TEMİZLİKLE İLGİLİ HADİSLERTEMİZLİK (TAHARET) BÖLÜMÜ ﴿ كِتَابُ الطَّهَارَةِ ﴾ - “Derinin tabaklanması, onun temizlenmesidir”[1] Bu hadis, bir rivayette ise şu şekilde gelmiştir: ﴿ أَيُّمَا إِهَابٍ دُبِغَ فَقَدْ طَهُرَ ﴾ “Hangi deri, tabaklanmışsa, temizlenmiş olur”[2] Bir başka rivayette ise: ﴿ إِذَا دُبِغَ الْاِهَابِ فَقَدْ طَهُرَ ﴾ “Deri, tabaklandığı zaman, temizlenmiş olur”[3] Bir diğer rivayette ise: ﴿ دِبَاغُ الْأَدِيمِ ذَكَاتُهُ ﴾ “Derinin tabaklanması, onun temizlenmesidir”[4] Bu hadisin, bundan başka (farklı) lafızları daha vardır. (Bu hadis, şu yollardan gelmiştir:) 1. Abdullah ibn Abbâs[5] 2. Muğîre[6] 3. Enes[7] 4. Seleme ibnu'l-Muhabbik[8] 5. Hz. Aişe[9] 6. Ebu Ümâme[10] 7. Meymûne[11] 8. Ümmü Seleme[12] 9. Zeyneb bint Cahş 10. Zeyd b. Sâbit 11. Abdullah ibn Ömer 12. Câbir 13. Abdullah ibn Mes’ud[13] 14. Sevde[14] ve daha bir çokları Dârekutnî (ö. Münâvî (ö. Bu meselenin aslı, Tahâvî (ö. (Tahâvî, bu hadislerden bazısını senedleriyle birlikte nakledip daha sonra da devamla) şöyle der: “Ölmüş hayvanın derisini tabaklamak suretiyle temizlendiği hususundaki bu rivayetler, mütevatir olarak gelmiştir. Bu da, mananın, görünen yönüdür. Bu (rivayetler), bu rivayetlerin getirdiği (mana)nın aksini bize göstermeyen Abdullah b. Ukeym hadisinden[15] daha uygundur.”[16] Fakat Suyûtî (ö. - “Resulullah (s.a.v) bir gün iki kabre uğrayıp: ‘Bu ikisi azab çekiyorlar. Fakat azabları, büyük bir günah hususunda değil’ buyurdu. Sonra da: ‘Birisi, idrar sıçramasına karşı korunmazdı’ buyurdu”[17] Bir rivayette ise ﴿ لاَ يَسْتَنْزِه ﴾ُ “korunmazdı” ifadesi vardır. Diğer bir rivayette ise ﴿ لاَ يَسْتَبْرِئُ ﴾ “uzaklaşmazdı” ifadesi vardır. (Hadisin devamı şöyle:) ﴿ وَأَمَّا الْآخَرُ فَكَانَ يَمْشِي بِالنَّمِيمَةِ ﴾ “Diğeri ise söz getirip götürmede bulunurdu” Başka bir rivayette ise bu ifadenin yerine ﴿ فَكَانَ يَأْكُلُ لُحُومَ النَّاسِ ﴾ “(Diğeri ise) insanların etlerini yiyordu” ifadesi vardır. Bu hadis, sahih ve bir çok hadis kitabında, pek çok meşhur yollarla bir grup sahabeden gelmiştir. Bu sahabilerden bazısı şunlardır: 1. Ebu Bekre[18] 2. Hz. Aişe[19] 3. Ebu Hureyre[20] 4. Abdullah ibn Ömer[21] 5. Enes[22] 6. Ebu Ümâme[23] 7. Abdullah ibn Abbâs[24] 8. Ya’lâ b. Mürre[25] 9. Câbir[26] 10. Hz. Ali Bu hadisin, mütevatir hadisler içerisinde sayılması, işte bundan dolayıdır. Fakat şimdi bu hadisi, mütevatir hadisler içerisinde sayan kimse görememekteyim. * * * - “Hz. Peygamber (s.a.v)’e; deniz (suyunun temiz olup olmadığı) soruldu. O da şöyle buyurdu: “Denizin suyu, (hem temiz ve hem de) temizleyici ve içinde öleni yemek, helaldir”[27] Suyûtî (ö. 1. Ebu Hureyre[28] 2. Hz. Ali[29] 3. Câbir b. Abdullah[30] 4. Abdullah ibn Abbâs[31] 5. Abdullah ibn Amr[32] 6. Hz. Ebu Bekr es-Sıddîk[33] 7. Enes[34] 8. Abdullah ibn Ömer[35] 9. Abdullah el-Müdlecî[36] 10. el-Firâsî[37] 11. Süleyman b. Musa[38] (mürsel olarak) 12. Yahya b. Ebi Kesîr[39] Toplam, (Derim ki:) Zürkânî (ö. Bu hadisi; Mâlikî mezhebinin büyük imamları, İmam Şâfiî, İmam Ahmed, dört sünen sahibi, Dârekutnî, Beyhakî, Hâkim ve daha bir çokları, bir çok yoldan rivayet etmiştir. İbn Huzeyme, İbn Hibbân, İbn Mende ve daha bir çokları da, bu hadisin, sahih olduğunu söylemişlerdir. Tirmizî de dedi ki: ‘Bu hadis, hasen-sahihtir.’ Buhârî’ye, bu hadisin sahih olup olmadığı meselesi soruldu. O da: -‘Bu, sahih bir hadistir’ diye cevap verdi.” (Zürkânî’nin sözü burada bitmektedir.) * * *
- “Allah, temizlik yapılmadan (Abdestsiz, gusülsüz ve teyemmümsüz hiçbir) namazı ve ganimet çalıntısı (maldan da hiçbir) sadakayı kabul etmez” Suyûtî (ö. 1. Abdullah ibn Ömer[40] 2. Üsâme b. Umeyr[41] 3. Enes[42] 4. Ebu Bekre[43] 5. Zübeyr b. Avâm[44] 6. Abdullah ibn Mes’ud[45] 7. İmrân b. Husayn[46] 8. Ebu Saîd el-Hudrî[47] 9. Ebu Hureyre[48] 10. Hasan b. Ali[49] 11. Hasan[50] (el-Basrî’den mürsel olarak) 12. Ebu Kılâbe[51] 13. Hz. Ömer[52] 14. Abdullah ibn Mes’ud[53] (mevkuf olarak) Toplam, - “(Abdest alırken) Allah’ın ismini anmayan (= besmele çekmeyen) kimsenin abdesti yoktur” Suyûtî (ö. 1. Saîd b. Zeyd[54] 2. Ebu Saîd el-Hudrî[55] 3. Ebu Hureyre[56] 4. Ebu Sebre[57] 5. Sehl b. Sa’d[58] 6. Hz. Aişe[59] 7. Hz. Ali[60] 8. Ümmü Sebre[61] 9. Enes[62] Toplam, (Derim ki:) Bu konuda rivayet edilen hadislerden birisi şöyledir: ﴿ مَنْ تَوَضَّأَ وَذَكَرَ اسْمَ اللّهِ عَلَيْهِ طَهُوراً لجَمِيعِ بَدَنِهِ وَمَنْ تَوَضَّأَ وَلَمْ يَذْكُرِ اسْمَ اللّهِ عَلَيْهِ كَانَ طَهُوراً لِأَعْضَاءِ الْوُضُوءِ ﴾ “Kim abdest alıp ardından da Allah’ın ismini anarsa, onun, bütün bedeni için bir temizlik olur. Kim de abdest alıp ardından da Allah’ın ismini anmazsa, bu abdest sadece onun abdest (alırken yıkadığı) organları için bir temizlik olur” Bu hadisi, Dârekutnî (ö Ebu’ş-Şeyh (ö. Dârekutnî (ö Yine Dârekutnî (ö Râfi’ (ö. Ebu Ubeyd (ö. Hafız İbn Hacer (ö. (Daha sonra İbn Hacer) derki: “Bu konuda Ebu Saîd el-Hudrî, Daha sonra İbn Hacer, bunların rivayet ettikleri hadisleri nakletmiş ve bu hadislerin geliş yolları ile bunların içerisinde zayıf yoldan gelen hadisleri de aktarmıştır. Daha sonra İbn Hacer, sözünün sonuna doğru şöyle der: “Ortaya çıkan sonuç şu dur: (Şimdiye kadar naklettiğimiz) hadislerin toplamıyla, (hadisin) kuvvetli olduğu anlaşılmaktadır. Bu durum ise, hadisin, bir aslının bulunduğunu göstermektedir.” Ebu Bekr b. Ebi Şeybe (ö. Bezzâr (ö. Nevevî (ö İmam Ahmed (ö. Hafız İbn Hacer (ö. Daha sonra Hafız İbn Hacer, abdest alırken, besmele çekme hususunda gelen hadisleri naklettikten sonra şöyle der: “Ebu’l-Feth el-Ya’merî dedi ki: ‘Abdest alırken, besmele çekme hususunda gelen hadisler; ya (mana bakımından) anlaşılır, (fakat rivayet bakımından) sahih değildir yada (rivayet bakımından) sahih, (fakat mana bakımından) anlaşılır değildir.’ İbnu’s-Salâh’da dedi ki: ‘Hasen hadisle sabit olan bir mesele, (bu konuda gelen) hadislerin bir araya gelmesiyle de sabit olur.’ “(İbn Hacer’in sözü burada bitmektedir.) Münzirî (ö. Daha sonra Münzirî derki: “Her ne kadar bu konuda söylenen sözler, bu hadislere zarar verebilecek nitelik de değilse bile, bu konuda hadisler gelmiştir; çünkü bu hadisler, geliş yollarının çok olması sebebiyle birbirini desteklemekte ve kuvvet kazanmaktadır.” Gördüğünüz gibi, Suyûtî (ö. * * * - “Abdest alırken yada bir başka durumda, misvak kullanma ve misvak kullanmayı teşvik etme”[63] ile ilgili hadisler Abdest alırken yada bir başka durumda misvak kullanma ve misvak kullanma ile ilgili hadisler, sahabenin büyük bir kısmından rivayet edilmiştir: Bu hadisi; İmam Mâlik (ö. ﴿ لَوْلاَ أَنْ أَشُقَّ عَلَى أُمَّتِي لَأَمَرْتُهُمْ بِالسِّوَاكِ مَعَ كُلِّ وُضُوءٍ ﴾ “Ümmetime zorluk vermeyecek olsaydım, her abdest almada, onlara, misvak kullanmalarını emrederdim” Münzirî (ö. İbn Hibbân (ö. ﴿ مَعَ الْوُضُوءِ عِنْدَ كُلِّ صَلاَةٍ ﴾ “Her namaz için abdest almalarını…” (Suyûtî’de) “Câmi”de,[75] (Ebu Hureyre yolundan gelen) bu hadisin, bir lafzını, İmam Ahmed ile Nesâî’ye (şu lafızla) dayandırmıştır: ﴿ لَوْلاَ أَنْ أَشُقَّ عَلَى أُمَّتِي لَأَمَرْتُهُمْ عِنْدَ كُلِّ صَلاَةٍ بِوُضُوءٍ وَمَعَ كُلِّ وُضُوء بِسِوَاكٍ ﴾ “Ümmetime zorluk vermeyecek olsaydım, her namaz için abdest almalarını ve her abdest alırken de misvak kullanmalarını onlara emrederdim” (“Câmi”nin şarihi Münâvî’de) “Teysîr”de derki: “Bu hadisin senedi, sahihtir.” Münzirî (ö. Suyûtî (ö. ﴿ لَوْلاَ أَنْ أَشُقَّ عَلَى أُمَّتِي لَفَرَضْتُ عَلَيْهِمْ السِّوَاكَ مَعَ الْوُضُوءِ وَلَأَخَّرْتُ صَلاَةَ الْعِشَاءِ الأَخِيرَةِ إِلَى نِصْفِ الَّليْلِ ﴾ “Ümmetime zorluk vermeyecek olsaydım, her abdest almalarında, misvak kullanmalarını, onlara, farz kılardım. Yatsı namazını da, gecenin son üçte birine ( (Münâvî’de) “Teysîr”de derki: “Bu hadisin senedi, sahihtir. Nevevî ‘de, İbnu’s-Salâh gibi, bu hadisin, münker bir hadis olduğunu söylemişler ve bu hadisin kusurlu yönlerini söylemişlerdir.” Zürkânî (ö. (Zürkânî’nin sözü burada bitmektedir.) (İmam Mâlik) “Muvatta”da, bu hadisi, Ebu Hureyre’den[77] mevkuf olarak şöyle rivayet etmiştir: ﴿ لَوْلاَ أَنْ يَشُقَّ عَلَى أُمَّتِهِ لَأَمَرَهُمْ بِالسِّوَاكِ مَعَ كُلِّ وُضُوءٍ ﴾ “Resulullah (s.a.v), ümmetine zorluk vereceğinden korkmasaydı, her abdest alışlarında, onlara, misvak kullanmalarını emrederdi” Taberânî (ö. Münzirî (ö. İbn Hibbân (ö. ﴿ لَوْلاَ أَنْ أَشُقَّ عَلَى أُمَّتِي لَأَمَرْتُهُمْ بِالسِّوَاكِ مَعَ الْوُضُوءِ عِنْدَ كُلِّ صَلاَةٍ ﴾ “Ümmetime zorluk vermeyecek olsaydım, her namaz için abdest alırken, onlara, misvak kullanmalarını emrederdim” İbn Ebi Şeybe (ö. ﴿ اَلَْوُضُوءُ شَطْرُ الإِيمَانِ وَالسِّوَاكُ شَطْرُ الْوُضُوءِ ﴾ “Abdest, imanın yarısıdır. Misvak da, abdestin yarısıdır” Bu konuda daha geniş bilgi için Hafız İbn Hacer (ö. (Yine bu konu ile ilgili olarak) Suyûtî (ö. * * * - “Hz. Peygamber (s.a.v)’in abdest alış şekli” ile ilgili hadisler
Hz. Peygamber (s.a.v)’in abdest alış şeklini anlatan hadislerin hepsin de, “ağza su alma” (=mazmaza) ile “burna su çekme” (=istinşak) geçmektedir. Yine bu hadislerin bir çoğunda, ilk önce, üçer defa elleri yıkama geçmektedir. Zeylaî (ö. “Derim ki: Hadis alimleri, Hz. Peygamber (s.a.v)’in abdest alış şeklini 1. Abdullah b. Zeyd b. Âsım[78] 2. Hz. Osman[79] 3. Abdullah ibn Abbâs[80] 4. Muğîre b. Şu’be[81] 5. Hz. Ali[82] 6. Mikdam b. Ma’dikerb[83] 7. Rebî’ bint. Muavviz[84] 8. Ebu Mâlik el-Eş’arî[85] 9. Ebu Hureyre[86] 10. Ebu Bekre[87] 11. Vâil b. Hucr[88] 12. Nüfeyr b. Cübeyr el-Kindî[89] 13. Ebu Ümâme[90] 14. Hz. Aişe[91] 15. Enes[92] 16. Ka’b ibn Amr el-Yâmî[93] 17. Ebu Eyyûb el-Ensârî[94] 18. Abdullah ibn Ebi Evfâ[95]
19. Berâ b. Âzib[96] 20. Ebu Kâhil[97] Bunlar, (rivayet ettikleri) hadislerin hepsinin içerisinde, “ağza su alma” (=mazmaza) ile “burna su çekmeyi” (=istinşak) anmışlardır.” (Zeylaî’nin sözü burada bitmektedir.) Bu konuda daha geniş bilgi için Zeylaî’nin bu kitabına bakabilirsiniz. Zeylaî, hem bu hadisleri ve hem de bu hadislerin tahriclerini belirtmiştir. Ayrıca bu hadislerin tahrici meselesinde ilavelerde bulunmuştur. 21. Abdullah b. Üneys[98] Bu hadis ise, Taberânî (ö. İbn Hacer (ö. İbnü’l-Hümâm (ö. Daha geniş bilgi için bu kitaba başvurabilirsiniz. * * * - “Hz. Peygamber (s.a.v) -abdest alırken- sakalının arasına suyu iyice geçirirdi” Suyûtî (ö. 1. Enes b. Mâlik[100] 2. Hz. Osman[101] 3. Hz. Ali[102] 4. Ammâr b. Yâsir[103] 5. Ebu Eyyûb el-Ensârî[104] 6. Hz. Aişe[105] 7. Abdullah ibn Ebi Evfâ[106] 8. Abdullah ibn Abbâs[107] 9. Abdullah in Ömer[108] 10. Ebu Ümâme[109] 11. Ebu’d-Derdâ’ 12. Ümmü Seleme[110] 13. Câbir b. Abdullah[111] 14. Cerîr[112] 15. Cübeyr b. Nüfeyr[113] (mürsel olarak) Toplam, (Derim ki:) İbn Hacer (ö. Derim ki: Yine bu konudaki hadis; Ümmü Seleme, Ebu Eyyûb el-Ensârî, Ebu Ümâme, Abdullah in Ömer, Câbir b. Abdullah, Cerîr, Abdullah ibn Ebi Evfâ, Abdullah ibn Abbâs, Abdullah ibn Akbere ile Ebu’d-Derdâ’dan da rivayet edilmiştir. (Daha sonra İbn Hacer, bunlardan gelen hadisleri nakledip devamla da) der ki: Bu konudaki mürsel hadisi, Saîd b. Mansûr; Velîd’den, o da Saîd b. Sinân’dan, o da Ebi’z-Zâhiriyye’den, o da Cübeyr b. Nüfeyr’den şöyle rivayet etmiştir: ﴿ كَانَ رَسُولُ اللّهِ صَلَّى اللّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إِذَا تَوَضَّأَ خَلَّلَ أَصَابِعَهُ وَلِحْيَتَهُ وَكُلُّ أَصْحَابِهِ إِذَا تَوَضَّئُوا خَلَّلُوا لُِحَاهُمْ ﴾ “Resulullah (s.a.v), abdest aldığı zaman, parmaklarının ve sakalının arasına suyu iyice geçirirdi. Onun bütün sahabileri de, abdest aldıklarında, sakallarının arasına suyu iyice geçirirlerdi.” (İbn Hacer’in sözü burada bitmektedir.) Bazıları da, Suyûtî (ö. Zeylaî (ö. 17. Ka’b b. Amr el-Yâmî Böylece (hadisi rivayet edenlerin) sayısı, * * * - “Kulaklar, baş(ın meshine dahil)dir”[114] Kulaklar için ayrıca su almaya ihtiyaç olmayıp mesh edilirler, ayrıca yıkanmazlar demektir. Tirmizî (ö 1. Ebu Ümâme[115] İbn Hacer (ö. 2. Abdullah ibn Zeyd[116] 3. Abdullah ibn Abbâs[117] 4. Ebu Hureyre[118] 5. Ebu Musa el-Eş’arî[119] 6. Abdullah ibn Ömer[120] 7. Enes[121] 8. Hz. Aişe” (İbn Hacer’in sözü burada bitmektedir.) Bazıları, bunlara, şunları da ilave etmişlerdir: 9. Câbir b. Abdullah 10. Semure b. Cündub 11. Süleyman b. Musa (mürsel olarak) Tirmizî (ö İbn Dakîk el-Îd (ö. Zeylaî (ö. Bir çok hadisçi derki: “Bu hadisin, Süveyd b. Saîd yolundan geleni hariç, (diğer yollardan gelenlerin) herhangi bir illetli yönü yoktur.” Müslim (ö. Beyhakî (ö. İbnü’l-Kattân (ö. Dârekutnî (ö. Bir çok hadisçi de derki: “Bu durum, hadisin değerini zedelememektedir; çünkü İbn Cüreyc’in, bu hadisi, birinci ve ikinci bir şekilde işitmiş olmasını engel teşkil etmemektedir. Bununla birlikte İbn Hazm (ö. Bu konuda daha geniş bilgi için Şeyh Abdurrauf el-Münâ Her ne kadar bu hadisi, şimdi, mütevatir hadisler içerisinde sayanlar bulunmasada, mütevatir hadisler içerisinde sayılması olasılığından ötürü, bu hadisi, burada getirdim. Ayrıca Tahâvî (ö. “Ebu Ca’fer dedi ki: Bu hadisler; başın önünden başlayıp kulakların arkasına doğru elleri götürmek suretiyle iki kulağı mesh etmenin hükmünü belirtmektedir. Bununla ilgili rivayetler, tevatürdür. Bunun aksini gösteren rivayetler ise tevatür değildir.” * * *
- “Ökçelerin, ateşte vay haline!”[122] Suyûtî (ö. 1. Abdullah ibn Amr[123] 2. Ebu Hureyre[124] 3. Hz. Aişe[125] 4. Câbir b. Abdullah[126] 5. Abdullah b. Hâris b. Cüz’ ez-Zebîdî[127] 6. Muaykib[128] 7. Ebu Ümâme el-Bâhilî[129] 8. Ebu Ümâme’nin kardeşi[130] 9. Ebu Zerr[131] Toplam, (Derim ki:) Yine bu hadis, şu yollardan da gelmiştir: 10. Hâlid b. Velîd[132] 11. Amr ibnu'l-Âs[133] 12. Yezîd b. Ebi Süfyân[134] 13. Şurahbil b. Hasene[135] Şeyh Abdurrauf el-Münâvî (ö. Devamla derki: Bu hadisi, adaletli oldukları kesin bilinen İbn Abdilberr (ö. Ayrıca Hz. Aişe’den gelen bir hadis daha vardır. Fakat bu hadis, Medine (‘ye doğru yola çıkmışken) söylenmiş olup hasendir.” İbn Abdilberr’in sözünde geçen ilk hadis, Buhârî ile Müslim’in Sahîh’lerinde geçmektedir. Üçüncü hadis ise; İmam Ahmed, Dârekutnî, Taberânî ile Hâkim’in yanında şu lafızla gelmiştir: ﴿ وَيْلٌ لِلْأَعْقَابِ وَبُطُونِ الْأَقْدَامِ مِنَ النَّارِ ﴾ “Ökçelerin ve ayak çukurlarının, ateşteki vay haline!” (Münâvî’nin) “Teysîr” adlı eserinde de geçtiği üzere, bu hadisin senedi, sahihtir. Dördüncüsü ise, Hz. Aişe Hadisi[139] olup bu da, Muvatta ile Müslim’de geçmektedir. * * * - “Abdest alırken ayakları yıkama” ile ilgili hadisler Hz. Peygamber (s.a.v)’in abdest alış şeklini anlatanlar, (abdest alırken ayakları yıkanılacağı hususunda) anlaşma sağlamışlardır. Bunların isimleri, daha önce Hz. Peygamber (s.a.v)’in abdest alış şekli ile ilgili bahiste geçmişti. Ayrıca bunlara, şunlarda ilave edilebilir: 23. Hz. Ömer[140] 24. Abdullah ibn Ömer[141] 25. Übey b. Ka’b[142] 26. Muâviye [143] 27. Muâz b. Cebel[144] 28. Ebu Râfi’[145] 29. Câbir b. Abdullah[146] 30. Temîm b. Gaziyye el-Ensârî[147] 31. Ebu’d-Derdâ’[148] 32. Ümmü Seleme[149] 33. Ammâr b. Yasîr[150] 34. Zeyd b. Sâbit Kemal ibnü’l-Hümâm (ö. “Tahrîr”in şarihi[151] İbn Emîrü’l- Hâcc (ö. Daha sonra İbn Emîr, bunların isimlerini belirtmiş ve bunların rivayet ettikleri hadisleri tahric edenleri de kaydetmiştir. (Devamla da) derki: “Bu hadisi rivayet eden (Yine sözüne devamla) derki: “Böylece bu hadisi rivayet edenlerin toplam sayısı, Bu konuda daha geniş bilgi için İbn Emîrü’l- Hâcc’ın, bu kitabının, üçüncü cüz’ünün baş taraflarına bakabilirsiniz. Sehâvî (ö. “Bu hadislerin, ‘ahad haberler’ olduğu söylenemez; çünkü rivayet olunan bu hadisler, bir araya getirildiğinde, ‘manevî tevatürü’ oluşturmaktadır.” (Sehâvî sözüne devamla) derki: “Yine aynı şekilde bir çok kimse; Hz. Ali’nin kahramanlığı, Hâtem et-Tâî’nin cömertliği ve Deccâl’in gelişini anlatan haberler gibi, bunu da, ‘manevî tevatür’ içerisinde saymıştır.” (Sehâvî’nin sözü burada bitmektedir.) (Şeyh Muhibbullah b. Abduşşekur’un) “Müsellemetu’s-Sübût” adlı eserinde geçtiği üzere; İbnü’l-Cevzî derki: “Mütevatir hadisler, pek çok olup epey bir yekuna ulaşmıştır.” Daha sonra İbnü’l-Cevzî, bu mütevatir hadisler içerisinde, “Abdest alırken ayakları yıkama ile ilgili hadisi” de saymıştır. (Buhârî şarihi Kastallânî’de) “İrşâdu’s-Sârî”de, ‘Kitabu’l-Vudû’ (=Abdest Bölümü’)nün ‘Bâbu Gusli’r-Ricleyn’ (=Ayakları Yıkama Bab’ın)da şöyle der: “Hz. Peygamber (s.a.v)’in abdest alış şekli içerisinde, ayaklarını yıkadığı hususunda ondan gelen haberler, tevatürdür. Zaten ayakları yıkama, Allah’ın emridir.[152] Yine ayakları yıkamanın Allah’ın emri olduğu meselesi, İbn Huzeyme’den rivayet olunan Amr b. Abese hadisinde şöyle geçmektedir: ﴿ ثُمَّ يَغْسِلُ قَدَمَيْهِ كَمَا أَمَرَهُ اللّهُ تَعَالَى ﴾ “Ayrıca Hz. Peygamber (s.a.v), Yüce Allah’ın emrettiği gibi, ayaklarını yıkıyordu” Hz. Peygamber (s.a.v)’in, ayaklarını mesh ettiğine dair Hz. Ali, Abdullah ibn Abbâs ile Enes’ten gelen rivayete gelince, Hz. Peygamber (s.a.v)’in, bundan geri döndüğü, yine bu sahabilerden gelmiştir.” (Kastallânî’nin sözü burada bitmektedir.) Zürkânî (ö. Hafız İbn Hacer (ö. ﴿ ثُمَّ يَغْسِلُ قَدَمَيْهِ كَمَا أَمَرَهُ اللّهُ ﴾ “Ayrıca Hz. Peygamber (s.a.v), Yüce Allah’ın emrettiği gibi, ayaklarını yıkıyordu” Hz. Peygamber (s.a.v)’in, ayaklarını mesh ettiği meselesi, Hz. Ali, Abdullah ibn Abbâs ile Enes dışında hiçbir sahabeden gelmemiştir. Fakat Hz. Peygamber (s.a.v)’in, (sonradan) ayakları mesh etme meselesinden geri döndüğü, yine bu sahabilerden gelmiştir.” Abdurrahman ibn Ebi Leylâ’da dedi ki: ‘Resulullah (s.a.v)’in sahabileri, abdest alırken ayakların yıkanılacağı hususunda icma’ etmiştir.’ (Bu rivayeti, Saîd b. Mansûr rivayet etmiştir.) Tahâvî ile İbn Hazm’da, abdest alırken ayakları mesh etmenin mensuh olduğunu iddia etmiştir.” (İbn Hacer’in sözü burada bitmektedir.) “Tahkîku’l-Mübânî ve Kifayetü’t-Tâlibi’r-Rabbânî”de "Abdest Alırken Ayakları Yıkama" ile ilgili bahisde aynen şöyle denilir: “Müfhim” adlı eserin sahibi Kurtubî (dedi ki:) “(Ayakların yıkanılması mı? Yoksa mesh edilmesi mi gerektiği hususunda şöyle) denilmesi gerekir: Yüce Allah’ın buyruğunda geçen[153] ﴿ وَأَرْجُلِكُمْ ﴾ “Ayaklarınız” kelimesinin bir önceki ﴿ بِرُؤُسِكُمْ ﴾ “Başlarınız” kelimesine atfedilerek cerli okunması, ‘Ayaklarda mestlerin bulunması halinde ayakların mesh edilmesidir. Biz, bu kaydı, ‘Ayaklarda mestler bulunmaması halinde, Resulullah (s.a.v)’in, ayaklarını mesh ettiğinin sahih olmadığını’ yine O’nun eyleminden (öğrendiğimizden ötürü) koyduk. (Bu konuda) Resulullah (s.a.v)’den gelen rivayetler, ayakları yıkamanın, mütevatir olduğunu göstermektedir. Zaten Hz. Peygamber (s.a.v), bu konuda neyin üzerine mesh edileceği halini de belirtmiştir.” * * * - “Mestler üzerine mesh etme” ile ilgili hadisler Suyûtî (ö. 1. Muğîre b. Şu’be[154] 2. Hz. Ömer[155] 3. Hz. Ali[156] 4. Sa’d b. Ebi Vakkâs[157] 5. Bilâl[158] 6. Büreyde[159] 7. Cerîr el-Becelî[160] 8. Huzeyfe[161] 9. Amr b. Ümeyye ed-Damrî[162] 10. Ubey b. İmâre[163] 11. Evs b. Ebi Evs es-Sakafî[164] 12. Huzeyme b. Sâbit[165] 13. Safvân b. Assâl[166] 14. Câbir b. Abdullah[167] 15. Ebu Bekre[168] 16. Enes[169] 17. Sehl b. Sa’d es-Sâadî[170] 18. Avf b. Mâlik el-Eşcaî[171] 19. Hz. Aişe[172] 20. Meymûne[173] 21. Sevbân[174] 22. Ebu Eyyûb el-Ensârî[175] 23. Ebu Hureyre[176] 24. Üsâme b. Zeyd[177] 25. Üsâme b. Şerîk[178] 26. Câbir b. Semure[179] 27. Rabîa b. Ka’b el-Eslemî[180]
28. Şerîd[181] 29. Ubâde ibnu's-Sâmit[182] 30. Abdullah b. Revaha[183] 31. Abdullah ibn Abbâs[184] 32. Abdullah ibn Ömer[185] 33. Abdullah ibn Mes’ud[186] 34. Abdurrahman ibn Hasene[187] 35. İsme[188] 36. Amr b. Hazm[189] 37. Müslim[190] (Avsece’nin babası) 38. Ma’kil b. Yesâr[191] 39. Ya’lâ b. Mürre[192] 40. Ebu Umâme el-Bâhilî[193] 41. Ebu Berze el-Eslemî[194] 42. Ebu Saîd el-Hudrî[195] 43. Ebu Talha[196] 44. Şebîb b. Gâlib[197] 45. Zeyd b. Hureym[198] 46. Dahhâk[199] (mürsel olarak) Toplam, (Derim ki:) Hafız İbn Hacer (ö. 47. Hz. Ebu Bekr es-Sıddîk[200] 48. Selmân[201] 49. Abdullah b. Müslim b. Yesâr’ın dedesi Yesâr 50. Ümmü Es’ade el-Ensâriyye 51. Hâlid b. Urfuta 52. Abdurrahman b. Bilâl 53. Amr b. Bilâl[202] 54. Berâ’ b. Âzib[203] 55. Mâlik b. Sa’d[204] 56. Mâlik ibn Rabîa es-Selûlî Ebu Meryem 57. Ebu Zerr el-Gıfârî Görüldüğü üzere, Cennetle müjdelenen 58. Hz. Osman 59. Talha b. Ubeydullah 60. Saîd b. Zeyd 61. Zübeyr b. Avâm 62. Abdurrahman b. Avf 63. Ebu Ubeyde b. Cerrâh Görüldüğü üzere Kemal ibnü’l-Hümâm (ö. 64. Ebu Musa el-Eş’arî 65. Amr ibnu'l-Âs 66. Abdullah b. Harîs b. Cüz’ Görüldüğü üzere Bezzâr (ö. İbn Mende, bunlardan İmam Ahmed (ö. İbn Ebi Hâtim (ö. İbnAbdilberr (ö. İbnü’l-Münzîr (ö. Ebu’l-Kasım ibn Mende (ö. Tirmizî (ö. Sehâvî (ö. Bir grup hadis hafızı, “Mestler üzerine mesh etme” ile igili hadislerin, mütevatir olduğunu belirtmiştir. Bunlardan birisi olan İbn Abdilberr (ö. İmam Ahmed (ö. (İbn Hacer’de) “Fethu’l-Bârî”de derki: “Bir grup hadis hafızı, ‘Mestler üzerine mesh etme’ (ile ilgili hadislerin) mütevatir olduğunu belirtmiştir. Bazı alimler de, bu hadisin ravilerini toplayıp (bunların sayısı,) İbn Ebi Şeybe (ö. Zürkânî(ö (Münâvî’de) “Feyzu’l-Kadîr”de derki: “‘Mestler üzerine mesh etme’ ile ilgili hadisler, tevatüre ulaşmıştır. Hatta Kemal ibnü’l-Hümâm’da dedi ki: Ebu Hanîfe derki: ’Mestler üzerine mesh etme’ hakkında, bana, gündüzün aydınlığı gibi rivayetlerin gelmesi sebebiyle, mestler üzerine mesh etmenin caiz olduğuna hükmettim.’ Yine Ebu Hanîfe derki: ‘Mestler üzerine mesh etmeyi (uygun) görmeyen kimsenin, küfre düşmesinden korkarım; çünkü bu konuda gelen rivayetler, tevatür mesabesindedir.’ “ (Münâvî’nin sözü burada bitmektedir.) Sa’d (ö. Mâzerî (ö. Kadı İyâz (ö. Mestler üzerine mesh etme ile ilgili hadisin, tevatüre ulaştığını gösteren nasslar, çoktur. Mâzerî ve Kadı İyâz’dan da aktardığımız gibi, bunun tevatür oluşu, lafzî değil de, manevî (mütevatir)dir. Suyûtî (ö. Bu konuda daha geniş bilgi için Suyûtî’nin bu kitabına başvurabilirsiniz. (Şimdiye kadar) aktardığımız bu rivayetler, mestler üzerine mesh etme ile ilgili hadisin, tevatüre yakın ve -meşhur yada tevatüre benzer– meşhur olduğunu söyleyen kimsenin sözünü reddetmektedir. Yine bu konuda daha geniş bilgi için İbnü’l-Hümâm (ö. İbnü’l-Kassâr’da derki: “Mâlikî imamlarımız, mestler üzerine mesh etmeyi inkar etmeyi, fasıklık kabul etmişlerdir.” İbn Habîb (ö. Enes b. Mâlik’e, Ehli Sünnet ve’l-Cemaat’ın[206] ne olduğu soruldu. O da: “Hz. Ebu Bekr ile Hz. Ömer’i sevmen, Hz. Ali Fatıma’nın oğulları Hasan ile Hüseyin’i karalamaman ve ‘mestler üzerine mesh etmendir’ diye cevap verdi. Ebu Hanîfe (ö. “Hz. Ebu Bekr ile Hz. Ömer’i üstün tutma, Hz. Osman ile Hz. Ali’yi sevme ve ‘mestler üzerine mesh etmeyi (uygun) görmedir” diye cevap verdi. * * *
-
“Mestler üzerine mesh etme hususundaki (müddet,) yolcu için üç gün üç ve yerleşik hayat süren kimse (=mukîm) için ise bu (müddet), bir gecedir”[207] Suyûtî (ö. 1. Üsâme b. Şerîk[208] 2. Berâ’[209] 3. Cerîr[210] 4. Avf b. Mâlik el-Eşcaî[211] 5. Bilâl 6. Hz. Ali[212] 7. Huzeyme b. Sâbit[213] 8. Hz. Ebu Bekr[214] 9. Abdullah b. Müslim ibn Yesâr, babasından, o da atasından 10. Hz. Ömer[215] 11. Enes[216] 12. Abdullah ibn Ömer[217] 13. Hâlid b. Urfuta 14. Ebu Hureyre[218] 15. Amr b. Ümeyye ed-Damrî 16. Büreyde b. Ebi Meryem[219] 17. Mâlik b. Sa’d[220] 18. Safvân b. Assâl[221] 19. Muğîre[222] 20. Ya’lâ b. Mürre es-Sakafî[223] Toplam, (Derim ki:) Yine bu hadis, şu yollardan da rivayet edilmiştir: (Suyûtî) “Mirkâtu’s-Suûd”da derki: “Tahâvî dedi ki: Mestler üzerine mesh etme müddetini belirleme de, Übey ibn İmâre Hadisi gibi, mütevatir rivayetleri hiçbir kimsenin terk etmesi, uygun değildir.” Tahâvî (ö. “Mestler üzerine mesh etme hususundaki müddetin (=tevkîtin,) yolcu için Bu konuda daha geniş bilgi için bu kitaba bakabilirsiniz. İbn Yûnus’da derki: “İbn Mehdî ve Yahya b. Maîn gibi hadis imamları dediler ki: ‘İki hadis var ki, bunların aslı da yoktur ve sahih de değildirler. Bunlar, namazda iki tarafa dönüp selam verme ve mestler üzerine mesh etme de müddeti belirleme ile ilgili hadislerdir.’ ” Yine bu konuda İbn Vehb’de dedi ki: “Mestler üzerine mesh etme de müddeti belirleme ile ilgili hadisin, aslı yoktur.” Bu, garipsenecek bir durumdur; çünkü namazda iki tarafa dönüp selam verme ile ilgili hadisi, mütevatir hadisler içerisinde kabul eden (alimler) olmuştur. Fakat mestler üzerine mesh etme de müddeti belirleme ile ilgili hadis ise -belirttiğimiz gibi- 1. Hz. Ali Hadisi. Bu hadisi, Müslim rivayet etmiştir. 2. Huzeyme b. Sâbit Hadisi. Bu hadisi de, Ebu Dâvud ile Tirmizî rivayet etmiştir. Ayrıca Tirmizî derki: “Bu hadis, Hasen-Sahihtir.” İbn Maîn, bu hadisin, sahih olduğunu söylemiştir. 3. Safvân b. Assâl Hadisi. Bu hadisi, Tirmizî rivayet etmiştir. Ayrıca Tirmizî derki: “Bu hadis, Hasen-Sahihtir.” 4. Ebu Bekr es-Sıddîk Hadisi. İbn Huzeyme ile İbn Hibbân, bu hadisin, sahih olduğunu söylemişlerdir. Hadisin geliş yollarının çok olması, hadisin, bir aslının ve temelinin olduğunu göstermektedir; çünkü bu hadisin mütevatir olduğunu, yine bu hadisi mütevatir hadisler içerisinde sayan bir çok kimse söylemiştir. Nitekim biz de, bu hadisi, burada belirtmekle buna işaret ettik. Tahâvî’de bunu bu şekilde açıklamıştır. Tirmizî derki: “Mestler üzerine mesh etme de müddeti belirleme, Hz. Peygamber (s.a.v)’in sahabileri ile Tabiûn alimlerinin çoğu ve bunlardan sonra gelen; Süfyân es-Sevrî, İbnü’l-Mübârek, İmam Şâfiî, İmam Ahmed ile İshâk gibi fıkıhçıların görüşüdür… Bazı ilim adamlarının rivayet ettiğine göre; bazı alimler de, mestler üzerine mesh etme müddetini belirlememişlerdir. Bu da, İmam Mâlik’in görüşüdür. Halbuki mestler üzerine mesh etme müddetini belirlemek, en sıhhatli olanıdır.” İmam Mâlik ile Medine halkının, mestler üzerine mesh etme müddetini belirlemeyi terk etme hususundaki delili; ﴿ أَنَّهُ كَانَ لاَ يُوَقِّتُ فِي الْمَسْحِ عَلَى الْخُفَّيْنِ ﴾ “(Abdullah ibn Ömer) mestler üzerine mesh etme de müddeti belirlemiyordu.” ﴿ سَافَرْنَا مَعَ أَصْحَابِ رَسُولِ اللّهِ صَلَّى اللّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَكَانُوا يَمْسَحُونَ عَلَى خِفَافِهِمْ بِغَيْرِ وَقْتٍ وَلاَ عَدَدٍ ﴾ “Resulullah (s.a.v)’in sahabileriyle birlikte yolculuk yaptık. Onlar, müddetsiz ve sınırsız bir şekilde mestler üzerine mesh ediyorlardı.” “Ukbe, Dımeşk (bugünkü Şam şehrin)’ın feth edilmesi münasebetiyle Hz. Ömer’in huzuruna geldiğinde, ayaklarında mestler vardı. Hz. Ömer, ona: “Ey Ukbe! Ne zamandan beri mestlerini (ayaklarından) çıkartmadın?” diye sordu. O da: “Cumada itibaren “İyi yapmışsın. Üstelik Sünnete de isabet etmişsin” dedi. Bu rivayeti, Hâkim ile Dârekutnî rivayet etmiştir. Bu konuda rivayet edilen mutlak hadislerin dış görünümü, mestler üzerine mesh etme de müddeti belirlemeyi terk etmeyi ifade etmektedir. Yine Ebu Dâvud ile bir çoğunun rivayet ettiği Übey ibn İmâre Hadisinde de mestler üzerine mesh etme de müddeti belirlemeyi terk etme ile ilgili açıklama vardır. Fakat Ebu Dâvud derki: “Bu Übey ibn İmâre Hadisinin senedi hakkında görüş ayrılığı vardır. Hadis, kuvvetli değildir.” Dârekutnî de der ki: “Übey ibn İmâre Hadisi, güvenilir değildir.” İmam Ahmed’de derki: “Übey ibn İmâre Hadisinin senedi bilinmemek-tedir.” Nevevî’de derki: “Übey ibn İmâre Hadisi, hadis otoriterlerinin görüş birliğiyle zayıftır.” * * * - “Cinsel organına dokunan kimse, abdest alsın”[227] Suyûtî (ö. 1. Büsre bint Safvân[228] 2. Câbir[229] 3. Ümmü Habîbe[230] 4. Sa’d b. Ebi Vakkâs[231] 5. Ebu Hureyre[232] 6. Ümmü Seleme [233] 7. Zeyd b. Hâlid el-Cühenî[234] 8. Abdullah ibn Amr[235] 9. Abdullah ibn Ömer[236] 10. Hz. Aişe[237] 11. Abdullah ibn Abbâs[238] 12. Ervâ bint Uneys[239] 13. Übey b. Ka’b[240] 14. Enes[241] 15. Kabîsa[242] 16. Muâviye b. Hayde[243] 17. Nu’mân b. Beşîr[244] Toplam, (Derim ki:) “el-Ezhâr” nüshalarının bir çoğunda, (bu hadisi rivayet edenler içerisinde birisini daha) görüp onu da buraya aldım. O da: 18. Talk b. Ali[245] Yalnız Suyûtî, bu nüshalarda geçen Talk Hadisini, dört sünen sahibine dayandırmıştır. Bu konuda tartışılabilinirde; çünkü dört sünen sahibi, bu hadisi, sadece Büsre yolundan nakletmişlerdir.[246] Nitekim Büsre Hadisi, bir çoğunun kitabında geçmektedir. Talk yolundan gelen bu hadisi, Taberânî rivayet etmiştir.[247] İbn Hacer (ö. Daha sonra İbn Hacer derki: “Her ne kadar konuyla ilgili hadisin aksi, Talk’tan rivayet edilmiş olsa da, bu konudaki Talk Hadisi, karışıklık arz etmektedir.” Tirmizî’de, bu konuda, Talk Hadisinin rivayet edildiğini söylemiştir.[248] Ebu Eyyûb Hadisini de, İbn Mâce (ö. Böylece sahabeden bu hadisi rivayet edenlerin sayısı, Suyûtî (ö. Suyûtî’nin, bazı nüshalardaki Zürkânî (ö. Yine daha sonra Zürkânî derki: “Bilesin ki, ‘Cinsel organına dokunan kimsenin abdest alması’ ile ilgili hadis, mütevatirdir. Bu hadisi; İmam Mâlik, İmam Şâfiî, İmam Ahmed, dört sünen sahibi, İbn Huzeyme, İbnü’l-Cârûd ve Hâkim rivayet etmiştir. Bu hadisi; üç kimse, "Sahih"lerinde “Büsre”den; İbn Mâce, Câbir ile Ümmü Habîbe’den; Hâkim ise Sa’d b. Ebi Vakkâs, Ebu Hureyre ile Ümmü Seleme’den; İmam Ahmed ise Zeyd b. Hâlid el-Cühenî ile Abdullah ibn Amr’dan; Bezzâr ise Abdullah ibn Ömer ile Hz. Aişe’den; Beyhakî ise Abdullah ibn Abbâs ile Ervâ bint Uneys’den; İbn Mende ise Übey b. Ka’b, Enes, Kabîsa, Muâviye b. Hayde ile Nu’mân b. Beşîr’den rivayet etmiştir. Buhârî’nin de dediği gibi, bu hadisler içerisinde en sahih olanı, Büsre Hadisidir.” Büsre Hadisinin, sahih olduğunu; İmam Ahmed (ö. Bazı hadisçiler de derki: “Büsre Hadisi, bütün şekliyle Buhârî’nin şartlarına göre (sahih)dir.” Ebu Ömer ibn Abdilberr (ö. ﴿ مَنْ أَفْضَى بِيَدِهِ إِلَى فَرْجِهِ لَيْسَ دُونَهَا حِجَابٌ فَقَدْ وَجَبَ عَلَيْهِ الْوُضُوءُ ﴾ “Kim eliyle kadınlık organına dokunursa, bu ona, bir örtü değildir. Bu nedenle de ona, abdest almak gerekir.” İbnü’s-Seken (ö. Der ki: “Enes Hadisi de, (cinsel organa) dokunmaktan dolayı abdest almanın gerektiğini ifade etmektedir. Cinsel organa dokunmaktan dolayı abdest almanın gerektiğini ifade eden hadisi, için de kadınların ve erkeklerin de bulunduğu “Fethu’l-Muğîs” adlı kitabın yazarı (Sehâvî’)nin bu konudaki görüşü de şöyledir: “Cinsel organına dokunmaktan dolayı abdest almanın gerekmesi de, bu şekilde (mütevatir hadis)dir. Denilidi ki: “Cinsel organına dokunmaktan dolayı abdest almanın gerekmesi ile ilgili hadisi rivayet edenlerin sayısı, Cinsel organa dokunmaktan dolayı abdest almanın gerektiği, üç imamın görüşüdür.[250] Ebu Hanîfe ise bu konuda Talk b. Ali’nin rivayet ettiği şu hadisi delil getirerek (onlara) muhalefet etmiştir: ﴿ أَنَّهُ قَالَ: يَا رَسُول اللّهِ! مَا تَرَى فِي مَسِّ الرَّجُلِ ذَكَرَهُ بَعْدَ مَا يَتَوَضَّأُ؟ فَقَالَ: وَهَلْ هُوَ إِلاَّ بَضْعَةٌ مِنْكَ ﴾ “(Bedevi’ye benzeyen birisi,) Resulullah (s.a.v)’e: ‘Ey Allah’ın Resulü! Kişi abdest aldıktan sonra erkeklik organına dokunması hususunda ne buyurursunuz?’ diye sordu. Resulullah (s.a.v)’de: ‘O (cinsel organı), senin bedeninden bir parça değil midir?’ diye cevap verdi.”[251] Bu hadisi; İmam Ahmed, Ebu Dâvud, Tirmizî, Nesâî ve İbn Mâce rivayet etmiştir. İbn Hibbân da, bu hadisin, sahih olduğunu söylemiştir. Tirmizî derki: “Bu hadis, bu konuda rivayet olunan en güzel hadisdir.” Fakat (Büsre Hadisini esas alanlar,) buna, Talk Hadisinin, Büsre hadisiyle nesh edildiği şeklinde cevap vermişlerdir; çünkü Büsre, Mekke’nin Fethi yılında Müslüman olmuştur. Talk ise, Hz. Peygamber (s.a.v)’in, hicretin ilk yılında Mescidi Nebevi’yi yaptığı sırad gelip (Müslüman olduktan) sonra tekrar kavmine geri dönmüştür. Bundan sonra da Talk’ın, bir topluluk içerisinde bulunup bulunmadığı bilinmemektedir. * * * - “Ateşte pişen şeyleri yemeden ötürü abdest alınız”[252] Suyûtî (ö. 1. Zeyd b. Sâbit[253] 2. Ebu Hureyre[254] 3. Hz. Aişe[255] 4. Ebu Eyyûb el-Ensârî[256] 5. Ebu Talha[257] 6. Enes[258] 7. Sehl b. el-Hanzaliyye[259] 8. Ebu Musa el-Eş’arî[260] 9. Ümmü Seleme[261] 10. Abdullah ibn Ömer[262] 11. Abdullah ibn Zeyd[263] 12. Ebu Sa’d el-Hayr[264] 13. Muâz[265] 14. Ümmü Habîbe[266] Toplam, * * * - “Ateşte pişen şeyleri yemeden ötürü abdest almanın gerekme-mesi”[267] ile ilgili hadisler Tirmizî (ö. 1. Câbir[268] Tirmizî devamla derki: “Bu konuda bu hadis, şu yoldan da gelmiştir: 2. Hz. Ebu Bekr es-Sıddîk[269] Yalnız Ebu Bekr Hadisi, bu konuda sened yönünden sahih değildir.” Ayrıca Tirmizî, (konu ile ilgili) hadisin, çeşitli yollardan gelişini de belirtmiştir. Daha sonra da derki: “Bu konuda bu hadis, şu yollardan da gelmiştir: 3. Abdullah ibn Abbâs[270] 4. Ebu Hureyre[271] 5. Abdullah ibn Mes’ud[272] 6. Ebu Râfi’[273] 7. Ümmü’l-Hakem[274] 8. Ümmü Âmir[275] 9. Süveyd ibnu'n-Nu’mân[276] 10. Ümmü Seleme[277]” (Tirmizî’nin sözü burada bitmektedir.) Sehâvî (ö. Tahâvî (ö. ﴿ كَانَ آخَرُ الْأَمْرَيْنِ مِنْ رَسُولِ اللّهش َصلَّى اللّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ تَرْكَ الْوُضُوءِ مِمَّا مَسَّتِ النَّارُ ﴾ “Resulullah (s.a.v)’in, en son iki uygulamasından biri, ataeşte pişen şeyleri yemeden ötürü abdest almanın gerekmemesi idi.”[278] Mahleb’de derki: “Cahiliyye döneminde insanlar, az temizlik yapmaya alışkındılar. (İslam Dini geldiğinde ise Müslümanlar,) ateşte pişen şeyleri yemeden ötürü abdest almakla emrolundular. Temizlik, İslam’da yerleşik bir hal aldı ve Müslümanlara kolaylık olması açısından abdest alma şekilleri de yaygınlaştı.” Nevevî (ö. İmam Ahmed (ö. İbn Huzeyme (ö. Zürkânî (ö. * * * - “Oğlan çocuğunun idrarı(ın değdiği yere) su serpme ve kız çocuğunun idrarını(n değdiği yeri ise) yıkama”[279] ile ilgili hadisler Tirmizî (ö. Daha sonra Tirmizî derki: “Bu konuda bu hadis, şu yollardan da rivayet edilmiştir: (Derim ki:) Yine bu hadis, şu yollardan da rivayet edilmiştir: 11. Ümmü Seleme[290] 12. Ehli Beyt’ten bir kadın[291] 13. Muhârik[292] 14. Ümmü Kürz el-Huzâî[293] 15. Ebu’l-Esved A- Ebu’s-Semh Hadisi:
B- Hz. Ali Hadisi:
C- Lübâbe bint Hâris Hadisi:
Bu hüküm, (çocukların,) mama yemeye başlamalarından öncedir. Mama yemeye başladıklarında, hem oğlan çocuğunun ve hem de kız çocuğunun idrarı(nın değdiği yer tamamen) yıkanır.” (Tirmizî’nin sözü burada bitmektedir.) Cumhur, bu (konuda gelen) hadisleri şöyle cevaplamıştır: Bu hadislerde geçen “Su serpme” النَّضْحُ yada “Su dökme” اَلرَّشُّ ile kast edilen; (idrarın değdiği yeri) hafifçe yıkamadır; çünkü oğlan çocuğunun idrarı, elbiseye yapışma ve tutma bakımından kız çocuğunun idrarına oranla daha azdır. İşte bundan dolayıdır ki Resulullah (s.a.v), oğlan çocuğunun değil de, kız çocuğunun idrarının fazlaca yıkanmasını emretmiştir. Ya da bu hadislerde geçen “Su serpme” النَّضْحُ ile kast edilen; bir yere su akıtmatır; çünkü oğlan çocuğunun idrarı, çıkış yerinin darlığından dolayı (aktığı yerde) ancak bir yerde kalır. Kız çocuğunun idrarı ise, çıkış yerinin genişliğinden dolayı (aktığı yerde) etrafa dağılır. İşte Resulullah (s.a.v), idrarın, dağınık yerde meydana gelmesi sebebiyle, kız çocuğunun idrarının, suyla yıkanmasını emretmiştir. Yine de doğruyu en iyi bilen Allah’tır. * * * - “Su (=boy abdesti), su (=meninin gelmesin)den dolayı gerekir” Bir rivayette ise, bu hadisin başında إِنَّمَا “Ancak” fazlalığı vardır.[294] Suyûtî (ö. 1. Ebu Saîd el-Hudrî[295] 2. Übey b. Ka’b[296] 3. Râfi’ b. Hadîc[297] 4. Rifâa b. Râfi’[298] 5. İtbân el-Ensârî[299] 6. Ebu Eyyûb[300] 7. Abdurrahman b. Avf[301] 8. Câbir[302] 9. Abdullah ibn Abbâs[303] 10. Ebu Hureyre[304] 11. Enes[305] Toplam, (Derim ki) Bu hadis, ﴿ إِذَا جَلَسَ بَيْنَ شُعَبِهَا الْأََرْبَعِ ثُمَّ جَهَدَهَا فَقَدْ وَجَبَ الْغُسْلُ ﴾ “Erkek, kadının dört organı[306] arasına çöküp sonra da onunla cinsel ilişki de bulunursa, (her ikisine de) boy abdesti almak vacip olur”[307] hadisiyle nesh olunmuştur. (Az önce geçen) bu hadisin, Ebu Hureyre yolundan geldiği hususunda (Buhârî ile Müslim tarafından) görüş birliğine varılmıştır. Müslim ise, bir rivayette, bu (Ebu Hureyre) hadisine, ﴿ وَإِنْ لَمْ يُنْزِلْ ﴾ “Meni gelmese bile” ifadesini ilave etmiştir.[308] Ebu Dâvud ile Tirmizî ise, (konumuz ile ilgili) hadisi, Übey b. Ka’b yolundan[309] şöyle rivayet etmiştir: ﴿ كَعْبٍ أَنَّ الْفُتْيَا الَّتِي كَانُوا يَفْتُونَ أَنَّ الْمَاءَ مِنَ الْمَاءِ كَانَتْ رُخْصَةً رَخَّصَهَا رَسُولُ اللَّهِ فِي بَدْءِ الْإِسْلَامِ ثُمَّ أَمَرَ بِالِاغْتِسَالِ بَعْدُ ﴾ “(Muhacir ve Ensar’dan bir takım) gençler, suyun (=boy abdestinin), sudan (=meniden) dolayı gerekip gerekmediği hususunu (aralarında) tartıştılar. Bu kural, Resulullah (s.a.v)’in, İslam’ın başlangıcında verdiği bir ruhsat idi. Daha sonra Resulullah (s.a.v), (erkeğin sünnet yerinin, kadının sünnet yerine girmesinden dolayı) yıkanmayı emretmiştir.” * * * - “Cünüb kimse uyumak istediği zaman abdest almasının gerekmesi” Bu hadis, şu yollardan gelmiştir: 1. Abdullah ibn Ömer[310] 2. Ammâr b. Yâsir[311] 3. Ebu Saîd el-Hudrî[312] ve daha bir çokları Tahâvî (ö. “Naklettiğimiz (hadislerde) de görüldüğü üzer; cünüb kimsenin, uyumak istediği zaman (abdest alması gerektiği) hususunda Resululah (s.a.v)’den nakledilen haberler, tevatürdür.” Bu konuda daha geniş bilgi için Tahâvî’nin bu kitabına başvurabilirsiniz. * * * - “Boy abdesti alma esnasında erkeğin, kadınla aynı kaptan beraberce yıkanması” 1. Bu hadislerden birisi, Abdullah ibn Abbâs’dan[313] gelen şu hadistir: ﴿ اغْتَسَلَ بَعْضُ أَزْوَاجِ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فِي جَفْنَةٍ (اَيْ مِنْهَا). فَأَرَادَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَنْ يَتَوَضَّأَ مِنْهُ. فَقَالَتْ: يَا رَسُولَ اللَّهِ إِنِّي كُنْتُ جُنُبًا. فَقَالَ: إِنَّ الْمَاءَ لَا يُجْنِبُ ﴾ “Resulullah (s.a.v) bir hanımıyla bir kaptan su almak suretiyle yıkandı. Daha sonra Resulullah (s.a.v), bu kaptan abdest almayı istedi. Hanımı: ‘Ey Allah’ın Resulü! Ben, cünüb idim’ dedi. Resulullah (s.a.v)‘de: ‘Su, cünüb olmaz’ buyurdu.” Bu hadisi, Tirmizî (ö. Tirmizî devamla der ki: “Bu hadis, hasen-sahihtir.” 2. Yine Tirmizî, bu hadisi, Meymûne’den[314] şöyle rivayet etmiştir: ﴿ كُنْتُ أَغْتَسِلُ أَنَا وَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّه عَلَيْهِ وَسَلَّمَ مِنْ إِنَاءٍ وَاحِدٍ مِنَ الْجَنَابَةِ ﴾ “Ben ve Hz. Peygamber (s.a.v), cünüblükten temizlenmek için aynı kaptan (beraberce) yıkanırdık” Tirmizî derki: “Bu hadis, hasendir.” Yine Tirmizî devamla derki: “Bu hadis, sahihtir. Bu konuda Hz. Ali,[315] Hz. Aişe,[316] Enes,[317] Ümmü Hânî,[318] Ümmü Habîbe,[319] Ümmü Seleme[320] ve Abdullah ibn Ömer’den[321] de rivayetler gelmiştir.” (Tirmizî’nin sözü burada bitmektedir.) Zürkânî (ö. “Sahabe ile Tabiûn’un cumhuru, bunun, kerahatsiz cazi olduğu görüşünü ileri sürmüştür. İmam Ahmed dışında bir çok ülke fıkıhçıları, bu görüş üzerinde birleşmişlerdir. İmam Ahmed ise, kadının, erkekten önce yıkanması halinde kadından artan suyla erkeğin yıkanmasını mekruh görmüştür. Cumhur’un bu konudaki delili ise Hz. Aişe’den gelen şu sahih hadistir: ﴿ كُنْتُ أَغْتَسِلُ أَنَا وَرَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّه عَلَيْهِ وَسَلَّمَ مِنْ إِنَاءٍ وَاحِدٍ مِنَ الْجَنَابَةِ ﴾ “Ben ve Resulullah (s.a.v), cünüblükten temizlenmek için aynı kaptan (beraberce) yıkanırdık” Nitekim bu hadis, biraz önce de geçmişti. Hz. Peygamber (s.a.v), bu işlemi, Meymûne ve bir çok hanımıyla yapmıştı. İbn Abdilberr de dedi ki: “Bu anlamda nakledilen rivayetler, müte-vatirdir.” (Zürkânî’nin sözü burada bitmektedir.) * * * [1] Tabaklama, yaş derinin üzerine toprak döküp veya deriyi toprağa gömüp yada güneşe koyup veyahut değişik bir şekilde kurutup murdar kokusunu gidermek ve onu fesat hükmünden çıkarmakla olur. Tabaklama suretiyle deri, temizlenmiş olur. Tabaklanmamış deri, pis ve necistir. Ebu Hanife’ye göre; domuz dışında ölmüş bütün hayvanların derileri, tabaklanmak suretiyle derisi temizlenmiş olur. [2] Müslim, Hayz [3] Müsned: [4] Taberânî, el-Evsat [5] Müslim, Hayz [6] Müsned, [7] Taberânî, el-Evsat; Ebu Ya’lâ [8] Müsned, [9] Ebu Dâvud, Libas [10] Müsned, [11] Buhârî, Zekat [12] Taberânî, el-Kebir, el-Evsat [13] Taberânî, el-Kebir [14] Buhârî, Eyman [15] Abdullah b. Ukeym’den gelen hadiste; ölmüş hayvanın derisinden ve sinirinden faydalanılmaması gerektiği ifade edilmektedir. Bu hadis için b.k.z: Nesâî, Fera [16] Tahâvî, Şerhu Meâni’l-Âsâr, [17] İnsan dışkı ve idrarının pis olduğu, “Herhangi biriniz heladan gelirse” (Mâide: [18] İbn Mâce, Taharet [19] Taberânî, el-Evsat [20] İbn Mâce, Taharet [21] Taberânî, el-Kebir, el-Evsat [22] Müsned, [23] Müsned, [24] Buhârî, Vüdu’ [25] Müsned, [26] Taberânî, el-Evsat [27] Bu soru, Hz. Peygamber (s.a.v)’e; denizde balıkçılıkla uğraşan kimseler tarafından sorulmuştu. Hz. Peygamber (s.a.v), bu soru karşısında deniz suyu için “tahûr” kelimesini kullanmıştı. “Tahûr” kelimesi, hem temiz ve hem de temizleyici anlamına gelen mastar isimdir. “Meyte” (=ölü) ise, şer’an yenmesi helal olmayacak bir tarzda olmaksızın ölen hayvandır. Bakara: [28] Ebu Dâvud, Taharet [29] Hâkim, Müstedrek, [30] İbn Mâce, Taharet [31] Hâkim, Müstedrek, [32] Hâkim, Müstedrek, [33] Dârekutnî, Sünen, [34] Dârekutnî, Sünen, [35] Dârekutnî, Sünen, [36] Taberânî, el-Kebir [37] İbn Mâce, Taharet [38] Abdurrezzak, Musannef, [39] Abdurrezzak, Musannef, [40] Müslim, Taharet [41] Ebu Dâvud, Taharet [42] İbn Mâce, Taharet [43] İbn Mâce, Taharet [44] Taberânî [45] Taberânî, el-Kebir [46] Taberânî, el-Kebir [47] Taberânî [48] Bezzâr [49] Hâtıb, Müttefik ve’l-müfterik [50] Haris ibn Ebi Şeybe, Müsned [51] Haris ibn Ebi Şeybe, Müsned [52] İbn Ebi Şeybe, Musannef [53] İbn Ebi Şeybe, Musannef [54] Tirmizî, Taharet [55] İbn Mâce, Taharet [56] Ebu Dâvud, Taharet [57] Taberânî, el-Evsat [58] İbn Mâce, Taharet [59] Bezzâr [60] İbn Adiy [61] Ebu Musa, Marifetü’s-Sahabe [62] Nesâî, Taharet [63] Hadisin metninde geçen “sivâk” kelimesi; hem diş fırçalamada kullanılan ağaç dalına ve hem de bizzat fırçalama eylemine denir ki, bu da, dişlerin parçası veya benzeri sert bir şeyle fırçalanmasıdır. Bununla birlikte dişlerin kirlerini gideren ve ağzı temizleyen her türlü fırça kullanmak, sünnete uygundur. [64] Buhârî, Vüdu [65] Müslim, Taharet [66] Müslim, Taharet [67] Buhârî, Cum’a [68] Tirmizî, Nikah [69] İbn Mâce, Taharet [70] Taberânî [71] Müsned, [72] Ebu Dâvud, Taharet ( [73] Nesâî, Taharet [74] Müsned, [75] Suyûtî, Câmiu’s-Sağir, H.No: [76] Suyûtî, Câmiu’s-Sağir, H.No: [77] Muvatta, Taharet [78] Buhârî, Vüdu [79] Buhârî, Vüdu [80] Buhârî, Vüdu [81] Nesâî, Taharet [82] Ebu Dâvud, Taharet [83] Ebu Dâvud, Taharet [84] Ebu Dâvud, Taharet [85] Müsned, [86] Nesâî, Taharet [87] Bezzâr [88] Taberânî, el-Kebir; Bezzâr [89] Sâid b. Mansur, Sünen; İbn Hibbân [90] Ebu Dâvud, Taharet [91] Müslim, Taharet [92] Ebu Dâvud, Taharet [93] Ebu Dâvud, Taharet [94] Müsned, [95] Taberânî; Ebu Ya’lâ [96] Müsned, [97] Taberânî, el-Kebir [98] Taberânî, el-Evsat [99] Ebu Dâvud, Taharet [100] Ebu Dâvud, Taharet [101] Tirmizî, Taharet [102] Tirmizî, Taharet [103] Tirmizî, Taharet [104] İbn Mâce, Taharet [105] Hâkim, Müstedrek, [106] Taberânî [107] Taberânî [108] İbn Mâce, Taharet [109] Taberânî, el-Kebir [110] Taberânî, el-Kebir [111] Taberânî, el-Kebir [112] İbn Adiy [113] İbn Adiy [114] Hadis, kulakların başın hükmüne tabi olduğunu, bu nedenle de kulaklar için ayrıca su almaya gerek olmayıp meshedildiğini göstermektedir. [115] Tirmizî, Taharet [116] İbn Mâce, Taharet [117] Dârekutnî; İbnü’l-Kattân [118] İbn Mâce, Taharet [119] Taberânî, el-Evsat [120] Tahâvî, Şerhu Meâni’l-Âsâr, [121] Taberânî, el-Evsat, es-Sağir [122] Hadis, abdest alırken abdest organlarının dikkatlice yıkanması, kuru ve su değmemiş bir nokta bırakılmaması gerektiğini ifade etmektedir. Bu hususta bütün abdest organları, buna dahildir. Yalnız abdest organlarının yıkanması sırasında en fazla ihmale uğraması muhtemel olan organ, ayak ökçeleridir. Çünkü abdest organları yıkanırken buranın yıkanması hususunda yeterli titizlik gösterilmeyebilir. İşte hadis, bu hadis bu hususa dikkat çekmektedir. [123] Buhârî, İlim [124] Buhârî, Vüdu [125] Müslim, Taharet [126] İbn Mâce, Taharet [127] Müsned, [128] Müsned, [129] Taberânî, el-Kebir; İbn Ebi Şeybe, Musannef, [130] Taberânî, el-Kebir; İbn Ebi Şeybe, Musannef, [131] Abdurrezzak, Musannef [132] İbn Mâce, Taharet [133] İbn Mâce, Taharet [134] İbn Mâce, Taharet [135] İbn Mâce, Taharet [136] Buhârî, Vüdû’ [137] Buhârî, Vüdû’ [138] Hâkim, Müstedrek, [139] Müslim, Tahâret [140] Nesâî, Taharet [141] Taberânî [142] Taberânî, el-Evsat [143] Taberânî, el-Evsat [144] Ebu Dâvud, Taharet [145] Tirmizî, Taharet ( [146] Taberânî, el-Evsat [147] Taberânî, el-Evsat; İbn Huzeyme, Sahih, ( [148] Taberânî, el-Kebir [149] Taberânî [150] İbn Mâce, Taharet [151] İbn Emîrü’l- Hâcc, İbnü’l-Hümâm’ın, Fıkıh Usûlü ile ilgili “et-Tahrîr” adlı eserini, “et-Takrîr ve’t-Tahbîr” adıyla şerh etmiştir. [152] B.k.z: Mâide: [153] Mâide: [154] Buhârî, Vüdu [155] Buhârî, Vüdu [156] Ebu Dâvud, Taharet [157] Buhârî, Vüdu [158] Müslim, Taharet [159] Müslim, Taharet [160] Buhârî, Salat [161] Müsned, [162] Buhârî, Vüdu [163] Ebu Dâvud, Taharet [164] Ebu Dâvud, Taharet [165] Ebu Dâvud, Taharet [166] Tirmizî, Taharet [167] Tirmizî, Taharet [168] İbn Hibban, Sahih, ( [169] İbn Mâce, Taharet [170] İbn Mâce, Taharet [171] Dârekutnî, Sünen, [172] Müslim, Taharet [173] Dârekutnî, Sünen, [174] Ebu Dâvud, Taharet ( [175] Müsned, [176] Taberânî, el-Evsat [177] Nesâî, Taharet [178] Taberânî, [179] Taberânî, [180] Taberânî, el-Kebir [181] Taberânî, el-Kebir [182] Taberânî, el-Kebir [183] Taberânî, el-Kebir [184] Müsned, [185] İbn Mâce, Taharet [186] Taberânî, el-Kebir [187] Taberânî, el-Kebir [188] Taberânî, el-Kebir [189] Taberânî, el-Kebir [190] Taberânî, el-Kebir; Bezzâr [191] Taberânî, el-Kebir [192] Taberânî, [193] Müsned, [194] Taberânî, el-Kebir; Bezzâr [195] Taberânî, el-Evsat [196] Taberânî, es-Sağir [197] İbn Mende, Marifetu’s-Sahabe [198] Ebu Nuaym, [199] Sâid b. Mansur [200] İbn Huzeyme, Sahih; İbn Hibbân [201] İbn Mâce, Taharet [202] İbn Mâce, Taharet [203] İbn Mâce, Taharet [204] Taberânî, el-Evsat [205] Bu kitabın adı, “et-Takrîr ve’t-Tahbîr” dir. [206] Ehl-i Sünnet, genel olarak, Hz. Peygamber (s.a.v)’in sünnetine ve ashabının yoluna bağlı olan ve onların izlediği dini yol ve metodu benimseyen kimselere verilen isimdir. Bunlar, genellikle, Matıridiler, Eş’ariler ve Selefilerdir. Burada, özel olarak, Ehl-i Sünnetten bahsedilmektedir.. [207] Bu müddet, mest üzerine meshedildiği andan itibaren değilde, abdestin bozulduğu andan itibaren başlar. Müddetin, kişinin abdestinin bozulduğu andan itibaren başlamasının sebebi; mestlerin, abdestsizlik ahlinin ayaklara geçmesini önlemesinden dolayıdır. Meshetme müddeti bitince, kişi, mestlerini çıkarıp ayaklarını yıkadıktan sonra namaz kılabilir. [208] Taberânî, el-Kebir [209] Taberânî, el-Kebir, el-Evsat [210] Taberânî, el-Kebir, el-Evsat [211] Taberânî, el-Kebir, el-Evsat; Bezzâr [212] Müslim, Taharet [213] Ebu Dâvud, Taharet [214] İbn Huzeyme, Sahih; İbn Hibbân, Sahih [215] İbn Mâce, Taharet [216] Taberânî, el-Evsat [217] Taberânî, el-Kebir, el-Evsat; Bezzâr; Ebu Ya’lâ [218] İbn Mâce, Taharet [219] Taberânî, el-Kebir [220] İbn Huzeyme, Sahih; İbn Hibbân, Sahih [221] Tirmizî, Taharet [222] Zeylaî, Nasbu’r-Raye, [223] Taberânî, el-Kebir [224] Müslim, Taharet [225] İbn Mâce, Taharet [226] Tahâvî, Şerhu Meâni’l-Âsâr, [227] Kişi, cinsel organına dokunduğu zaman abdestinin bozulup bozulmadığı konusu tartışmalıdır. Bazı sahabiler ile alimlere göre, cinsel organa dokunma abdest almayı gerektirmektedir. Bazı sahabiler, alimler ve Hanefilere göre ise cinsel organa dokunma abdest almayı gerektirmemektedir. Hanefiler bu konuda Talk hadisini esas almışlardır. Hadis tenkitçileri; Talk hadisini, cinsel organa dokunmaktan dolayı abdest almanın gerektiğini ifade eden Büsre hadisinden daha sıhhatli bulmuşlardır. Büsre hadisini; “cinsel organa dokunmak çok kere küçük su dökmek içindir ve pislik çıktığı için abdest bozulur” şeklinde yorumlamak mümkündür. Ayrıca cinsel organın, insan vücudundan bir parça olması, ona dokunmakla abdestin bozulmayacağına sebep gösterilmiştir. Sebep devam ettiği müddetçe hükmün de devam edeceği bir gerçektir. [228] Ebu Dâvud, Taharet [229] İbn Mâce, Taharet [230] İbn Mâce, Taharet [231] Muvatta, Taharet [232] Hâkim, Müstedrek, [233] Hâkim, Müstedrek, [234] Müsned, [235] Müsned, [236] Muvatta, Taharet [237] Hâkim, Müstedrek, [238] Beyhakî [239] Beyhakî; Hâkim, Müstedrek, [240] İbn Mende [241] İbn Mende [242] İbn Mende [243] İbn Mende [244] İbn Mende [245] Taberânî, el-Kebir [246] Ebu Dâvud, Tahâret [247] Taberânî, el-Kebîr [248] Tirmizî, Tahâret [249] Burada anlatılmak istenen mesele; Arapça harfler yer değiştiği zaman, hadisi rivayet edenlerin, [250] Bunlar; İmam Şâfiî, İmam Ahmed ile İmam Mâlik [251] Ebu Dâvud, Tahâret [252] Ateşte pişen bir şeyi yemeden ötürü abdestli bir kimsenin tekrar abdest alıp almaması meselesi ihtilaf konusu olmuştur. Bir grup sahabe ile bazı alimler, bu hadisle amel ederek ateşte pişen bir şeyin yenilmesinden ötürü tekrar abdest alınması gerektiğini belirtmişlerdir. Bunlar, yukarıda ismi geçen kimseler ile Ömer b. Abdulazizi, Hasan Basri ve Ebu Kılabe. Ateşte pişmiş yiyecek sebebiyle abdest almanın sebebi; benzerini meleklerin asla yapmayacağı dünya nimetlerinden en üst düzeyde yararlanma olduğu, böyle bir yiyeceği yemek suretiyle meleklere benzemekten uzaklaşmaya sebep olacağı ve ateşte pişmiş yiyeceğin, kişiye, cehennem ateşini hatırlatacağı, bu ise, insanın kalbinin meşğul olacağı” şeklinde açıklanmaya çalışılmıştır. Yalnız bu iddialar ve gerekçeler, gerçekçi değil. [253] Müslim, Hayz [254] Müslim, Hayz [255] Müslim, Hayz [256] Nesâî, Taharet [257] Nesâî, Taharet [258] İbn Mâce, Taharet [259] Müsned, [260] Müsned, [261] Müsned, [262] Taberânî, el-Kebir, el-Evsat; Bezzâr [263] Taberânî, el-Kebir, el-Evsat [264] Taberânî, el-Kebir, el-Evsat [265] Bezzâr [266] Nesâî, Taharet [267] Sahabenin, mezhep imamlarının ve alimlerin çoğu; bu konudaki hadisi esas alarak, ateşte pişmiş yiyecekleri yemeden ötürü abdest almanın gerekmeyeceği görüşünü benimsemişlerdir. [268] Tirmizî, Taharet [269] Buhârî, Vüdu [270] Buhârî, Vüdu [271] İbn Mâce, Taharet [272] Müslim, Hayz [273] Ebu Dâvud, Taharet [274] Buhârî, Vüdu [275] Taberânî, el-Kebir [276] Buhârî, Vüdu [277] Nesâî, Taharet [278] Ebu Dâvud, Taharet [279] Bu rivayet, oğlan çocuklarının idrarı ile kız çocuklarının idrarı arasında bir ayırım yapmaktadır. Bununla ilgili çeşitli açıklamalar yapılmıştır. Hanefilere göre; kız ve oğlan çocuğu, idrarlarının yıkanması hususunda eşittirler. [280] Buhârî, Vüdu [281] Ebu Dâvud, Taharet [282] Buhârî, Vüdu [283] Taberânî, [284] Buhârî, Vüdu (Bu, Ümmü Fadl b. Abbâs b. Abdulmuttalib’dir.) [285] Ebu Dâvud, Taharet [286] Taberânî, el-Evsat [287] Müsned, [288] Dârekutnî [289] Taberânî, el-Kebir [290] Ebu Dâvud, Taharet [291] Tahâvî, Şerhu Meâni’l-Âsâr, [292] Hâkim, Müstedrek, [293] İbn Mâce, Taharet [294] Burada kinayeli olarak boyabdesti, “su” şeklinde belirtilmiştir. Boy abdestinin gereği olarak ta, “meni”nin gelmesi gösterilmiştir. Bu hüküm, İslam’ın başlangıcında geçerliydi. Daha sonra bu hüküm kaldırılmış. Dört mezhebin icma ettiği görüşe göre de; guslün gerekmesi için, meni gelmese bile, erkeklik organının uç kısmının kadının organına girmesi gerekmektedir. [295] Müslim, Hayz [296] Ebu Dâvud, Taharet [297] Müsned, [298] Müsned, [299] Müslim, Hayz [300] Buhârî, Vüdu’ [301] Bezzâr [302] Bezzâr [303] Tirmizî, Taharet [304] Taberânî, el-Evsat; Bezzâr [305] İbn Şâhîn, Nesh ve’l-Mensuh [306] Dört organla neyin kastedildiği hususunda ihtilaf edilmiştir. Bu konuda çeşitli yorumlar yapılmıştır. Fakat burada asıl kastedilen husus; cinsel ilişki olup Resulullah (s.a.v) ise bu hususu kinaye ederek açıkça söylemekten kaçınmıştır. [307] Buhârî, Gusl [308] Müslim, Hayz [309] Ebu Dâvud, Tahâret [310] Buhârî, Gusl [311] Müsned, [312] Muvatta, Taharet [313] Buhârî, Gusl [314] Müslim, Hayz [315] İbn Mâce, Taharet [316] Buhârî, Gusl [317] Buhârî, Gusl [318] Nesâî, Taharet [319] Müsned, [320] Müslim, Hayz [321] İbn Mâce, Taharet |
1438 kez okundu |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |