Ya’lâ; Bezzâr; Tahâvî, Şerhu Meâni’l-Âsâr, [97] Taberânî, el-Evsat; Ebu Ya’lâ ( [98] Suyûtî, Câmiu’s-Sağîr, H. No: [99] Müslim, Mesacid [100] Dârimî, Siyer [101] Müslim, Mesacid [102] Taberânî [103] Taberânî [104] Müsned, [105] Tirmizî, Salat [106] Müsned, [107] Müsned, [108] Buhârî, Teyemmüm [109] Müsned, [110] Ebu Dâvud, Salat [111] İbn Mâce, Mesacid [112] İbn Mâce, Mesacid [113] Taberânî, [114] Taberânî, [115] Taberânî, el-Kebir, [116] Taberânî, el-Kebir [117] Taberânî, el-Kebir; İbn Huzeyme, Sahih, [118] İbn Mâce, Mesacid [119] Taberânî, [120] Bezzâr; Heysemî, Keşfu’l-Estar, [121] Tayâlisî, Müsned, [122] İbn Şâhîn, Terğib [123] Ebu Musa el-Medinî [124] Sâid b. Mansûr, Sünen [125] Tirmizî, Salat [126] Nesâî, Mevakit [127] Taberânî, el-Kebir; Bezzâr; Heysemî, Keşfu’l-Estar, [128] Taberânî, el-Kebir [129] Taberânî, el-Kebir; Bezzâr; Heysemî, Keşfu’l-Estar, [130] Taberânî, el-Kebir [131] Bezzâr; Heysemî, Keşfu’l-Estar, [132] Bezzâr; Heysemî, Keşfu’l-Estar, [133] Tahâvî, Şerhu Meâni’l-Âsâr, [134] Buhârî, Mevakit [135] Buhârî, Mevakit Buhârî, Mevakit [137] Buhârî, Mevakit [138] Buhârî, Mevakit [139] Tahâvî, Şerhu Meâni’l-Âsâr, [140] İbn Mâce, Salat [141] İbn Huzeyme, Sahih, [142] Müsned, [143] Taberânî [144] Taberânî [145] Müsned, [146] Ebu Ya’lâ; Heysemî, Keşfu’l-Estar, [147] Bezzâr [148] Ebu Nuaym [149] Nesâî, Mevakit [150] Muvatta, Vukut [151] Beğavî, Mu’cem [152] Tahâvî, Şerhu Meâni’l-Âsâr, [153] Tahâvî, Şerhu Meâni’l-Âsâr, [154] Müslim, Salat [155] Müsned, [156] Taberânî, el-Kebir, el-Evsat; Bezzâr [157] Müsned, [158] Bezzâr [159] Taberânî, el-Evsat [160] Taberânî, el-Kebir [161] Ebu Dâvud, Salat [162] Buhârî, Ezan [163] Müslim, Salat [164] Ebu Dâvud, Salat [165] Taberânî, el-Kebir, el-Evsat [166] Buhârî, Ezan [167] Müslim, Salat [168] Ebu Dâvud, Salat [169] Suyûtî, Dürrü’l-Mensûr, [170] Buhârî, Cum’a [171] Ebu Dâvud, Taharet [172] Müsned, [173] Müsned, [174] Müsned, [175] Müsned, [176] Müsned, [177] Müsned, [178] Taberânî, [179] Taberânî, el-Kebir; Hâkim, Müstedrek, [180] Taberânî, el-Kebir; İbn Hacer, Metâlibu’l-Âliye, [181] Taberânî; Hâkim, Müstedrek, [182] Bezzâr; Ebu Ya’lâ; Hâkim, Müstedrek, [183] Bezzâr; Ebu Nuaym [184] Ebu Nuaym [185] Taberânî, el-Kebir; Ebu Nuaym [186] Taberânî, el-Kebir, el-Evsat; Hâkim, Müstedrek, [187] İbn Menî’, Müsned [188] Taberânî, el-Kebir; Bezzâr; İbn Hacer, Metâlibu’l-Âliye, [189] Müsned, [190] Deylemî [191] Buhârî, Vudu’ [192] Taberânî, el-Kebir [193] Deylemî [194] Taberânî, el-Kebir [195] Deylemî [196] Deylemî [197] İbn Ebi Şeybe, Musannef [198] İbn Ebi Şeybe, Musannef [199] Ebu Dâvud, Taharet [200] Müsned, [201] Tirmizî, Salat [202] Dârekutnî, Sünen, [203] Taberânî, el-Evsat, el-Kebir; İbn Ebi Şeybe, Musannef, [204] Taberânî, el-Kebir; Beyhakî, Sünenü’l-Kübra, [205] İbn Adiy [206] Tirmizî, Tahâret [207] Tirmizî, Salât [208] Buhârî, Ezan [209] Buhârî, Ezan [210] Müslim, Salat [211] Buhârî, Ezan [212] Buhârî, Ezan [213] Ebu Dâvud, Salat ( [214] Ebu Dâvud, Salat ( [215] Buhârî, Ezan [216] Buhârî, Ezan [217] Ebu Dâvud, Salat [218] Ebu Dâvud, Salat [219] Buhârî, Ezan [220] İbn Mâce, İkame [221] İbn Mâce, İkame [222] İbn Mâce, İkame [223] Taberânî, el-Kebir [224] Müsned, [225] Beyhakî [226] Beyhakî [227] Dârekutnî [228] Dârekutnî [229] Taberânî, [230] Taberânî, el-Kebir [231] Bu kitabıl asıl adı, “Zâdü’l-meâd fi hedyi hayri’l-ibâd”dır. Bunun, Türkçe’ye birkaç çevirisi yapılmıştır. [232] Bu üç yer ise; namaza başlarken, rükuya giderken ve rükudan doğrularken [233] Buhârî’nin bu kitapçığının adı, “Ref’u’l-yedeyn fi’s-salât”tır. [234] İbn Hacer, Fethu’l-Bârî, [235] Buhârî, Ezan [236] Müslim, Salat [237] Ebu Dâvud, Salat [238] Tirmizî, Salat [239] Ebu Dâvud, Salat [240] Ebu Dâvud, Salat [241] Ebu Dâvud, Salat [242] Taberânî, el-Evsat [243] Müsned, [244] Taberânî, el-Kebir [245] Taberânî, el-Kebir [246] Taberânî, el-Kebir [247] Taberânî, el-Kebir; Bezzâr [248] Ebu Dâvud, Salat ( [249] Besmele, Kur’an’da a. Enfal suresi ile Tevbe suresi arası hariç bütün sureler arasında bulunan, bir sureyi diğerinden ayıran besmele. Buna göre Kur’an’da b. Neml suresinin Namazda besmelenin okunup okunmayacağı meselesi, ihtilaflıdır: a. Besmele, namazda açıktan (=sesli) okunur. b. Besmele, namazda gizli (=sessiz) okunur. Bu görüş ayrılığı, besmelenin, Fatiha’dan bir ayet olup olmadığı meselesine dayanmaktadır. Hanefilere ve Hanbelilere göre; Resulullah (s.a.v), Fatiha suresini okurken besmeleyi de mutlaka okumuş, fakat gizli okuduğu için işitilmemiştir. Şafiîlere göre ise; besmele, Fatiha’nın ilk ayetidir. Dolayısıyla da okunuşta Fatiha’ya tabidir. Fatiha’nın gizli okunduğu yerlerde gizli, açıktan okunduğu yerlerde ise açıktan okunur. İmam Malike göre ise, farz namazlarda besmele hiç okunmaz. Nafile namazlarda ise dileyen okur, dileyen okumaz. Çünkü besmele, Fatiha’dan bir ayet değildir. [250] Tirmizî, Salat [251] Hâkim, Müstedrek, [252] Hâkim, Müstedrek, [253] Nesâî, İftitah [254] Hâkim, Müstedrek, [255] Hâkim, Müstedrek, [256] Tahâvî, Şerhu Meâni’l-Âsâr, [257] Tahâvî, age, [258] Ebu Dâvud, Salat ( [259] Ebu Dâvud, Salat ( [260] Nesâî, İftitah [261] Hâkim, Müstedrek, [262] Dârekutnî, [263] Hâkim, Müstedrek, [264] Hâkim, Müstedrek, [265] Hâkim, Müstedrek, [266] Hâkim, Müstedrek, [267] Hâkim, Müstedrek, [268] Hâkim, Müstedrek, [269] Hâkim, Müstedrek, [270] Beyhakî, Sünenü’l-Kübra, [271] Hâkim, Müstedrek, [272] Hâkim, Müstedrek, [273] Hâtib [274] Hâtib [275] Hâtib [276] İmam Şâfiî [277] Nesâî, İftitah [278] Namazda besmelenin okunup okunmayacağı meselesi, ihtilaflıdır. Bu ihtilaf, bu konuda gelen rivayetlerden kaynaklanmaktadır. Bazı rivayetler okunduğunu belirtirken, diğer bir kısım rivayetler ise okunmadığını ifade etmektedir. Daha önce de belirttiğimiz üzere, bu mesele; besmelenin, Fatiha’dan bir ayet olup olmadığına dayanmaktadır. Besmelenin Fatiha’dan bir ayet olduğunu söyleyenler, besmelenin gizli yada açıktan okunması gerektiğini belirtmişlerdir. Besmelenin Fatiha’dan bir ayet olmadığını söyleyen Malikiler ise, besmelenin farz namazlarda okunmayacağını belirtmişlerdir. [279] Kadı İyâz, Mâlikî, imamlarındandır. Onlara göre farz namazlarda besmele okunmaz. [280] Hanefilere göre; besmele, Fatiha’dan ve Kur’an’dan bir ayettir. Besmelenin, tam bir ayet olup olmadığı meselesi ihtilaflıdır. [281] Buhârî, Ezan [282] Tirmizî, Salat [283] Müslim, Salat [284] Namazda Fatiha’nın okunması; İmam Şâfiî, İmam Mâlik ve İmam Ahmed’e göre farz ve Ebu Hanîfe’ye göre ise vacibtir. Ebu Hanife, Kur’an’dan bir miktarın okunmasını yani kıratı farz anlamıştır. Bu konudaki dayanağı ise “Kur’an’dan kolay geleni (ne ise onu) okuyun” (Müzzemmil: [285] Müslim, Salat [286] Müslim, Salat [287] Tirmizî, Salat [288] Ebu Dâvud, Salat [289] Müslim, Salat [290] Müslim, Salat [291] İbn Mâce, İkame [292] Müsned, [293] İbn Mâce, İkame [294] Hâkim, Müstedrek, [295] Ebu Dâvud, Salat [296] Tirmizî, Salat [297] Ebu Dâvud, Salat [298] Buhârî, Ezan [299] Nesâî, İftitah [300] Ebu Dâvud, Salat [301] Nesâî, İftitah [302] Buhârî, Ezan [303] Buhârî, Ezan [304] Müslim, Müsafirin [305] Müslim, Salat [306] Müslim, Salat [307] Buhârî, Ezan [308] Buhârî, Ezan [309] Tirmizî, Salât [310] Tirmizî, Salât [311] Tirmizî, Salât [312] Müslim, Salat [313] Müslim, Salat [314] İbn Mâce, İkame [315] Müslim, Salat [316] Tahâvî, Şerhu Meâni’l-Âsâr, [317] “Teşehhüd” kelimesi, sözlükte; “şehadet getirme” anlamına gelmektedir. Şehadet getirmekten kasıt ise, Kelime-i şehadeti söylemektir. Bir de, teşehhüd, bir namaz terimi olarak; ka’delerde (= oturma) okunan ve içerisinde Kelime-i şehadetin de yer aldığı özel bir duadır. Bu nedenle de namazda bu duanın okundupu bölüme, teşehhüd denilmiştir. Teşehhüd duası; Resulullah (s.a.v)’in mirac yolculuğu sırasında yüce Allah’la yaptığı konuşmayı anımsatmaktadır. Şu halde “müminin miracı” olarak nitelendirilen namazdaki teşehhüd, ruhen ve kalben hüşyar olan müminlere, günde beş vakit, Resulullah (s.a.v)’in kulluk hayatındaki en zirve olan mirac safhasını yaşatmaktadır. [318] Buhârî, Ezan [319] Müslim, Salat [320] Ebu Dâvud, Salat ( [321] Muvatta, Salat [322] Nesâî, İftitah [323] Ebu Dâvud, Salat [324] Ebu Dâvud, Salat ( [325] Taberânî, el-Evsat [326] Muvatta, Salat [327] Taberânî, el-Kebir, el-Evsat; Bezzâr [328] Taberânî [329] Taberânî, el-Kebir; Bezzâr [330] Taberânî [331] İbn Merdeveyh, Kitabu’t-Teşehhüd [332] İbn Merdeveyh, Kitabu’t-Teşehhüd [333] İbn Merdeveyh, Kitabu’t-Teşehhüd [334] İbn Merdeveyh, Kitabu’t-Teşehhüd [335] Taberânî, el-Kebir, el-Evsat; İbn Merdeveyh, Kitabu’t-Teşehhüd [336] Taberânî, el-Kebir; İbn Merdeveyh, Kitabu’t-Teşehhüd [337] İbn Merdeveyh, Kitabu’t-Teşehhüd [338] İbn Merdeveyh, Kitabu’t-Teşehhüd [339] Taberânî, el-Evsat; İbn Merdeveyh, Kitabu’t-Teşehhüd [340] İbn Merdeveyh, Kitabu’t-Teşehhüd [341] Taberânî, el-Kebir; İbn Merdeveyh, Kitabu’t-Teşehhüd [342] Hanefîlere ve Hanbelîlere göre; teşehhüd hadisleri içerisinde tercihe şayan olanı, Abdullah ibn Mes’ud hadisidir. [343] Tirmizî, Salât [344] Abdullah ibn Abbâs hadisi, altı hadis kitabının hepsinde geçmemektedir. Abdullah ibn Abbâs’ın teşehhüd hadisinde sadece “mubarekât” kelimesi fazladır. Abdullah ibn Mes’ud hadisi, muttefekun aleyhtir. Ayrıca Abdullah ibn Mes’ud, bu teşehhüdü, Resulullah (s.a.v)’in ağzından kelime kelime öğrendiğini ve Resulullah (s.a.v)’in bunu insanlara öğretmesini kendisine emrettiğini belirtmektedir. [345] İbn Huzeyme gibi bazı alimler, Hz. Ömer teşehhüdünün tercih edilemeyeceğini söylemişlerdir. Ayrıca bu rivayet, mevkuftur. İmam Mâlik ise, Medine Halkının Ameli prensibi gereğince, bu teşehhüd şeklini, Medine’de Hz. Ömer tarafından insanlara okunmasından dolayı kabul etmiştir. [346] Teşehhüd sırasında şehadet parmağını kaldırmada, Allah’ın bir olduğu esas alınmaktadır. [347] Müslim, Mesacid [348] Müslim, Mesacid [349] Tirmizî, Salat [350] Nesâî, Sehiv [351] Nesâî, Sehiv [352] Nesâî, Sehiv [353] Nesâî, Sehiv [354] Müsned, [355] Müsned, [356] Müsned, [357] Müsned, [358] Taberânî, el-Kebir [359] Tahâvî, Şerhu Meâni’l-Âsâr, [360] Resulullah (s.a.v)’e selam verme, tahiyyat duasında ﴿ اَلسَّلاَمُ عَلَيْكَ اَيُّهَا النَّبِيُّ وَرَحْمَةُ اللهِ وَبَرَكَاتُهُ ﴾ “Ey Peygamber! “Selam”, Allah’ın rahmeti ve bereketi üzerine olsun” şeklinde geçmektedir. Bu nedenle de teşehhüdde okunan tahiyyat duasıyla, Hz. Peygamber (s.a.v)’e selam verilmiş olunmaktadır. [361] “Salat”, rahmet ve dua anlamına gelmektedir. Burada salat, hem Hz. Peygamber (s.a.v)’e ve hem de onun aile halkına yapılmaktadır. Hz. Peygamber (s.a.v)’e salat getirilmesinin nedeni hakkında çeşitli görüşler ileri sürülmüştür. Namaz dışında Hz. Peygamber (s.a.v)’e salavat getirmenin hükmü ihtilaflıdır. Hanefiler, bu konuda Ahzab: [362] Buhârî, Da’vat [363] Buhârî, Da’vat [364] Buhârî, Da’vat [365] Müslim, Salat [366] Nesâî, Sehiv [367] Nesâî, Sehiv [368] Müsned, [369] Taberânî; Heysemî, Mecmau’z-Zevaid, [370] Taberânî [371] Mustağfirî, Da’vat [372] Mustağfirî, Da’vat [373] Mustağfirî, Da’vat [374] Mustağfirî, Da’vat [375] Hadis, namazın bitiminde verilecek selam ile ilgilidir. [376] Müslim, Mesacid [377] Müslim, Salat [378] Ebu Dâvud, Salat [379] Ebu Dâvud, Salat [380] İbn Mâce, İkame [381] Tahâvî, Şerhu Meâni’l-Âsâr, [382] Müsned, [383] Tahâvî, Şerhu Meâni’l-Âsâr, [384] Taberânî, el-Kebir, [385] Tahâvî, Şerhu Meâni’l-Âsâr, [386] Şâfiî, Ümm, [387] Dârekutnî, Sünen, [388] Ebu Nuaym, Marifet [389] İbn Hacer, Dirâye, [390] Taberânî, el-Evsat; İbn Hacer, Dirâye, [391] Tahâvî, Şerhu Meâni’l-Âsâr, [392] Taberânî, el-Kebir; Tahâvî, Şerhu Meâni’l-Âsâr, [393] Tirmizî, Salat [394] Tahâvî, Şerhu Meâni’l-Âsâr, [395] Hadis, namaz kılan kimsenin önüne bir sütre dikmesi ve namaz kılanın önünden yada namaz kılan kimsenin kıble doğrultusunda bulunduklarında namazı bozmamaları gerektiği ile ilgilidir. Sütre; namaz kılarken namaz kılan kimsenin önünden başkasının geçmesini engellemek için namaz kılan kimsenin, önüne bir şey konmasıdır. Namaz kılan kimsenin, önüne, sütre koymasının hikmeti; sütre arkasında kalan şeylere bakmamak ve önünden geçenlere engel olmaktır. [396] Ebu Dâvud, Menasik [397] Buhârî, Salat [398] Tahâvî, Şerhu Meâni’l-Âsâr, [399] Müslim, Salat [400] Muvatta, Sefer [401] Tahâvî, Şerhu Meâni’l-Âsâr, [402] Hadis, Resulullah (s.a.v)’in ayakkabılarla namaz kıldığını göstermektedir. Yalnız ayakkabılarla namaz kılmak için ayakkabıların temiz olması şarttır. Temiz olmayan ayakkabılarla namaz kılınmaz. [403] İbn Mâce, İkame [404] Buhârî, Salat [405] Ebu Dâvud, Salat [406] Taberânî, el-Kebir; Bezzâr [407] Ebu Dâvud, Salat [408] Müsned, [409] İbn Mâce, İkame [410] Taberânî, el-Kebir, [411] Taberânî, el-Evsat; Tahâvî, Şerhu Meâni’l-Âsâr, [412] Ebu Dâvud, Salat [413] Ebu Dâvud, Taharet [414] Hz. Peygamber (s.a.v [415] Buhârî, Menakib [416] Buhârî, Mevakit [417] Müslim, Mesacid [418] Ebu Dâvud, Salat [419] Ebu Dâvud, Salat [420] Nesâî, Mevakit [421] Nesâî, Mevakit [422] Ebu Dâvud, Salat [423] Nesâî, Mevakit [424] Taberânî, el-Kebir, [425] Taberânî, el-Kebir, [426] Taberânî, [427] Taberânî, [428] Taberânî, el-Kebir, [429] Heysemî, Keşfu’l-Estâr, [430] Farz namaz kılmanın mekruh olduğu vakitler şunlardır: [431] Buhârî, Mevakit [432] Buhârî, Mevakit [433] Buhârî, Mevakit [434] Buhârî, Mevakit [435] Müslim, Müsafirin [436] Müslim, Müsafirin [437] Buhârî, Mevakit [438] Buhârî, Mevakit [439] Heysemî, Keşfu’l-Estar, [440] Taberânî, el-Kebir; İshak b. Rahaveyh, Müsned [441] Tahâvî, Şerhu Meâni’l-Âsâr, [442] Müsned, [443] Müsned, [444] Müsned, [445] Müsned, [446] Taberânî, el-Kebir [447] Tahâvî, Şerhu Meâni’l-Âsâr, [448] Nesâî, Mevakit [449] Müsned, [450] Müsned, [451] Müsned, [452] Nesâî, Mevakit [453] Tahâvî, Şerhu Meâni’l-Âsâr, [454] Tahâvî, Şerhu Meâni’l-Âsâr, [455] Tahâvî, Şerhu Meâni’l-Âsâr, [456] Müminler için yeryüzü baştan sona mescid kılınmıştır. Dilediği yerde Rabbine ibadet yapabilir. Bununla birlikte Resulullah (s.a.v), haiz olduğu bazı mahzurlar sebebiyle bir kısım yerlerde ibadet yapmayı yasaklamıştır. Bunlar ise; Namazın deve ağıllarında kılınmaması ve koyun ağıllarında ise kılınması ile ilgili hadisler hususunda çeşitli açıklamalar yapılmıştır. Bu görüşler içerisinde en doğru olanı, bu hükmün, taabbudi olmasıdır. Koyun ağıllarında namaz kılmayı emreden hadisler, vücuba değilde cevaz ve ruhsatı ifade etmektedir. Hatta Resulullah (s.a.v), Medine’de Mescid-i Nebevi’yi yaptırdıktan sonra bu ruhsatı da kaldırmıştır. B.k.z: Buhârî, Salat [457] Muvatta, Sefer [458] Tirmizî, Salat [459] Ebu Dâvud, Taharet [460] Müslim, Hayz [461] Nesâî, Mesacid [462] İbn Mâce, Mesacid [463] Taberânî, el-Kebir, [464] Müsned, [465] Ebu Dâvud, Salat [466] Abdurrezzak, Musannef, [467] İbn Mâce, Mesacid [468] Taberânî, el-Kebir, [469] Müsned, [470] Buhârî, Salat [471] Müsned, [472] Buhârî, Salat [473] Buhârî, Salat [474] Bezzâr [475] Taberânî, el-Kebir [476] Müslim, Mesacid [477] Ebu Dâvud,, Salat [478] Müsned, [479] Müsned, [480] Bezzâr [481] Suyûtî, Câmiu’s-Sağir, ( [482] Buhârî, Salat [483] “Vitr” kelimesi, sözlükte; “çift”in zıddı olup “tek”anlamındadır. Yatsıdan sonra kılınan bir namazın adıdır. Bu namaz ile ilgili çeşitli görüşler ileri sürülmüştür. [484] Ebu Dâvud, Salat [485] Müsned, [486] Müsned, [487] Müsned, [488] Taberânî, el-Kebir, [489] Taberânî, el-Kebir, el-Evsat, [490] Taberânî, el-Kebir, [491] İbn Hibbân, Duafâ [492] Taberânî, Müsnedu’ş-Şâmiyyîn; İbn Hibbân, Sünenü’l-Kübrâ,
[493] “Küsuf” kelimesi, sözlükte; siyaha çalar, karamsı gibi bir çok anlama gelmektedir. Küsuf namazı, Kur’an (=İsrâ: Hz. Peygamber (s.a.v), burada, güneş tutulmasının nedeninin, bir kimsenin ölümü yada hayatı için olmadığını bildirmektedir. Güneş tutulması, belirli bir düzen içerisinde meydana gelmektedir. Düşünen bir insan için güneş tutulması, belirli ve mükemmel bir şekilde meydana getiren yüce yaratıcının varlığını daha iyi kavrar. [494] Buhârî, Küsuf [495] Buhârî, Küsuf [496] Buhârî, Küsuf [497] Buhârî, Küsuf [498] Buhârî, Küsuf [499] Buhârî, Küsuf [500] Buhârî, Küsuf [501] Buhârî, Küsuf [502] Buhârî, Küsuf [503] Taberânî, el-Kebir, el-Evsat; Bezzâr, Müsned, [504] Nesâî, Küsuf [505] Taberânî, el-Kebir, [506] Müsned, [507] Nesâî, Küsuf [508] Taberânî, el-Kebir; Bezzâr [509] Müslim, Küsuf [510] Nesâî, Küsuf [511] Nesâî, Küsuf [512] Nesâî, Küsuf [513] “Duha”, kuşluk demektir. Kuşluk namazı, güneşin doğması üzerinden takriben [514] Tirmizî, Salat [515] Müslim, Müsafirin [516] Müslim, Müsafirin [517] Buhârî, Teheccüd [518] Ebu Dâvud, Edeb [519] Müslim, Müsafirin [520] Taberânî, el-Kebir [521] Müsned, [522] Taberânî, el-Kebir [523] Ebu Dâvud, Salat [524] Müslim, Müsafirin ( [525] Buhârî, Teheccüd [526] Buhârî, Teheccüd [527] Hâkim, Salatu’d-Duha [528] Taberânî, el-Kebir; Bezzâr [529] Tirmizî, Salat [530] Müsned, [531] Müsned, [532] Taberânî, el-Evsat [533] Taberânî, el-Evsat, es-Sağir [534] İbn Ebi Şeybe, Musannef; Taberânî, el-Kebir [535] Müsned, [536] Taberânî; Bezzâr [537] Taberânî, el-Kebir [538] Taberânî, el-Kebir [539] Müsned, [540] Müsned, [541] Ebu Dâvud, Salat [542] Buhârî, Teheccüd [543] Taberânî, el-Kebir, el-Evsat [544] Taberânî, el-Kebir |
798 kez okundu |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |