• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/ali.gulhan.58
  • https://www.twitter.com/ali69gulhan
ali gulhan

NAMAZLA İLGİLİ HADİSLER

NAMAZ[1] BÖLÜMÜ

﴿ كِتَابُ الصَّلاََةِ ﴾

-47 ﴿ إِيجَاب الصَّلَوَاتِ الْخَمْسِ وَبَقِيَّة أَرْكَان الدِّينِ ﴾

“Beş Vakit Namaz ile Dinin diğer esaslarının sabit olması” ile ilgili hadisler

İslam’ın şartının beş olduğu[2] ve bu beş şartın; dinin temeli olduğunu be­lirten hadisler, çoktur.

Bu hadisler, tevatür derecesine ulaşmış yada tevatür derecesini geçmiş­tir. Yalnız bu hadislerin tevatürlüğü, manevî’dir. Doğru olanda, budur.

* * *

-48 ﴿ أَحَادِيثُ عَدَدِ رَكَعَاتِ كُلِّ صَلاَةٍ ﴾

“(Beş Vakit Namazın) her birinin rek’atlarının sayısı ile ilgili hadisler”

Beş Vakit Namazın her birinin rek’atlarının sayısı, rüku’, secde, bu iki­sinden doğrulma ve namazın rüunlarının birbiri ardınca sırayla yapılamsını belirten hadisler, (manevî) mütevatirdir.”

* * *

-49 ﴿ إِمَامَة جِبْرِيلَ بِالنَّبِيِّ ﴾

“Cebrail’in, Peygamber (s.a.v)’e; (namazın vakitlerini öğretme mahiyetinde) imam olması” ile ilgili hadisler

Suyûtî (ö. 911/1505) “el-Ezhâr”da bu hadisi şu yollardan getirmiştir:

1.      Abdullah ibn Abbâs[3]

2.      Câbir[4]

3.      Ebu Hureyre[5]

4.      Enes[6]

5.      Abdullah ibn Ömer[7]

6.      Ebu Saîd el-Hudrî[8]

7.      Amr b. Hazm[9]


 

8.      Ebu Mes’ud el-Ensârî[10]

9.      Ömer’in çocuklarından birisi.[11] (mürsel olarak)

Toplam, 9 kişi.

(Derim ki:) İbn Abdilberr (ö. 463/1071) derki: “Cebrail’in İsrâ sabahı Zeval vaktinde inip Hz. Peygamber (s.a.v)’e; namazı, namazın vakitlerini ve namaz kılma şeklini öğrettiği hususunda  herhangi bir görüş ayrılığı yoktur.”

Cebrail’in, Hz. Peygamber (s.a.v)’e, (imam olup) iki gün üst üste beş va­kit namazı iki defa kıldırdığı ile ilgili husus, şunların rivayet ettiği hadislerde geçmektedir:

1. Ebu Mes’ud. Bu hadisi, Dârekutnî (ö.385/995), Taberânî (ö. 360/970) “Evsat”da ve İbn Abdilberr (ö. 463/1071)’de “Temhîd”de, Eyyûb b. Utbe’den, onun da Ebu Bekr b. Hazm’dan, onun da Urve b. ez-Zübeyr’den yaptığı yoldan getirmiştir.

İmam Mâlik (ö. 179/795)’in, “Muvatta’”da yaptığı rivayette ise, Ebu Mes’ud Hadisi, kısaltılmış bir şekilde geçmektedir.

Cebrail’in, Hz. Peygamber (s.a.v)’e, imam olup iki defa namaz kıldır­ması da sabit olmuştur.

2.  Abdullah ibn Abbâs. Bu hadis, Ebu Dâvud  ile Tirmizî’de geçmekte­dir.

3. Câbir b. Abdullah. Bu hadis; Tirmizî, Nesâî, Dârekutnî ile İbn Abdilberr’in “Temhîd” adlı eserinde geçmektedir. 

4. Ebu Saîd el-Hudrî. Bu hadis; İmam Ahmed, Taberânî’nin “Kebîr” adlı eseri ile İbn Abdilberr(’in “Temhîd” adlı eserin)de geçmektedir.

5.  Ebu Hureyre. Bu hadisi; Bezzâr rivayet etmiştir.

6.  Abdullah ibn Ömer. Bu hadisi de; Dârekutnî rivayet etmiştir.

Bu konuda daha geniş bilgi için Zürkânî (ö. 1122/1710)’nin “Şerhu’l-Muvatta’” adlı eseri ile İbn Hacer (ö. 852/1447)’in “Telhîsu tahrîcu ehâdisi’l-Hidâye” adlı eseri yada “Kitabu’s-Salât” adlı eserine bakabilirsiniz.

* * *

-50 ﴿ إِنَّهُ عَلَيْهِ الصَّلاَةُ وَالسَّلاَمُ كَانَ يُصَلِّي الْمَغْرِبَ إِذَا تَوَارَتِ الشَّمْسُ بِالْحِجَابِ ﴾

“Resulullah (s.a.v)’in, akşam namazını, güneş (batıp) perdeye (yani kızıllığa) büründüğünde kılardı”[12] ile ilgili hadisler

Tahâvî (ö. 321/933) “Şerhu Meâni’l-Âsâr” adlı eserinde anlattığına göre; Resulullah (s.a.v)’in, akşam namazını, güneş batıp ni kızıllığa büründü­ğünde kılmasına dair gelen rivayetler, tevatürdür.

Bu konuda daha geniş bilgi için Tahâvî (ö. 321/933) “Şerhu Meâni’l-Âsâr” adlı eserinin ‘Namaz Vakitleri Bab’ına bakabilirsiniz.

* * *

-51 ﴿ إِنَّ الصَّلاَةَ الْوُسْطَى هِيَ صَلاَةُ الْعَصْرِ ﴾

“Orta Namaz, İkindi Namazıdır” ile ilgili hadisler

Bu hadis, şu yollardan gelmiştir:

1.      Hafsa[13]

2.      Hz. Aişe[14]

3.      Hz. Ali[15]

4.      Abdullah ibn Mes’ud[16]

5.      Abdullah ibn Abbâs[17]

6.      Ebu Hâşim b. Utbe b. Rebîa b. Abdu’ş-Şems[18]

7.      Ebu Hureyre[19]

8.      Hasan, Semure b. Cündub’tan[20]

Tahâvî (ö. 321/933) “Şerhu Meâni’l-Âsâr” adlı eserinde, bu hadisleri, senedleriyle birlikte rivayet ettikten sonra aynen şöyle der:

“Bu rivayetler, tevatürdür. Bunlar, Resulullah (s.a.v)’den ﴿ إِنَّ الصَّلاَةَ الْوُسْطَى هِيَ صَلاَةُ الْعَصْرِ ﴾ Orta Namaz, İkindi Namazıdır” biçiminde sahih bir şekilde gelmiştir. Resulullah (s.a.v)’in büyük sahabileri; Orta Namazın, İkindi Namazı olduğu görüşünü benimsemişlerdir.”[21]

(Derim ki:) Orta Namazın, İkindi Namazı olduğunu, Hz. Peygamber (s.a.v)’den rivayet edenler arasında ayrıca şunlarda vardır.

9.       Ümmü Seleme[22]

10.      Abdullah ibn Ömer[23]

11.      Ebu Mâlik el-Eş’arî[24]

12.      Câbir b. Abdullah[25]

13.      Huzeyfe[26] ve daha bir çokları.

Bu konuda daha geniş bilgi için Yüce Allah’ın, “Orta namaz” (Bakara: 2/238) buyruğunu açıklanması hususunda (Suyûtî’nin) “Dürrü’l-Mensûr” adlı tefsir kitabına bakabilirsiniz.

* * *


 

-52 ﴿ إِنَّ الْقِبْلَةَ هِيَ الْكَعْبَةُ ﴾

“Kıblenin, Kabe olması”[27] ile ilgili hadisler

İbn Rüşd (ö. 520/1126) “Evâilu’l-Mukaddimât” adlı eserinde anlattığına göre; Kıblenin, Kabe olması ile ilgili hadisler, mütevatirdir. Bu hadisler, zaruri bilgi ifade etmektedir.

* * *

-53 ﴿ صَلاَة النَّبِيِّ فِي جَوْفِ الْكَعْبَةِ ﴾

“Peygamber (s.a.v)’in, Kabe’nin içerisinde namaz kılması”[28] ile ilgili hadisler

Hz. Peygamber (s.a.v)’in, Kabe’nin içerisinde namaz kıldığına (dair ya­pılan rivayetler) şu yollardan yapılmıştır:

1.    Abdullah ibn Ömer[29]

2.    (Abdullah ibn Ömer yoluyla) Bilâl[30]

3.    Üsâme b. Zeyd[31]

4.    Hz. Ömer[32]

5.    Câbir b. Abdullah[33]

6.    Şeybe b. Osman[34]

7.    Osman b. Talha[35]

Tahâvî (ö. 321/933) “Şerhu Meâni’l-Âsâr” adlı eserinde aynen şöyle der: “Resulullah (s.a.v)’in, Kabe’nin içerisinde namaz kıldığına dair mütevatir haberler rivayet edilmiştir.”

(Daha sonra Tahâvî, bu hadislerin bazısını senedleriyle birlikte nakledip devamında şöyle der:) “Ebu Ca’fer dedi ki: Eğer bu konu, doğrulama (tashih) yoludan alınmışsa, rivayetler, tevatürdür; çünkü  Resulullah (s.a.v)’in, Kabe’nin içerisinde namaz kıldığına dair gelen rivayetler, tevatürdür. Kabe’nin içerisinde namaz kılmadığına dair gelen rivayetler ise, tevatür değil­dir.”[36]

* * *

-54 ﴿ إِنَّ الْفَخِذَ عَوْرَةٌ ﴾

“Diz, avrettir”

Bu hadis, şu yollardan gelmiştir:

1.      Cürhed el-Eslemî[37] (Bu, Ehl-i Suffe’den biridir)

2.      Abdullah ibn Abbâs[38]

3.      Hz. Ali[39]

4.      Muhammed b. Abdullah b. Cahş[40] ve daha bir çokları

Tahâvî (ö. 321/933) “Şerhu Meâni’l-Âsâr” adlı eserinde aynen şöyle der:

“Resulullah (s.a.v)’den, “Dizin, avret olması” hususunda mütevatir ve sıhhatli rivayetler gelmiştir.”[41]

* * *

-55 ﴿ مَنْ بَنَي لِلّهِ مَسْجِداً بَنَى اللّهُ لَهُ بَيْتاً فِي الْجَنَّةِ ﴾

“Kim Allah için bir mescit yaptırırsa, Allah’da o kimse için Cennette bir ev hazırlar”

Suyûtî (ö. 911/1505) “el-Ezhâr”da bu hadisi şu yollardan getirmiştir:

1.      Hz. Osman[42]

2.      Enes[43]

3.      Amr b. Abese[44]

4.      Hz. Ömer[45]

5.      Hz. Ali[46]

6.     Câbir b. Abdullah[47]

7.     Abdullah ibn Abbâs[48]

8.     Abdullah ibn Ömer[49]

9.     Vâsile[50]

10.     Esmâ bint Yezîd[51]

11.     Hz. Ebu Bekr[52]

12.     Abdullah ibn Amr[53]

13.     Nübeyt b. Şerîd[54]

14.     Ebu Ümâme[55]

15.     Ebu Zerr[56]

16.     Ebu Karsâfe[57]

17.     Ebu Hureyre[58]

18.     Hz. Aişe[59]

19.     Abdullah ibn Ebi Evfâ[60]

20.     Muâz b. Cebel[61]

21.     Ümmü Habîbe[62]

Toplam, 21 kişi.

(Derim ki:) Bunlara, şu yoldan gelen hadis de ilave olmuştur:

22.     Esmâ bint Ebi Bekr es-Sıddîk

Bir topluluk, (konumuzla ilgili) hadisin mütevatir olduğunu söylemiştir. Örnek:

a.    Hafız İbn Hacer (ö. 852/1447) “Fethu’l-Bârî”de, bu hadisin, (ilk bölü­münü ikinci bölümünden ayırt ederek ilk bölümünün) mütevatir oldu­ğunu söylemiştir.

b.    Suyûtî (ö. 911/1505)’de “Tebyîdü’s-Sahîhe”de, bu hadisi, andıktan sonra aynen şöyle der: “Bu hadisin metni, (sıhhat açısından) sahihtir. (Sened açısından ise) mütevatirdir.”

c.    (Zebîdî) “Şerhu’l-İhyâ”da, bu hadisin, çeşitli rivayetleri ile tahric-lerini belirttikten sonra şöyle der: “Uzun yaşayacak olursam, belki bu konuda Allah’ın izniyle, bir cüz’ yazabilirim.”

Bu konuda daha geniş bilgi için Zebîdî’nin bu kitabına başvurabilirsiniz.

* * *

-56 ﴿ مَنْ أَكَلَ مِنْ هَذِهِ الشَّجَرَةِ الْخَبِيثَةِ فَلاَ يَقْرِبْنَ مَسْجِدَنَا ﴾

“Kim pis (kokulu) sebzeden (bir şey) yerse, sakın mescidimize yaklaşmasın.”

Suyûtî (ö. 911/1505) “el-Ezhâr”da bu hadisi şu yollardan getirmiştir:

1.      Enes[63]

2.      Câbir b. Abdullah[64]

3.      Abdullah ibn Ömer[65]

4.      Ebu Hureyre[66]

5.      Ma’kil b. Yesâr[67]

6.      Hz. Ebu Bekr[68]

7.      Beşîr b. Ma’bed el-Eslemî[69]

8.     Huzeyme b. Sâbit[70]

9.     Abdullah ibn Zeyd[71]

10.     Ebu Sa’lebe[72]

11.     Ebu Saîd el-Hudrî[73]

12.     Câbir b. Semure[74]

Toplam, 12 kişi.

(Derim ki:) Bu konuda şu yollardan da bu hadis gelmiştir:

13.     Kurra b. İyâs el-Müzenî[75]

14.     Muğîre b. Şu’be[76]

15.     Abdullah ibn Abbâs[77]

16.     Sevbân

17.     Ma’bed el-Eslemî

18.     Şerîk b. Şurahbîl

19.     Alâ’ b.Habbâb

20.     Hz. Ali

Görüldüğü üzere, bu hadisin ravilerinin sayısı, 20 kişiye ulaşmıştır.

* * *

-57 ﴿ صَلاَة النَّبِيِّ فِي ثَوْبٍ وَاحِدٍ مُتَوَشِّحاً بِهِ ﴾

“Hz. Peygamber (s.a.v)’in tek parça kumaşa sarınmış olarak namaz kılması” ile ilgili hadisler

Bir lafız da ise ﴿ مُتَوَشِّحاً بِهِ ﴾ “İki ucu (omuzlarından) çaprazlama geçir­miş olarak” ifadesi vardır.

Bu hadis, şu yollardan gelmiştir:

1.      Ümmü Hânî bint Ebi Tâlib[78]

2.      Abdullah ibn Abbâs[79]

3.      Ammâr b. Yâsir[80]

4.      Ebu Saîd el-Hudrî[81]

5.      Câbir b. Abdullah[82]

6.      Ömer b. Ebi Seleme[83]

7.      Enes[84]

Câbir Hadisinde, ﴿ إِذَا صَلَّى أَحَدُكُمْ فِي ثَوْبٍ وَاِحٍد فَلْيَتَعَطَّفْ بِه ﴾ِ “Sizden bi­risi tek parça kumaş içerisinde namaz kıldığı zaman, o elbiseyi, iki omuzundan çaprazlama sarınsın”[85] ifadesi vardır.

Ebu Hureyre Hadisinde ise﴿ إِذَا صَلَّى أَحَدُكُمْ فِي ثَوْبٍ وَاحِدٍ فَلْيُخَالِفْ بَيْنَ طَرَفَيْه﴾ِ “Sizden birisi tek parça kumaş içerisinde namaz kıldığı zaman, o elbiseyi, iki omuzu arasından çaprazla(ma sarın)sın”[86] ifadesi vardır.

Tahâvî (ö. 321/933) “Şerhu Meâni’l-Âsâr”da bu konuda gelen hadisle­rin hepsini senedleriyle birlikte naklettikten sonra aynen şöyle der:

“Bir çok durumda tek parça kumaşa sarınmış olarak namaz kıldığına dair Resulullah (s.a.v)’den gelen rivayetler, tevatürdür.”

 

* * *

 

-58 ﴿ صَلاَةٌ فِي مَسْجِدِي هَذَا خَيْرٌ مِنْ أَلْفِ صَلاَةٍ فِيمَا سِوَاهُ مِنَ الْمَسَاجِدِ إِلَّا الْمَسْجِدَ الْحَرَامَ ﴾

“Benim bu Mescidi (Nebevi)mde kılınan bir namaz, Mescidi Haram hariç diğer mescitlerde kılınan bir namazdan (derece bakımdan) daha üstündür”

Bu hadis, şu yollardan gelmiştir:

1.      Ebu Hureyre[87] (Buhârî – Müslim)

2.      Abdullah ibn Ömer[88] (Müslim)

3.      Meymûne[89] (Müslim)

4.      Cübeyr b. Mut’im[90] (İmam Ahmed)

5.      Sa’d b. Vakkâs[91] (İmam Ahmed)

6.      Erkam b. Ebi’l-Erkam[92] (İmam Ahmed)

7.      Câbir b. Abdullah[93]  (İmam Ahmed)

8.      Abdullah ibnü’z-Zübeyr[94] (İmam Ahmed)

Tirmizî (ö. 279/892)’de geçtiği üzere; bu konuda bu hadis şu yollardan da gelmiştir:

9.      Hz. Ali[95]

10.     Ebu Saîd el-Hudrî[96]

Yine bu hadis, bir çoğunun kitabında şu yollardan da gelmiştir:

11.     Abdurrahman b. Avf

12.     Hz Aişe[97]

13.     Abdullah b. Osmân

(İbn Abdilberr) “İstizkâr”da derki: “Bir topluluk, bu hadisi, Ebu Hureyre’den rivayet etmiştir. Yine bu hadis, bir çok yollardan Hz. Peygamber (s.a.v)’den rivayet edilmiştir. Bunların çoğunu, “Temhîd” adlı kitabımda belirttim.  Hadisçiler, bu hadisin, sıhhati üzerinde birleşmişlerdir.”

(Münâvî’de) “Feyzu’l-Kadîr”de derki: “İbn Abdilberr dedi ki: ‘Bu hadis, Ebu Hureyre’den sağlam, sahih ve mütevatir yollardan rivayet edilmiştir.’

Zeynü’l-Irâkî’de dedi ki: ‘Bu hadis,  kurala uygun bir mütevatirle değil de, aksine meşhur bir yolla gelmiştir.’ (Münâvî’nin sözü burada bitmektedir.)

(Derim ki:) Bu hadisin, Ebu Hureyre’ye özgü yoldan olumsuz olması, gizli olmadığı gibi, hadisin bir aslının olmadığı anlamına gelmez. Çünkü hadisin, Ebu hureyre dışında Sahabenin bir çoğundan geldiğini bilmekteyim.

* * *

-59 ﴿ جُعِلَتْ لِيَ الْأَرْضُ مَسْجِداً وَطَهُوراً ﴾

“Yeryüzü, bana; Mescid ve temiz kılınmıştır”

Suyûtî (ö. 911/1505) “el-Câmi”de[98] bu hadisi bu lafızla şu yollardan getirmiştir:

1.    Ebu Hureyre[99]

2.    Ebu Zerr[100]

3.    Enes. Bu hadisi, şu lafızla bu yoldan getirmiştir:

﴿ جُعِلَتْ لِيَ كُلُّ الْأَرْضِ طَيِّبَةً مَسْجِداً وَطَهُوراً ﴾

“Bütün yeryüzü, bana; güzel, Mescid ve temiz kılınmıştır”

(Münâvî) “Teysîr” de derki: “Bu hadisin senedi, sahihtir.

Müslim (ö. 261/875), bu hadisi, şu yoldan şöyle rivayet etmiştir:

4.    Huzeyfe[101]

﴿ فُضِّلْنَا عَلَى النَّاسِ بِثَلاَثٍ: جُعِلَتْ صُفُوفُنَا كَصُفُوفِ الْمَلاَئِكَةِ وَجُعِلَتْ لَنَا الْأَرْضُ مَسْجِداً وَجُعِلَتْ لَنَا تُرْبَتُهَا طَهُوراً إِذَا لَمْ نَجِدِ الْمَاءَ ﴾

“Diğer insanlara karşı şu üç şeyle üstün kılındık:

1.       Saflarımız, meleklerin safları gibidir.

2.       Yeryüzü, bize; Mescid kılınmıştır.

3.       Su bulamadığımız da yeryüzünün toprağı bize temiz kılınmıştır.”

Yine Müslim, bu hadisi, Ebu Hureyre’den şu lafızla rivayet etmiştir:

﴿ فُضِّلْتُ عَلَى الْأَنْبِيَاءِ بِسِتٍّ: (ثُمَّ ذَكَرَ مِنْهَا) وَجُعِلَتْ لِيَ الْأَرْضُ طَهُوراً وَمَسْجِداً ﴾

“Diğer Peygamberlere karşı şu altı şeyle üstün kılındım: (Bunların bir kısmını anlatıp daha sonra da devamla şöyle buyurdu:) Yeryüzü, bana; Mescid ve temiz kılınmıştır.”

Taberânî (ö. 360/970)’de, bu hadisi, şu yoldan merfu’ olarak şöyle rivayet etmiştir:

5.   Saîb b. Yezîd[102]

﴿ فُضِّلْتُ عَلَى الْأَنْبِيَاءِ بِخَمْسٍ: (ثُمَّ ذَكَرَ مِنْهَا) وَجُعِلَتْ لِيَ الْأَرْضُ مَسْجِداً وَطَهُوراً ﴾

“Diğer Peygamberlere karşı şu beş şeyle üstün kılındım: (Bunların bir kısmını anlatıp daha sonra da devamla şöyle buyurdu:) Yeryüzü, bana; Mescid ve temiz kılınmıştır.”

 Yine Taberânî, bu hadisi, şu yoldan merfu’ olarak şöyle rivayet etmiştir:

6.   Ebu’d-Derdâ’[103]

﴿ فُضِّلْتُ بِأَرْبَعٍ: (ثُمَّ ذَكَرَ مِنْهَا) وَجُعِلَتْ لِيَ الْأَرْضُ مَسْجِداً وَطَهُوراً ﴾

“(Diğer Peygamberlere karşı) dört şeyle üstün kılındım: (Bunların bir kısmını anlatıp daha sonra da devamla şöyle buyurdu:) Yeryüzü, bana; Mescid ve temiz kılınmıştır.”

Beyhakî (ö. 458/1066)’de “Şuab”da bu hadisi, merfu’ olarak şu yoldan rivayet etmiştir:

   7. Ebu Ümâme el-Bâhilî[104]

﴿ فُضِّلْتُ بِأَرْبَعٍ: جُعِلَتْ لِيَ الْأَرْضُ مَسْجِداً وَطَهُوراً ﴾

“(Diğer Peygamberlere karşı) dört şeyle üstün kılındım: 1. Yeryüzü, bana; Mescid ve temiz kılınmıştır.”

Tirmizî (ö. 279/892)’de ﴿ اَلْأَرْضُ كُلُّهَا مَسْجِدٌ إِلاَّ الْمَقْبَرَةَ وَالْحَمَامَ ﴾ “Mezarlık ve hamamlar hariç, yeryüzünün hepsi Mescid (kılınmış)tır” hadisini de şu yoldan rivayet etmiştir:

8.   Ebu Saîd el-Hudrî[105]

Tirmizî daha sonra derki: Bu konuda bu hadis, şu yollrdan da gelmiştir:

9.   Hz Ali[106]

10. Abdullah ibn Amr[107] ile Ebu Hureyre

11. Câbir[108]

12. Abdullah ibn Abbâs,[109] Huzeyfe, Enes, Ebu Ümâme el-Bâhilî, Ebu Zerr

Dediler ki: Hz. Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur:

﴿ جُعِلَتْ لِيَ الْأَرْضُ مَسْجِداً وَطَهُوراً ﴾

 “Yeryüzü, bana; Mescid ve temiz kılınmıştır”

(Tirmizî’nin sözü burada bitmektedir.)

(Derim ki:) Bu hadis, Buhârî ile Müslim’in "Sahih"leri ile bir çok hadis kitabında Câbir yolundan gelen hadisin bir bölümüdür. Bu hadisin baş tarafı şu şekildedir:

﴿ أُعْطِيتُ خَمْساً ﴾

“(Diğer Peygamberlere karşı) bana beş şey verildi: …”

Suyûtî (ö. 911/1505) “el-Ezhâr” adlı kitabının ‘Kitâbu’l-Menâkib’ (=Menkibeler Bölümün) de bu hadisi, mütevatir hadisler içerisinde saymıştır. Bu bölüm, Allah’ın izniyle ileri de gelecektir.

* * *

-60 ﴿ بَشِّرِ الْمَشَّاءِينَ فِي الظُّلَمِ إِلَى الْمَسَاجِدِ بِالنُّورِ التَّامِّ يَوْمَ الْقِيَامَةِ ﴾

“Karanlıkta Mescide gidenlere, Kıyamet günü tam bir nura kavuşacaklarını müjdele!”

Suyûtî (ö. 911/1505) “el-Ezhâr”da bu hadisi şu yollrdan getirmiştir:

1.   Büreyde[110]

2.   Enes[111]

3.   Sehl b. Sa’d[112]

4.   Zeyd b. Hârise[113]

5.   Abdullah ibn Abbâs[114]

6.   Abdullah ibn Ömer[115]

7.   Ebu Ümâme[116]

8.   Ebu’d-Derdâ’[117]

9.     Ebu Hureyre[118]

10.     Hz. Aişe[119]

11.     Ebu Musa[120]

12.     Ebu Saîd el-Hudrî[121]

13.     Hârise b. Vehb[122]

14.     Hutaym el-Hudânî[123] (Mürsel olarak)

15.     Atâ’ b. Yesâr[124] (Mürsel olarak)

Toplam, 15 kişi.

(Derim ki:) Şeyh Abdurrauf  el-Münâvî (ö. 1031/1622) “Feyzu’l-Kadîr” ile “Teysîr” adlı kitaplarında Suyûtî’den naklen bu hadisin, mütevatir olduğunu belirtmiştir.

İbnü’l-Cevzî (ö. 597/1200)’nin sözüne göre, bu hadis, eleştiriye uğradığı sabit olmamıştır. Örneğin:

a. Büreyde Hadisi. (Münâvî) “Teysîr”de, Münzirî (ö. 656/1258)’ye bağlı olarak bu hadisin ravilerinin güvenilir olduğunu söylemiştir.

b. Sehl Hadisi. İbn Huzeyme (ö. 311/923) ile Hâkim (ö. 405/1014) ise, bu hadisin, sahih olduğunu söylemiştir.

Hâkim derki: “Bu hadis, Buhârî ile Müslim’in şartlarına göre sahihtir.”

Münzirî (ö. 656/1258)’de derki: “(Hâkim’in sözünün sonunda)  كذا قال  “Aynı şekilde söylemiştir” ibaresi vardır.”

c. Ebu’d-Derdâ’ Hadisi. Münzirî derki: Bu hadisi, Taberânî “Kebîr”de hasen bir senedle ve İbn Hibbân’da “Sahîh”de rivayet etmiştir.

d. Yine Münzirî, Ebu Hureyre Hadisi hakkında da derki: “Bu hadisi, Taberânî “el-Evsat”da hasen bir senedle rivayet etmiştir.

   * * *

-61 ﴿ أَسْفِرُوا بِالْفَجْرِ فَإِنَّهُ أَعْظَمُ لِلْأَجْرِ ﴾

“Sabah namazını aydınlıkta kılın; çünkü aydınlıkta sabah na-mazı kılmanın sevabı, daha büyüktür”

Suyûtî (ö. 911/1505) “el-Ezhâr”da bu hadisi şu yollrdan getirmiştir:

1.      Râfi’ b. Hadîc[125]

2.      Mahmûd b. Lebîd[126]

3.      Bilâl[127]

4.      Abdullah ibn Mes’ud[128]

5.      Ebu Hureyre[129]

6.      Havvâ[130]

7.      Enes[131]

8.      Katâde[132]

9.      Sahabeden birisi[133]

Toplam, 9 kişi.

(Derim ki:) Tirmizî (ö. 279/892), bu hadisi, Râfi’ b. Hadîc’ten rivayet edip daha sonra da derki: “Bu konuda Ebu Berze, Câbir ile Bilâl’den de rivayetler gelmiştir.”

Zeylaî (ö. 762/1360) “Tahrîcu Ehâdisi’l-Hidâye”de derki: “Bu hadis; Râfi’ b. Hadîc, Mahmûd b. Lebîd, Bilâl, Enes, Katâde, İbnü’n-Nu’mân, Abdullah ibn Mes’ud, Ebu Hureyre ile Havvâ el-Ensârî’den rivayet edilmiştir.”

(Daha sonra Zeylaî, bunlardan gelen hadisleri nakletmiştir.) Daha geniş bilgi için bu kitaba başvurabilirsiniz.

Şeyh Abdurrauf el-Münâvî (ö. 1031/1622) “Feyzu’l-Kadîr”de Suyûti’ye uyarak bu hadisin, mütevatir olduğunu belirtmiştir.

* * *

-62 ﴿ إِذَا اِشْتَدَّ الْحَرُّ فَاَبْرِدُوا بِالصَّلاَةِ ﴾

“Sıcaklık arttığı zaman, (öğle) namazını, (vakit) serinleyince kılınız”

Bir rivayette ise ﴿ بالظهر فإن شدة الحر من فيح جهنم ﴾ “Öğle namazını, (vakit) serinleyince kılın; çünkü aşırı sıcaklık, Cehennemin kabarmasın-dandır”[134] ifadesi vardır.”

Suyûtî (ö. 911/1505) “el-Ezhâr”da bu hadisi şu yollardan getirmiştir:

1.     Ebu Zerr[135]

2.     Ebu Hureyre[136]

3.     Abdullah ibn Ömer[137]

4.     Ebu Saîd el-Hudrî[138]

5.     Ebu Musa[139]

6.     Muğîre b. Şu’be[140]

7.     Hz. Aişe[141]

8.     Safvân[142] (Kâsım’ın babası)

9.     Abdurrahman ibn Câriye[143]

10.     Amr b. Abese[144]

11.     Adı bilinmeyen birisi.[145] (Bu, Abdullah olabilir.)

12.     Hz. Ömer[146]

13.     Adullah ibn Abbâs[147]

14.     Abdurrahman ibn Alkame[148]

15.     Enes[149]

16.     Atâ’ b. Yesâr[150] (Mürsel olarak)

17.     Haccâc el-Bâhilî[151] (Bu kişi, sahabedir.)

Toplam, 17 kişi.

(Derim ki:) Yine bu hadis, şu yollardan da gelmiştir:

18.     Adullah ibn Mes’ud[152]

19.     Câbir b. Abdullah[153]

(Münâvî) “Feyzu’l-Kadîr”de der ki: “Suyûtî dedi ki: ‘Bu hadis, mütevatirdir. Bu hadisi, 10 küsur sahabe rivayet etmiştir.’”

* * *

-63 ﴿ خَيْرُ صُفُوفِ الرِّجَالِ أَوَّلُهَا وَشَرُّهَا آخِرُهَا وَخَيْرُ صُفُوفِ النِّسَاءِ آخِرُهَا وَشَرُّهَا أَوَّلُهَا ﴾

“Erkeklerin saflarının en değerlisi, en öndeki saftır. En değer-sizi de, en arkadakidir. Kadınların saflarının en değerlisi de, en geride olanıdır. En değersizi de, en önde olanıdır”

Müslim (ö. 261/875) ve dört sünen sahibi, bu hadisi, şu yoldan rivayet etmiştir:

1.      Ebu Hureyre[154]

Tirmizî (ö. 279/892) derki: “Bu hadis, hasen-sahihtir.”

Yine Tirmizî (sözüne devamla) derki: “Bu hadis, bu konuda şu yollardan da gelmiştir:

2.      Câbir[155]

3.      Abdullah ibn Abbâs[156]

4.      Ebu Saîd el-Hudrî[157]

5.      Übey

6.      Hz. Aişe

7.      İrbâd b. Sâriye

8.      Enes.[158] (Tirmizî’nin sözü burada bitmektedir.)

Münzirî (ö. 656/1258), bu hadisi, Ebu Hureyre yolundan rivayet ettikten sonra devamla şöyle der: “Bu hadis; içlerinde Abdullah ibn Abbâs, Hz. Ömer, Enes b. Mâlik, Ebu Saîd el-Hudrî, Ebu Ümâme, Câbir b. Abdullah ve daha bir çoklarının da bulunduğu bir sahabe topluluğundan rivayet edilmiştir.”

Bir çok kimse, bu hadisi rivayet eden bu kimselere, şunları da ilave etmişlerdir:

9.     Hz. Ömer[159]

10.      Ebu Ümâme[160]

Yine bir çok kimse, bu hadisi rivayet eden bu kimselere, şunu da da ilave etmişlerdir:

11.      Fâtıma b. Kays

* * *

-64 ﴿ اَلْأَمْر بِتَعْدِيلِ الصُّفُوفِ وَسُدّ خَلَلهَا ﴾

“(Cemaatle namaz kılarken) safların düzeltilmesini ve saflarda-ki boş yerlerin doldurulmasını emretme (ile ilgili hadisler)”

Ebu Ömer ibn Abdilberr (ö. 463/1071) “İstizkâr”da konu ile ilgili hadislerin, sıhhatli  ve mütevatir olduğunu aynen şöyle anlatmaktadır:

“(Cemaatle) namaz kılarken safların düzeltlmesine gelince, bu konudaki  rivayetler, farklı geliş yollarından mütevatirdir.

Yine Hz. Peygamber (s.a.v)’in, safların düzeltmesini emretmesi ile ilgili gelen hadislerin tamamı, sağlam ve sıhhatlidir.

Hz. Peygamber (s.a.v)’den sonrada Raşid Halifeler de, bu hükmü uygulamışlardır. Bu konuda alimler arasında herhangi bir görüş ayrılığı yoktur. Bu konudaki hadislerin senedleri, Musannif’in kitaplarında çokça geçmektedir. Fakat bunları, bir yöntem olarak anmayı uygun görmedim.”

Hafız İbn Hacer (ö. 852/1447) “Fethu’l-Bârî”de konu ile ilgili olarak şöyle der: “Saftaki boş yerleri doldurmayı emretme ile ilgili hadisler gelmiştir. Bu konuyu teşvik mahiyetinde pek çok hadis bulunmaktadır. Bu hadislerin en kapsamlısı, Ebu Dâvud’da geçen Abdullah ibn Ömer[161] hadisidir. İbn Huzeyme ile Hâkim, bu hadisin, sahih olduğunu söylemiştir. Bu hadisin lafzı da şu şekildedir:

﴿ أَقِيمُوا الصَّفِّ وَحَاذُوا بَيْنَ الْمَنَاكِبِ وِسُدُّوا الْخَلَلَ وَلاَ تَذَرُوا فُرُجَاتِ لِلشَّيْطَانِ وَمَنْ وَصَلَ صَفاًّ وَصَلَهُ اللّهُ وَمَنْ قَطَعَ صَفاًّ قَطَعَهُ اللّهُ ﴾

“Safı düz kılın. Omuzları bir hizaya getirin. Aradaki boşlukları doldurun. Arada Şeytan(ın girebileceği) gedikleri bırakmayın. Kim safa ulaşırsa, Allah’da ona kavuşur. Kim de saftan koparsa, Allah’ta ondan kopar”

Tirmizî (ö. 279/892)’nin konu ile ilgili bab başlığı ise, ‘Bâb-u mâ câe fi ikâmeti’s-saff’ (=Safların düzeltilmesi hakkında gelen bâb) şeklindedir. Daha sonra da bu bâb başlığı altında Nu’mân b. Beşîr’den[162] şöyle bir hadis rivayet etmiştir:

﴿ كَانَ رَسُولُ اللّهِ صَلَّى اللّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يُسَوِّي صُفُوفَنَا فَخَرَجَ يَوْمًا فَرَآ رَجُلاً خَارِجاً صَدْرَهُ عَنِ الْقَوْمِ. فَقَالَ: لَتُسَوُّنَّ صُفُوفَكُمْ أَوْ لَيُخَالِفَنَّ اللّهَ بَيْنَ وُجُوهِكُمْ ﴾

“Resulullah (s.a.v) cemaatle namaz kılarken saflarımızı düzeltirdi. Bir gün saftan göğsü cemaatten dışarı çıkan bir adam görüp bunun üzerine şöyle buyurdu:

‘Ya saflarınızı düzeltirsiniz ya da Allah, aranıza düşmanlık atar’ buyurdu.”

Tirmizî (sözüne devamla) derki: Bu konuda Câbir b. Semure,[163] Berâ’,[164] Câbir b. Abdullah,[165] Enes,[166] Ebu Hureyre[167] ile Hz. Aişe’den[168] de birer hadis rivayet edilmiştir.”

Yine Tirmizî devamla derki: Nu’mân b. Beşîr Hadisi, hasen-sahihtir.” (Tirmizî’nin sözü burada bitmektedir.)

Bu konuda daha geniş bilgi için Münzirî (ö. 656/1258)’nin “Terğîb ve’t-Terhîb” adlı kitabına bakabilirsiniz. Çünkü bu kitapda konu ile ilgili bir çok hadis geçmektedir. Nu’mân Hadisi, (bu kitapda) İmam Mâlik ile altı hadis imamına dayandırılmıştır.

(Suyûtî’de) “Dürrü’l-Mensûr” adlı kitabında  ﴿ وَإِنَّا لَنَحْنُ الصَّافُّونَ وَإِنَّا لَنَحْنُ الْمُسَبِّحُونَ ﴾ “(Melekler:) Şüphesiz biz orada sıra sıra dururuz ve şüphesiz Allah’ı tesbih ederiz” (Saffât: 37/165-166) ayetinin tefsirinde bu konu ile ilgili  bir çok hadis getirmiştir. (Bu hadislerden birisi de, şudur:)

“Zeyd b. Mâlik’ten nakledildiğine göre; bu ayet ininceye kadar insanlar bölük bölük namaz kılıyorlardı. Bu ayet inince, saf tutmakla emrolun-dular.”[169]

* * *

 

-65 ﴿ لَوْلاَ أَنْ أَشُقَّ عَلَى أُمَّتِي لَاَمَرْتُهُمْ بِالسِّوَاكِ عِنْدَ كُلِّ صَلاَةٍ ﴾

“Ümmetime zorluk vermeyecek olsaydım, her namaz için mis-vak kullanmalarını emrederdim”

Bir rivayette ise, bu hadis, daha önce ﴿ عِنْدَ كُلِّ وُضُوءٍ ﴾ “Her abdest alma sırasında” ibaresiyle geçmişti.

Suyûtî (ö. 911/1505) “el-Ezhâr”da bu hadisi şu yollardan getirmiştir:

1.     Ebu Hureyre[170]

2.     Zeyd b. Hâlid el-Cühenî[171]

3.     Ebu Saîd el-Hudrî

4.     Hz. Ali[172]

5.     Temmâm b. Abbâs[173]

6.     (Kardeşi) Kusem b. Abbâs[174]

7.     Sahabeden adı belirtilmeyen biri[175]

8.     Zeyneb bint Cahş[176]

9.     Ümmü Habîbe[177]

10.     Ca’fer b. Ebi Tâlib[178]

11.     Abbâs b. Abdulmuttalib[179]

12.     Abdullah ibn Abbâs[180]

13.     Abdullah ibn Amr[181]

14.     Hz. Aişe[182]

15.     Enes[183]


 

16.     Câbir[184]

17.     Sehl b. Sa’d[185]

18.     Abdullah ibn Ömer[186]

19.     Üsâme b. Zeyd[187]

20.     Abdullah ibnü’z-Zübeyr[188]

21.     Abdullah ibn Hanzala[189]

22.     Hz. Ebu Bekr[190]

23.     Huzeyfe[191]

24.     Vâsile[192]

25.     Ebu Ümâme[193]

26.     Ebu Eyyûb[194]

27.     Ebu Musa[195]

28.     Ümmü Seleme[196]

Toplam, 28 kişi.

(Derim ki:) Yine bu hadis, şu yollardan da gelmiştir:

29.     Mekhûl[197] (Mürsel olarak).

Bu hadis ise, şu lafızla gelmiştir:

﴿ لَاَمَرْتُهُمْ بِالسِّوَاكِ وَالطِّيبِ عِنْدَ كُلِّ صَلاَةٍ ﴾

“Her namaz sırasında misvak kullanmalarını ve güzel (koku) sürün-melerini emrederdim”

Bu hadisi, İbn Ebi Şeybe (ö. 235/849) “Musannef”de rivayet etmiştir.

30.     Hassân b. Atiye[198]

Bu hadisi de, İbn Ebi Şeybe rivayet etmiştir.

Münâvî (ö. 1031/1622) “Teysîr”de, bu hadisin, mütevatir olduğunu belirtmiştir.

* * *

-66 ﴿ مِفْتَاحُ الصَّلاَةِ اَلطَّهُورُ وَتَحْرِيمُهَا اَلتَّكْبِيرُ وَتَحْلِيلُهَا اَلتَّسْلِيمُ ﴾

“Namazın anahtarı, temizliktir. Namaz (dışı şeylerle uğraşma-yı) haram kılan husus, İftitah (=Başlangıç/Giriş) tekbiridir. Namaz (dışı şeylerle uğraşmayı) helal kılan husus da, (en sonda verilen) selamdır”

Suyûtî (ö. 911/1505) “el-Ezhâr”da bu hadisi şu yollardan getirmiştir:

1.      Hz. Ali[199]

2.      Câbir[200]

3.      Ebu Saîd el-Hudrî[201]

4.      Abdullah b. Zeyd[202]

5.      Abdullah ibn Abbâs[203]

6.      Abdullah ibn Mes’ud[204]

7.      Enes[205]

Toplam, 7 kişi.

(Derim ki:) Tirmizî (ö. 279/892), bu hadisi, ‘Ebvâbu’t-Tahâret’ (=Temizlik Babları) bahsinin baş tarafında Hz. Ali’den[206] rivayet etmiştir.

Daha sonra da der ki: “Bu hadis, bu konuda rivayet edilen hadiaslerin en sıhhatlisi ve en iyisidir.”

Yine Tirmizî derki: “Bu konuda Câbir ile Ebu Saîd el-Hudrî’den de rivayetler gelmiştir.”

Yine Tirmizî, bu hadisi, ‘Bâb-u mâ câe fi tahrîmi’s-salât ve tahlîlihâ’ (=Namazın tahrimi ve tahlili hakkında gelen bâb) da Ebu Saîd el-Hudrî’den de[207] rivayet etmiştir.

Tirmizî, burada derki: “Bu konuda Hz. Ali ile Hz. Aişe’den de rivayetler gelmiştir.”

Daha sonra da der ki: “Bu konuda gelen Hz Ali Hadisi, sened bakımından en iyisi ve Ebu Saîd el-Hudrî Hadisinden de daha sıhhatlidir.”

İbn Teymiyye ise bu konu ile ilgili olarak şöyle der: “Hz. Peygamber (s.a.v) ile sahabilerin, namaza (iftitah) tekbiri ile başladıkları mütevatir nakil ve Müslümanların icmasıyla sabit olmuştur.”

Kast edilen şu da olabilir: (Tasavvufçu İbn Arâbî) “Futûhâtu’l-Mekkiyye” adlı kitabında, ‘Tekbir’ lafzı konusundaki ihtilafı anlattıktan sonra aynen şöyle der: “Bu konuda sünnete uyma, en uytgun olanıdır; çünkü bize, sadece bu lafız nakledilmiştir. Bu da, tevatür ile gelen اللهُ أَكْبَر ”Allahu Ekber” lafzıdır.”

* * *

-67 ﴿ رَفْع الْيَدَيْنِ فِي الصَّلاَةِ فِي الْإِحْرَامِ وَالرُّكُوعِ وَالْاِعْتِدَالِ ﴾

“Namaza başlarken, rükuya giderken ve rükudan doğrulurken elleri kaldırma” ile ilgili hadisler

Suyûtî (ö. 911/1505) “el-Ezhâr”da bu hadisi şu yollardan getirmiştir:

1.     Abdullah ibn Ömer[208]

2.     Mâlik ibnü’l-Huveyris[209]

3.     Vâil b. Hucr[210]

4.     Hz. Ali[211]

5.     Sehl b. Sa’d[212]

6.     Abdullah ibnü’z-Zübeyr[213]

7.     Abdullah ibn Abbâs[214]

8.     Muhammed b. Mesleme[215]

9.     Ebu Useyd[216]

10.     Ebu Humeyd[217]

11.     Ebu Katâde[218]

12.     Ebu Hureyre[219]

13.     Enes[220]

14.     Câbir b. Abdullah[221]

15.     Umeyr el-Leysî[222]

16.     Hakem b. Umeyr[223]

17.     el-A’râbî[224]

18.     Hz. Ebu Bekr[225]


 

19.     Berâ’[226]

20.     Hz. Ömer[227]

21.     Ebu Musa el-Eş’arî[228]

22.     Ukbe b. Âmir[229]

23.     Muâz b. Cebel[230]

Toplam, 23 kişi.

(Derim ki:) İbn Kayyim (ö. 751/1350) “Hedy”[231] adlı kitabında derki: “Hz. Peygamber (s.a.v)’in, bu üç yerde[232] ellerini kaldırdığını 30 kadar sahabi rivayet etmiştir. Cennetle müjdelenen 10 kişi de, bu hadisi, rivayet etme de birleşmişlerdir.”

Buhârî (ö. 256/870), bu konuda müstakil bir cüz’ yazmıştır. Bu kitapçık, şimdi de kullanılan meşhur bir kitapçıktır.[233]

İbn Kesîr (ö. 774/1372)’in savına göre ise; “iftitah tekbiri sırasında elleri kaldırma” hadisi de, mütevatire özgüdür. Ayrıca iftitah tekbiri sırasında elleri kaldırmayı rivayet edenlerin hepsini ardı ardına sıralamıştır. Yalnız buradaki mütevatirliğin, secdeye giderken değil de, rükuya giderken ve rükudan doğrulurken olduğunu da kaydetmiştir.

Doğrusu şudur: Mütevatirlik, tamamen bu üç yerdedir.

İlk iki rek’ati tamamlayıp ayağa kalkarken ellerin kaldırılmasına gelince; bu, Abdullah ibn Ömer’den merfu’ olarak gelmiştir. Bu hadisi ise, Buhârî ile bir çok kimse rivayet etmiştir. Üstelik bu hadisin şahitleri de vardır.

Bu şahitlerden bazıları şunlardır:

1.    Ebu Humeyd’in, sahabeden 10 kişilik bir grubun içinde naklettiği hadis,

2.    Hz. Ali Hadisi

Bu iki hadisi, Ebu Dâvud rivayet etmiştir. Ayrıca İbn Huzeyme ile İbn Hibbân’da, bu iki hadisin sahih olduğunu söylemişlerdir.

Buhârî (ö. 256/870), “Ref’u’l-yedeyn fi’s-salât” adlı cüz’ünde derki: “Abdullah ibn Ömer, Hz. Ali ile Ebu Humeyd’in - sahabeden 10 kişilik bir grubun içinde naklettiği- ikinci rek’atten ayağa kalkarken ellerin kaldırılması ile ilgili anlattığı ilavesi, sahihtir; çünkü bunlar, (belli) bir çeşit namaz anlatmamışlardır. Bu nedenle de anlattıkları namazlarda görüş ayrılıkları vardır. Yalnız bazıları, anlattıkları bazı namazlara ilave de bulunmuşlardır. İlim adamlarından yapılan ilave ise, makbuldür.”

İbn Battâl (ö. 449/1057) derki: “Namaz kılarken ellerin kaldırılması gerektiğini söyleyen kimsenin bu ilaveyi de kabul etmesi gerekir.”

Hattâbî (ö. 388/998)’de derki: “İmam Şâfiî, bu şekilde yapılan ialveyi kabul etmemiştir; çünkü İmam Şâfiî, ilaveyi kabul etme de, ilavenin bir aslının bulunması gerektiğini söylemiştir.”

İbnü’l-Cevzî (ö. 597/1200), İbn Hacer (ö. 852/1447) ve Şeyhülislam Zekeriyyâ el-Ensârî (ö. 928/1522) gibi bir çok alim, elleri kaldırma ile ilgili hadislerin topluca mütevatir olduğunu söylemişlerdir.

Buhârî (ö. 256/870), söz konusu cüz’ünde derki: “Bu hadisi, Hz. Peygamber (s.a.v)’den, sahabeden 17 kişi rivayet etmiştir.

(İbn Hacer) “Fethu’l-Bârî” de, Buhârî’nin bu sözünü nakletmiştir.

(İbn Hacer) derki: “Hâkim ile Ebu’l-Kâsım ibn Mende’nin anlattığına göre; bu hadisi rivayet edenler içerisinde Aşere-i Mübeşşere de bulun-maktadır.

Hocamız Hafız Ebu’l-Fadl (Irâkî)’nin anlattığına göre ise; sahabeden bu hadisi rivayet edenler ardarda olup bunların sayısı, 50 kişiye ulaşmıştır.”[234]       

Yine aynı şekilde Suyûtî (ö. 911/1505)’de “Şerhu’t-Takrîb” ile “Şerhu Elfiyyeti mustalahi li’l-Irâkî”de kaydettiğine göre; bu hadisi, sahabeden 50 kadar kişi rivayet etmiştir.

Sehâvî (ö. 902/1496)’de “Fethu’l-muğîs”de konu ile ilgili olarak aynen şöyle der: “Beyhakî dedi ki: ‘Hâkim’in şöyle söylediğini işittim: ‘Dört halife, sonra Aşere-i Mübeşşere ve bunlardan sonra da çeşitli şehirlere dağılan büyük imamların, bu sünnetin dışında Hz. Peygamber (s.a.v)’den yaptıkları rivayette ittifak ettikleri bir sünnet daha bilmiyoruz.’

Beyhakî devamla derki: ‘Bu, hocamız Ebu Abdullah’ın söylediği gibidir. O derki: ‘Bu sünneti, Aşere-i Mübeşşere ile bir çok sahabeden rivayet ettim.’

İbn Abdilberr’de “Temhîd”de dedi ki: ‘Bu hadisi, 13 sahabe rivaywet etmiştir.’

Buhârî’ye gelince; o, bu hadisi, 17 kişiye dayandırmıştır.

İbnü’l-Cevzî’nin “Mevzuât” adlı kitabında ise, bu hadisi rivayet edenlerin sayısı, 22 kişidir.

Musannif Irâkî’de, bu hadisi rivayet eden sahabileri ardı ardına getirip bunların sayısını 50 kadara ulaştırmıştır.

İbn Hazm’da, bu hadisi, mütevatir olmakla nitelemiştir.” (Sehâvî’nin sözü burada bitmektedir.)

Bu konuda daha geniş bilgi için İbn Hacer (ö. 852/1447)’in, “Emaliyyul’l-muhrace alâ muhtasarı İbni’l-Hâcib el-Aslî” adlı kitabına bakabilirisiniz.

* * *

-68 ﴿ وَضْع الْيَدَيْنِ أحداهمَا عَلَى الْأُخْرَى فِي الصَّلاَةِ ﴾

“Namazda (ayakta dururken) elin birini, diğerinin üzerine koyma” ile ilgili hadisler

Bu hadis, şu yollardan gelmiştir:

1.      Sehl b. Sa’d es-Sâadî[235]

2.      Vâil b. Hucr el-Hadramî[236]

3.      Abdullah ibn Mes’ud[237]

4.      Hulb et-Tâî[238]

5.      Hz. Ali[239]

6.     Abdullah ibnü’z-Zübeyr[240]

7.     Ebu Hureyre[241]

8.     Câbir b. Abdullah[242]

9.     Hâris b. Ğutayf es-Simâlî[243]

10.     Amr b. Hurays el-Mahzûmî

11.     Ya’lâ b. Mürre es-Sakafî[244]

12.     Abdullah ibn Ömer

13.     Ebu’d-Derdâ’[245]

14.     Huseyfe

15.     Hz. Aişe

16.     Abdullah ibn Abbâs[246]

17.     Enes

18.     Şeddâd b. Şurahbîl[247]

19.     Muâz b. Cebel

20.     Süfyân es-Sevrî ise birçok sahabeden rivayet etmiştir.

Yine bu hadis, mürsel olarak ise, şu yollardan gelmiştir:

21.     Ebu Ümeyye Abdulkerîm b. Ebi’l-Muhârik el-Basrî

22.     Tâvus[248]

23.     Hasan el-Basrî

24.     Atâ’ b. Ebi Rebâh

25.     İbrahîm en-Nehaî

* * *


 

-69 ﴿ اَلْقِرَاءَة بِالْبَسْمَلَةِ فِي الصَّلاَةِ ﴾

“Namazda besmele okuma”[249] ile ilgili hadisler

Bu hadis, şu yollardan gelmiştir:

1.      Abdullah ibn Abbâs[250]

2.      Hz. Ali[251]

3.      Ümmü Seleme[252]

4.      Ebu Hureyre[253]

5.      Abdullah ibn Ömer[254]

6.      Büreyde[255] ve daha bir çokları.

Bir çok kimse, Hz. Peygamber (s.a.v)’in, namazda kesinlikle besmele okuduğunu söylemiştir.

Fakat Hz. Peygamber (s.a.v), besmeleyi; bazen açıktan (sesli) –bu azdır- ve bazen de gizli (sessiz) okumuştur. Gizli okuması, açıktan okumasından daha çoktur.

* * *

-70 ﴿ تَرْك الْجَهْرِ بِها فِي الصَّلاَةِ ﴾

“Namazda besmeleyi açıktan (=sesli) okumayı terk etme” ile ilgili hadisler

Tahâvî (ö. 321/933) “Şerhu Meâni’l-Âsâr” adlı kitabında belirttiğine göre; Hz. Peygamber (s.a.v)’in, namazda besmeleyi sesli okumayı terk etmesi ile ilgili Ebu Bekr, Hz. Ömer ve Hz. Osmân’dan gelen rivayetler, müte-vatirdir.[256]

Bu konuda daha geniş bilgi için Tahâvî (ö. 321/933) “Şerhu Meâni’l-Âsâr” adlı kitabının ‘Bâb-u kırâati Bismillahirrahmanirrahim fi’s-salât’ (=Namazda Besmele okuma ile ilgili bâb) bahsine bakabilirsiniz.[257]

* * *

-71 ﴿ اَلْجَهْر بِالْبَسْمَلَةِ ﴾

“Namazda besmeleyi açıktan (sesli) okuma” ile ilgili hadisler

Suyûtî (ö. 911/1505) “el-Ezhâr” da bu hadisi şu yollardan getirmiştir:

1.      Enes[258]          

2.      Abdullah ibn Abbâs[259]

3.      Ebu Hureyre[260]          

4.      Ümmü Seleme[261]       

5.     Hz. Osmân[262]

6.     Hz. Ali[263]      

7.     Câbir b. Abdullah[264]  

8.     Hakem b. Umeyr[265]                          

9.     Abdullah ibn Ömer[266]

10.     Ammâr b. Yâsir[267]

11.     Nu’mân b. Beşîr[268]

12.     Hz. Aişe[269]

13.     Übey b. Ka’b[270]

14.     Semure b. Cündub[271]

15.     Büreyde[272]

16.     Bişr yada Beşîr b. Muâviye[273]

17.     Hüseyin b. Urfuta[274]

18.     Mücâlid b. Sevr[275] ve Ensar ile Muhacirden bir topluluk[276]

(Hadisi rivayet edenler,) bu anılan toplulukla birlikte toplam 18 kişi.

(Derim ki:) Suyûtî (ö. 911/1505) “Şerhu’t-Takrîb”de konu ile ilgili olarak aynen şöyle der: “Hz. Peygamber (s.a.v)’in, namazda, besmeleyi okuduğunun sabit oluşu şu yollardan gelmiştir:

a. Ebu Hureyre Hadisi. Bu hadis, çeşitli yollardan Hâkim, İbn Huzeyme, Nesâî, Dârekutnî, Beyhakî ve Hâtib’de geçmektedir.

b. Abdullah ibn Abbâs Hadisi. Bu hadis; Tirmizî, Hâkim ve Beyhakî’de geçmektedir.

c. Hz. Osmân, Hz. Ali, Ammâr b. Yâsir, Câbir b. Abdullah, Nu’mân b. Beşîr, Abdullah ibn Ömer, Hakem b. Umeyr ile Hz. Aişe’den gelen hadisler ise, Dârekutnî’de geçmektedir.

d. Semure b. Cündub Hadisi ile Übeyy b. Ka’b Hadisi. Bu iki hadis ise, Beyhakî’de geçmektedir.

e.  Büreyde, Mücâlid b. Sevr, Bişr yada Beşîr b. Muâviye ile Hüseyin b. Urfuta’dan gelen hadisler ise, Hâtib’de geçmektedir.

f.  Ümmü Seleme Hadisi. Bu hadis ise, Hâkim’de geçmektedir.

g. Ensar ile Muhacirden gelen bir topluluğun rivayet ettiği hadis. Bu hadis ise, Şâfiî’(nin kitabın)da geçmektedir.

Görüldüğü gibi bu hadis, mütevatir derecesine ulaşmıştır. Bu hadisin bütün geliş yollarını, “Ezhâru’l-Mütenâsira fi’l-Ahbâri’l-Mütevâtira”da belirttim.” (Suyûtî’nin sözü burada bitmektedir.)

(Aynî) “Umdetu’l-Kârî” adlı kitabının ‘Bâb-u mâ yekûlu ba’de’t-Tekbîr’ (= Tekbirden sonra söylenecek söz hususunda gelen bab) bahsinde konu ile ilgili olarak aynen şöyle der: “(Namazda besmeleyi) açıktan okuma hususunda bir grup sahabeden nakledilen hadisler, pek çok ve çeşitlidir. Bunların sayısı, 21 sahabiye ulaşmaktadır. Bunlar, (namazda) besmelenin açıktan (sesli) okunduğunu Hz. Peygamber (s.a.v)’den rvayet etmişlerdir. Fakat bunların sadece bir kısmı, namazda besmelenin sesli okunduğunu belirtmiş, bir kısmı ise namazda besmelenin sesli okunduğunu, hadisin ibaresinden anlaşıldığını belirtmiştir.

Delil ise, besmelenin, sesli okunacağını ve (bunun) sıhhatli olduğunu göstermektedir.”

(Daha sonra Aynî, bunları sayıp devamla da derki:) Bunlar, Ebu Hureyre, Ümmü Seleme, Abdullah ibn Abbâs, Enes, Hz. Ali, Semure b. Cündub, Ammâr b. Yâsir, Abdullah ibn Ömer, Nu’mân b. Beşîr, Hakem b. Umeyr, Muâviye, Büreyde, Câbir b. Abdullah, Ebu Saîd el-Hudrî, Talha, İbn Ebi Evfâ, Hz. Ebu Bekr, Mücâlid b. Sevr, Bişr yada Beşîr b. Muâviye, Hüseyin b. Urfuta ile Ebu Musa el-Eş’arî’dir.”

Daha sonra da Aynî, bunların naklettiği hadislerin lafızlarını ve tahricini belirtmiş, bu hadislerin senedleri ile ilgili (çeşitli ifadeler) söylemiş ve konu hakkında doyurucu bilgiler verecek kadar uzatmıştır. Bu konuda daha geniş bilgi için bu kitaba bakabilirsiniz.

(Nureddin Ebu’l-Hasan el-Halebî) “Sîretü’l-Halebiyye” adlı kitabında konu ile ilgili olarak aynen şöyle der: “Hz. Peygamber (s.a.v) namazda besmeleyi sesli okumuştur. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.v)’in namazda besmeleyi sesli okuduğunu, sahabeden bir topluluk da rivayet etmiştir.”

İbn Abdilberr’de konu hakkında şöyle dedi ki: “Bu hadisi rivayet edenlerin sayısı, 21 sahabiye ulaşmıştır.” (Nureddin Ebu’l-Hasan el-Halebî’nin sözü burada bitmektedir.)

Sabbân’da “Risâletü’l-Kübrâ”da derki: “Namazda besmeleyi sesli okuma, 21 sahabe yolundan sahihtir; çünkü  Hz. Peygamber (s.a.v) namazda besmeleyi sesli okurdu.”

Sabbân’ın sözünde geçen “sahihtir” ifadesi, tartışılır; çünkü bu sahabilerin rivayet ettikleri hadislerin hepsi, sahih değildir. Sadece bir kısmı sahihtir.

Şeyh Ebu Hafs Ömer b. Bedr b. Saîd el-Mevsilî el-Hanefî (ö. 623/1128) “Mevzuât” adlı eserinde, konu ile ilgili olarak Dârekutnî’nin şöyle söylediğini aktarmıştır:

“Namazda besmeleyi sesli okuma hususunda Resulullah (s.a.v)’den rivayet edilen hadislerin hepsi, sahih değildir.”

Mecd el-Fîrûzâbâdî (ö. 817/1415) “Saâdet” adlı büyük kitabının sonunda ‘Bâbu’l-cehri bi Bismillahirrahmanirrahim’ (=Namazda besmeleyi sesli okuma ile ilgili bâb) bahsinde derki: “Namazda besmelenin sesli okunması konusunda bir hadis bile sahih değildir.”

Beyhakî, Dârekutnî, İbn Huzeyme, İbn Hibbân ile Hâkim gibi bir grup imam, bu hadisi rivayet eden ravilerin naklettiği hadislerin (tamamının değil de) bazı geliş yollarının sahih olduğunu söylemişlerdir.

İbn Huzeyme (ö. 311/923) derki: “Namazda besmeleyi sesli okumaya gelince, bunun, Hz. Peygamber (s.a.v)’den gelişi, sağlam ve sahihtir.”

Bu görüşü, Hâzin’de nakletmiştir.

Fakat bununla birlikte namazda besmeleyi sesli okuma ile ilgili hadislerin sahih olmayıp aksine bu hadislerin ravileri içerisinde yalancı, zayıf ve meçhul kimseler bulunsa bile bu hadislerde besmelenin hem açıktan ve hem de gizli okunmadığı yada açıktan okunmadığına dair (Zebîdî’nin) “Şerhu’l-İhyâ” adlı kitabına bakabilirsiniz.

(Zebîdî konu ile ilgili olarak) derki: “Namazda besmeleyi sesli okuma ile ilgili hadislerin ravileri çok olsa bile hepsi zayıftır; çünkü nice ravileri çok olan ve geliş yolları çeşitli olan hadis vardır ki, zayıftır. Bazen geliş yollarının çok olması, hadisin zayıf olmasını artırabilir.”

Devamla der ki: “Yalnız Hz. Peygamber (s.a.v) ile sahabilerinin, namazda besmeleyi sesli okuması ile ilgili hadislerde yalan çoktur; çünkü Şia, namazda besmeleyi sesli okumayı uygun görmektedir. Bunlar ise, toplulukların en yalancı olanıdır. Bu nedenle de bunlar, bu konuda hadisler uydurmuşlardır. Dolayısıyla da namazda besmeleyi okuma ile ilgili hadisler, çokça gelmiştir. (Araştırdığınız takdirde) bu hadisi rivayet eden ravilerin, Şia’ya mensup kimseler olduğunu bulursunuz.”

İbn Kayyim (ö. 751/1350) “Hedy” adlı kitabında, Hz. Peygamber (s.a.v)’in, namazda besmeleyi; bazen sesli okuduğunu, fakat sessiz şekilde okuduğunun, sesli şekilde okuduğuna nispetle daha çok olduğunu belirttikten sonra şöyle der:

“Hz. Peygamber (s.a.v)’in, namazda besmeleyi sesli okuduğunu söyleyenler, bu konuda kapalı lafızlara ve derecesi zayıf olan hadislere yönelmişlerdir.Halbuki (rivayet bakımından) sahih olan bu hadisler, (manası) anlaşılabilir cinsten değildir. (Manası) anlaşılabilir olan ise, (rivayet bakımından) sahih değildir. Bu, (anlaşılabilmesi) büyük bir cilt kitap yazmayı gerektiren bir konudur.”

Konu ile ilgili Ebu Hureyre Hadisi, Nuaym el-Mücmer yolundan[277] gelmiştir.

Beyhakî (ö. 458/1066) “Sünen” adlı eserinde derki: “Bu hadis, sahihtir; çünkü bu hadisin bir çok şahitleri vardır.”

(Yine Beyhakî) “Hilâfiyât”da derki: “Bu hadisin ravilerinin hepsi, adalatli oldukları hususunda birleşilen ve sahih eserlerde kendileriyle delil getirilen güvenilir kimselerdir.”

Bu hadisi, İbn Huzeyme ile İbn Hibbân, “Sahih”lerinde rivayet etmişlerdir.

Hâkim (ö. 405/1014) “Müstedrek”de bu hadisi rivayet edip sonra da derki: “Bu hadis, Buhârî ile Müslim’in şartlarına göre sahihtir. Fakat Buhârî ile Müslim, bu hadisi rivayet etmemişlerdir.”

Dârekutnî (ö. 385/995) “Sünen” adlı eserinde bu hadisi rivayet edip sonra da derki: “Bu hadis, sahihtir. Bu hadisi rivayet eden ravilerin hepsi, güvenilir kimselerdir. Fakat hadis, illetlidir; çünkü bu konuda Ebu Hureyre’nin arakadaşlarından olan Nuaym el-Mücmer, (naklettiği hadis de) namazda besmelenin okunduğunu belirtme de tek başına kalmıştır. Ebu Hureyre’nin bu arkadaşları ise, Sahabe ile Tabiun’un da içinde bulunduğu 800 kişidir.

Nuaym’ın, Ebu Hureyre ile ilgili sözü; zannı galibe göredir. Her ne kadar Nuaym, güvenilir bir zat olsa da bu husus, Ebu Hureyre üzerine yapılmış bir vehimden ibarettir. Velev ki vehim hali olsa bile, Ebu Hureyre’nin namazda besmeleyi açıktan okuduğuna dair açık bir ifade yoktur. Nuaym, Ebu Hureyre’nin sadece besmele okuduğunu söylemiştir.

Nuaym’ın bu sözü bile, olasılık içermektedir; çünkü Ebu Hureyre besmeleyi gizlice okumuş, Nuaym’da (namaz kılarken) Ebu Hureyre’ye yakın bir yerde bulunması hasebiyle onun besmele okuduğunu işitmiş olablir.  

Hz. Ali Hadisi de bu şekildedir. Hâkim (ö. 405/1014), bu hadisin, sahih olduğunu söylese bile; çünkü Hâkim, bu hadis ile ilgili olarak şöyle der: “Bu hadisin ravileri içewrisinde cerh yapılamya uygun bir kimse bilmiyorum.”

Zehebî (ö. 748/1347)’de “Muhtasar”da bu hadisin (sahih olduğu ile ilgili görüşü) kabul etmeyip derki: ”Bu, asılsız bir haberdir. Sanki uydurma gibidir.”

Abdullah ibn Abbâs Hadisi de bu şekildedir. Hâkim (ö. 405/1014), bu hadis hakkında: “Bu hadisin senedi sahih olup hiçbir illeti yoktur” dese bile hadisin ravileri içerisinde yer alan Abdullah b. Amr b. Hassân el-Vâkifî, hadis uydurmakla meşhurdur; çünkü besmelenin namazda okunduğuna dair bir şey söylememiştir.

Bu konuda daha geniş bilgi için özellikle de (Zebîdî’nin) “Şerhu’l-İhyâ” adlı kitabına bakabilirsiniz.

Fakat Zebîdî’nin bu konudaki sözünü; Suyûtî (ö. 911/1505)’nin sözüyle (karşılaştırıp bir değerlendirmesini yapıp öylece) düşünmelisin.

* * *

-72 ﴿ تَرْك قِرَاءَةِ الْبَسْمَلَةِ فِي الصَّلاَةِ ﴾

“Namazda besmele okumayı terk etme”[278] ile ilgili hadisler

Übbî (ö. 827/1424) “Şerhu Müslim”de bu konudaki görüş ayrılıklarını belirttikten sonra Kâdı İyâz (ö. 544/1149)’dan naklen bu hadislerin, mütevatir olduğunu aynen şöye anlatmaktadır:

“Bize göre; besmele, Fatiha’dan bir ayet değildir.[279] Bu konudaki delilimiz şu dur: Resulullah (s.a.v) ile Raşid Halifelerin, namazda Fatiha’nın başında besmeleyi  okumayı terk ettiklerine dair gelen rivayetlerin, mütevatir olmasıdır. Bu konuda görüş ayrılığı olmasına rağmen, besmele, Kur’an’dan[280] değildir.”

(Derim ki:) Namazda besmeleyi okumayı terk etme ile ilgili hadisler, (rivayet bakımından) sahih olsa bile (manası) anlaşılmayan bir durumun aksine açık bir konuma yükselmiştir.

Bu hadisin, (mana bakımından direkt) anlaşılan yada (dolaylı bir şekilde) anlaşılan raviler içerisinde şunlar vardır:

Enes b. Mâlik Hadisi;[281] Buhârî ile Müslim’in “Sahîh”lerinde,

Abdullah b. Muğaffel Hadisi de;[282] Tirmizî, Nesâî ile İbn Mâce’de,

Hz. Aişe Hadisi de;[283] Müslim’in “Sahih”inde geçmektedir.

* * *

 

-73 ﴿ لاَ صَلاَةَ لِمَنْ لَمْ يَقْرَأْ بِفَاتِحَةِ الْكِتَابِ ﴾

“(Namazda) Fatiha Sûresini okumayan kimsenin namazı yok-tur”[284]

a. Bir lafız da ise, ﴿ كُلُّ صَلاَةٍ لاَ يُقْرَأُ فِيهَا بِأُمِّ الْكِتَابِ فَهِيَ خِدَاجٌ ﴾ “İçerisinde Fatiha Sûresi okumayan her namaz, eksiktir”[285] ifadesi vardır.

b. Bir başka lafız da ise, ﴿ مَنْ صَلَّى صَلاَةً لَمْ يَقْرَأْ فِيهَا بِأُمِّ الْكِتَابِ فَهِيَ خِدَاجٌ غَيْرُ تَمَامٍ ثَلاَثاً ﴾ “Kim Fatiha Sûresini okumadan bir namaz kılarsa, (bilsin ki) bu namaz, eksiktir” (Resulullah (s.a.v), bu sözü üç kere tekrarladı.)[286] ifadesi vardır.

c. Bir diğer lafız da ise, ﴿ لاَ تُجْزِئُ صَلاَةٌ لاَ يُقْرَأُ فِيهَا بِفَاتِحَةِ الْكِتَابِ ﴾ “İçerisinde Fatiha Sûresi okunmayan bir namaz, yeterli değildir”[287] ifadesi vardır.

d. Bir başka lafız da ise, ﴿ لاَ صَلاَةَ إِلَّا بِفَاتِحَةِ الْكِتَابِ وَشَيْء مِنَ الْقُرْآَنِ بَعْدَهَا ﴾ ”Fatiha Sûresini ve bundan sonra da Kur’an’dan her hangi bir şey okumadıkça, (kıldığınız namaz,) namaz değildir”[288] ifadesi vardır.

Bu hadis, şu yollardan gelmiştir:

1.      Ubâde ibnu’s-Sâmit[289]

2.      Ebu Hureyre[290]

3.      Hz. Aişe[291]

4.     Enes

5.     Ebu Katâde[292]

6.     Abdullah ibn Ömer

7.     Abdullah ibn Amr[293]

8.     Hz. Ali[294]

9.     Ebu Ümâme

10.     Ebu Sâid[295]

11.     İmrân b. Husayn

12.     Rifâa b. Râfi’

13.     Abdullah ibn Mes’ud ve daha bir çokları.

Buhârî (ö. 256/870) “Hayru’l-kelâm fi kırâat halfe’l-imâm” adlı kitabında konu ile ilgili olarak aynen şöyle der:

“Resulullah (s.a.v)’den gelen ﴿ لاَ صَلاَةَ إِلَّا بِقِرَاءَةِ أُمِّ الْقُرْآنِ ﴾ “Fatiha Sû-resini okumadıkça, (kıldığınız namaz,) namaz değildir” haberi, mütevatir-dir.”

Kast edilen husus, bu olabilir.

* * *

-74 ﴿ وَضْع الْيَدَيْنِ عَلَى الرُّكْبتَيْنِ فِي الرُّكُوعِ ﴾

“Rükuda iken elleri dizler üzerine koyma” ile ilgili hadisler

Bu hadisler, şu yollardan gelmiştir:

1.      Hz. Ömer[296]

2.      Ebu Mes’ud el-Bedrî[297]

3.      Ebu Humeyd es-Sâadî[298] (Ebu Humeyd es-Sâadî’nin, Resulullah’ın sahabilerinden 10 kişilik bir gruptan naklettiği kimseleri içerisinde; Ebu Useyd, Sehl b. Sa’d, Muhammed b. Mesleme ve Ebu Katâde gibi sahabiler vardır.)

4.      Vâil b. Hucr[299]

5.      Ebu Hureyre[300]

Tahâvî (ö. 321/933) “Şerhu Meâni’l-Âsâr” adlı eserinde bu sahabilerin naklettiği hadislerin tahricini yaptıktan sonra aynen şöyle der:

“Bu rivayetler, ilk rivayet yani Abdullah ibn Mes’ud’un[301] (parmaklarının arasını açmaksızın avuçlarını dizlerinin üzerine kapadığı şeklinde gelen) uygulamasıyla çelişmektedir. Konu ile ilgili Abdullah ibn Mes’ud rivayeti farklı olsa bile, bu konuda gelen rivayetler, tevatürdür.”

* * *

-75 ﴿ القَوْلُ عِنْدَ الرَّفْعِ مِنَ الرُّكُوعِ ﴾

“Rükudan doğrularken söylenecek söz”

Sehâvî (ö. 902/1496)’nin “Fethu’l-muğîs” adlı eserinde, İbn Hazm ez-Zâhirî (ö. 456/1063)’nin; ‘bu hadis, mütevatirdir’ dediği geçmektedir.

(Derim ki:) Görünen o ki, rükudan doğrularken söylenecek sözle kast edilen şudur:

﴿ سَمِعَ اللّهُ لِمَنْ حَمِدَهُ رَبَّنَا وَلَكَ الْحَمْدُ ﴾

“Allah, kendisine hamd eden kimseyi işitir. Rabbimiz! Hamd, yalnız-ca sanadır”

Bu hadis, Buhârî ile Müslim’in “Sahîh”lerinde şu yoldan gelmiştir:

1.      Ebu Hureyre[302]

﴿ ”سَمِعَ اللّهُ لِمَنْ حَمِدَهُ“ حِينَ يَرْفَعُ صُلْبَهُ مِنَ الرُّكُوعِ ثُمَّ يَقُولُ وَهُوَ قَائِمٌ:" رَبَّنَا وَلَكَ الْحَمْدُ " كَانَ يَقُولُ: أَنَّهُ ﴾

“Resulullah (s.a.v), belini rükudan kaldırırken 'semiallahu limen hamideh' (=Allah, kendisine hamd eden kimseyi işitir) derdi. Tam doğrulduğunda ise, 'Rabbenâ ve leke'l-hamd (=Rabbimiz! Hamd, yalnızca sanadır) derdi.”

Yine bu hadis, Buhârî’nin “Sahîh”inde şu yoldan gelmiştir:

2.      Abdullah ibn Ömer[303]

﴿ أَنَّهُ عَلَيْهِ السَّلاَمُ كَانَ إِذَا رَفَعَ رَأْسَهُ مِنَ الرُّكُوعِ قَالَ: ”سَمِعَ اللّهُ لِمَنْ حَمِدَهُ رَبَّنَا وَلَكَ الْحَمْدُ“ ﴾

“Resulullah (s.a.v), başını rükudan kaldırdığında;  'semiallahu limen hamideh' (=Allah, kendisine hamd eden kimseyi işitir). 'Rabbenâ ve leke'l-hamd (=Rabbimiz! Hamd, yalnızca sanadır) derdi.”

Yine bu hadis, Müslim’in “Sahîh”inde şu yoldan gelmiştir:

3.  Hz. Ali[304]

﴿ أَنَّهُ عَلَيْهِ السَّلاَمُ كَانَ إِذَا رَفَعَ رَأْسَهُ مِنَ الرَّكْعَةِ قَالَ: ”سَمِعَ اللّهُ لِمَنْ حَمِدَهُ رَبَّنَا وَلَكَ الْحَمْدُ“ ﴾

“Resulullah (s.a.v), başını rükudan kaldırdığında; 'semiallahu limen hamideh' (=Allah, kendisine hamd eden kimseyi işitir). 'Rabbenâ ve leke'l-hamd (=Rabbimiz! Hamd, yalnızca sanadır) derdi.”

Yine bu hadis, Müslim’in “Sahîh”inde şu yoldan gelmiştir:

4.  Abdullah ibn Ebi Evfâ[305]

﴿ أَنَّهُ عَلَيْهِ السَّلاَمُ كَانَ إِذَا رَفَعَ ظَهْرَهُ مِنَ الرُّكُوعِ قَالَ: ”سَمِعَ اللّهُ لِمَنْ حَمِدَهُ اللَّهُمَّ رَبَّنَا لَكَ الْحَمْدُ“ ﴾

“Resulullah (s.a.v), belini rükudan kaldırdığında; ‘semiallahu limen hamideh' (=Allah, kendisine hamd eden kimseyi işitir). 'Allahumme Rabbenâ leke'l-hamd' (=Allahım! Ey Rabbimiz! Hamd, sanadır)’ derdi.”

Yine bu hadis, Müslim’in “Sahîh”inde şu yoldan gelmiştir:

5.    Ebu Saîd el-Hudrî[306]

﴿ كَانَ رَسُولُ اللّهِ صَلَّى اللّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إِذَا رَفَعَ رَأْسَهُ مِنَ الرُّكُوعِ قَالَ: ”اللَّهُمَّ رَبَّنَا لَكَ الْحَمْدُ“ ﴾

“Resulullah (s.a.v), başını rükudan kaldırdığında; 'semiallahu limen hamideh' (=Allah, kendisine hamd eden kimseyi işitir). 'Allahumme Rabbenâ leke'l-hamd' (=Ey Allahım! Rabbimiz! Hamd, sanadır) derdi.”

Yine bu hadis, Buhârî’nin “Sahîh”inde şu yoldan gelmiştir:

6.  Rifâa b. Râfi’ ez-Zerkâ[307]    

﴿ كُنَّا نُصَلِّي وَرَاءَ النَّبِيِّ صَلَّى اللّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَلَمَّا رَفَعَ رَأْسَهُ مِنَ الرَّكْعَةِ قَالَ: ”سَمِعَ اللّهُ لِمَنْ حَمِدَهُ“ ﴾

“Biz, Hz. Peygamber (s.a.v)’in arkasında namaz kılardık. Hz. Peygam-ber (s.a.v), başını rükudan kaldırınca, 'semiallahu limen hamideh' (=Allah, kendisine hamd eden kimseyi işitir) derdi.”

Yine bu hadis, Müslim’in Sahîh’inde şu yoldan gelmiştir:

7.  Enes[308]

﴿ كَانَ النَّبِيُّ صَلَّى اللّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إِذَا قَالَ: ”سَمِعَ اللّهُ لِمَنْ حَمِدَهُ“ قَامَ حَتَّى نَقُولُ قَدْ أَوْهَمَ ﴾

“Hz. Peygamber (s.a.v), 'semiallahu limen hamideh' (=Allah, kendi-sine hamd eden kimseyi işitir) dediğinde, biz; ‘herhalde yanıldı’ diyecek kadar ayakta dururdu.”

Tirmizî (ö. 279/892), bu hadis ile ilgili ‘Bâbu mâ yekûlu’r-raculu izâ rafea re’sehu mine’r-rüku’ (=Namaz kılan kişinin rükudan başını kaldırdığı zaman söyleyeceği söz ile ilgili bâb) şeklinde bab başlığı koymuştur.[309]

Daha sonra Tirmizî, bu hadisi, Hz. Ali’ye[310] dayandırdığı bir senedle şöyle rivayet etmiştir:

﴿ كَانَ رَسُولُ اللّهِ صَلَّى اللّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إِذَا رَفَعَ رَأْسَهُ مِنَ الرُّكُوعِ قَالَ: ”سَمِعَ اللّهُ لِمَنْ حَمِدَهُ رَبَّنَا وَلَكَ الْحَمْدُ“ ﴾

“Resulullah (s.a.v), başını rükudan kaldırdığında; ‘semiallahu li-men hamideh’ (=Allah, kendisine hamd eden kimseyi işitir). ‘Rabbenâ ve leke’l-hamd’ (=Rabbimiz! Hamd, yalnızca sanadır) derdi.”

Tirmizî devamla derki: “Bu konuda Abdullah ibn Ömer, Abdullah ibn Abbâs, Abdullah ibn Ebi Evfâ, Ebu Cuhayfe ve Ebu Saîd el-Hudrî’den hadis rivayet edilmiştir.”

Yine Tirmizî, bu hadisi, Ebu Hureyre[311] yolundan merfu’ olarak şöyle rivayet etmiştir:

﴿ إِذَا قَالَ الْإِمَامُ  ”سَمِعَ اللّهُ لِمَنْ حَمِدَهُ“ فَقُولُوا: ”رَبَّنَا وَلَكَ الْحَمْدُ“ فَإِنَّهُ مَنْ وَافَقَ قَوْلُهُ قَوْلَ الْمَلاَئِكَةِ غُفِرَ لَهُ مَا تَقَدَّمَ مِنْ ذَنْبِهِ ﴾

“İmam, ‘semiallahu li-men hamideh’ (=Allah, kendisine hamd eden kimseyi işitir) dediği zaman, siz de; ‘Rabbenâ ve leke’l-hamd’ (=Rabbimiz! Hamd, yalnızca sanadır) deyiniz; çünkü kimin bu sıradaki sözü, meleklerin sözüne rastlarsa, o kimsenin geçmiş günahları bağış-lanır”

(Derim ki:) Bu (Ebu Hureye) hadisi, Buhârî ile Müslim’in üzerinde görüş birliğine vardığı bir hadistir. Ayrıca bu hadisi, üç sünen sahibi de rivayet etmiştir.

İmam Ahmed, Müslim, Ebu Dâvud, Nesâî ile İbn Mâce ise, bu hadisi, Ebu Musa el-Eş’arî[312] yolundan şöyle rivayet etmişlerdir:

﴿ إِذَا قَالَ الْإِمَامُ: ”سَمِعَ اللّهُ لِمَنْ حَمِدَهُ“ فَقُولُوا: ”رَبَّنَا لَكَ الْحَمْدُ“  يَسْمَعُ اللّهُ لَكُمْ ﴾

“İmam, ‘semiallahu li-men hamideh’ (=Allah, kendisine hamd eden kimseyi işitir)  dediği zaman, siz de; ‘Rabbenâ leke’l-hamd’ (=Rabbimiz! Hamd, yalnızca sanadır) deyiniz; çünkü Allah, sizi(n bu sözünüzü) işitir”

Hâkim (ö. 405/1014)’de bu hadisi rivayet edip Ebu Saîd el-Hudrî yolundan merfu’ olarak gelen hadisin, Buhârî ile Müslim’in şartlarına göre sahih olduğunu söylemiştir.

﴿ إِذَا قَالَ الْإِمَامُ: ”اَللّهُ أَكْبَر“ فَقُولُوا: ”اَللّهُ أَكْبَر“  إِذَا قَالَ: ”سَمِعَ اللّهُ لِمَنْ حَمِدَهُ“ فَقُولُوا: ”رَبَّنَا لَكَ الْحَمْدُ“ ﴾

“İmam, ‘Allahu Ekber’ dediği zaman, siz de; ‘Allahu Ekber’ deyiniz. İmam, ‘semiallahu li-men hamideh’ (=Allah, kendisine hamd eden kimse-yi işitir) dediği zaman, siz de; ‘Rabbenâ leke’l-hamd’ (=Rabbimiz! Hamd, yalnızca sanadır) deyiniz”

Rükudan kalkma sırasında söylenecek bu söz, şu yollardan gelmiştir:

1.     Ebu Hureyre

2.     Abdullah ibn Ömer

3.     Hz. Ali

4.     Abdullah ibn Ebi Evfâ

5.     Ebu Saîd el-Hudrî

6.     Rifâa b. Râfi’

7.     Enes

8.     Abdullah ibn Abbâs[313]

9.     Ebu Cuhayfe[314]

10.     Ebu Musa el-Eş’arî

Toplam, 10 kişi.

Bu konuda şu yollardan da hadis gelmiştir:

11.     Hz. Aişe[315] ile Ebu Cuhayfe

Hz. Aişe Hadisi ile Ebu Cuhayfe Hadisi ise, Tahâvî (ö.321/933)’nin “Şerhu Meâni’l-Âsâr” adlı eserinde geçmektedir.[316]

-76 ﴿ اَلتَّشَهُّد فِي الصَّلاَةِ ﴾

“Namazda teşehhüd”[317] ile ilgili hadisler

Suyûtî (ö. 911/1505) “el-Ezhâr”da bu hadisi şu yollardan getirmiştir:

1.     Abdullah ibn Mes’ud[318]         

2.     Abdullah ibn Abbâs[319]           

3.     Ebu Musa el-Eş’arî[320]

4.     Hz. Ömer[321]                                     

5.     Câbir[322]                                                       

6.     Abdullah ibn Ömer[323]                        

7.     Semure b. Cündub[324] 

8.     Hz. Ali[325]      

9.     Hz. Aişe[326]   

10.     Abdullah ibnü’z-Zübeyr[327]     

11.     Muâviye b. Ebi Süfyân[328]      

12.     Selmân el-Fârisî[329]

13.     Ebu Humeyd es-Sâadî[330]

14.     Hz. Ebu Bekr[331]

15.     Talha b. Ubeydullah[332]

16.     Enes[333]

17.     Huzeyfe[334]

18.     Hüseyin b. Ali[335]

19.     Abdullah ibn Ebi Evfâ[336]

20.     Fadl b. Abbâs[337]

21.     Muttalib b. Rebîa[338]

22.     Ebu Saîd el-Hudrî[339]

23.     Ebu Hureyre[340]

24.     Ümmü Seleme[341]

Toplam, 24 kişi.

(Derim ki:) (Şumunnî) “Muzîlu’l-Hafâ an elfâzi’ş-Şifâ” adlı eserinde derki: “İbn Mulakkin’in belirttiğine göre; Teşehhüd ile ilgili Hz. Peygamber (s.a.v)’den gelen hadisler, “Tahrîcu Ehâdisi’r-Râfiî”de de geçtiğini ve bu hadisi rivayet eden ravilerin sayısının, 13 kişiye ulaştığını belirtmiştir.”

Hafız (İbn Hacer) “Tahrîcu Ehâdisi şerhi’l-Kebîr li’r-Râfiî”de, Aynî (ö. 855/1451“Umdetu’l-Kârî”de, Suyûtî (ö. 911/1505) “Menâhilu’s-Safâ”da, (Zebîdî’de) “Şerhu’l-İhyâ”da ve daha bir çoklarının kaydettiğine göre; bu hadisleri, 24 sahabi rivayet etmiştir. Nitekim Suyûtî (ö. 911/1505)’de “el-Ezhâr” adlı kitabında (bu sahabilerin isimlerini) kaydetmiştir.

Hafız (İbn Hacer) “Tahrîcu Ehâdisi şerhi’l-Kebîr li’r-Râfiî”de ise bu sahabilerin naklettiği hadislerin tahricini yapmıştır. Bu konuda daha geniş bilgi için bu kitaba bakabilirsiniz.

Yine (İbn Hacer, bu kitabının,) ‘Bâbu’l-Ezân’ (=Ezân Bâbı) bahsinde bu konu ile ilgili olarak şöyle der: “Teşehhüd ile ilgili Resulullah (s.a.v)’den gelen hadislerin lafızları, mütevatirdir.”

Sehâvî (ö. 902/1496)’de, “Mekâsıd”da, bu meseleye, “Şahadet ederim ki, ben, Allah’ın resulüyüm” hadisini açıklama sırasında değinmiş ve (bu anlattıklarımızı) saptamıştır.

Tirmizî (ö. 279/892), Abdullah ibn Mes’ud Hadisini[342] rivayet ettikten sonra derki: “Bu hadis, teşehhüd konusunda nakledilen en sıhhatli hadistir. Çoğu ilim adamı, bu hadisle amel etmiştir.”[343]

Bezzâr (ö. 292/904)’da konu ile ilgili olarak şöyle der: “Bana göre; teşehhüd konusunda nakledilen en sıhhatli hadis, Abdullah ibn Mes’ud Hadisidir. Bu hadis, Abdullah ibn Mes’ud’dan, 20’den fazla yoldan rivayet edilmiştir.”

(Daha sonra Bezzâr, bu yolların çoğunu ardı ardına sıralayıp devamla) derki: “Teşehhüd konusunda Abdullah ibn Mes’ud hadisinden daha sağlam olanını bilmiyorum; çünkü bu konuda sened bakımından bundan daha sıhhatli ve ravisi bundan daha çok olan bir hadis daha yoktur.”

Hafız derki: “Teşehhüd konusunda Abdullah ibn Mes’ud hadisinin okunması hususunda herhangi bir görüş ayrılığı yoktur.

Beğâvî’de ”Şerhu’s-Sünne”de teşehhüd konusunda Abdullah ibn Mes’ud hadisinin okunması gerektiğini belirtmiştir.”

İmam Şâfiî (ö. 204/819) ise, teşehhüd konusunda, Abdullah ibn Abbâs’ın teşehhüdünü tercih etmiştir; çünkü (ona göre,) Abdullah ibn Abbâs Hadisi, sıhhat açısından daha kapsamlı ve diğer teşehhüd ile ilgili hadislere nazaran lafız yönünden daha çoktur.[344]

İmam Mâlik (ö. 179/795) ise, teşehhüd konusunda, Hz. Ömer’in teşehhüdünü tercih etmiştir; çünkü Hz. Ömer, bu teşehhüdü, insanlara, minberin üzerinde öğretmiştir. Hiçbir kimse de, bu teşehhüd şekline karşı çıkmamıştır. Bu da, bu teşehhüd şeklinin (diğerlerine) üstün oluşunu göstermektedir. Ayrıca Hz. Ömer, bu teşehhüd şeklini, emir siğasıyla getirmiştir. Bu da, bu teşehhüd şeklinin değerli oluşunu göstermektedir.[345]

* * *

-77 ﴿ الإِشَارَة بِالسَّبَّابَةِ فِي التَّشَهُّدِ ﴾

“Teşehhüd sırasında şahadet parmağını kaldırma”[346] ile ilgili hadisler

Bu hadis, şu yollardan gelmiştir:

1.        Abdullah ibn Ömer[347]            

2.   Abdullah ibnü’z-Zübeyr[348]      

3.        Vâil b. Hucr[349]                                           

4.        Numeyr b. Ebi Numeyr el-Huzâî[350]                  

5.        Ebu Hureyre[351]         

6.        Sa’d b. Ebi Vakkâs[352]

7.        Ebu Humeyd es-Sâadî[353] (Bu hadisi, sahabeden 10 kişilik bir grup içinde rivayet etmiştir.)                                                  

17. Muâz b. Cebel

18.  Câbir b. Semure[354]

19.  Şihâb ibnu'l-Mecnûn

20.  Enes b. Mâlik[355]

21. Hufâf b. Îmâ el-Ğıfârî[356]

22.  Ukbe b. Âmir

23.  Abdullah ibn Abbâs[357]

24.  Abdurrahman b. Ebze[358]

25.  Esmâ b. Hârise

26.  Hz. Aişe[359] (mevkuf olarak) ve sahabeden 20 kişi daha

Büyük alim Muhammed Resul el-Hüseynî el-Berzencî “İğâretü’l-musbaha alâ mânii’l-İşâret bi’l-musabbiha” adlı eserinde bu sahabilerin rivayet ettikleri hadisleri ve bu hadislerin tahricini yapanları anlattıktan sonra aynen şöyle der:

“Kısacası: Bu rivayetleri kaydedenlerden geriye kalan, hadisin, manevi mütevatir derecesine ulaşmasıdır; çünkü hadis, çeşitli yollarla 25 yada 26 sahabiden rivayet edilmiştir. Bütün bunlar, konu ile ilgili hadisin, sıhhatli olduğuna delil getirilmiştir. Bu hadislerin çoğu; teşehhüd sırasında şahadet parmağını kaldırmayla, ya direkt ilgili yada dolaylı yollarla ilgilidir. Yine geriye kalan hadisler ise, hasendir.”

Aliyyu’l-Kârî (ö. 1014/1605) “Tezyînü’l-İbâre li tahsîni’l-İşâre” adlı risalesinde bu konuda gelen hadislerin çok olduğunu belirttikten sonra aynen şöyle der:

“Çeşitli yollarla şöhret bulmuş bu hadisler, çoktur. Dolayısıyla da (teşehhüd sırasında şahadet parmağıyla) işaret etmenin aslının sıhhatli oluşunda bir şüphe yoktur; çünkü bu hadislerden bazısının senedleri, Müslim’in “Sahîh”inde geçmektedir. Bununla birlikte bu hadis, altı sahih hadis kitabı ile bir çoklarında da geçmektedir. Neredeyse (Lafzî) Mütevatir olcaktı. Fakat bunun, manevi mütevatir olduğunun söylenilmesi, daha uygundur. Buna göre Allah’a ve Peygamberine inanan bir kimsenin, bununla amel etmekten kaçınması ve bu yüce nassın gösterdiğini analiz etmeye gitmesi nasıl caiz olur?”

Hadiste kast edilen husus bu olabilir.

İbn Kayyim (ö. 751/1350) “İ’lâmu’l-Muvakkiîn”de bu konu ile ilgili örnekleri anlatıp daha sonra da şöyle demiştir:

“Altmış İkinci Örnek: Namaz kılanın teşehhüd sırasında parmağıyla işaret etmesi hususunda muhkem sahih sünneti reddetme. Abdullah ibn Ömer’in sözü gibi. Abdullah ibn Ömer Hadisi ile Abdullah ibnü’z-Zübeyr Hadisi, Müslim’in “Sahîh”in de geçmektedir.”

(Daha sonra devamla derki:) “Yine bu hadisi; Hufâf b. Îmâ el-Ğıfârî b. Hafsa, Vâil b. Hucr, Ubâde ibnu's-Sâmit ile Mâlik b. Numeyr el-Huzâî (’de, babasından) rivayet etmiştir. Bunların hepsi, Hz. Peygamber (s.a.v)’in, teşehhüd sırasında parmağıyla işaret ettiğini söylemiştir.”

Hadiste kast edilen bu da olabilir.

Tirmizî (ö. 279/892), ilk önce, Ebu Humeyd Hadisini rivayet edip derki: “Bu hadis, hasen-sahihtir.”

Yine Tirmizî, bundan sonra ‘Bâbu mâ câe fi’l-İşâret fi’t-teşehhüd’ (=Teşehhüd sırasında parmak kaldırma bâb)’ında ise Abdullah ibn Ömer Hadisini rivayet etmiştir.         

Devamla da derki: “Bu konuda Abdullah ibnü’z-Zübeyr, Numeyr el-Huzâî, Ebu Hureyre, Ebu Humeyd es-Sâadî, Vâil b. Hucr’dan da hadis rivayet edilmiştir.”

Yine Tirmizî sözüne devamla derki: “Abdullah ibn Ömer Hadisi, hasen-garibtir. Abdullah ibn Ömer Hadisini, sadece Ubeydullah b. Ömer yolundan geldiğini biliyoruz. Resulullah (s.a.v)’in bazı sahabileri ile Tabiun’dan bazı ilim adamları, bu hadisle amel etmişlerdir. Bunlar, teşehhüd sırasında (parmakla) işaret etmeyi tercih etmişlerdir. Bu , bizim arkadaşlarımızında görüşüdür.”

* * *

-78 ﴿ إِنَّهُمْ قَالُوا: قَدْ عَلِمْنَا كَيْفَ نُسَلِّمُ عَلَيْكَ. فَكَيْفَ نُصَلِّي عَلَيْكَ؟ قَالَ: فَقُولُوا  ”اللَّهُمَّ صَلِّ عَلَى مُحَمَّدٍ وَعَلَى آلِ مُحَمَّدٍ كَمَا صَلَّيْتَ عَلَى آلِ إِبْرَاهِيمَ إِنَّكَ حَمِيدٌ مَجِيدٌ اللَّهُمَّ بَارِكْ عَلَى مُحَمَّدٍ وَعَلَى آلِ مُحَمَّدٍ كَمَا بَارَكْتَ عَلَى آلِ إِبْرَاهِيمَ إِنَّكَ حَمِيدٌ مَجِيدٌ“ ﴾

“Sahabiler:

‘(Ey Allah’ın Resulü!) Sana nasıl ‘Selâm’[360] vereceğimizi öğ-rendik. Fakat sana nasıl ‘Salât’[361] okuyacağı(mızı bilmiyoru)z’ de-diler. Resulullah (s.a.v)’de:

‘Şöyle söyleyin’ buyurdu. “Allahım! Muhammed’e ve O’nun aile halkına, İbrahim'in ev halkına salat buyurduğun gibi salat eyle! Şüphesiz ki Sen, Hamîd ve Mecîdsin. Allahım! Muhammed’e ve O’nun aile halkına, İbrahim'in ev halkına ihsan eylediğin bereket gibi bereket ihsan eyle! Çünkü Sen, Hamîd ve Mecîdsin”

Suyûtî (ö. 011/1505) “el-Ezhâr”da bu hadisi şu yollardan getirmiştir:

1.      Ka’b b. Ucre[362]         

2.      Ebu Humeyd es-Sâadî[363]        

3.      Ebu Saîd el-Hudrî[364]   

4.      Ebu Mes’ud el-Ensârî[365]         

5.      Talha b. Ubeydullah[366]

6.      Zeyd b. Hârice[367]       

7.      Büreyde[368]

8.     Ebu Hureyre[369]

9.     Sehl b. Sa’d[370]

10.     Ruveyfi b. Sâbit[371]

11.     Câbir[372]

12.     Abdullah ibn Abbâs[373]

13.     Nu’mân b. Ebi Ayy[374]

Toplam, 13 kişi.

(Derim ki:) İbn Abdilberr (ö. 463/1071) “İstizkâr” da konu ile ilgili olarak aynen şöyle der: “Ebu Ömer (yani kendisi) dedi ki: Hz. Peygamber (s.a.v) üzerine Salât getirmeyi, birbirine yakın lafızlarla mütevatir yollardan rivayet ettim. Bu hadislerin hiçbirisinin içerisinde ﴿ وَأَرْحِمْ مُحَمَّدًا ﴾  Muhammed'e rahmet eyle’ ifadesi yoktur. Zaten hiçbir kimsenin de bu sözü söylemesini istemem.” Kast edilen husus, bu olabilir.

Yine bu hadisi, bir topluluk da rivayet etmiştir. Bu ravilerden birisi de, Hattâb’tır. Bu rivayet ise, İbn Ebi Zeyd (ö. 386/ 996)’in “Hâşiyetü’r-Risâle” adlı eserinde geçmektedir.

Yine bu hadis; Zürkâni (ö. 1122/1710)’nin, “Şerhu’l-Muvatta’” adlı eserinin ‘Bâbu mâ câe fi’s-Salât alâ’n-Nebî’ (=Namazda Hz. Peygamber (s.a.v) üzerine Salât getirme bâb)ında geçmektedir.

Yalnız Hafız İbn Hacer (ö. 852/1447) “Telhîsu Tahrîci Ehâdisi’r-Râfiî”de derki: “Dikkat edilmelidir ki; İbn Abdilberr’in, ‘bu hadislerin hiçbirisinin içerisinde ‘Muhammed’e rahmet eyle’ ifadesi yoktur’ sözü, bunu reddetmektedir.”

Bu konuda daha geniş bilgi için İbn Hacer’in, bu kitabının “Bâbu’s-Salât” bahsine bakabilirsiniz. Yine bu konuda İbn Hacer’in, bu hadisin tahricini yaptığı yere de başvurabilirsiniz.

* * *

-79 ﴿ إِنَّهُ  صَلَّى اللّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ كَانَ يُسَلِّمُ عَنْ َيمِينِهِ: ”اَلسَّلاَمُ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَةُ اللّهِ“ حَتَّى يُرَى بَيَاضُ خَدِّهِ الْأَيْمَن. وَ يُسَلِّمُ عَنْ يَسَارِهِ: ”اَلسَّلاَمُ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَةُ اللّهِ“ حَتَّى يُرَى بَيَاضُ خَدِّهِ الْأَيْسَر ﴾

“Hz. Peygamber (s.a.v) (namazı bittiğinde) sağına: ‘es-Selâmu aleykum ve rahmetullah’ (=Allah’ın Selâmı ve Rahmeti üzerinize olsun) diye Selâm verirdi. Öyleki sağ tarafındaki yanağının beyaz-lığı görülürdü. Sol tarafına da: ‘es-Selâmu aleykum ve rahmetullah’ (=Allah’ın Selâmı ve Rahmeti üzerinize olsun) diye Selâm verirdi. Öyleki sol tarafındaki yanağının beyazlığı görülürdü.”[375]    

Suyûtî (ö. 911/1505) “el-Ezhâr”da bu hadisi şu yollardan getirmiştir:

1.     Sa’d b. Ebi Vakkâs[376]

2.     Câbir b. Semure[377]    

3.     Vâil b. Hucr[378]          

4.     Abdullah ibn Mes’ud[379]                     

5.     Ammâr b. Yâsir[380]                            

6.     Huzeyfe                                           

7.     Adiy b. Umeyr el-Hadramî[381]

8.     Sehl b. Sa’d[382]

9.     Talk b. Ali[383]

10.      Muğîre b. Şu’be[384]

11.      Ebu Ramse[385]

12.     Vâsile ibnu'l-Eska’[386]

13.     Berâ’ b. Âzib[387]

14.     Ya’kûb b. Husayn[388]

Toplam, 14 kişi.

(Derim ki:) İbn Hacer (ö. 852/1447) “Telhîsu tahrîcu ehâdisi’r-Râfiî”de bu sahabilerin rivayet ettiği hadislerin hepsini getirmiş ve ayrıca  bu hadislerin tahricini yapmıştır. Daha geniş bilgi için bu kitaba bakabilirsiniz.

İbn Kayyim (ö. 751/1350) “Hedy”de konu ile ilgili olarak derki: “Hz. Peygamber (s.a.v) sağ tarafından: ‘es-Selâmu aleykum ve rahmetullah’ diye selâm verirdi. Sol tarafından da aynısını söylerdi. Bu, Hz. Peygamber (s.a.v)’in düzenli bir şekilde yaptığı bir eylemidir. Bunu, Hz. Peygamber (s.a.v)’den, 15 sahabi rivayet etmiştir.

(Daha sonra İbn Kayyim, bu sahabileri peşpeşe sıralamıştır. Bunların içerisinde şunları da saymıştır:)

15. Ebu Musa el-Eş’arî[389]

16. Abdullah ibn Ömer[390]

17. Ebu Mâlik el-Eş’arî[391]

18. Evs b. Evs[392]

Böylece sayı, bunlarla birlikte 18 kişiye tamamlanmış olmaktadır.

Daha sonra sözüne devamla derki: “Bu sahabilerden gelen hadislerin çoğu, sahihtir. Geriye kalanı ise, hasendir.” (İbn Kayyim’in sözü burada bitmektedir.)

Yine İbn Kayyim(ö. 751/1350) “İ’lâmu’l- Muvakkiîn”de buna benzer sözler söyleyip daha sonra da derki: “Hz. Peygamber (s.a.v) sağ ve sol tarafına: ‘es-Selâmu aleykum ve rahmetullah’ şeklinde Selâm vermesi ile ilgili hadisler, sahih ile hasen arasında yer almaktadır.”

Tirmizî (ö. 279/892), bu hadisi rivayet edenlere şunu da eklemiştir:

19.  Câbir b. Abdullah[393]

Tirmizî sözüne devamla derki: “Hz. Peygamber (s.a.v)’in bazı sahabileri ile onlardan sonra gelen ilim adamlarının çoğu, bu hadisle amel etmişlerdir. Ayrıca bu, Süfyân es-Sevrî, Abdullah ibn Mübârek ile İmam Ahmed’in de görüşüdür.”

Tahavî (ö. 321/933)’de “Şerhu Meâni’l-Âsâr”da Hz. Peygamber (s.a.v)’den tevatüren geldiğini şöyle belirtmektedir: “Hz. Peygamber (s.a.v)’in, (namazdan çıkarken) ‘bir tek (tarafına) selâm verdiği’ rivayet edilmiştir. Bu, Sa’d b. Ebi Vakkâs’tan rivayet edilmiştir.”[394]

İbn Abdilberr (ö. 463/1071)’de bu konu ile ilgili olarak şöyle der: “Bu (Sa’d b. Ebi Vakkâs hadisi)nde, yanılgı ve hata vardır. Hz. Aişe Hadisi ise, hadis otoriterlerinin görüş birliğiyle illetlidir. Enes Hadisi de, Eyyûb es-Sahtiyânî yolundan gelmiştir. Halbu ki Eyyûb es-Sahtiyânî, Enes’ten hiçbir şey işitmiş değildir. Sehl b. Sa’d Hadisi ile Seleme b. el-Ekva’ Hadisi de, zayıftır. Ayrıca Semure Hadisi de, zayıftır.”

İşte bundan dolayı da Ukaylî (ö. 322/934)’de dedi ki: “Hz. Peygamber (s.a.v)’in, ‘hem sağına ve hem de soluna selâm verdiği’ hususunda Abdullah ibn Mes’ud yolundan gelen hadisin senedleri, sıhhatli ve sağlamdır.”

Yine İbn Abdilberr (ö. 463/1071) derki: “Bir tek selâm verme hususunda gelen hadisler, illetlidir. Hadisle uğraşan ilim adamları, bu hadislerin sahih olmadığını söylemişlerdir.”

İbn Kayyim (ö. 751/1350) “Hedy”de bu konu ile ilgili olarak derki: “Bir tek selâm vermenin, sahih bir yoldan Hz. Peygamber (s.a.v)’den geldiği sabit değildir.”

Bu, Hafız İbn Hacer (ö. 852/1447)’in “Tahrîcu Ehâdisi’l-Hidâye” adlı eserinde  de geçmektedir.

Beyhakî (ö. 458/1066) “Ma’rifet” adlı eserinde Humeyd yoluyla Enes’ten rivayet ettiğine göre; Hz. Peygamber (s.a.v), (namaz çıkarken) bir tek selâm veriyordu. Bu hadisin ravileri, güvenilir kimselerdir.”

Tek selâm verileceğini söyleyenler, Medine halkının amel ettiğine itibar eden Malikiler olup bunların delillerinden birisi de şudur:

“Hasan el-Basrî’den Mürsel olarak rivayet edildiğine göre; Hz. Peygamber (s.a.v), Hz. Ebu Bekr ile Hz. Ömer (namazdan çıkarken) ‘bir tek selâm’ verirlerdi.”

-80 ﴿ بَنُوا آدَمَ لاَ يَقْطَعُونَ الصَّلاَةَ إِذَا مروا بَيْنَ يَدَيِ الْمُصَلَّي أَوْ كَانُوا فِي جِهَةِ صَلاَتِهِ ﴾

“Adem oğullarının, namaz kılanın önünden geçtiklerinde yada namaz kılanın namazı doğrultusunda bulunduklarında, namazı bozmamaları”[395] ile ilgili hadisler

Bu hadis, şu yollardan rivayet edilmiştir:

1.      Muttalib b. Ebi Vedâa[396]

2.      Hz. Aişe[397]

3.      Ümmü Seleme[398]

4.      Meymûne bintu'l-Hâris[399]

5.      Hz. Ali[400] ve daha bir çokları

Tahavî (ö. 321/933)’de “Şerhu Meâni’l-Âsâr”da, bu sahabilerden gelen hadisleri naklettikten sonra aynen şöyle der:

“Ebu Ca’fer (yani kendisi) dedi ki: Adem oğullarının, (namaz kılanın önünden geçtiklerinde yada namaz kılanın namazı doğrultusunda bulunduklarında,) namazı bozmamalarına delalet etmesiyle ilgili Resulullah (s.a.v)’ten gelen bu rivayetler, mütevatirdir.”[401]

* * *


 

-81 ﴿ صَلاَته عَلَيْهِ السَّلاَمُ فِي نَعْلَيْهِ ﴾

“Peygamber (s.a.v)’in ayakkabılarla namaz kılması”[402] ile ilgili hadisler

Bu hadis, şu yollardan rivayet edilmiştir:

1.      Abdullah ibn Mes’ud[403]

2.      Enes b. Mâlik[404]

3.      Ebu Hureyre[405]

4.      Abdullah b. Ebi Cuhayfe[406]

5.      Amr b. Şuayb, babasından, o da atasından (Abdullah ibn Amr)[407]

6.      Amr b. Hureys[408]

7.      Evs b. Ebi Evs[409]

8.      Evs b. Evs[410]

9.      Sakîf Heyeti[411] ve daha bir çokları

Tahavî (ö. 321/933)’de “Şerhu Meâni’l-Âsâr”da konu ile ilgili olarak şöyle der:

“Resulullah (s.a.v)’in ayakkabılarla namaz kıldığına dair naklettiğimiz bu rivayetler, ondan, mütevatir olarak gelmiştir.”

Ayakkabılarla namaz kılmayı emretme ile ilgili bir çok hadis rivayet edilmiştir. Bunlardan bazıları şunlardır:

1.      Ebu Hureyre

2.      Enes b. Mâlik

3.      Şeddâd b. Evs[412]

4.      Hz. Ali[413]

5.      Abdullah ibn Mes’ud

Bu konuda daha geniş bilgi için (Suyûtî’nin) “Dürrü’l-Mensûr” adlı tefsir kitabında ﴿ خُذُوا زِينَتَكُمْ عِنْدَ كُلِّ مَسْجِدٍ ﴾ “Her mescide gidişiniz de güzel elbiseler giyinin” (A’râf: 7/31) ayetinin tefsirine bakabilirsiniz.

* * *

-82 ﴿ نَوْمُهُ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ عَنْ صَلاَةِ الصُّبْحِ بِالْوَادِي ﴾

“Peygamber (s.a.v)’in, bir vadide sabah namazını uyu(yarak geçir)mesi”[414]

Suyûtî (ö. 911/1505) “el-Ezhâr”da bu hadisi şu yollardan getirmiştir:

1.      İmrân b. Husayn[415]

2.      Ebu Katâde[416]

3.      Ebu Hureyre[417]

4.      Zu mihber[418]

5.     Amr b. Ümeyye ed-Damrî[419]

6.     Cübeyr b. Mut’im[420]

7.     Ebu Meryem es-Selûlî[421]

8.     Abdullah ibn Mes’ud[422]

9.     Abdullah ibn Abbâs[423]

10.     Bilâl[424]

11.     Cündub[425]

12.     Abdullah ibn Amr[426]

13.     Ebu Ümâme[427]

14.     Ebu Cuhayfe[428]

15.     Enes[429]

Toplam, 15 kişi

(Bu olayın meydana gelişi ile ilgili olarak şu görüşlere yer verilmiştir:)

(Derim ki:) 1. Denildi ki: Bu olay; Hz. Peygamber (s.a.v)’in, Hayber’den dönüşü sırasında meydana gelmiştir.

İbn Abdilberr (ö. 463/1071), bu görüşün, sahih olduğunu söylemiştir.

2. Denildi ki: Bu olay; Hz. Peygamber (s.a.v)’in, Huneyn’den dönüşü sırasında meydana gelmiştir.

3.  Denildi ki: Bu olay; Hudeybiye yılında meydana gelmiştir.

4.  Denildi ki: Bu olay; Tebük Gazvesi sırasında meydana gelmiştir.

İbn Abdilberr (ö. 463/1071), bu konu ile ilgili olarak şöyle der: “Bunun, bir vehim olduğunu düşünüyorum.”

(Bu olayın kaç defa meydana gelişi ile ilgili olarak ise şu görüşlere yer verilmiştir:)

Ukaylî (ö. 322/934)’de derki: “Bu olay; Hz. Peygamber (s.a.v)’in başına sadece bir defa meydana gelmiştir.”

İbnü’l-Hassâr’da derki: “Bu olay; Hz. Peygamber (s.a.v)’in başına üç kere gelmiştir. Fakat konakladığı yerler, farklıdır.”

Bu konuda daha geniş bilgi için İbn Hacer (ö. 852/1447)’in “Telhîsu tahrîcu ehâdisi’r-Râfiî” adlı eserinin ‘Ezan Bahsi’ne bakabilirsiniz.

* * *

-83 ﴿ لاَ صَلاَةَ بَعْدَ الصُّبْحِ حَتَّى تَطْلُعَ الشَّمْسِ وَلاَ صَلاَةَ بَعْدَ الْعَصْرِ حَتَّى تَغْرُبَ الشَّمْسِ ﴾

“Sabah namazından (sonra) güneş doğuncaya kadar (nafile) bir namaz yoktur. İkindi namazından (sonra da) güneş batıncaya kadar (nafile) bir namaz yoktur”[430]

Suyûtî (ö. 911/1505) “el-Ezhâr”da bu hadisi şu yollardan getirmiştir:

1.      Ebu Saîd el-Hudrî[431]   

2.      Ebu Hureyre[432]          

3.      Hz. Ömer[433]   

4.      Abdullah ibn Ömer[434] 

5.      Amr b. Abese[435]                                

6.      Ukbe b. Âmir[436]         

7.     Hz. Aişe[437]   

8.     Muâviye[438]    

9.     Enes[439]

10.     Abdullah ibn Mes’ud[440]

11.     Zeyd b. Sâbit[441]

12.     Sa’d b. Ebi Vakkâs[442]

13.     Semure b. Fâtik[443]

14.     Ka’b b. Mürre b. Ka’b[444]

15.     Ebu Ümâme[445]

16.     Safvân b. Muattal[446]

17.     Ebu Zerr[447]

Toplam, 17 kişi.

(Derim ki:) Yine bu hadis, şu yollardan da rivayet edilmiştir:

18.  Muâz b. Afrâ[448]        

19.  Abdullah ibn Amr[449]  

20.  Seleme ibnu'l-Ekva’[450]

21.  Cündub[451]

22. Abdullah es-Sunâbihi[452]

İbn Hacer (ö. 852/1447) “Emaliyyu’l-muhrace alâ muhtasarı İbni’l-Hâcib el-Aslî” de kaydettiğine göre; bu hadis, 20’den fazla bir sahabe topluluğundan rivayet edlmiştir.

Sehâvî (ö. 902/1496)’nin “Fethu’l-muğîs” adlı eseri ile Şeyh Abdurrauf el-Münâvî (ö. 1031/1622)’nin “Şerhu’l-Câmi” adlı eserinde geçtiği üzere; İbn Battâl (ö. 449/1057), bu hadisin, mütevatir olduğunu belirtmiştir.

Tahâvî (ö. 321/933) “Şerhu Meâni’l-Âsâr” adlı eserinde ‘Bâbu’r-Rek’ateyni ba’de’l-Asrî’ (=İkindi namazından sonra iki rek’at namaz kılma bâb’ın)da İkindi ve Sabah Namazından sonra namaz kılmanın yasak olduğu hususundaki hadisleri naklettikten sonra aynen şöyle der:

“İkindi Namazından sonra güneş batıncaya kadar namaz kılmanın yasak olduğuna dair Resulullah (s.a.v)’den gelen rivayetler, mütevatir olarak gelmiştir. Resulullah (s.a.v)’in sahabileri de, bu hadisle amel etmişlerdir. Bu nedenle de hiçbir kimsenin bu konuda muhalefet etmesine gerek yoktur.”[453]

Daha sonra Tahâvî, ‘Adam  hayvanın semeri üzerinde namaz kılıyor, sonra da insanlar namaz kıldıkları sırada mescide geliyor bâb’ında “imam olmaksızın her namazdan sonra nafile namaz kılınmaz” diyen  kimsenin sözünü naklettikten sonra şöyle der:

“Alimler, bu konuda güneş batıncaya kadar İkindi Namazından sonra ve güneş doğuncaya kadar da Sabah Namazından sonra namaz kılmanın yasak olduğu hususunda Resulullah (s.a.v)’den gelen rivayetlerin, mütevatir olduğuna dair delil getirmişlerdir.Bu hadisi, bu kitabımızın bir başka yerinde senedleriyle birlikte andık.”[454]

Yine Tahâvî, ‘Bâbu’s-Salât li’t-Tavaf ba’de’s-Subhi ve ba’de’l-Asrî’ (=Sabah Namazından ve İkindi Namazından sonra tavaf için namaz kılma bâb’ın)da aynen şöyle der:

“Resulullah (s.a.v) güneşin doğuşu sırasında, batışı sırasında, gündüzün tam ortasında, güneş doğuncaya kadar Sabah Namazından sonra ve güneş batıncaya kadar da İkindi Namazından sonra namaz kılmayı genel bir şekilde yasaklamıştır. Resulullah (s.a.v)’den bununla ilgili gelen rivayetler, mütevatirdir. Bu hadisi, bu kitabın bir başka yerinde senedleriyle birlikte anlattım.”[455]

* * *

-84 ﴿ اَلنَّهْي عَنِ الصَّلاَةِ فِي مَعَاطِنِ الْإِبِلِ وَإِبَاحَتها فِي مَرَابِضِ الْغَنَمِ ﴾

“Deve ağıllarında namaz kılmanın yasak olması ve koyun ağıllarında ise namaz kılmanın mübah (serbest) olması”[456] ile ilgili hadisler

İbn Abdilberr (ö. 463/1071) “İstizkâr” adlı eserinin ‘Bâbu’l- ameli fi Câmii’s-Salât’ bahsinde konu ile ilgili Abdullah ibn Amr ibnu'l-Âs Hadisi ile ilgili yerde şöyle der:

﴿ أَنَّهُ سَأَلَ عَبْدَ اللَّهِ بْنَ عَمْرِو بْنِ الْعَاصِ أَأُصَلِّي فِي عَطَنِ الْإِبِلِ فَقَالَ عَبْدُ اللَّهِ لَا وَلَكِنْ صَلِّ فِي مُرَاحِ الْغَنَمِ ﴾

“(Birisi,) Abdullah ibn Amr ibnu’l-Âs’a: ‘Deve ağıllarında namaz kılabilir miyiz?’ diye sordu. O da: ‘Hayır, (kılmayın.) Fakat koyun ağıllarında kılabilirsiniz’ diye cevap verdi.”

(İbn Abdilberr,) bu hadisi, Yûnus b. Bükeyr’den, o da Hişâm b. Urve’den, o da babasından, o da:

1. Abdullah ibn Amr’dan,[457] o da Hz. Peygamber (s.a.v)’den rivayet ettiğini anlattıktan sonra aynen şöyle der:

“Bu anlatım, bir çok şekillerde Hz. Peygamber (s.a.v)’den hadis gelmiştir:

2.    Ebu Hureyre[458]

3.      Berâ’ b. Âzib[459]

4.      Câbir b. Semure[460]

5.      Abdullah b. Muğaffel[461]

Bu hadislerin hepsi, senedleriyle birlikte hasendir. Bu hadislerin çoğu, mütevatirdir. Bunlar içerisinde en güzel olanı ise, Berâ’ Hadisi ile Abdullah b. Muğaffel Hadisidir. Bu hadisi ise, Hasen (el-Basrî) yolundan 25 kadar kimse rivayet etmiştir.” (İbn Abdilberr'in sözü burada bitmektedir.)

İbn Mâce (ö. 273/886) ise bu hadisi, şu yoldan (şu lafızla) rivayet etmiştir:

6.   Sebre b. Ma’bed[462]

﴿ لَا يُصَلَّى فِي أَعْطَانِ الْإِبِلِ وَيُصَلَّى فِي مُرَاحِ الْغَنَمِ ﴾

“Deve ağıllarında namaz kılınmaz. Fakat koyun ağıllarında namaz kılınır”

Taberânî (ö. 360/970) ise bu hadisi, “Mu’cemu’l-Kebîr“ adlı eserinde şu yoldan (şu lafızla) rivayet etmiştir:

7.  Useyd b. Hudayr[463]

﴿ صَلُّوا فِي مَرَابِضِ الْغَنَمِ وَلَا تَتَوَضَّئُوا مِنْ أَلْبَانِهَا وَلَا تُصَلُّوا فِي أَعْطَانِ الْإِبِلِ وَتَوَضَّئُوا مِنْ أَلْبَانِهَا ﴾

“Koyun ağıllarında namaz kılabilirsiniz. Fakat koyun sütünden abdest almayınız. Deve ağıllarında namaz kılmayınız. Fakat devenin sütünden abdest alabilirsiniz.”

Yine Taberânî (ö. 360/970), bu hadisi, “Mu’cemu’l-Kebîr“ adlı eserinde şu yoldan (şu lafızla) rivayet etmiştir:

8.  Ukbe b. Âmir[464]

﴿ صَلُّوا فِي مَرَابِضِ الْغَنَمِ وَلَا تُصَلُّوا فِي أَعْطَانِ الْإِبِلِ أَوْ فِي مَبَارِكِ الْإِبِلِ ﴾               

“Koyun ağıllarında namaz kılabilirsiniz.  Fakat deve ağıllarında yada deve ahırlarında namaz kılmayınız.”

Yine Taberânî (ö. 360/970), bu hadisi, “Mu’cemu’l-Kebîr“ adlı eserinde şu yoldan (şu lafızla) rivayet etmiştir:

9.  Abdullah ibn Ömer[465]

﴿ لَاتُصَلّوا  فِي أَعْطَانِ الْإِبِلِ وَصلَُّوا فِي مُرَاحِ الْغَنَمِ ﴾

“Deve ağıllarında namaz kılmayınız. Fakat koyun ağıllarında namaz kılabilirsiniz.”

Abdurrezzâk (ö. 211/827) ise bu hadisi, Ma’mer yoluyla şundan (şu lafızla) rivayet etmiştir:

10. - 11.  Hasen (el-Basrî) ile Katâde (mürsel olarak)[466]

﴿ يُصَلَّى فِي مَرَابِضِ الْغَنَمِ وَلاَ يُصَلَّى فِي أَعْطَانِ الْإِبِلِ ﴾

“Koyun ağıllarında namaz kılınır. Fakat deve ağıllarında namaz kılınmaz”

Yine İbn Mâce (ö. 273/886) ise bu hadisi, şu yoldan (şu lafızla) rivayet etmiştir:

12.  Hz. Ömer[467]

﴿ سَبْعُ مَوَاطِنَ لَا تَجُوزُ فِيهَا الصَّلَاةُ: ..... وَعَطَنُ الْإِبِلِ ﴾

“Yedi yerde namaz kılmak caiz değildir:” (Bunların içerisinde ‘deve ağılları’ ifadesi de kullanılmıştır.)

Yine Taberânî (ö. 360/970), bu hadisi, “Mu’cemu’l-Kebîr“ adlı eserinde şu yoldan (şu lafızla) rivayet etmiştir:

13. Suleyk el-Gatafânî[468]

﴿ تَوَضَّئُوا مِنْ لُحُومِ الْإِبِلِ وَلاَتُصَلَّى فِي مَبَارِكِ الْإِبِلِ ﴾

“Deve etlerinden abdest alabilirsiniz. Fakat deve ahırlarında namaz kılmayınız”

Ebu Ya’lâ (ö. 276/889) ise  bu hadisi, “Müsned” adlı eserinde şu yoldan (şu lafızla) rivayet etmiştir:

14.  Talha b. Ubeydullah[469]

﴿ كَانَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَتَوَضَّأُ مِنْ أَلْبَانِ الْإِبِلِ وَلُحُومُهَا وَلاَ يُصَلَّى فِي أَعْطَانِهَا ﴾    

“Resulullah (s.a.v) deve sütü ile etinden abdest alıyordu. Fakat deve ağılların da namaz kılmıyordu”

İmam Ahmed (ö. 241/855) ise, bu hadisi, “Müsned” adlı eserinde şu yoldan (şu lafızla) rivayet etmiştir:

15.  Abdullah ibn Amr

﴿ كانَ يُصَلَّى فِي مَرَابِضِ الْغَنَمِ ولا يُصَلَّى فِي مَرَابِضِ الْإِبِلِ وَالْبَقَرِ ﴾                

“Resulullah (s.a.v) koyun ağıllarında namaz kılıyordu. Fakat deve ile sığır ağıllarında namaz kılmıyordu”

Sehâvî (ö. 902/1496)’nin “Fethu’l-muğîs” adlı eserinde geçtiği üzere; İbn Hazm (ö. 456/1063), ‘deve ağıllarında namaz kılmanın yasak’ olduğu ile ilgili hadisi, mütevatir hadislerden saymıştır.

Yine Sehâvî’nin dışında bir çok alim, İbn Hazm’dan naklen derki: “Deve ağıllarında namaz kılmama ile ilgili hadisler, ‘kurala uygun Mütevatir’ (et-Tevâturu’l- Usûlî)dir.”

Yalnız Zeynü’l-Irâkî (ö. 805/1402)’de konu ile ilgili olarak derki: “Bu hadis, kurala uygun bir yolla gelmemiştir. Aksine meşhur ve müstefiz (bir yolla gelmiş)tir.”

Sadru’l-Münâvî (ö. 1031/1622) “Feyzu’l-Kadîr” adlı eserinde bu hadisin mütevatir olduğunu, nakletmiştir.

İbn Hazm’ın, bunu doğruladığını (daha önce) belirtmiştik.

* * *

 

-85 ﴿ اَلنَّهْي عَنِ اتِّخَاذِ الْقُبُورِ مَسَاجِدَ ﴾

“Mezarları, mescidler edinmeyi yasaklama” ile ilgili hadisler

Bu hadis, şu yollardan gelmiştir:

1.     Ebu Hureyre[470]

2.     Üsâme b. Zeyd[471]     

3.     Hz. Aişe[472]   

4.     Abdullah ibn Abbâs[473]           

5.     Ebu Saîd el-Hudrî[474]  

6.     Abdullah ibn Mes’ud[475]

7.     Cundub b. Semure[476]

8.     Hz. Ali[477]

9.     Zeyd b. Sâbit[478]

10.     Ebu Ubeyde ibnu'l-Cerrâh[479]

11.     Ka’b b. Mâlik

12.     Enes[480] ve daha bir çokları

Sehâvî (ö. 902/1496)’nin “Fethu’l-muğîs” adlı eserinde geçtiği üzere; İbn Hazm (ö. 456/1063), bu hadisi, mütevatir hadislerden saymıştır.

Muhammed b. Ahmed b. Abdulhâdî el-Hanbelî (ö. 744/1343)’de, “Sârimu’l-Münekki’” adlı eserinde bu konu ile ilgili hadisleri nakledip (daha sonra da) aynen şöyle der:

“Babam ve annem vasıtasıyla Resulullah (s.a.v) ile yine aynı şekilde onun sahabilerinden gelen hadisler, mana bakımından mütevatirdir.”

(Suyûtî) “Câmi’”de der ki: ﴿ صَلُّوا فِي بُيُوتِكُمْ وَلاَتَتَّخِذُوهَا قُبُورًا ﴾ “Evleri-nizde namaz kılınız. Fakat evlerinizi, mezarlar edinmeyiniz” hadisini; Ebu Ya’lâ ile Ziyâ’, Hz. Ali’nin oğlu Hasan’ dan[481] rivayet etmiştir.

Yine (Suyûtî’nin) “Câmi’” adlı eserinde şu hadis de vardır:

﴿ ِجْعَلُوا مِنْ صَلاَتِكُمْ فِي بُيُوتِكُمْ وَلاَتَتَّخِذُوهَا قُبُورًا ﴾

“Namazlarınızı, evlerinizde kılınız. Fakat evlerinizi, mezarlar edinme-yiniz”

a. Bu hadisi; İmam Ahmed, Buhârî, Müslim ile Ebu Dâvud, Abdullah ibn Ömer’den[482] rivayet etmiştir.

b. Yine bu hadisi; Ebu Ya’lâ “Müsned” adlı eserinde, Rüyânî ile Ziyâ’, Zeyd b. Hâlid’den rivayet etmiştir.

c. Yine bu hadisi; Muhammed b. Nasr “Salât” adlı eserinde Hz. Aişe’den rivayet etmiştir.

(Münâvî) “Feyzu’l-Kadîr” adlı eserinde derki: “Bu hadisin, mütevatir olduğunu ispat etme kastı hariç Buhârî ile Müslim’in dışında birisine bu hadisi dayandırmaya gerek yoktur.”

“Kitâbu’l-Merzâ ve’l- Cenâiz”de ise﴿ لَعَنَ اللهُ الْيَهُودَ وَالنَّصَارَى اِتَّخَذُوا قُبُورَ أَنْبِيَائِهِمْ مَسَاجِدَ ﴾  “Allah, Yahudi ve Hıristiyanlara lanet etsin; çünkü onlar, Peygamberlerinin mezarlarını, mescidler edindiler” Hadisi geçmektedir.

* * *

-86 ﴿ إِنَّ اللّهَ زَادَكُمْ صَلاَةً هِيَ خَيْرٌ لَكُمْ مِنْ حُمُرِ النَّعَمِ وَهِيَ الْوِتْرُ ﴾

“Allah size öyle bir namazı ekledi ki, o (namaz), sizin için kızıl deve sürülerinden daha değerlidir. İşte bu namaz, Vitir (Nama-zı)dır”[483]

Suyûtî (ö. 911/1505) “el-Ezhâr”da bu hadisi şu yollardan getirmiştir:

1.     Hârice b. Huzâfe[484]   

2.   Ebu Busre el-Gıfârî[485]           

3.   Muâz b. Cebel[486]      

6.     Abdullah ib Amr[487]

7.     Abdullah ibn Abbâs[488]

8.     Ukbe b. Âmir el-Cühenî[489]

9.     Amr ibnu'l-Âs[490]

10.     Abdullah ibn Ömer[491]

Toplam, 8 kişi.

(Derim ki:) Yine bu konuda Ebu Saîd el-Hudrî’den[492] de şu lafızla şöyle bir hadis rivayet edilmiştir:

﴿ إِنَّ اللّهَ عَزَّ وَجَلَّ زَادَكُمْ صَلاَةً وَهِيَ الْوِتْرُ ﴾

“Şanı Yüce Allah, size, öyle bir namaz ekledi ki, o (namaz), Vitir (Na-mazı)dır”

Taberânî (ö. 360/970) “Müsnedu’ş-Şâmiyyîn”de bu hadisi (belli) bir senedle rivayet etmiştir.

Hafız İbn Hacer (ö. 852/1447)’de (bu hadis) ile ilgili olarak derki: “Bu hadis, hasen bir hadistir.”

* * *

-87 ﴿ إِنَّ الشَّمْسَ وَالْقَمَرَ لَا يَنْكَسِفَانِ لِمَوْتِ أَحَدٍ وَلَا لِحَيَاتِهِ فَإِذَا رَأَيْتُمْ ذَلِكَ فَافْزَعُوا إِلَى الصَّلاَةِ ﴾

“Güneş ve ay, Allah’ın ayetlerinden iki ayettir. Bunlar, bir kimsenin ölümü ve hayatı için tutulmazlar. Bunların tutulduğunu gördüğünüz zaman hemen namaza koşun”[493]

Bu hadis, şu yollardan gelmiştir:

1.     Muğîre b. Şu’be[494]    

2.     Abdullah ibn Ömer[495]            

3.     Ebu Bekre[496] 

4.     Abdullah ibn Mes’ud[497]         

5.     Hz. Aişe[498]   

6.     Abdullah ibn Amr[499]  

7.     Abdullah ibn Abbâs[500]           

8.     Esmâ’ bint. Ebi Bekr[501]         

9.     Ebu Musa el-Eş’arî[502]


 

10.     Bilâl[503]

11.     Ebu Berze[504]

12.     Ukbe b. Âmir[505]

13.     Mahmûd b. Lebîd[506]

14.     Kabisa b. Muhârik el-Hilâlî[507]

15.     Abdullah ibn Mes’ud[508]

16.     Câbir[509]

17.     Semure b. Cündub[510]

18.     Ebu Hureyre[511]

19.     Nu’mân b. Beşîr[512] ve daha bir çokları

(Aynî) “Umdetu’l-Kârî”de “Küsûf (=Güneş) Tutulması Namazı” ile ilgili bahiste konu ile ilgili olarak derki:

“Bu hadis, 24 sahabiden rivayet edilmiştir. Bunlar, şunlardır:

1.     Esmâ’ bint. Ebi Bekr             

2.     Abdullah ibn Abbâs   

3.     Hz. Ali          

4.     Hz. Aişe       

5.     Abdullah ibn Ömer    

6.     Nu’mân b. Beşîr       

7.     Muğîre b. Şu’be        

8.     Ebu Mes’ud  

9.     Ebu Bekre    

10.     Semure b. Cündub     

11.     Abdullah ibn Mes’ud 

12.     Abdullah ibn Amr

13.     Kabisa b. Muhârikk el-Hilâlî

14.     Câbir

15.     Ebu Musa el-Eş’arî

16.     Abdurrahman b. Semure

17.     Übey b. Ka’b

18.     Bilâl

19.     Huzeyfe

20.     Mahmûd b. Lebîd

21.     Ebu’d-Derdâ’

22.     Ebu Hüreyre

23.     Ümmü Süfyân

24.     Ukbe b. Âmir

Bu konuda daha geniş bilgi için Şeyh Murtaza el-Hüseynî (ö. 1205/1790)’nin “Şerhu’l-İhyâ” adlı eserine  bakabilirsiniz.

* * *

-88 ﴿ صَلاَة الضُّحَى وَالتَّرْغِيب فِيهَا ﴾

“Duha (=Kuşluk) Namazı[513] ve Kuşluk Namazına teşvik etme” ile ilgili hadisler

Bu hadis, şu yollardan gelmiştir:

1.      Ebu Saîd el-Hudrî[514]   

2.      Ebu Zerr[515]    

3.      Zeyd b. Erkam[516]       

4.       Ebu Hureyre[517]        

5.     Büreyde el-Eslemî[518] 

6.     Ebu’d-Derdâ’[519]        

7.     Abdullah ibn Ebi Evfâ[520]        

8.     İtbân b. Mâlik[521]        

9.     Utbe b. Abdussulemî[522]         

10.     Nuaym b. Hemmâr[523]

11.     Ebu Ümâme el-Bâhilî[524]        

12.     Hz. Aişe[525]   

13.     Ümmü Hânî[526]          

14.     Ümmü Seleme[527]      

15.     Cübeyr b. Mut’im[528]  

16.     Enes[529]         

17.     Hz. Ali[530]

18.     Ebu Bekre[531]

19.     Câbir[532]

20.     Abdullah ibn Abbâs[533]


 

21.     Huzeyfe[534]

22.     Âiz b. Amr[535]

23.     Sa’d b. Ebi Vakkâs[536]

24.     Abdullah b. Bişr[537]

25.     Kudâme

26.     Hanzala es-Sakafeyyin

27.     Abdullah ibn Amr[538]

28.     Ukbe b. Âmir el-Cühenî[539]

29.     Ebu Mürre et-Tâifî[540]

30.     Muâz b. Enes el-Cühenî[541]

31.     Abdullah ibn Ömer[542]

32.     Ebu Musa el-Eş’arî[543]

33.     Nevvâs b. Sem’ân[544]

(Görüldüğü üzere konu ile ilgili hadisleri rivayet eden sahabiler, toplam 33 kişidir.)

(Aynî) “Umdetu’l-Kârî”de Ümmü Hânî Hadisini naklettikten sonra aynen şöyle der: “Bu konuda bir grup sahabeden hadis rivayet edilmiştir.”

Daha sonra Aynî (ö. 855/1451),  25 sahabinin ismini saymıştır. Ayrıca bunların naklettiği hadisleri ve bu hadislerin tahricini yapanları da belirtmiştir.

Şihâb el-Heytemî (ö. 1069/1659) “Şerhu’ş-Şemâil”de ve Aliyyu’l-Kârî (ö. 1014/1605) konu ile ilgili olarak aynen şöyle derler:

“Kuşluk Namazı ile ilgili hadisler(in toplamı), nerdeyse mütevatir (derecesine ulaşmış) durumda; çünkü sahabenin ileri gelenlerinden 19 kimse, bu hadisleri, Hz. Peygamber (s.a.v)’den rivayet etmiştir. Bunların hepsi, Hz. Peygamber (s.a.v)’in, Kuşluk Namazı kıldığına tanıklık etmişlerdir.

Nitekim Hz. Peygamber (s.a.v)’in, Kuşluk Namazı kıldığını, Hâkim ve daha bir çok alim belirtmiştir.

Bundan dolayıdır ki  Şeyhulislam Ebu Zür’a dedi ki: ‘Kuşluk Namazı konusunda pek çok sahih-meşhur hadisler gelmiştir. Hatta Muhammed b. Cerîr et-Taberî, bu hadislerin, mütevatir derecesine ulaştığını söylemiştir.’” 

Şeyh Abdurrauf el-Münâvî (ö. 103171622), bu hadislerin şerhinde aynen şöyle der: “Sahabenin ileri gelenlerinden 19 kimsenin tanıklık ettiğine göre; bunlar, Hz. Peygamber (s.a.v)’in, Kuşluk Namazı kıldığını görmüşlerdir. Hatta İbn Cerîr et-Taberî, bu hadislerin, mütevatir derecesine ulaştığını söylemiştir.”

(İbn Hacer) “Fethu’l-Bârî”de derki: “Hâkim, Kuşluk Namazı konusunda gelen hadisleri, müstakil bir cüz’de toplamıştır. Bu hadislerin (mütevatir olduğunu) ispat etme de hadisi nakleden ravilerin sayısı, sahabeden 20 kadar kimseye ulaşmıştır.”

Bazı hadis hafızlarının belirttiğine göre; Kuşluk Namazı ile ilgili hadisler, 20 küsur sahabenin rivayetinden gelmiştir.

Bu sahabilerin naklettiği hadislerin -bir topluluğun mürsel olarak rivayet ettiği hadislerin, sahih olduğuna dair gelen fazlalıkları da dahil- hepsi, sahihtir.”

Celâl es-Suyûtî (ö. 911/1505), bu sahabilerin naklettiği hadislerin hepsini, “Salâtu’d-Duha”da nakletmiştir.

(Suyûtî) “Hâvî”de ise bu (konuda gelen hadisleri) özetlemiştir.

* * *

 


 

[1]     “Namaz” kelimesinin Arapça karşılığı, “salat”tır. Bu kelime; dua, yalvarma ve niyaz anlamlarına gelmektedir. Terim olarak ise; belirli vakitler içerisinde Allah için eda edilen, özel bir takım hare­ketlerle yapılan bir ibadettir.

     İslam’ın şartlarından birini oluşturan namaz, bizi, Allah’a yaklaştıran ve ruhumuzu kötülüklerden arındıran ibadetlerin başında gelir.

     Beş vakit namaz, Mirac gecesinde farz kılınmıştı. Bu husus, Kur’an’ın, Nisa: 4/103. ayetinde müminler üzerine vakitleri belli bir farz olduğu belirtilmiştir. Böylece beş vakit namaz, sabah, öğle, ikindi, akşam ve yatsı olmak üzere tayin edilmiş, özel sınırlarıyla sınırlanması ve nasıl kılınağı Hz. Peygamber (s.a.v) tarafından açıklanıp izah edilmiş ve o zamandan beri Müslüman­lar arasında yapılması zorunlu görevlerden biri olmuştur.

[2]     İslam’ın şartlarını belirten hadis, “beş şart” olarak bilinmektedir. Yalnız bunların dışında daha başka şartları Kur’anda bulmak mümkündür: İyiliği emredip kötülükten kaçındırma, cihad, ada­let, anne-babaya iyi davranma, infak, Peygambere itaat etme gibi.

     “Cibril” hadisinin rivayetinde “İslam’ın şartları” olarak sayılan beş madde standart değildir. Aynı hadisin; Ebu Dâvud’un naklettiği varyantta “zekat verme” yerine “cünüblükten temizlenme”, Buhârî’nin naklettiği hadisin bir başka varyantında “hac etme yerine” “beşte bir humus verme” yer almaktadır.

     Bu beş şart, İslam’ın ibadete yönelik farzlarıdır. Bunun dışında İslam’ın inanç esasları, Muamelat (=insanlar arası ilişkiler), Ceza ile ilgili esaslar,  Ahlak ile ilgili esaslar, Siyaset ile ilgili esaslar vb. esaslar vardır. İslam bu şekilde bir bütün olur. Yoksa ibadet ile ilgili beş şart, İslam’ın kendisi de­ğildir.    

Konu ile ilgili hadisler için b.k.z: Buhârî, İman 1, 34, 40, İlim 6, 25, Mevakit 2, Zekat 1, Edeb 98, Tevhid 56; Müslim, İman 8 (11), 10 (12), 23- 25 (17); Nesâî, Siyam 1, İman 13, 25; Ebu Dâvud, Salat 1 (391), 23 (486), Eşribe 7 (3692); Tirmizî, Zekat 2 (619); İman 3 (2612), 5 (2614)

[3]     Tirmizî, Salat 1 (149); Ebu Dâvud, Salat 2 (393); Dârekutnî, Sünen, 1/258; Beyhakî, Sünenü’l-Kübra, 1/364

[4]     Nesâî, Mevakit 10; Hâkim, Müstedrek, 1/195; Dârekutnî, Sünen, 1/256

[5]     Nesâî, Mevakit 6; Hâkim, Müstedrek, 1/195; Dârekutnî, Sünen, 1/261; Bezzâr

[6]     Dârekutnî, Sünen, 1/260

[7]     Dârekutnî, Sünen, 1/259

[8]     Müsned, 3/30; Taberânî, el-Kebir

[9]     İbn Rahaveyh, Müsned

[10]    Nesâî, Mevakit 1; Dârimî, Mevakitu’s-salat 2; Beyhakî, Sünenü’l-Kübra, 1/263; Taberânî, el-Evsat

[11]    Sâid b. Mansûr, Sünen

[12]    Hadis, akşam nazmının ilk vaktini “perdeye bürünme” şeklinde tarif etmektedir. Bu da, güneşin ufukta kaybolmasıdır. Çünkü bir şey, perdeye büründü mü, artık  şey görünmez olur.

     Konu ile ilgili hadisler için b.k.z: Buhârî, Mevakit 18; Müslim, Mesacid 216 (636); Ebu Dâvud, Salat 6 (417); Tirmizî, Salat 122 (164)

[13]    Muvatta, Cemaa 25; Tahâvî, Şerhu Meâni’l-Âsâr, 1/173

[14]    Müslim, Mesacid 207 (629); Ebu Dâvud, Salat 5 (410); Tirmizî, Tefsiru sure-i Bakara 31 (2986); Nesâî, Salat 6; Muvatta, 25

[15]    Buhârî, Tefsiru sure-i Bakara 42, Cihad 98, Meğazi 29, Da’vat 58; Müslim, Mesacid 202-205 (627); Ebu Dâvud, Salat 5 (409); Tirmizî, Tefsiru sure-i Bakara 31 (2987); Nesâî, Salat 14; İbn Mâce, Salat 6 (684); Müsned, 1/82

[16]    Müslim, Mesacid 206 (628); Tirmizî, Salat 19, Tefsiru sure-i Bakara 32; İbn Mâce, Salat 6

[17]    Müsned, 1/301; Taberânî, el-Kebir, el-Evsat; Bezzâr

[18]    Taberânî, el-Kebir; Bezzâr

[19]    Taberânî, el-Kebir; Bezzâr

[20]    Müsned, 5/7, 8

[21]    Tahâvî, Şerhu Meâni’l-Âsâr, 1/175

[22]    Taberânî, el-Kebir

[23]    Müslim, Mesacid 206 (628); Taberânî, el-Evsat

[24]    Tirmizî, Salat 19; Muvatta, Cemaa 27, 28; Müsned, 5/12, 13, 22

[25]    Müslim, Mesacid 209 (631); Müsned, 5/13; Bezzâr

[26]    Bezzâr

[27]    Ka’be, Allah’a ibadet etmek üzere ve orada Allah’ı birlemek için Allah adına yeryüzünde yapıl­mış ilk binadır.

     “Peygamberlerin babası” diye bilinen Hz. İbrahim (a.s), putlarla savaştıktan sonra ve içinde dikili bulunan putları yıktıktan sonra Allah’tan kendisine gelen emir üzerine Ka’be’yi inşa etmiş­tir.

      Ka’be, Allah katında büyük bir şeref ve kutsiliğe mazhar olmasına rağmen zarar yada faydası dokunmayan taş bir binadır.

     Ka’be’nin önemi; yeryüzünde Allah’ın birliğini ve kulluğun yalnızca O’na yapılacağının temsilini ve şirk ile puta tapıcılığın batıllığını belirtmede ortaya çıkmaktadır. Çünkü insanlığın putlara, taşlara ve tağutlara ibadet ve kulluk etmeyi din kabul ettiği dönemde onların batıl ve tümünün değersiz olduklarının anlaşılması için bu mabetlerin yerine Tevhid inancını temsil eden bir simge olarak Ka’be yapılmıştır.

     Hz. Peygamber (s.a.v) ile sahabiler, namaz kılarlarken Kudüs’e doğru yöneliyorlardı. Bakara: 2/144. ayet inince, Hz. Peygamber (s.a.v) ile sahabiler, Ka’be’ye yönelerek namaz kılmaya baş­ladılar. Böylece Ka’be, müminlerin kıblesi olmuştur.

     Konu ile ilgili hadisler için b.k.z: Buhârî, Salat 30, 81, 96, Teheccüd 25, Hacc 51, 52, 54, Meğazi 48, 77, Cihad 127; Müslim, Hacc 395 (1330); Ebu Dâvud, Menasik 93 (2023); Nesâî, Kıble 6, Hacc 131, 132, 133; Muvatta, Hacc 193

[28]    Hz. Peygamber (s.a.v)’in, Ka’be’nin içerisinde namaz kıldığına dair bir çok hadis gelmiştir. Beraberinde Üsame, Osman b. Ebi Talha, Fadl b. Abbas ve Bilal vardı.

     Hz. Peygamber (s.a.v)’in, Ka’be’nin içerisine girip orada namaz kıldığını söyleyenlerin yanı sıra kılmadığını söyleyenler de vardır. Bu görüş ayrılığın sebebi, bu konuda Üsame b. Zeyd’den iki farklı rivayetin gelmiş olmasıdır.

     Resulullah (s.a.v)’in Kabe’nin içerisine ne zaman girdiği de ihtilaflıdır.

1.    Bazılarına göre, Mekke’nin fethi günü girmiştir.

2.    Bazılarına göre, Umretu’l-Kaza’da girmiştir.

3.    Bazılarına göre ise Veda haccı sırasında girmiştir.

4.    Rivayetlerdeki ihtilafı birleştirmeye çalışan bir grup alim ise, Fetih günü ve Veda haccı sıra­sında girdiğini ileri sürmüştür.

     Bütün bunlara rağmen, Resulullah (s.a.v)’in Ka’be’nin içerisinde namaz kıldığı umumiyetle kabul edilmiş, hatta yeri ve şekli üzerinde bazı detaylara bile yer verilmiştir. 

[29]    Buhârî, Salat 30, Hacc 51, 52; Müslim, Hacc 388-394 (1329); Ebu Dâvud, Menasik 92 (2023); Nesâî, Hacc 126; Muvatta, Hacc 63; Taberânî, el-Kebir; Bezzâr

[30]    Buhârî, Salat 30; Müslim, Hacc 388 (1329); Nesâî, Mesacid 5, Hacc 127; Bezzâr 

[31]    Buhârî, Hacc 51; Müslim, Hacc 388 (1329); Nesâî, Hacc 131-133; Müsned, 5/206; Taberânî, el-Kebir

[32]    Ebu Dâvud, Menasik 92 (2026)

[33]    Müsned, 3/320

[34]    Taberânî, el-Kebir; Bezzâr

[35]    Buhârî, Hacc 51; Müslim, Hacc 388 (1329); Nesâî, Mesacid 5; Taberânî, el-Kebir; Bezzâr

[36]    Tahâvî, Şerhu Meâni’l-Âsâr, 1/389, 392

[37]    Buhârî, Salat 12; Ebu Dâvud, Cenaiz 32; Tirmizî, Edeb 40; Müsned, 3/478

[38]    Buhârî, Salat 12; Tirmizî, Edeb 40 (2798)

[39]    Ebu Dâvud, Cenaiz 32 (3140)

[40]    Buhârî, Salat 12; Müsned, 5/290

[41]    Tahâvî, Şerhu Meâni’l-Âsâr, 1/474

[42]    Buhârî, Salat 65; Müslim, Mesacid 24, 25 (533), Zühd 43, 44 (533); Tirmizî, Salat 237 (318); İbn Mâce, Mesacid 1 (736); Dârimî, Salat 113 (1399); Müsned, 1/61, 71; Beyhakî, Sünenü’l-Kübra, 2/473; Ebu Ya’lâ, Müsned, 1/390, 391

[43]    Tirmizî, Salat 237 (318); Taberânî, el-Evsat

[44]    Nesâî, Mesacid 1

[45]    İbn Mâce, Mesacid 1 (735); Müsned, 1/30, 53; Taberânî, el-Evsat

[46]    İbn Mâce, Mesacid 1 (737)

[47]    İbn Mâce, Mesacid 1 (738); İbn Huzeyme, Sahih

[48]    Müsned, 1/241; Taberânî, el-Evsat; Bezzâr; Heysemî, Keşfu’l-Estar, 1/203 (402)

[49]    Taberânî, el-Evsat; Hâtib, Tarihu Bağdat, 5/35

[50]    Müsned, 3/490; Taberânî, el-Kebir; Bezzâr; Ebu Nuaym, Hilye, 5724, 8/319

[51]    Müsned, 4/461; Taberânî, el-Kebir, el-Evsat

[52]    Taberânî, el-Evsat; Ebu Nuaym, Hilye

[53]    Taberânî

[54]    Taberânî, el-Evsat, es-Sağir

[55]    Taberânî, el-Kebir, el-Evsat

[56]    Taberânî, es-Sağir; Bezzâr; Beyhakî, Sünenü’l-Kübra, 2/473; Heysemî, Keşfu’l-Estar, 1/203 (401)

[57]    Taberânî, el-Evsat; Bezzâr

[58]    Müsned, 2/221, 296, 386, 412, 498; Taberânî, el-Evsat; Bezzâr (405)

[59]    Taberânî, el-Evsat; Heysemî, Keşfu’l-Estar, 1/203 (404)

[60]    Râfi’

[61]    İbn Asâkir

[62]    Nesâî, Kıyamu’l-Leyl 66, 67; Müsned, 6/326, 426, 428

[63]    Buhârî, Ezan 160; Müslim, Mesacid 70 (562); Tahâvî, Şerhu Meâni’l-Âsâr, 4/237

[64]    Buhârî, Ezan 160; Müslim, Mesacid 72-75 (564); Ebu Dâvud, Et’ime 40 (3822); Nesâî, Mesacid 16; İbn Mâce, Et’ime 59 (3365); Tirmizî, Et’ime 13 (1806)

[65]    Buhârî, Ezan 160; Müslim, Mesacid 68-69 (561); Ebu Dâvud, Et’ime 40 (3825); İbn Mâce, İkame 58 (1016); Dârimî, Et’ime 21 (2059); Müsned, 2/20

[66]    Müslim, Salat  71 (563); İbn Mâce, İkame 58 (1015); Ebu Avâne, Müsned, 1/411

[67]    Müsned, 3/400, 5/26; Taberânî, es-Sağir, el-Kebir

[68]    Taberânî, el-Evsat

[69]    Taberânî, el-Kebir, (1225)

[70]    Taberânî, el-Kebir

[71]    Taberânî, el-Kebir, el-Evsat

[72]    Taberânî, el-Kebir, el-Evsat

[73]    Müslim, Mesacid 76 (565); Ebu Dâvud, Et’ime 40 (3823); Müsned, 3/12; Taberânî; Ebu Avâne, Müsned, 1/411

[74]    Tirmizî, Et’ime 13 (1807); Bezzâr; Heysemî, Keşfu’l-Estar, 1/207 (410)

[75]    Ebu Dâvud, Et’ime 40 (3827); Tahâvî, a.g.e., 4/238

[76]    Ebu Dâvud, Et’ime 40 (3826); Müsned, 4/252; Ebu Avâne, Müsned, 1/411 (3826);

[77]    Tahâvî, a.g.e., 4/237

[78]    Buhârî, Salat 4; Müslim, Salat 55, 279, Müsafirin 72; Nesâî, Taharet 142; İbn Mâce, Taharet 59; Muvatta, Cemaa 34

[79]    Buhârî, Salat 4; Müsned, 6/342

[80]    Müsned, 1/256; Taberânî, el-Kebir, el-Evsat; Ebu Ya’lâ

[81]    Taberânî, el-Kebir; Ebu Ya’lâ

[82]    Müslim, Salat 284 (519)

[83]    Buhârî, Salat 3; Müslim, Salat 281 (518); İbn Mâce, Keffarat 12; Müsned, 3/335, 324

[84]    Buhârî, Salat 4; Müslim, Salat 279 (517); Ebu Dâvud, Salat 78 (628); Tirmizî, Salat 254 (339); Nesâî, Kıble 14; Muvatta, Cemaa 29

[85]    Tirmizî, Salat (363); Nesâî, İmame 8

[86]    Buhârî, Salat 5; Müslim, Salat 277 (516); Ebu Dâvud, Salat 78 (627); Nesâî, Kıble 18

[87]    Buhârî, Fadlu’s-Salât 1; Müslim, Hacc 505 (1394); Tirmizî, Salat 241 (324); Nesâî, Mesacid 7; Muvatta, Kıble 9

[88]    Müslim, Hacc 509 (1395); Müsned, 2/16, 29

[89]    Müslim, Hacc 510 (1396); Nesâî, Mesacid 4; Müsned, 6/333, 334 

[90]    Müsned, 4/80; Taberânî, el-Kebir; Ebu Ya’lâ; Bezzâr

[91]    Tahâvî, Şerhu Meâni’l-Âsâr, 3/126

[92]    Taberânî, el-Kebir, el-Evsat

[93]    Taberânî, el-Evsat; Tahâvî, Şerhu Meâni’l-Âsâr, 3/127

[94]    Müsned, 4/5; Taberânî; İbn Hibbân, Sahih, (1618); Beyhakî, Sünenü’l-Kübra, 5/246

[95]    Bezzâr

[96]    Ebu Ya’lâ; Bezzâr; Tahâvî, Şerhu Meâni’l-Âsâr, 3/126

[97]    Taberânî, el-Evsat; Ebu Ya’lâ (4691)

[98]    Suyûtî, Câmiu’s-Sağîr, H. No: 3594, 3595

[99]    Müslim, Mesacid 5 (523); Tirmizî, Siyer 5 (1553); Nesâî; Cihad 1; İbn Mâce, Taharet 90; Müsned, 2/264

[100] Dârimî, Siyer 28; Müsned, 5/145, 148, 162; Ebu Avâne, Müsned, 1/395

[101] Müslim, Mesacid 4 (522); Müsned, 5/383

[102] Taberânî

[103] Taberânî

[104] Müsned, 5/248, 256; Taberânî, el-Kebir, (7931)

[105] Tirmizî, Salat 234 (316); Müsned, 3/83; Taberânî

[106] Müsned, 1/98

[107] Müsned, 2/222

[108] Buhârî, Teyemmüm 1, Salat 56; Müslim, Mesacid 3 (521); Nesâî, Gusl 26, Mesacid 42; Müsned, 3/304

[109] Müsned, 1/301; Taberânî, el-Kebir, (11047, 11085)

[110] Ebu Dâvud, Salat 50 (561); Tirmizî, Salat 165 (223)

[111] İbn Mâce, Mesacid 14 (781); Hâkim, Müstedrek, 1/212

[112] İbn Mâce, Mesacid 14 (780); Hâkim, Müstedrek, 1/212

[113] Taberânî,

[114] Taberânî,

[115] Taberânî, el-Kebir, 12/358 (13335)

[116] Taberânî, el-Kebir

[117] Taberânî, el-Kebir; İbn Huzeyme, Sahih, 2/377 (1498, 1499); Heysemî, Mevaridu’z-zaman, s. 120 (422)

[118] İbn Mâce, Mesacid 14 (779); Taberânî, el-Evsat

[119] Taberânî,

[120] Bezzâr; Heysemî, Keşfu’l-Estar, 1/217

[121] Tayâlisî, Müsned,

[122] İbn Şâhîn, Terğib

[123] Ebu Musa el-Medinî

[124] Sâid b. Mansûr, Sünen

[125] Tirmizî, Salat 117 (154); Ebu Dâvud, Salat 8 (424); Nesâî, Mevakit 27; Müsned, 4/142; Beyhakî, Sünenü’l-Kübra, 1/457

[126] Nesâî, Mevakit 27; Müsned, 5/429

[127] Taberânî, el-Kebir; Bezzâr; Heysemî, Keşfu’l-Estar, 1/194

[128] Taberânî, el-Kebir

[129] Taberânî, el-Kebir; Bezzâr; Heysemî, Keşfu’l-Estar, 1/193

[130] Taberânî, el-Kebir

[131] Bezzâr; Heysemî, Keşfu’l-Estar, 1/194 (382)

[132] Bezzâr; Heysemî, Keşfu’l-Estar, 1/194 (384)

[133] Tahâvî, Şerhu Meâni’l-Âsâr, 1/179

[134] Buhârî, Mevakit 9; Tirmizî, Mevakit 5; Nesâî, Mevakit 5; İbn Mâce, Salat 4

[135] Buhârî, Mevakit 9; Müslim, Mesacid 184 (616); Ebu Dâvud, Salat 4 (401); Tirmizî, Salat 7 (158); Müsned, 5/155

Buhârî, Mevakit 9, Bed’ü’l-halk 10; Müslim, Mesacid 180 (615); Ebu Dâvud, Salat 4 (402); Tirmizî, Salat 7 (157); Nesâî, Mevakit 5; İbn Mâce, Salat 4 (677); Muvatta, Vukut 28; Dârimî, Salat (677, 678)

[137] Buhârî, Mevakit 9; İbn Mâce, Salat 4 (681); İbn Huzeyme, Sahih, 1/170

[138] Buhârî, Mevakit 9; İbn Mâce, Salat 4 (679); Müsned, 3/9, 52

[139] Tahâvî, Şerhu Meâni’l-Âsâr, 1/187

[140] İbn Mâce, Salat 4 (680); İmam Ahmed, Müsned, 4/250; Beyhakî, Sünenü’l-Kübra, 1/439;

[141] İbn Huzeyme, Sahih, 1/170

[142] Müsned, 4/262; Hâkim, Müstedrek, 3/251

[143] Taberânî

[144] Taberânî

[145] Müsned, 5/368; Taberânî

[146] Ebu Ya’lâ; Heysemî, Keşfu’l-Estar, 1/88

[147] Bezzâr

[148] Ebu Nuaym

[149] Nesâî, Mevakit 4; Tahâvî, Şerhu Meâni’l-Âsâr, 1/188

[150] Muvatta, Vukut 27

[151] Beğavî, Mu’cem

[152] Tahâvî, Şerhu Meâni’l-Âsâr, 1/186

[153] Tahâvî, Şerhu Meâni’l-Âsâr, 1/185

[154] Müslim, Salat 132 (140); Ebu Dâvud, Salat 97 (678); Tirmizî, Salat 166 (224); Nesâî, İmame 32; ); İbn Mâce, Taharet İkame 52 (1000)

[155] Müsned, 3/293, 331, 398

[156] Taberânî, el-Kebir, el-Evsat; Bezzâr

[157] Müsned, 3/3, 16; Ebu Ya’lâ

[158] Bezzâr

[159] Taberânî, el-Evsat

[160] Taberânî, el-Kebir

[161] Ebu Dâvud, Salat 94 (666); Nesâî, İmame 31

[162] Buhârî, Ezan 71; Müslim, Salat 127 (436); Ebu Dâvud, Salat 94 (662, 663); Tirmizî, Salat 167 (227); Nesâî, İmame 25

[163] Müslim, Salat 119 (430); Ebu Dâvud, Salat 94 (661); Nesâî, İmame 28

[164] Ebu Dâvud, Salat 94 (664)

[165] Taberânî, el-Kebir, el-Evsat

[166] Buhârî, Ezan 72, 74, 76, 132; Müslim, Salat 124 (433, 434); Ebu Dâvud, Salat 94 (667-671); Nesâî, İmame 27, 28, 30

[167] Müslim, Salat 131 (439)

[168] Ebu Dâvud, Salat 95 (676); ); İbn Mâce, İkame 50 (995); Taberânî, el-Evsat

[169] Suyûtî, Dürrü’l-Mensûr, 5/293

[170] Buhârî, Cum’a 8, Temenni 9; Müslim, Taharet 42 (252); Ebu Dâvud, Taharet 25 (46); Tirmizî, Taharet 18 (22); Nesâî, Taharet 7; Muvatta, Taharet 115; Müsned, 1/116

[171] Ebu Dâvud, Taharet 25 (47); Tirmizî, Taharet 18 (23); Müsned, 4/114; Taberânî, el-Kebir, (5223, 5224

[172] Müsned, 1/180, 120; Bezzâr

[173] Müsned, 1/214; Taberânî, el-Kebir

[174] Müsned, 3/442

[175] Müsned, 5/410

[176] Müsned, 2/97

[177] Müsned, 6/325; Ebu Ya’lâ

[178] Taberânî,

[179] Taberânî, el-Kebir; Hâkim, Müstedrek, 1/146; Zebîdî, Ukûdu’l-Cevâhir, 1/33

[180] Taberânî, el-Kebir; İbn Hacer, Metâlibu’l-Âliye, 1/107

[181] Taberânî; Hâkim, Müstedrek, 1/146

[182] Bezzâr; Ebu Ya’lâ; Hâkim, Müstedrek, 1/146

[183] Bezzâr; Ebu Nuaym

[184] Ebu Nuaym

[185] Taberânî, el-Kebir; Ebu Nuaym

[186] Taberânî, el-Kebir, el-Evsat; Hâkim, Müstedrek, 1/156; Ebu Nuaym

[187] İbn Menî’, Müsned

[188] Taberânî, el-Kebir; Bezzâr; İbn Hacer, Metâlibu’l-Âliye, 1/107

[189] Müsned, 5/225; Hâkim, Müstedrek, 1/156

[190] Deylemî

[191] Buhârî, Vudu’ 73, Teheccüd 9, Cum’a 8; Müslim, Taharet 45 (254); Ebu Dâvud, Taharet 30 (55); Nesâî, Taharet 2

[192] Taberânî, el-Kebir

[193] Deylemî

[194] Taberânî, el-Kebir

[195] Deylemî

[196] Deylemî

[197] İbn Ebi Şeybe, Musannef

[198] İbn Ebi Şeybe, Musannef

[199] Ebu Dâvud, Taharet 31 (61); Tirmizî, Taharet 3 (3); İbn Mâce, Taharet 3 (275)

[200] Müsned, 3/330

[201] Tirmizî, Salat 176 (238); ); İbn Mâce, Taharet 3 (276); Hâkim, Müstedrek, 1/132

[202] Dârekutnî, Sünen, 1/359; Taberânî, el-Evsat

[203] Taberânî, el-Evsat, el-Kebir; İbn Ebi Şeybe, Musannef, 1/230

[204] Taberânî, el-Kebir; Beyhakî, Sünenü’l-Kübra, 2/173

[205] İbn Adiy

[206] Tirmizî, Tahâret 3 (3)

[207] Tirmizî, Salât 176 (238),

[208] Buhârî, Ezan 83-86; Müslim, Salat 22 (390); Ebu Dâvud, Salat 117 (721, 722, 741, 743); Tirmizî, Salat 189 (255); Nesâî, İftitah 1, 2, 3; İbn Mâce, İkame 15 (858-868)

[209] Buhârî, Ezan 84; Müslim, Salat 24-26 (391); Ebu Dâvud, Salat 118 (745); Nesâî, İftitah 85; İbn Mâce, İkame 15 (859)  

[210] Müslim, Salat 54 (401); Ebu Dâvud, Salat 117 (723-729, 736, 737); Nesâî, İftitah 107, 139, 187, Sehiv 29

[211] Buhârî, Ezan 115, 116, 144; Müslim, Salat 33 (393); Ebu Dâvud, Salat 118 (744), 140 (835); Nesâî, Sehiv 1 

[212] Buhârî, Ezan 145; Ebu Dâvud, Salat 117; Tirmizî, Salat 227

[213] Ebu Dâvud, Salat (739)

[214] Ebu Dâvud, Salat (747)

[215] Buhârî, Ezan 145; Ebu Dâvud, Salat 117 (734); Tirmizî, Salat 227

[216] Buhârî, Ezan 145; Ebu Dâvud, Salat 117 (734); Tirmizî, Salat 227

[217] Ebu Dâvud, Salat 117 (730); Tirmizî, Salat 227; İbn Mâce, İkame 15 (862)

[218] Ebu Dâvud, Salat 117 (730); Tirmizî, Salat 227; İbn Mâce, İkame 15 (862)

[219] Buhârî, Ezan 115; Müslim, Salat 27-32 (392); Ebu Dâvud, Salat 118, 119 (746, 753); Tirmizî, Salat 177, 198, (239, 254); Nesâî, İftitah 6, 84, 184; Muvatta, Salat 19

[220] İbn Mâce, İkame 15 (863); Dârekutnî, Sünen, 1/287; Taberânî, el-Evsat; Ebu Ya’lâ

[221] İbn Mâce, İkame 15 (863)

[222] İbn Mâce, İkame 15 (861)

[223] Taberânî, el-Kebir

[224] Müsned, 5/6

[225] Beyhakî

[226] Beyhakî

[227] Dârekutnî

[228] Dârekutnî

[229] Taberânî,

[230] Taberânî, el-Kebir

[231] Bu kitabıl asıl adı, “Zâdü’l-meâd fi hedyi hayri’l-ibâd”dır. Bunun, Türkçe’ye birkaç çevirisi yapılmıştır.

[232] Bu üç yer ise; namaza başlarken, rükuya giderken ve rükudan doğrularken

[233] Buhârî’nin bu kitapçığının adı, “Ref’u’l-yedeyn fi’s-salât”tır.

[234] İbn Hacer, Fethu’l-Bârî, 2/175 

[235] Buhârî, Ezan 89; Muvatta, Kasru’s-salat 47

[236] Müslim, Salat 54 (401); Ebu Dâvud, Salat 117 (723-729, 736, 737); Nesâî, İftitah 9;

[237] Ebu Dâvud, Salat 120 (755); Nesâî, İftitah10

[238] Tirmizî, Salat 187 (252)

[239] Ebu Dâvud, Salat 120 (757)

[240] Ebu Dâvud, Salat 120 (754)

[241] Ebu Dâvud, Salat 120 (758); Müsned, 2/538

[242] Taberânî, el-Evsat

[243] Müsned, 5/290; Taberânî, el-Kebir (Bu kişinin; Gudayf b. Hâris yada Ğutayf b. Hâris olduğu söylenmiştir.)

[244] Taberânî, el-Kebir

[245] Taberânî, el-Kebir

[246] Taberânî, el-Kebir

[247] Taberânî, el-Kebir; Bezzâr

[248] Ebu Dâvud, Salat (759)

[249] Besmele, Kur’an’da 2 şekilde ele alınmıştır:

      a. Enfal suresi ile Tevbe suresi arası hariç bütün sureler arasında bulunan, bir sureyi diğerinden ayıran besmele. Buna göre Kur’an’da 113 besmele bulunmaktadır. Bu besmelelerin hepsi, Tevbe suresi hariç diğer bütün surelerin başında bulunmaktadır.

      b. Neml suresinin 30. ayetinin bir parçası olan besmele. Buradaki besmele, Neml: 27/30. ayetinin bir kısmını oluşturmaktadır. Bu besmelenin, ayetten bir parça olduğu için okunup okunmayacağı hususunda bir görüş ayrılığı yoktur.

     Namazda besmelenin okunup okunmayacağı meselesi, ihtilaflıdır:

      1. Bazı sahabiler, namazda besmele okumamışlardır.

     2. Bazı sahabiler ise, namazda besmele okumuşlardır. Namazda besmelenin okunacağını söyleyenler ise kendi aralarında 2 gruba ayrılmıştır:

      a. Besmele, namazda açıktan (=sesli) okunur.

      b. Besmele, namazda gizli (=sessiz) okunur.

     Bu görüş ayrılığı, besmelenin, Fatiha’dan bir ayet olup olmadığı meselesine dayanmaktadır. Hanefilere ve Hanbelilere göre; Resulullah (s.a.v), Fatiha suresini okurken besmeleyi de mutlaka okumuş, fakat gizli okuduğu için işitilmemiştir. Şafiîlere göre ise; besmele, Fatiha’nın ilk ayetidir. Dolayısıyla da okunuşta Fatiha’ya tabidir. Fatiha’nın gizli okunduğu yerlerde gizli, açıktan okunduğu yerlerde ise açıktan okunur. İmam Malike göre ise, farz namazlarda besmele hiç okunmaz. Nafile namazlarda ise dileyen okur, dileyen okumaz. Çünkü besmele, Fatiha’dan bir ayet değildir.     

[250] Tirmizî, Salat 181 (245); Ebu Dâvud, Salat (786)

[251] Hâkim, Müstedrek, 1/234; Dârekutnî, Sünen, 1/302 (1-5)

[252] Hâkim, Müstedrek, 1/232

[253] Nesâî, İftitah 21; Hâkim, Müstedrek, 1/232

[254] Hâkim, Müstedrek, 1/234

[255] Hâkim, Müstedrek, 1/234; Taberânî, el-Evsat

[256] Tahâvî, Şerhu Meâni’l-Âsâr, 1/202, 203; Nesâî, İftitâh 22

[257] Tahâvî, age, 1/203

[258] Ebu Dâvud, Salat (784); Dârekutnî, Sünen, 1/308, 311; Hâkim, Müstedrek, 1/223

[259] Ebu Dâvud, Salat (786); Tirmizî, Salat 181 (245); Dârekutnî, Sünen, 1/303, 304; Hâkim, Müstedrek, 1/232; Zeylaî, Nasbu’r-Râye, 1/323 (9)

[260] Nesâî, İftitah 21; Hâkim, Müstedrek, 1/232; Dârekutnî, Sünen, 1/305, 306, 307

[261] Hâkim, Müstedrek, 1/232; Dârekutnî, Sünen, 1/307

[262] Dârekutnî,

[263] Hâkim, Müstedrek, 1/234; Dârekutnî, Sünen, 1/302

[264] Hâkim, Müstedrek, 1/234; Dârekutnî, Sünen, 1/308

[265] Hâkim, Müstedrek, 1/234; Dârekutnî, Sünen, 1/310

[266] Hâkim, Müstedrek, 1/234; Dârekutnî, Sünen, 1/304, 305; İbn Ebi Şeybe, Musannef, 1/412

[267] Hâkim, Müstedrek, 1/232, 233; Dârekutnî, Sünen, 1/303

[268] Hâkim, Müstedrek, 1/234; Dârekutnî, Sünen, 1/309

[269] Hâkim, Müstedrek, 1/234; Dârekutnî, Sünen, 1/310

[270] Beyhakî, Sünenü’l-Kübra, 2/46-50

[271] Hâkim, Müstedrek, 1/234; Dârekutnî, Sünen, 1/309; Beyhakî, Sünenü’l-Kübra, 2/46-50

[272] Hâkim, Müstedrek, 1/234; Dârekutnî, Sünen, 1/310

[273] Hâtib

[274] Hâtib

[275] Hâtib

[276] İmam Şâfiî

[277] Nesâî, İftitah 21 (Nuaym b. Mücmer der ki: “Ebu Hureyre’nin arkasında namaz kıldım. Besmeleyi okudu. Sonra da Fatiha’yı okudu. Fatiha’nın sonunda “amin” dedi. Selam verdikten sonra: “Namaz itibariyle içinizde Resulullah (s.a.v)’e en fazla benzeyeni benim” dedi.)

[278] Namazda besmelenin okunup okunmayacağı meselesi, ihtilaflıdır. Bu ihtilaf, bu konuda gelen rivayetlerden kaynaklanmaktadır. Bazı rivayetler okunduğunu belirtirken, diğer bir kısım rivayetler ise okunmadığını ifade etmektedir.

     Daha önce de belirttiğimiz üzere, bu mesele; besmelenin, Fatiha’dan bir ayet olup olmadığına dayanmaktadır. Besmelenin Fatiha’dan bir ayet olduğunu söyleyenler, besmelenin gizli yada açıktan okunması gerektiğini belirtmişlerdir. Besmelenin Fatiha’dan bir ayet olmadığını söyleyen Malikiler ise, besmelenin farz namazlarda okunmayacağını belirtmişlerdir.

[279] Kadı İyâz, Mâlikî, imamlarındandır. Onlara göre farz namazlarda besmele okunmaz.

[280] Hanefilere göre; besmele, Fatiha’dan ve Kur’an’dan bir ayettir. Besmelenin, tam bir ayet olup olmadığı meselesi ihtilaflıdır.

[281] Buhârî, Ezan 89; Müslim, Salat 50 (399); Ebu Dâvud, Salat 124 (782); Tirmizî, Salat 182 (246); Nesâî, İftitah 21, 22; İbn Mâce, İkame 4 (813, 815); Muvatta, Salat 30

[282] Tirmizî, Salat 180 (244); Nesâî, İftitah 22

[283] Müslim, Salat 240 (498); Ebu Dâvud, Salat 124 (783)

[284] Namazda Fatiha’nın okunması; İmam Şâfiî, İmam Mâlik ve İmam Ahmed’e göre farz ve Ebu Hanîfe’ye göre ise vacibtir. Ebu Hanife, Kur’an’dan bir miktarın okunmasını yani kıratı farz anlamıştır. Bu konudaki dayanağı ise “Kur’an’dan kolay geleni (ne ise onu) okuyun” (Müzzemmil: 73/20) ayetidir.

[285]            Müslim, Salat 41; İbn Mâce, İkame 11; Müsned, 2/478

[286] Müslim, Salat 38 (395); Ebu Dâvud, Salat 136 (821); Tirmizî, Tefsiru sure-i Fatiha (2954)

[287] Tirmizî, Salat 116

[288] Ebu Dâvud, Salat 132; Tirmizî, Salat 69, 116

[289] Müslim, Salat 34 (394); Ebu Dâvud, Salat (822); Tirmizî, Salat 183 (247); Nesâî, İftitah 24; İbn Mâce, İkame 11 (837); Hâkim, Müstedrek, 1/238, 239; Taberânî, el-Kebir

[290] Müslim, Salat 38 (395); Ebu Dâvud, Salat 136 (819-821); Tirmizî, Tefsiru sure-i Fatiha (2954, 2955); Nesâî, İftitah 23; Muvatta, Salat 39; İbn Mâce, İkame 11 (838); Hâkim, Müstedrek, 1/238, 239

[291] İbn Mâce, İkame 11 (840); Müsned, 6/142; Tahâvî, Şerhu Meâni’l-Âsâr, 1/215; Taberânî, es-Sağir

[292] Müsned, 5/308

[293] İbn Mâce, İkame 11 (841); Taberânî, el-Evsat

[294] Hâkim, Müstedrek, 1/239

[295] Ebu Dâvud, Salat 136 (818); Tirmizî, Salat 176 (238); İbn Mâce, İkame 11 (839)

[296] Tirmizî, Salat 192 (258); Nesâî, İftitah 92

[297] Ebu Dâvud, Salat 148 (863); Nesâî, İftitah 93

[298] Buhârî, Ezan 145; Ebu Dâvud, Salat 117 (730-735); Tirmizî, Salat 227 (304, 305); Nesâî, İftitah 96, 138;

[299] Nesâî, İftitah 11; Hâkim, Müstedrek, 1/224

[300] Ebu Dâvud, Salat 117 (733)

[301] Nesâî, İftitah 90; Hâkim, Müstedrek, 1/224

[302] Buhârî, Ezan 74, 82; Müslim, Salat 86 (414); Ebu Dâvud, Salat 69 (603, 604); Nesâî, İftitah 30, 111; Tirmizî, Salat 197 (266)

[303] Buhârî, Ezan 83, 84; Müslim, Salat 22 (390); Ebu Dâvud, Salat (722); Nesâî, İftitah 111

[304] Müslim, Müsafirin 201 (771); Tirmizî, Salat 196 (265); Ebu Dâvud, Salat (836); Müsned, 1/95

[305] Müslim, Salat 202 (476); Ebu Dâvud, Salat (846); İbn Mâce, İkame 18 (878); Müsned, 4/353

[306] Müslim, Salat 205 (477); Ebu Dâvud, Salat (847); Nesâî, İftitah 115; İbn Mâce, İkame 18 (877)

[307] Buhârî, Ezan 126; Ebu Dâvud, Salat (857); Nesâî, İftitah 112

[308] Buhârî, Ezan 82; Müslim, Salat 77 (411); Ebu Dâvud, Salat (853); Nesâî, İftitah 112; İbn Mâce, İkame 18 (876)

[309] Tirmizî, Salât 196

[310] Tirmizî, Salât 196 (265)

[311] Tirmizî, Salât 197 (266)

[312] Müslim, Salat 16 (162); Ebu Dâvud, Salat (972); Nesâî, İftitah 113; Müsned, 4/408; Hâkim, Müstedrek, 1/238

[313] Müslim, Salat 206 (478); Nesâî, İftitah 115; Müsned, 1/301

[314] İbn Mâce, İkame 18 (879); Tahâvî, Şerhu Meâni’l-Âsâr, 1/239; Hâkim, Müstedrek, 1/239

[315] Müslim, Salat 217 (484), Küsuf 6 (901); Hâkim, Müstedrek, 1/240; Tahâvî, Şerhu Meâni’l-Âsâr, 1/240

[316] Tahâvî, Şerhu Meâni’l-Âsâr, 1/239, 240

[317] “Teşehhüd” kelimesi, sözlükte; “şehadet getirme” anlamına gelmektedir. Şehadet getirmekten kasıt ise, Kelime-i şehadeti söylemektir. Bir de, teşehhüd, bir namaz terimi olarak; ka’delerde (= oturma) okunan ve içerisinde Kelime-i şehadetin de yer aldığı özel bir duadır. Bu nedenle de namazda bu duanın okundupu bölüme, teşehhüd denilmiştir.

     Teşehhüd duası; Resulullah (s.a.v)’in mirac yolculuğu sırasında yüce Allah’la yaptığı konuşmayı anımsatmaktadır. Şu halde “müminin miracı” olarak nitelendirilen namazdaki teşehhüd, ruhen ve kalben hüşyar olan müminlere, günde beş vakit, Resulullah (s.a.v)’in kulluk hayatındaki en zirve olan mirac safhasını yaşatmaktadır.   

[318] Buhârî, Ezan 148, 150, Amel fi’s-salat 4, İsti’zan 3, 28, Da’vat 17, Tevhid 5; Müslim, Salat 55-61 (402-403); Ebu Dâvud, Salat 182 (968-969); Tirmizî, Salat 215 (289); Nesâî, İftitah 189

[319] Müslim, Salat 60 (403); Ebu Dâvud, Salat 182 (974); Tirmizî, Salat 216 (290); Nesâî, İftitah 193

[320] Ebu Dâvud, Salat (972); Nesâî, İftitah 192

[321] Muvatta, Salat 53; Hâkim, Müstedrek, 1/266; Zeylaî, Nasbu’r-Râye, 1/422

[322] Nesâî, İftitah 194

[323] Ebu Dâvud, Salat 182 (971); Muvatta, Salat 54

[324] Ebu Dâvud, Salat (975)

[325] Taberânî, el-Evsat

[326] Muvatta, Salat 55; Ebu Ya’lâ

[327] Taberânî, el-Kebir, el-Evsat; Bezzâr

[328] Taberânî

[329] Taberânî, el-Kebir; Bezzâr

[330] Taberânî

[331] İbn Merdeveyh, Kitabu’t-Teşehhüd

[332] İbn Merdeveyh, Kitabu’t-Teşehhüd

[333] İbn Merdeveyh, Kitabu’t-Teşehhüd

[334] İbn Merdeveyh, Kitabu’t-Teşehhüd

[335] Taberânî, el-Kebir, el-Evsat; İbn Merdeveyh, Kitabu’t-Teşehhüd

[336] Taberânî, el-Kebir; İbn Merdeveyh, Kitabu’t-Teşehhüd

[337] İbn Merdeveyh, Kitabu’t-Teşehhüd

[338] İbn Merdeveyh, Kitabu’t-Teşehhüd

[339] Taberânî, el-Evsat; İbn Merdeveyh, Kitabu’t-Teşehhüd

[340] İbn Merdeveyh, Kitabu’t-Teşehhüd

[341] Taberânî, el-Kebir; İbn Merdeveyh, Kitabu’t-Teşehhüd

[342] Hanefîlere ve Hanbelîlere göre; teşehhüd hadisleri içerisinde tercihe şayan olanı, Abdullah ibn Mes’ud hadisidir.

[343] Tirmizî, Salât 215 (289)

[344] Abdullah ibn Abbâs hadisi, altı hadis kitabının hepsinde geçmemektedir. Abdullah ibn Abbâs’ın teşehhüd hadisinde sadece “mubarekât” kelimesi fazladır.

      Abdullah ibn Mes’ud hadisi, muttefekun aleyhtir. Ayrıca Abdullah ibn Mes’ud, bu teşehhüdü, Resulullah (s.a.v)’in ağzından kelime kelime öğrendiğini ve Resulullah (s.a.v)’in bunu insanlara öğretmesini kendisine emrettiğini belirtmektedir. 

[345] İbn Huzeyme gibi bazı alimler, Hz. Ömer teşehhüdünün tercih edilemeyeceğini söylemişlerdir. Ayrıca bu rivayet, mevkuftur. İmam Mâlik ise, Medine Halkının Ameli prensibi gereğince, bu teşehhüd şeklini, Medine’de Hz. Ömer tarafından insanlara okunmasından dolayı kabul etmiştir.

[346] Teşehhüd sırasında şehadet parmağını kaldırmada, Allah’ın bir olduğu esas alınmaktadır.

[347] Müslim, Mesacid 114, 115, 116 (580); Tirmizî, Salat 220 (294); Ebu Dâvud, Salat 186 (987); Nesâî, İftitah 189; Muvatta, Salat 48

[348] Müslim, Mesacid 112, 113 (579); Ebu Dâvud, Salat 186 (988-990); Nesâî, İftitah 189, Sehiv 35, 39; Müsned, 4/3

[349] Tirmizî, Salat 218 (292); Nesâî, İftitah 187, Sehiv 30; Müsned, 4/316

[350] Nesâî, Sehiv 36, 38; İbn Mâce, İkame 27 (911)

[351] Nesâî, Sehiv 37; Müsned, 2/208

[352] Nesâî, Sehiv 37

[353] Nesâî, Sehiv 29, 38; Tirmizî, Salat 218 (292). Bunlarıın içerisinde; Ebu Useyd, Sehl b. Sa’d, Muhammed b. Mesleme ile Ebu Katâde’de bulunmaktadır.

[354] Müsned, 3/311, 319

[355]    Müsned, 3/124, 148, 222, 278, 283

[356]    Müsned, 4/57; Taberânî, el-Kebir

[357]    Müsned, 1/251, 324

[358]    Taberânî, el-Kebir

[359]    Tahâvî, Şerhu Meâni’l-Âsâr, 1/262

[360]    Resulullah (s.a.v)’e selam verme, tahiyyat duasında ﴿ اَلسَّلاَمُ عَلَيْكَ اَيُّهَا النَّبِيُّ وَرَحْمَةُ اللهِ وَبَرَكَاتُهُ ﴾ “Ey Peygamber! “Selam”, Allah’ın rahmeti ve bereketi üzerine olsun” şeklinde geçmektedir. Bu nedenle de teşehhüdde okunan tahiyyat duasıyla, Hz. Peygamber (s.a.v)’e selam verilmiş olunmaktadır.

[361]    “Salat”, rahmet ve dua anlamına gelmektedir. Burada salat, hem Hz. Peygamber (s.a.v)’e ve hem de onun aile halkına yapılmaktadır. Hz. Peygamber (s.a.v)’e salat getirilmesinin nedeni hakkında çeşitli görüşler ileri sürülmüştür.

        Namaz dışında Hz. Peygamber (s.a.v)’e salavat getirmenin hükmü ihtilaflıdır. Hanefiler, bu konuda Ahzab: 33/56 ayetini göz önünde bulundurarak ömürde bir defa salavat getirmenin farz, bunun dışında her anıldığında salavat getirmenin vacip ve bir mecliste birkaç defa anıldığında her defasında salavat getirmenin müstehab olduğu görüşündedir. 

[362]    Buhârî, Da’vat 33; Müslim, Salat 66 (406); Ebu Dâvud, Salat 183 (976); Tirmizî, Vitir 20 (483); Nesâî, Sehiv 51; İbn Mâce, İkame 25 (904); Müsned, 4/244

[363]    Buhârî, Da’vat 33; Müslim, Salat 69 (407); Ebu Dâvud, Salat 183 (979); Nesâî, Sehiv 54; Muvatta, Kasru’s-Salat 66

[364]    Buhârî, Da’vat 33; Nesâî, Sehiv 53; İbn Mâce, İkame 25 (903)

[365]    Müslim, Salat 65 (405); Ebu Dâvud, Salat 183 (980); Tirmizî, Tefsiru sure-i Ahzab (3218); Nesâî, Sehiv 49; Muvatta, Kasru’s-Salat 67

[366]    Nesâî, Sehiv 52; Müsned, 1/162;

[367]    Nesâî, Sehiv 52;

[368]    Müsned, 5/353; Heysemî, Mecmau’z-Zevaid, 2/144, 10/163

[369]    Taberânî; Heysemî, Mecmau’z-Zevaid, 2/144; Heysemî, Keşfu’l-Estar, 1/273; Ebu Ya’lâ

[370]    Taberânî

[371]    Mustağfirî, Da’vat

[372]    Mustağfirî, Da’vat

[373]    Mustağfirî, Da’vat

[374]    Mustağfirî, Da’vat

[375]    Hadis, namazın bitiminde verilecek selam ile ilgilidir.

[376]    Müslim, Mesacid 119 (582); Nesâî, Sehiv 68; Müsned, 1/186

[377]    Müslim, Salat 120 (431); Ebu Dâvud, Salat 189 (998, 999, 1000); Nesâî, Sehiv 5

[378]    Ebu Dâvud, Salat 189 (875), 189 (997); Bezzâr

[379]    Ebu Dâvud, Salat 189 (996); Tirmizî, Salat 221 (295); Nesâî, Sehiv 71; İbn Mâce, İkame 28 (914)     

[380]    İbn Mâce, İkame 28 (916); Dârekutnî, Sünen, 1/356; Taberânî, el-Kebir, el-Evsat

[381]    Tahâvî, Şerhu Meâni’l-Âsâr, 1/269; Taberânî,

[382]    Müsned, 5/338; Taberânî, el-Kebir

[383]    Tahâvî, Şerhu Meâni’l-Âsâr, 1/269; Taberânî, el-Kebir

[384]    Taberânî, el-Kebir, 3/167

[385]    Tahâvî, Şerhu Meâni’l-Âsâr, 1/269; Taberânî, el-Kebir, 3/167, el-Evsat

[386]    Şâfiî, Ümm, 1/192

[387]    Dârekutnî, Sünen, 1/356; Beyhakî, Sünenü’l-Kübra, 2/177

[388]    Ebu Nuaym, Marifet

[389]    İbn Hacer, Dirâye, 1/159

[390]    Taberânî, el-Evsat;  İbn Hacer, Dirâye, 1/159

[391]    Tahâvî, Şerhu Meâni’l-Âsâr, 1/269

[392]    Taberânî, el-Kebir; Tahâvî, Şerhu Meâni’l-Âsâr, 1/269

[393]    Tirmizî, Salat 220 (294)

[394]    Tahâvî, Şerhu Meâni’l-Âsâr, 1/267

[395]    Hadis, namaz kılan kimsenin önüne bir sütre dikmesi ve namaz kılanın önünden yada namaz kılan kimsenin kıble doğrultusunda bulunduklarında namazı bozmamaları gerektiği ile ilgilidir.

        Sütre; namaz kılarken namaz kılan kimsenin önünden başkasının geçmesini engellemek için namaz kılan kimsenin, önüne bir şey konmasıdır.

        Namaz kılan kimsenin, önüne, sütre koymasının hikmeti; sütre arkasında kalan şeylere bakmamak ve önünden geçenlere engel olmaktır.  

[396]    Ebu Dâvud, Menasik 89 (2016); Nesâî, Kıble 9; İbn Mâce, İkame Menasik 33 (2598)

[397]    Buhârî, Salat 22, 99, 102, 103, 104, 105, 108, Vitr 3, İsti’zan 37; Müslim, Salat 267 (512); Ebu Dâvud, Salat 112 (711-714); Nesâî, Taharet 120, Kıble 10; Muvatta, Salatu’l-Leyl 2

[398]    Tahâvî, Şerhu Meâni’l-Âsâr, 1/462

[399]    Müslim, Salat 237 (496); Tahâvî, Şerhu Meâni’l-Âsâr, 1/462

[400]    Muvatta, Sefer 40; Müsned, 1/138

[401]    Tahâvî, Şerhu Meâni’l-Âsâr, 1/462

[402]    Hadis, Resulullah (s.a.v)’in ayakkabılarla namaz kıldığını göstermektedir. Yalnız ayakkabılarla namaz kılmak için ayakkabıların temiz olması şarttır. Temiz olmayan ayakkabılarla namaz kılınmaz.

[403]    İbn Mâce, İkame 66 (1039); Taberânî, el-Kebir, 10/68 (9972), el-Evsat; Bezâr; Tahâvî, Şerhu Meâni’l-Âsâr, 1/511

[404]    Buhârî, Salat 24; Müslim, Mesacid 60 (555); Nesâî, Kıble 24; Taberânî, el-Evsat; Bezzâr; Ebu Ya’lâ, Müsned, 7/304; Tahâvî, Şerhu Meâni’l-Âsâr, 1/511

[405]    Ebu Dâvud, Salat 89 (654); Müsned, 2/365; Tahâvî, Şerhu Meâni’l-Âsâr, 1/512; İbnu’l-Ca’d, Müsned, 1/416; Taberânî, el-Evsat; Bezzâr

[406]    Taberânî, el-Kebir; Bezzâr

[407]    Ebu Dâvud, Salat 88 (653); İbn Mâce, İkame 66 (1038); Müsned, 2/178; Tahâvî, Şerhu Meâni’l-Âsâr, 1/512

[408]    Müsned, 4/307; Tahâvî, Şerhu Meâni’l-Âsâr, 1/512

[409]    İbn Mâce, İkame 66 (1037); Müsned, 4/8; Tahâvî, Şerhu Meâni’l-Âsâr, 1/512; Taberânî, el-Kebir, 1/223 (609)

[410]    Taberânî, el-Kebir, 1/222 (604); Tayâlisî, Müsned, 1/151

[411]    Taberânî, el-Evsat; Tahâvî, Şerhu Meâni’l-Âsâr, 1/512

[412]    Ebu Dâvud, Salat 88 (652); Taberânî, el-Kebir

[413]    Ebu Dâvud, Taharet 50 (117); Müsned, 1/83; Ebu Ya’lâ

[414]    Hz. Peygamber (s.a.v9, bir seferden dönerken yolda sabah namazı sırasında bastıran uykunun İslam ordusundaki nöbetçiyi de galebe çalmasıyla namazı kazaya kalır. Vaktinde kılınamayan bu namaz, kuşluk vaktinde kaza edilir.

[415]    Buhârî, Menakib 25; Müslim, Mesacid 312 (682); Ebu Dâvud, Salat 11 (443); İbn Mâce, Salat 10 (698); Taberânî, el-Kebir, 18/68 (378)

[416]    Buhârî, Mevakit 35, Tevhid 31; Müslim, Mesacid 311 (681); Ebu Dâvud, Salat 11 (437); Nesâî, Mevakit 53; Tirmizî, Mevakit 16; İbn Mâce, Salat 10 

[417]    Müslim, Mesacid 309 (680); Ebu Dâvud, Salat 11 (435); Nesâî, Mevakit 52, 54; İbn Mâce, Salat 10; Tirmizî, Tefsiru sure-i Taha 1

[418]    Ebu Dâvud, Salat 11 (445); Tahâvî, Şerhu Meâni’l-Âsâr, 1/464; Taberânî, el-Kebir; Bezzâr

[419]    Ebu Dâvud, Salat 11 (444); Beyhakî, Sünenü’l-Kübra, 1/405

[420]    Nesâî, Mevakit 55; Tahâvî, Şerhu Meâni’l-Âsâr, 1/401; Taberânî, el-Kebir, 2/133 (1565); Ebu Ya’lâ, Müsned, 13/406

[421]    Nesâî, Mevakit 55; Tahâvî, Şerhu Meâni’l-Âsâr, 1/465

[422]    Ebu Dâvud, Salat 11 (447); Nesâî, Mevakit 55; Taberânî, el-Kebir, 10/226 (10549); Ebu Ya’lâ, Müsned, 8/426

[423]    Nesâî, Mevakit 55; Taberânî, el-Kebir, 11/432 (12225)

[424]    Taberânî, el-Kebir, 1/354 (1079); Bezzâr, Müsned, 4/199 (1361)

[425]    Taberânî, el-Kebir, 2/176 (1722)

[426]    Taberânî,

[427]    Taberânî,

[428]    Taberânî, el-Kebir, 22/107 (268); İbn Ebi Şeybe, Musannef, 1/411-412

[429]    Heysemî, Keşfu’l-Estâr, 1/220 (396)

[430]    Farz namaz kılmanın mekruh olduğu vakitler şunlardır: 1. Güneşin doğmasından yükselmesine kadar olan zaman (şurûk zamanı ki bu yaklaşık 40-45 dakika civarındadır), 2. Güneşin tam tepe noktasında olduğu zaman (vakt-i istiva), 3. Güneşin batma zamanı (gurûb). Gurub vakti, güneşin sararıp veya kızarıp artık gözleri kırpıştırmadan rahatlıkla bakılacak hale geldiği vakittir. Bu vakitte sadece, o günün ikindi namazının farzı kılınabilir. 

[431]    Buhârî, Mevakit 31; Müslim, Müsafirin 288 (827)

[432]    Buhârî, Mevakit 30; Müslim, Müsafirin 285 (825)

[433]    Buhârî, Mevakit 31; Müslim, Müsafirin 286 (826); Ebu Dâvud, Salat 299

[434]    Buhârî, Mevakit 30, 31; Müslim, Müsafirin 289 (828); Nesâî, Mevakit 33

[435]    Müslim, Müsafirin 294 (832); Ebu Dâvud, Salat 299

[436]    Müslim, Müsafirin 293 (831); Ebu Dâvud, Cenaiz 55 (3192); Tirmizî, Cenaiz 41 (1030); Nesâî, Mevakit 31

[437]    Buhârî, Mevakit 32; Müslim, Müsafirin 295 (833); Nesâî, Mevakit 35;

[438]    Buhârî, Mevakit 31

[439]    Heysemî, Keşfu’l-Estar, 1/192 (613)

[440]    Taberânî, el-Kebir; İshak b. Rahaveyh, Müsned

[441]    Tahâvî, Şerhu Meâni’l-Âsâr, 1/151; Ebu Ya’lâ

[442]    Müsned, 1/171; Ebu Ya’lâ

[443]    Müsned, 4/220; Bezzâr

[444]    Müsned, 4/235, 321; Taberânî, el-Kebir

[445]    Müsned, 5/255; Taberânî, el-Kebir

[446]    Taberânî, el-Kebir

[447]    Tahâvî, Şerhu Meâni’l-Âsâr, 1/151; Taberânî, el-Evsat

[448]    Nesâî, Mevakit 11

[449]    Müsned, 2/182, 210, 223; Beyhakî, Sünenü’l-Kübrâ, 2/465; Taberânî, el-Kebir; Bezzâr

[450]    Müsned, 4/51; Taberânî, el-Evsat

[451]    Müsned, 5/165

[452]    Nesâî, Mevakit 31; Muvatta, Kur’an 44; Tahâvî, Şerhu Meâni’l-Âsâr, 1/151-152

[453]    Tahâvî, Şerhu Meâni’l-Âsâr, 1/304 (Bazı rivayetlerde; Resulullah (s.a.v)’in ikindiden sonra iki rekat namaz kıldığını ve bunu hiç terk etmediği ifade edilmektedir. Alimler, bunu, ümmetine helal kılmadığını, kendine vacip olan “özellikler”den biri olarak değerlendirmişlerdir.)

[454]    Tahâvî, Şerhu Meâni’l-Âsâr, 1/364

[455]    Tahâvî, Şerhu Meâni’l-Âsâr, 2/186

[456]    Müminler için yeryüzü baştan sona mescid kılınmıştır. Dilediği yerde Rabbine ibadet yapabilir. Bununla birlikte Resulullah (s.a.v), haiz olduğu bazı mahzurlar sebebiyle bir kısım yerlerde ibadet yapmayı yasaklamıştır. Bunlar ise; 1. Mezbele: Çöplerin, pisliklerin atıldığı yerler, 2. Meczere: Sığır, deve, koyun gibi hayvanların kesildiği yerler, 3. Makbere: İnsan cenazelerinin gömüldüğü yerler, 4. İnsanların gelip geçtiği yerler, 5. Hamamlar, 6. Mescid-i Haram’ın damı, 7. Deve ağılları

        Namazın deve ağıllarında kılınmaması ve koyun ağıllarında ise kılınması ile ilgili hadisler hususunda çeşitli açıklamalar yapılmıştır. Bu görüşler içerisinde en doğru olanı, bu hükmün, taabbudi olmasıdır.

        Koyun ağıllarında namaz kılmayı emreden hadisler, vücuba değilde cevaz ve ruhsatı ifade etmektedir. Hatta Resulullah (s.a.v), Medine’de Mescid-i Nebevi’yi yaptırdıktan sonra bu ruhsatı da kaldırmıştır. B.k.z: Buhârî, Salat 49 

[457]    Muvatta, Sefer 79; Taberânî, el-Kebir

[458]    Tirmizî, Salat 257 (346); İbn Mâce, Mesacid 12 (768); Müsned, 2/451, 447, 491, 508; Tahâvî, Şerhu Meâni’l-Âsâr, 1/384; İbn Huzeyme, Sahih, 2/8; Bezzâr

[459]    Ebu Dâvud, Taharet 72 (184), Salat 25 (493); Tirmizî, Taharet 60 (81); Müsned, 4/288, 303; İbn Huzeyme, Sahih, 1/21; İbn Hibbân, Sahih, 3/410

[460]    Müslim, Hayz 97 (360); Müsned, 5/97, 102, 105, 106, 108; Tahâvî, a.g.e., 1/384; İbn Hibbân, Sahih, 3/409

[461]    Nesâî, Mesacid 41; İbn Mâce, Mesacid 12 (769); Müsned, 4/85, 86, 5/54, 55; Taberânî, el-Kebir

[462]    İbn Mâce, Mesacid 12 (770);

[463]    Taberânî, el-Kebir, 1/206, el-Evsat

[464]    Müsned, 4/150; Taberânî, el-Kebir, 17/340, el-Evsat, 8/95

[465]    Ebu Dâvud, Salat 25; İbn Mâce, Taharet (490); Muvatta, Salat 9; Taberânî, el-Kebir

[466]    Abdurrezzak, Musannef, 1/407 (1595)

[467]    İbn Mâce, Mesacid 4 (747)

[468]    Taberânî, el-Kebir, 7/164

[469]    Müsned, 1/163-164

[470]    Buhârî, Salat 54; Müslim, Mesacid 20 (530); Ebu Dâvud, Cenaiz 76; Nesâî, Cenaiz 106; Müsned, 2/518

[471]    Müsned, 5/204; Taberânî, el-Kebir

[472]    Buhârî, Salat 55; Müslim, Mesacid 19 (529); Nesâî, Mesacid 13;

[473]    Buhârî, Salat 55; Müslim, Mesacid 22 (531); Tirmizî, Salat 236 (319)

[474]    Bezzâr

[475]    Taberânî, el-Kebir

[476]    Müslim, Mesacid 23 (532)

[477]    Ebu Dâvud,, Salat 24 (490);

[478]    Müsned, 5/186; Taberânî, el-Kebir

[479]    Müsned, 1/195; Bezzâr

[480]    Bezzâr

[481]    Suyûtî, Câmiu’s-Sağir, (5016)

[482]    Buhârî, Salat 52; Müslim, Müsafirin 208 (777); Ebu Dâvud, Salat 346 (1448); Tirmizî, Salat 331 (451); Nesâî, Salatu’l-Leyl 1

[483]    “Vitr” kelimesi, sözlükte; “çift”in zıddı olup “tek”anlamındadır. Yatsıdan sonra kılınan bir namazın adıdır. Bu namaz ile ilgili çeşitli görüşler ileri sürülmüştür.

[484]    Ebu Dâvud, Salat 336 (1418); Tirmizî, Salat 332 (452); Dârimî, Salat 208; İbn Mâce, İkame 114; Hâkim, Müstedrek, 1/306

[485]    Müsned, 6/7, 397; Taberânî, el-Kebir

[486]    Müsned, 5/242

[487]    Müsned, 2/180, 206, 208; İbn Ebi Şeybe, Musannef, 2/92; Abdurrezzak, Musannef, 3/7; Dârekutnî, Sünen, 2/31; Tayâlisî, Müsned, 1/299

[488]    Taberânî, el-Kebir, 11/253 (11652), 11/253; Heysemî, Keşfu’l-Estar, 1/352 (734)

[489]    Taberânî, el-Kebir, el-Evsat, 8/65 (7975); Ebu Nuaym, Hilye, 9/235

[490]    Taberânî, el-Kebir, 2/279; Ebu Nuaym, Hilye, 9/235; Tahâvî, Şerhu Meâni’l-Âsâr, 1/430; Heysemî, Mecmâu’z-Zevaid, 2/240

[491]    İbn Hibbân, Duafâ

[492]    Taberânî, Müsnedu’ş-Şâmiyyîn; İbn Hibbân, Sünenü’l-Kübrâ, 2/469

 

[493]    “Küsuf” kelimesi, sözlükte; siyaha çalar, karamsı gibi bir çok anlama gelmektedir. Küsuf namazı, Kur’an (=İsrâ: 17/59), Sünnet ve icmayla sabittir.

        Hz. Peygamber (s.a.v), burada, güneş tutulmasının nedeninin, bir kimsenin ölümü yada hayatı için olmadığını bildirmektedir. Güneş tutulması, belirli bir düzen içerisinde meydana gelmektedir. Düşünen bir insan için güneş tutulması, belirli ve mükemmel bir şekilde meydana getiren yüce yaratıcının varlığını daha iyi kavrar.

[494]    Buhârî, Küsuf 1; Müslim, Küsuf 29 (915); Müsned, 4/245, 249; İbn Ebi Şeybe, Musannef, 2/219 (8324)

[495]    Buhârî, Küsuf 1; Müslim, Küsuf 28 (914); Nesâî, Küsuf 3; Müsned, 2/109, 118

[496]    Buhârî, Küsuf 1, 6, 17; Nesâî, Küsuf 5, 16; Müsned, 5/37; İbn Ebi Şeybe, a.g.e., 2/218 (8308)

[497]    Buhârî, Küsuf 1; Taberânî, el-Kebir, 10/94 (10065); Bezzâr, Müsned, 4/353 (1554), 5/33 (1591)

[498]    Buhârî, Küsuf 2, 4, 5, 13, 19, Amel fi’s-salat 11, Bed’ü’l-halk 4, Tefsiru sure-i Maide 13; Müslim, Küsuf 1-8 (901-903); Ebu Dâvud, Küsuf 3 (1177, 1191); Tirmizî, Salat 396 (561, 563); Nesâî, Küsuf 10, 11; Muvatta, Küsuf 1 

[499]    Buhârî, Küsuf 3; Müslim, Küsuf 20; Nesâî, Küsuf  14, 20; Müsned, 2/159, 188; İbn Ebi Şeybe, a.g.e., 2/217 (8299); Tahâvî, Şerhu Meâni’l-Âsâr, 1/331

[500]    Buhârî, Küsuf 9, Ezan 91; Müslim, Küsuf  17 (907); Nesâî, Küsuf 17; Müsned, 1/298

[501]    Buhârî, Küsuf 10, 11; Müslim, Küsuf 11-13 (905); Muvatta, Küsuf 4

[502]    Buhârî, Küsuf 14; Müslim, Küsuf 24 (912); Nesâî, Küsuf 25

[503]    Taberânî, el-Kebir, el-Evsat; Bezzâr, Müsned, 4/207 (1371)

[504]    Nesâî, Küsuf 1;

[505]    Taberânî, el-Kebir, 17/292 (806); İbn Ebi Şeybe, a.g.e., 2/216 (8297)

[506]    Müsned, 5/428

[507]    Nesâî, Küsuf 16; Müsned, 5/60; Tahâvî, a.g.e., 1/331

[508]    Taberânî, el-Kebir; Bezzâr

[509]    Müslim, Küsuf 9 (904); Ebu Dâvud, Küsuf 4 (1178); Nesâî, Küsuf 12; İbn Ebi Şeybe, a.g.e., 2/217

[510]    Nesâî, Küsuf 15; Taberânî, el-Kebir; Bezzâr

[511]    Nesâî, Küsuf 14

[512]    Nesâî, Küsuf 16; Hâkim, Müstedrek, 1/332; Tahâvî, a.g.e., 1/330

[513]    “Duha”, kuşluk demektir. Kuşluk namazı, güneşin doğması üzerinden takriben 45-50 dakika geçmesinden zeval vaktine kadar olan süre içerisinde iki veya dört veya sekiz veya on iki rekat kılınabilirse de, en faziletlisi, sekiz rekat kılmaktır.

[514]    Tirmizî, Salat 346 (475); Müsned, 3/21, 36

[515]    Müslim, Müsafirin 84 (720); Tirmizî, Salat 346 (473); Ebu Dâvud, Salat 301 (1286); Müsned, 5/178

[516]    Müslim, Müsafirin 43 (748)

[517]    Buhârî, Teheccüd 33, Savm 60; Müslim, Müsafirin 85 (721); Ebu Dâvud, Salat 342 (1432); Tirmizî, Salat 346 (474); Nesâî, Kıyamu’l-Leyl 28

[518]    Ebu Dâvud, Edeb 172 (5242);

[519]    Müslim, Müsafirin 86 (722); Tirmizî, Salat (473); Müsned, 6/451

[520]    Taberânî, el-Kebir

[521]    Müsned, 4/43

[522]    Taberânî, el-Kebir

[523]    Ebu Dâvud, Salat 301 (1289); Müsned, 5/286

[524]    Müslim, Müsafirin (719); Ebu Dâvud, Salat 301 (1288); İbn Mâce, İkame (1381); Taberânî, el-Kebir

[525]    Buhârî, Teheccüd 5, 32;  Müslim, Müsafirin 78 (719); Nesâî, Savm 35; Ebu Dâvud, Salat 301 (1292-1293)

[526]    Buhârî, Teheccüd 31; Müslim, Müsafirin 80-83 (336); Ebu Dâvud, Salat 301 (1290-1291); Tirmizî, Salat 346 (472); Nesâî, Taharet 143, Gusl 11

[527]    Hâkim, Salatu’d-Duha

[528]    Taberânî, el-Kebir; Bezzâr

[529]    Tirmizî, Salat 346 (471); İbn Mâce, İkame (1380); Taberânî, el-Evsat

[530]    Müsned, 1/89; Ebu Ya’lâ

[531]    Müsned, 5/45; İbn Adiy, Kamil

[532]    Taberânî, el-Evsat

[533]    Taberânî, el-Evsat, es-Sağir

[534]    İbn Ebi Şeybe, Musannef; Taberânî, el-Kebir

[535]    Müsned, 5/64; Taberânî, el-Kebir

[536]    Taberânî; Bezzâr

[537]    Taberânî, el-Kebir

[538]    Taberânî, el-Kebir

[539]    Müsned, 4/143; Ebu Ya’lâ

[540]    Müsned, 5/286

[541]    Ebu Dâvud, Salat 301 (1287); Aynî, Umdetu’l-Kârî, 6/260

[542]    Buhârî, Teheccüd 31; Taberânî, el-Kebir; Bezzâr

[543]    Taberânî, el-Kebir, el-Evsat

[544]    Taberânî, el-Kebir



798 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın